Nurdan Damlalar
Pages: 1
Bir harf katipsiz olmaz biliyorsun By: armi Date: 24 Þubat 2010, 17:52:42

 Bismillahirrahmanirrahim


Birâder, haþir ve âhiretin basit ve avâm lisâniyle ve vâzýh bir tarzda beyânýný istersen; öyle ise þu temsilî hikâyeciðe nefsimle beraber bak, dinle:

Bir zaman, iki adam, Cennet gibi güzel bir memlekete (Þu dünyaya iþarettir.) gidiyorlar. Bakarlar ki herkes ev, hâne, dükkân kapýlarýný açýk býrakýp, muhâfazasýna dikkat etmiyorlar. Mal ve para, meydanda sahipsiz kalýr.

O adamlardan birisi, her istediði þeye elini uzatýp, ya çalýyor, ya gasb ediyor. Hevesine tebâiyet edip her nevi zulmü, sefâheti irtikâb ediyor. Ahali de ona çok iliþmiyorlar. Diðer arkadaþý ona dedi ki:

"Ne yapýyorsun? Ceza çekeceksin, beni de belâya sokacaksýn. Bu mallar mîrî malýdýr. Bu ahali, çoluk çocuðuyla asker olmuþlar veya memur olmuþlar. Þu iþlerde sivil olarak istihdam ediliyorlar. Onun için sana çok iliþmiyorlar. Fakat, intizam þediddir. Padiþahýn her yerde telefonu var ve memurlarý bulunur. Çabuk git, dehâlet et" dedi. Fakat, o sersem inad edip dedi:

"Yok, mîrî malý deðil, belki vakýf malýdýr, sahipsizdir; herkes istediði gibi tasarruf edebilir. Bu güzel þeylerden istifadeyi men edecek hiçbir sebep görmüyorum. Gözümle görmezsem inanmayacaðým" dedi. Hem, feylesofâne çok safsatiyâtý söyledi. Ýkisi arasýnda ciddî bir münâzara baþladý. Evvelâ, o sersem, dedi:

"Padiþah kimdir; tanýmam?"

Sonra, arkadaþý ona cevaben, "Bir köy muhtarsýz olmaz, bir iðne ustasýz olmaz, sahipsiz olamaz, bir harf kâtipsiz olamaz; biliyorsun. Nasýl oluyor ki, nihayet derecede muntazam þu memleket hâkimsiz olur? Ve bu kadar çok servet ki, her saatte bir þimendifer (Haþiye) gaibden gelir gibi, kýymettar, musannâ mallarla dolu gelir. Burada dökülüyor, gidiyor. Nasýl sahipsiz olur? Ve her yerde görünen ilânnâmeler ve beyânnâmeler ve her mal üstünde görünen turra ve sikkeler, damgalar ve her köþesinde sallanan bayraklar nasýl mâliksiz olabilir? Sen, anlaþýlýyor ki, bir parça firengî okumuþsun. Bu Ýslâm yazýlarýný okuyamýyorsun, hem de bilenden sormuyorsun. Ýþte, gel; en büyük fermaný sana okuyacaðým."

O sersem döndü dedi:

"Haydi, padiþah var; fakat benim cüzî istifadem ona ne zarar verebilir? Hazînesinden ne noksan eder? Hem, burada hapis mapis yoktur, ceza görünmüyor."

Arkadaþý ona cevaben dedi:

"Yahu, þu görünen memleket bir manevra meydanýdýr. Hem, sanâyi-i garîbe-i sultaniyenin meþheridir. Hem muvakkat, temelsiz misafirhâneleridir. Görmüyor musun ki, her gün bir kafile gelir, biri gider, kaybolur; dâimâ dolar, boþanýr. Bir zaman sonra þu memleket tebdil edilecek; bu ahali baþka ve dâimî bir memlekete nakledilecek. Orada, herkes hizmetine mukabil ya ceza, ya mükâfat görecek" dedi. (Sözler, 10. Söz)

Haþiye: Seneye iþarettir. Evet, bahar, mahzen-i erzak bir vagondur, gaibden gelir

Bediüzzaman Said Nursi


SÖZLÜK:

AHÂLÝ : Halk.
AVÂM : Sýradan biri, fakir halk tabakasý; okuyup yazmasý az olan; ilim ve irfâný az, basit yaþayýþa sahip kimse.
BEYÂN : Açýklama; izah; anlatma.
BEYÂNNÂME : Bildiri.
BÝRÂDER : Kardeþ.
DEHÂLET : Sýðýnmak, aman dilemek, medet, yardým isteyiþ.
EVVELÂ : Ýlk önce.
FERMÂN : Emir, buyruk, teblið.
FRENGÝ : Avrupa yazýsý.
GAÝB : Görünmeyen, gizli.
GASB : Baþkasýnýn malýný rýzâsý olmadan zorla almak.
HAÞÝR : Toplanmak, birikmek; insanlarýn öldükten sonra tekrar diriltilip bir yerde toplanmalarý.
HEVES : Gelip geçici istek, arzu.
ÝLÂNNÂME : Ýlân yazýsý; îlân vâsýtasý.
ÝNAD : Israr, muannidlik, ayak direme, dediðinden vazgeçmeme.
ÝNTÝZAM : Tertib, düzen, nizam üzere olmak
ÝRTÝKÂB : Kötü bir iþ yapma
ÝSTÝHDÂM : Bir iþte kullanmak için alýkoyma, çalýþtýrma, kullanma, hizmet ettirme.
KÂTÝP : Yazan, yazýcý.
MÂLÝK : Sahip olan, mülk sahibi; ALLAH
MANEVRA : Tatbikat, hareket kabiliyeti.
MEÞHER : Teþhir yeri. Gösterme yeri. Sergi.
MÎRÎ : Devlet malý, devlet hazinesine mensup.
MUNTAZAM : Düzene girmiþ, intizamlý.
MUSANNA : Sanatlý bir þekilde yapýlan.
MÜNÂZARA : Karþýlýklý konuþma, tartýþma.
NÝHÂYET : Son.
SAFSATÝYÂT : Safsatalar, yalan ve yanlýþ þeytâni sözler
SANÂYÝ-Ý GARÎBE : Görenleri hayrette býrakan sanatlar.
SEFÂHET : Zevk, eðlence ve yasak þeylere düþkünlük.
SÝKKE : Damga; nereye ve kime âit olduðunun bilinmesi için konulan mühür.
ÞEDÝD : Çok þiddetli, sýký, sert.
ÞÝMENDÝFER : Demiryolu katarý, tren.
TASARRUF : Birþeyin sahibi olup, idâre etme, mülkünü istediði gibi kullanma.
TEBÂÝYET : Uyma, tâbî olma, baðlanma.
TEBDÝL : Deðiþtirme, yenileme.
TURRA : Mühür, padiþah damgasý, padiþah imzasý.
VÂZIH : Açýk, âþikâr, besbelli.



radyobeyan