Sahabe-i Kiram
Pages: 1
Adiyy bin Hatem By: derya Date: 23 Þubat 2010, 14:16:10
Adiyy bin Hatem (r.a.)

«Onlar küfrettiklerinde sen iman ettin, onlar inkâr ettiklerinde sen itiraf ettin, onlar sözünden döndüklerinde sen sözünü yerine getirdin, onlar geri dönüp gittiklerinde sen geldin».[1]

Hicretin 9. yýlýnda, daha önce Ýslâm´dan, imân´dan ve Rasûlüllah´tan (s.a.v.) yüz çeviren bir arab hükümdarý, Ýslâm´a, imân´a ve Rasûlüllah´a (s.a.v.) boyun eðmiþti.

Ýþte bu zat, babasýnýn cömertliði darb-i mesel haline gelen Adiyy Ýbn Hatem et-Taî´dir.

Tayyi´ kabilesi babasýndan miras kalan baþkanlýðý Adiyy´e devre­dip elde ettikleri ganimetlerin dörtte birini ona tahsis etmiþler ve böy­lece idareyi ona vermiþlerdi.

Rasûlüllah (s.a.v.) doðru ve hak olan yola davete baþlayýnca, arablar kabîle kabile ona koþmuþlardý. Adiyy, Peygamber´in (s.a.v.) dave­tinde kendîninkini yok etmek üzere olan bir liderlik ve yine kendînînkini giderecek bir baþkanlýk havasý sezdiðinden ona düþman kesilmiþ, tanýmadýðý halde ona kin gütmeye baþlamýþtý. Allah gönlünü doð­ru ve hak çaðrýya açýncaya kadar, yaklaþýk 20 yýl Ýslâm´a düþman olmuþtu.

Adiyy´in Ýslâm´a giriþiyle ilgili unutulmayacak bir hikâye vardýr. Býrakalým da hikâyeyi bizzat kendisi anlatsýn :

Adiyy anlatýyor :

«Adýný duyunca Rasûlüllah´tan (s.a.v.) tiksinen benden baþka hiç­bir arab yoktu.

Ben itibarlý bir kimseydim ve hýristiyandým. Halkýmýn bana tahsis ettiði dörtte bir ganimetlerle geçinip gidiyordum. Rasûlüllah´ýn (s.a.v.) davasý büyüyüp güçlenince, ordu ve seriyyeleri arab topraklarýnýn her köþesinde dolaþmaya baþladýlar. Bunun üzerine develerimi otlatan uþa­ðýma :

« Develerimden semiz ve uysal birkaç tanesini benim için ha­zýrla ve bana yakýn bîr yerde tut. Eðer Muhammed´în (s.a.v.) ordu veya seriyyelerinden birinin bu ülkeye ayak bastýðýný duyarsan hemen ba­na bildir», dedim.

Bir sabah, uþaðým bana gelip þöyle dedi :

« Efendim! Muhammed´în atlýlarý senin topraðýna ayak ba [arýnda yapmak istediðini þimdi yapabilir misin?»

« Niçin?»

« Ülkenin içlerinde dolaþan bazý sancaklar gördüm ve bun Muhammed´in askerleri olduðunu öðrendim».

« Daha önce, sana hazýrlamaný emrettiðim develeri hazýrlayýp bana yakýn bir yere getir».

Bunun üzerine hemen kalkýp, aile ve çocuklarýmýn çok sevdiðim bu yerden göç etmelerini istedim. Hýristiyan dindaþlarýmýn yanma git­mek ve onlarla birlikte oturmak üzere Suriye´ye doðru süratle yol al­maya baþladým. Durum acele etmeyi gerektirdiðinden ailemin bütün fertlerini toplayamamýþtým. Tehlikeli bölgeleri geçtikten sonra, aile fertlerini tek tek sordum. Meðer Necid´deki Tayyi´ kabilesinden ora­da kalanlarýn yanýnda kýz kardeþlerimden birini býrakmýþým. Artýk oraya tekrar dönmem mümkün deðildi, Yanýmdakilerle birlikte Suriye´ye va­rýp dindaþlarýmýn arasýna yerleþtim.

Kýzkardeþime gelince; aklýma gelen ve korktuðum onun baþýna gelmiþti.

Ben Suriye´deyken Muhammed´in süvarilerinin yurdumuza saldýrýp aldýklarý esirler arasýnda kýzkardeþimi de Yesrîb´e götürdüklerini duy­dum. Kardeþim orada, öbür esirlerle birlikte mescidin bitiþiðindeki esir tutulan yere konulmuþ, Peygamber (s.a.v.) oraya gelmiþ ve kardeþim onun yanýna gidip þöyle demiþ :

« Ey Allah´ýn Rasûlü! Babam öldü, velîm de yok bana bir likte bulun ki, Allah da sana iyilikte bulunsun».

« Senin velin kim?»

« Adiyy bin Hatem».

«Allah ve Rasûlü´nden kaçan mý?» deyip yanýndan ayrýlmýþ.

Ertesi gün, kardeþim Rasûlüllah´tan (s.a.v.) ümidini kesmiþ bir hal­deyken yine yanýna gelmiþ ve kardeþim ona hiçbir þey söylememiþ, arkasýndan birisi ona Rasûlüllah´la (s.a.v.) konuþmasýný iþaret etmiþ. Kardeþim yine þöyle demiþ :

«Ya Rasûlallah! Babam öldü, velim de ortadan kayboldu. Bana bir iyilikte bulun ki Allah da sana iyilikte bulunsun».

« Tamam, isteðini yerine getireceðim».

« Ben Suriye´deki ailemin yanýna gitmek istiyorum».

« Fakat seni Suriye´ye götürmek için kendi kabilene mensup itîmad ettiðin birisini buluncaya kadar yola çýkmakta acele etme. Öyle birisini bulduðunda bana haber ver» :

Rasûlüiiah (s.a.v.) yanýndan ayrýlýnca, onunla konuþmasýný iþaret eden þahsýn kim olduðunu sormuþ ve onun Ali Ýbn Ebî Talip olduðunu öðrenmiþ.

Bir müddet, içlerinde kendisine itimad ettiði birisi bulunan kafi­le gelinceye kadar kalmýþ ve Rasûlüllah´a (s.a.v.) gidip :

« Ya Rasûlallah! Kavmimden, aralarýnda itimad ettiðim ve beni götürebilecek birisi bulunan bir kafile geldi».

Rasûiüllah (s.a.v.) onu giydirip kuþatmýþ, bir deve ve yetecek ka­dar yol azýðý vermiþ. Nihayet kardeþim o kafileyle birlikte yola çýk­mýþ. Biz de arka arkaya kardeþimle ilgili haberler almaya ve onu bek­lemeye baþladýk. Benim yaptýklarýmýn yanýnda, bize anlatýlanlara göre kardeþimin Muhammed´in [s.a.v.) yanýndaki durumuna ve onun karde­þime yaptýðý bütün iyiliklere neredeyse înanmýyacaktýk.

Bir gün, bütün aile bir arada oturmaktayken deveyle bize doðru ge­len bir kadýn gördüm.

« Ýþte bu kýzkardeþim» dedim. Bir de baktýk ki gerçekten o. Ya­nýmýza gelince hemen þöyle söyledi :

Akrabasýný arayýp sormayan zalim! Sen aileni ve çocuklarýný alýp götürdün de kýzkardeþini ve namusunu koruman gereken kimse­leri býraktýn gittin». Ben de þöyle dedim :

« Kardeþim! Ýyi þeylerden bahset». Onu razý etmek için birçok þey söyledim ve en sonunda razý oldu. Baþýndan geçenleri anlattý. An­lattýklarýnýn aynen duyduklarým gibi olduðunu öðrenince, ona þöyle de­dim : Çünkü zeki ve akýllý bir kadýndý

« Bu adamýn yani Muhammed´in (s.a.v.) durumu hakkýnda ne dersin?»

« Ben, senin hemen ona gitmeni tavsiye ederim. Eðer o bir peygamberse, önce giden için fazilet vardýr. Eðer bir hükümdarsa, onun yanýnda asla hor ve küçük görülmezsin».

«Hazýrlýðýmý tamamlayýp yola çýktým. Benimle ilgili çýkmýþ bi sade veya böyle bir belge olmadýðý halde, Medine´ye Rasûlüllah´m (s.a.v.) yanýna gittim. Benim hakkýmda þöyle dediðini duymuþtum :

«Þüphesiz ben, Allah´ýn Adiyy´in elini benim elimin içine ko­yacaðýný umuyorum».

Mescidde olduðu bir sýrada Rasûlüllah´ýn (s.a.v.) huzuruna girip selâm verdim. Rasûiüllah (s.a.v.) þöyle dedi :

« Sen kimsin?»

« Adiyy Ýbn Hatem´im» dedim. Yerinden kalkýp yanýma geldi. Elimi tutup evine doðru götürmeye baþladý. Eve giderken karþýsýna za­yýf, yaþlý ve küçük bir çocuðu olan bir kadýn çýktý. Kadýn onu durdu­rup bir ihtiyacý olduðunu söyledi. Ben orada beklerken her ikisinin de ihtiyacýný yerine getirdi.
Kendi kendime :

« Bu bir hükümdar olamaz» dedim. Sonra elimi tutup evine gö­türdü. Ýçi hurma Jifi dolu deri bir minderi eline aldý ve bana verdi.

« Bunun üzerine otur» dedi. Utanýp : «? Hayýr, ona sen oturacaksýn» dedim. O :

« Hayýr, sen!» dedi. Ýstediðine uyarak minderin üzerine otur­dum. Kendisi de kuru yere oturdu. Çünkü evde, o minderden baþka bir þey yoktu. Yine kendi kendime :

«Vallahi, bu bir hükümdar hareketi deðil» dedim. Daha sonra, bana dönüp þöyle dedi :

« Söyle bakalým Adiyy Ýbn Hatem! Sen Hýristiyanlýkla Sabiîlik arasýnda bir din olan rükusî deðil miydin?»

« Evet, rükusî idim».

«Sen halkýn içinde ganimetlerin dörtte biriyle geçinmiyor muy­dun. Halbuki sen; dînine göre sana helâl olmayan þeyleri onlardan al­mýyor muydun?»

« Evet», dedim ve onun Allah tarafýndan gönderilmiþ bir pey­gamber olduðunu anladým. Bana þunu da söyledi

« Ya Adiyy! Belki, þu anda müslümanlarýn ihtiyaç Ýçinde oluþ­larý ve fakirlikleri seni bu dîne girmekten alýkoyuyor. Vallahi, yakýn­da onlarýn arasýnda para ve mal o kadar çoðalacak ki alacak kimse bulunmayacak».

« Ya Adiyy! Belki seni bu dîne girmekten þu anda müslüman-larýn azlýðý ve düþmanlarýnýn çokluðu alakoyuyor. Vallahi, pek yakm-da bir kadýnýn devesine binerek Kadisiyye´den çýktýðýný ve Allah´tan baþka hiç kimseden korkmadan bu Beyt´i ziyaret ettiðini duyacaksýn».

« Belki de, seni bu dîne girmekten müslüman olmayanlarda mülk ve saltanat olduðunu görmen alýkoyuyor. Allah´a yemin ederim ki, Babil´deki beyaz köþklerin fethedilmiþ ve Hürmüz´ün oðlu Kisra´nm hazinelerinin taþýnmýþ olduðunu duyman pek yakýndýr.

«Hürmüz´ün oðlu Kisra´nm hazineleri mi?- dedim, «? Evet, Hürmüz´ün oðlu Kisra´nm hazineleri». Ýþte o anda, Hakka þehadet getirdim ve möslüman oldum. Adiyy Ýbn Hatem uzun müddet yaþamýþ ve þöyle demiþtir :

« Bunlarýn ikisi gerçekleþti, üçüncüsü kaldý. Vallahi, mutlaka o da gerçekleþecek.

Ben bir kadýnýn devesiyle Kadisiyye´den çýkýp hiçbir þeyden kork­madan bu Beyt´e geldiðini gördüm.

Ben, Kisra´nýn hazinelerine saldýrýp onlarý ele geçiren ilk süvari­lerin arasýndaydým.

Alîah´a yemin ederim ki, üçüncüsü de mutlaka olacak».

Allah, Peygamber´inin (s.a.v.) sözünü gerçekleþtirmiþtir. Üçüncü­sü Halife Ömer Ýbn Abdilazîz zamanýnda oldu. O zaman müslümanlarýn mallan öyle çoðaldý ki, Halîfe´nin görevlendirdiði kimse, zekat alacak: yoksul müsiümanlan aramaya baþladý ama hiç kimse bulamadý.

Rasûlüllah (s.a.v.) doðru söylemiþtir.

Adiyy Ýbn Hatem´in yemini de doðru çýkmýþtýr.[2]

[1] Ömer Ýbnu´l Hattab.

[2] Adiyy Ýbn Hatim hakkýnda geniþ bilgi için aþaðýdaki eserlere bakýnýz

1- El-îsabe (es-Seade baskýsý), IV/228-229

2- EI-Ýstîâb (Haydarabad baskýsý), Ii/502-503

3- Usdu´l-ðabe, IU/392-394

4- Tehzîbu´t-tehzîb, Vll/166-167

5- Takribu´t-tehzîb, lf/16

6- Hulasatu tezhibi tehzîbi´l-kemal, s. 263-264

7- Tecrîdu esmai´s-sahabe, I/405

8- El-Cemu beyne ricali´s-sahihayn, I/398

9- El-Ýber, Ý/74

10- Et-Tarîhu´I-kebîr, cüz IV, Kýsým I, s. 43

11- Ez-Zehebî, Tarîhu´l-Ýslâm, Hf/46-48

12- Þezeratu´z-zeheb, I/74

13- EI-MaarÝf, s. 136

14- El-Muammerun, s. 46

Dr. Abdurrahman Re?fet el-Bâþâ, Sahabe Hayatýndan Tablolar, Uysal Kitabevi: 1/108-113.


radyobeyan