Zeydu l-Hayr By: derya Date: 23 Þubat 2010, 14:13:37
Zeydu´l-Hayr (r.a.)
«Þüphesiz sende ALLAH ve Rasûlü´nün (s.a.v.) sevdiði iki özellik var. Bunlar ölçülü davranmak ve hâlim olmaktýr».[1]
Bazý kiþiler var ki Ýslâm´dan önce de sonrada iyi isim býrakmýþlardýr.
Þimdi büyük bir sahabî´nin iki portresini ele alýyoruz. Bu portrelerin birincisini Cahiliyye eli çizmiþ, diðerini de Ýslâm´ýn parmaklan ortaya çýkarmýþtýr.
Cahiliyye çaðýnda bu sahabî´ye halk «Zeydu´l-Hayl» derdi. Müslüman olduktan sonra, Rasûfüliah (s.a.v.) ona «Zeydu´l-Hayr» ismini vermiþtir.
Birinci portreyi edebiyat kitaplarý þöyle anlatmaktadýr : .
Eþ-Þeybani, Amir oðullarýndan bir ihtiyarýn aðzýndan þöyle tatmýþtýr :
«Kurak bir yýl geçirmiþtik. O yýl ekinler kurumuþ, hayvanlar ölmüþtü. Bizden birisi ailesiyle birlikte Hîre´ye [2] göç etmiþ, ailesini oraya yerleþtirdikten sonra onlara þöyle demiþti:
« Dönünceye kadar beni burada bekleyin».
O adam ailesi için para ve mal elde ederse dönmeye, yoksa meye yemin etmiþti.
Bunun üzerine yanýna yol azýðýný alýp gün boyunca yol yürüdü. Gece olunca, karþýsýnda bir çadýr ve çadýrýn yanýnda da baðlý birtay gördü :
« Bu ilk ganimet» deyip taya doðru yürüdü ve onun baðýný çözdü. Taya biner binmez, arkasýndan bir ses duydu :
«Býrak onu. Gönlünü ganimet olarak al». Adam onu hemen býrakýp oradan çekip gitti. Yedi gün yürüdükten sonra bir deve aðýlýna ulaþtýr. Aðýlýn yanýnda içinde deriden bir çadýrýn bulunduðu büyük bir çadýr vardý ki bu servet ve nimete iþaret ediyordu. Adam kendi kendine :
« Burada mutlaka develer, bu çadýrýn içinde de mutlaka sahipleri olmasý lâzým» dedi. Sonra çadýrýn içine baktý ?ki güneþin batmasý yakýndý? ortasýnda çok yaþlý birisini gördü. Onun haberi olmadan arkasýna oturdu. Biraz sonra, güneþ battý. Onun gibisi hiç görülmemiþ iri bir atlý geldi. Yüksek bir ata binmiþti. Saðýnda ve solunda iki hizmetçi yürüyordu. Yanlarýnda yüz kadar da deve vardý. Develerin önünde aygýr bir deve vardý. Öndeki aygýr deve çökünce, öbür develer de çöktüler.
Bu arada atlý hizmetçilerden birine :
«Þunun sütünü sað ve ihtiyara icir» diyerek bir deveye iþaret etti. Hizmetçi elindeki kap doluncaya kadar ondan süt saðýp ihtiyarýn önüne koydu ve yanýndan ayrýldý. Ýhtiyar bir veya iki yudum süt içip kalanýný býraktý.
« Gîzlice, sürünerek ihtiyarýn yanýna gittim. Süt kabýný aldým ve içindeki sütün hepsini içtim. Hizmetçi dönüp kabý aldý ve þöyle dedi :
« Efendim! Ýhtiyar hepsini içmiþ». Atlý sevindi ve baþka bir deveye iþaret ederek :
« Þunu da sað ve süt kabýný ihtiyarýn önüne koy» dedi. Hizmetçi kendisine emredileni yaptý. Ýhtiyar ondan bir yudum içti ve býraktý. Yine ben aldým ve yarýsýný içtim. Atlýyý þüphelendirmemek için hepsini bitirmedim.
Daha sonra atlý, öbür hizmetçiye bir koyun kesmesini emretti. Hiz^ metçi bir koyun kesti. Atlý kalkýp o koyunun etini ihtiyar için kýzarttý ve kendi eliyle yedirdi. Ýhtiyar doyunca, kendisi ve hizmetçileri kalan eti yemeye baþladýlar.
Bir süre sonra hepsi yataklarýna yatýp derin bir uykuya daldýlar.
Ýþte bu esnada, aygýr devenin yanma gittim, baðýný çözüp ona bindim. Deve yerinden fýrlayýnca, diðerleri de onun peþine düþtüler. Geceyi yolda geçirdim. Gün aðarýnca etrafa göz gezdirdim. Beni takip eden hiçbir kimse göremedim. Gün yükselinceye kadar yola devam ettim.
Bir de arkama dönüp baktým ki, sanki bir kartal veya büyük bir kuþ geliyor ve gittikçe bana yaklaþýyor. Onun kýsraða binmiþ bir atlý olduðunu farkettim. Bana yaklaþtýðýnda da, daha önce tanýdýðým o kiþinin develerini aramaya geldiðini anladým.
Hemen deveyi baðlayýp, sadaktan bir ok çýkardým ve yayýma koydum. Develeri de arkama aldým. Atlý uzakta durup bana þöyle dedi :
« Deveyi serbest býrak».
« Hayýr, Hîre´de aç kadýnlar býraktým. Onlarýn yanma erzakla dönmeye, yoksa ölmeye yemin ettim».
« Sen zaten öleceksin... Devenin baðýný çöz».
« Hayýr, kesinlikle çözmem».dedi.
Vah sana, kendi kendini aldatýyorsun. Devenin yularýný göster»
Yularda üç düðüm vardý. Daha sonra bana, oku hangi düðüme atmasýný istediðimi sordu. Ortadakini iþaret ettim. Oku o düðüme attý. Sanki oraya eliyle koymuþtu. Daha sonra ikinci ve üçüncü düðümlere... Ben de derhal oku sadaðýna geri koydum. Teslimiyeti kabul ederek onu beklemeye baþladým. Bana yaklaþýp kýlýcýmý ve yayýmý aldý
« Bin arkama» dedi. Ben de atýnýn arkasýna bindim. Adar 3yle dedi :
« Sana nasýl davranacaðýmý tahmin ediyorsun?»
« Çok kötü davranacaðýný tahmin ediyorum».
« Niçin?»
« Sana yaptýklarýmdan dolayý, çünkü benden üstün olduðun ha de, sana itaat etmedim».
« Sen Mühelhil´le (yani babasýyla) beraber yeyip içmiþken ve bu gece onunla birlikte oturmuþken sana kötülük yapacaðýmý mý sanýyo -sun?» Mühelhil´in adýný duyunca :
« Sen Zeydu´l-HayI misin?» dedim. O da :
« Evet» dedi.
« Esirine iyi muamele et».
« Sana hiçbir zarar gelmeyecektir», deyip beni kaldýðý yere götürdü ve bana þöyle dedi :
« Vallahi, eðer þu develer benim olsaydý, onlarý sana verirdim. Fakat onlar kýz kardeþlerimden birine aittir. Burada birkaç gün kai, yakýnda ganimet elde edeceðimi umduðum bir baskýn yapacaðým.
Üç gün sonra, Numeyr Oðullarýna baskýn yaptý, yüz deveye yakýn ganimet elde etti ve hepsini bana verdi. Yanýndaki adamlardan birkaçýný da beni korumak üzere yanýma verdi ve nihayet Hîre´ye- ulaþtým».
Ýþte bu, Zeyd´ul-Hayl´in cahiliye devrindeki portresidir.
Gelelim Ýslâm´daki portresine, bunu Ýslâm Tarihi kitaplarý þöyle anlatmaktadýr :
Peygamber´Ie ilgili haberler Zeydu´l-Hayl´e ulaþýnca, onun davet ettiði þeyleri inceleyip araþtýrdý. Binitini hazýrladý. Halktan büyük mev-kiye sahip olan kimseleri Yesrib´e gitmeye ve Hz. Peygamber´ie görüþmeye davet etti. Onunla birlikte Tayy kabilesinden kalabalýk bir hey´et yola çýktý. Ýçlerinde Zurr Ýbn Sedûs, Malik Ýbn Cubeyr, Amir Ýbn Cuveyn ve baþkalarý vardý."Medine´ye vardýklarýnda, Mescid-i Nebe-vî´ye gidip binitjerini mescidin önüne çöktürdüler. Mescide girdikleri esnada Rasûlüllah (s.a.v.) minberden müslümanlara hitap etmekteydi. Rasûlüllah´m (s.a.v.) konuþmasý hoþlarýna gitti ve müslümanlarýn ona gönülden baðlanmalarý, onu can kulaðýyla dinleyip söylediklerinden etkilenmeleri onlarý hayrette býraktý. Rasûlüllah (s.a.v.) da onlarý görünce, müsiümanlara hitap ederek þöyle dedi:
« Ben sizin için Uzza´dan ve taptýðýnýz herþeyden daha hayýrlýyým... Ben sizin için ALLAH´tan baþka kendisine taptýðýnýz siyah deveden daha hayýrlýyým».
Rasûlüllah´ýn (s.a.v.) konuþmasý Zeydu´I-Hayl ve beraberindekilerin gönüllerinde iki türlü tesir býraktý. Bazýlarý hak olaný kabul edip ona yöneldi. Bazýlarý da haktan yüz çevirip ona burun kývýrdýlar. Bazýlarý cenneti seçti, bazýlarý da cehennemi.
Zurr Ýbn-i Sedûs ise, Rasûlüllah´a, (s.a.v.) inanan gönüllerin çepeçevre kuþattýðýný ve sevgiyle bakan gözlerin onu sardýðýný görüverin-ce, içindeki kýskançlýk duygusu kabarýp içini bir korku bürüdü. Sonra etrafýndakilere þöyle dedi :
« Þüphesiz ben, Arablarýn cariyelerine sahip olacak adamý görüyorum ama onun benîm cariyemi almasýna müsaade etmiyeceðim.»
Daha sonra Suriye taraflarýna gidip baþýný kazýttý[3] ve hýristiyan oldu.
Zeyd´Ie öbürlerine gelince; onlarýn durumu baþkaydý. Rasûlüllah (s.a.v.) hutbesini bitirir bitirmez, Zeydu´I-Hayl müslümanlarýn arasýnda ayaða kalktý. O çok yakýþýklý, saðlam yapýlý ve çok uzun boyluydu. Ata binince sanki eþeðe binmiþ gibi ayaklarý yerde sürünürdü. Uzun boyuyla dikilip gür sesiyle þöyle dedi :
« Ey Muhammedi ALLAH´tan baþka tanrý olmadýðýna ve senin lah´in Rasûlü olduðuna þehadet ederim». Rasûlüllah (s.a.v.) yanma gelip :
« Sen kimsin?» dedi.
Zeyd´ul-Hayl. :
« Ben, Mühelhil oðlu Zeydu´l-Hayl´im».
Rasûlüllah (s.a.v.) :
« Hayýr, sen Zeydu´l-Hayr´sm. Zeydu´I-Hayl deðil. Seni memleketinden getirip kalbini Ýslâm´a yumuþatan ALLAH´a hamdolsun».
Ýþte o bundan sonra Zeydu´I-Hayr diye tanýndý.
Rasûlüllah (s.a.v.) onu evine götürdü. Yanýnda Ömer Ýbnu´l-Hattab ve bazý sahabîler vardý. Eve geldiklerinde, Rasûlüllah (s.a.v.) Zeyd´e bir yastýk verdi. Rasûlüllah´m (s.a.v.) huzurunda yaslanmak Zeyd´e zor geldi ve onu geri verdi. Rasûlüllah (s.a.v.) veriyor, o geri çeviriyordu. Bunu üç defa tekrarladýlar.
Oturduklarýnda, Rasûlüllah (s.a.v.) Zeydu´I-Hayr´a þöyle dedi :
« Zeyd! Þimdiye kadar bana anlatýlýp da sonra kendisini gördüðüm kimseler anlatýlan niteliklerinin altýndaydý. Ancak sen müstesnasýn.
Zeyd! Þüphesiz sende ALLAH ve Rasûlü´nün sevdiði iki haslet var». Zeyd sordu :
" Nedir onlar? Ya Rasûlallah!" Rasûlüllah (s.a.v.) þöyle cevap verdi :
«Ölçülü davranmak ve halim olmak». Zeydu´l-Hayr :
« Beni, ALLAH ve Rasûlü´nün sevdiði gibi yapan ALLAH´a hamdol-sun». Tekrar Hz. Peygamber´e (s.a.v.) dönüp þöyle dedi :
«Ey ALLAH´ýn Rasûlü! Bana üçyüz süvari ver. Ben Bizans ülkesine o üçyüz süvariyle baskýn yapýp orayý onlarýn elinden alacaðýma söz veriyorum» :
Rasûlüllah, (s.a.v) onun bu gayretini beðenip þöyle dedi :
«Bravo, sen ne yamansýn Zeyd!.. Sen ne adamsýn!»
Zeyd´le beraber olanlarýn hepsi müslüman oldu. Onlar memleketleri Necîd´e dönmek istediklerinde, Hz. Peygamber (s.a.v) uðurlayýp þöyle dedi :
« Bu ne kiþi?!»
Eðer o Medîne vebasýndan kurtulabiiseydi, neler yapacaktý neler!
O sýralarda, Medîne-i Münevvere´de hummalý veba salgýný vardý. Zeydu´l-Hayr oradan ayrýldýktan sonra vebaya yakalandý. Yanýndakilere þöyle dedi :
« Benî, Kays´in ülkesine yaklaþtýrýn Aramýzda cahiliye ahmaklýklarýndan bazý sürtüþmeler oldu. Vallahi Aziz ve Celîl olan ALLAH´a kavuþuncaya kadar hiçbir müslümanla dövüþmeyeceðim».
Zeydu´l-Hayr´ýn tutulduðu humma zaman zaman þiddetlenmesine raðmen Necîd´e doðru ilerlemeye devam etti. Kavmine kavuþmayý ve ALLAH´ýn kavmini onun vasýtasýyla müslümanlar grubuna dahil etmesini istiyordu. Adeta ölümle yarýþa giriþmiþlerdi. Çok geçmedi, ölüm onu yendi ve yarý yolda son nefeslerini verdi. Müslüman oluþuyla, ölü mü arasýnda günah iþlemek için bir zaman kalmamýþtý. [4]
[1] Hz. Muhammed (S.A.V.)
[2] Ýrak´ta, Necef´le Küfe arasýnda bir þehir
[3] Rahipler gibi baþýný tamamen týraþ ettirdi.
[4] Arapça´da Zeydu´l-Hayl «Atlarýn Zeyd´i», Zeydu´l-Hayr ise «Ýyiliðin 2 anlamýna gelmektedir. (Çeviren)
Zeydu´l-Hayr hakkýnda geniþ bilgi için aþaðýdaki eserlere bakýnýz
1- El-Ýsabe, biyografi no: 2941
2- EI-Ýstiab (es-Seade baskýsý), I/56
3- El-Eðânr (fihristlere bakýnýz)
4- TehzÝbu Ýbn Asakir (fihristlere bakýnýz)
5- Semtu´l-teâli (fihristlere bakýnýz)
6- El-Baðdadî, Hýzanetu´l-edeb 11/448
7- Zeylu´I-muzeyyel, s. 33
8- Simaru´i-Kulub, s. 78
9- Eþ-Þi´ru ve´þ-þuöra, s. 95
10 - Husnu´s-sahabe, s. 248
Dr. Abdurrahman Re?fet el-Bâþâ, Sahabe Hayatýndan Tablolar, Uysal Kitabevi: 1/101-107.
radyobeyan