Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Iskat By: armi Date: 22 Þubat 2010, 16:57:09
ISKAT VE DEVÝR




Iskat; düþürme, silme, hükümsüz býrakma. "Kazaya kalmýþ namaz ve oruçlarý fidye vermek suretiyle ölenin zimmetinden düþürmek temennisinde bulunmak ."

Iskat tabiri daha çok "ýskat-ý salat" terkibinin kýsaltýlmýþý olarak namaz için kullanýlýr. Orucun ýskatý onun keffâretidir. Namazýn keffâreti yoktur

Namaz, mükellef olan her müslümanýn ölümüne kadar eda etmekle yükümlü olduðu farz bir ibâdettir. Herkes bu farzý gücüne göre (ayakta, oturarak, ima ile) bizzat eda etmek mecburiyetindedir. Kendi yerine baþkasýna namaz kýldýrmak (bedel) geçerli olmadýðý gibi, kýlamadýðý namazlar için keffâret ödemesi de geçerli deðildir.

Namazýn edasý farz olduðu gibi. kazasý da farzdýr. Yani bir kimse vaktinde kýlamadýðý farz namazlarý saðlýðýnda kaza etmek zorundadýr. Kaza etmezse günahkâr olur, üzerinde namaz borcu kalýr.

Ýnsanýn üzerinde iki türlü hak bulunur: Allah hakký, kul hakký. Namaz, oruç, hacc, zekat, adak ve keffâretler Allah hakkýdýr. Kul hakký ise; insanlara olan mâlî borçlar, çalman, gasbedilen mallardýr. Üzerinde Allah ve kul hakký bulunan kimseye, bunlarýn ödenmesini vasiyet etmek vaciptir. Vasiyeti terk ederse günahkâr olur ve azaba müstehak olur (M. Emin Geredevî, Hediyyetü´l-Kabir, s. 29).

Oruç tutamayacak kadar yaþlý ve hasta olan kimsenin her oruç için bir fidye vermesi gerektiði âyetle sabittir: "Sayýlý günler olarak sizden kim hasta veya seferde olursa tutamadýðý günler sayýsýnca baþka günlerde (tutar). (Ýhtiyarlýktan ya da þifa ümidi kalmamýþ hastalýktan ötürü) oruca zor dayananlarýn her gün için fidye vermesi, bir yoksulu doyurmasý lâzýmdýr. Bununla beraber gönül isteðiyle kim fazladan bir hayýr yaparsa bu kendisi için daha hayýrlýdýr. Bilirseniz oruç tutmanýz sizin için daha hayýrlýdýr" (el-Bakara, 2/1 84).

Oruç için fidye vermek Kur´an´da sabit olduðu halde, namaz için fidye vermek hiçbir þer´î delille sabit deðildir. Fakihler namazýn oruca kýyas edildiðini söylemiþlerse de bu kýyas sahih deðildir. Ancak ihtiyat olarak oruçtan daha mühim olan namaz için fidye için fidye verilmesi uygun görülmüþtür. Mehmed Zihni Efendi (ö.1332/1914) bu konuda þöyle diyor: "Namaz için fidye vermek Kur´an ve Sünnet hükmü ile deðildir. Nassla sabit olan oruç fidyesine onu kýyas etmek de -kýyaslanan hüküm makul olmadýðý için- sahih deðildir. Fakat ibâdet konusunda bu bir ihtiyattýr. Namazýn fidyesi -Allah katýnda- namaza kâfi ise ne âlâ, yoksa ölü için sadaka sevabý hasýl olur" (M.Zihni, Nimet-i Ýslâm, Ýstanbul 1326 s.450)

Bir kimsenin, kendisine farz olduðu halde, saðlýðýnda edâ edemediði oruç ve hac vazifelerini, öldükten sonra varisleri yerine getirebilir. Bu hususta sahih hadisler vardýr. Fakat namaz borcunun düþürülmesi (ýskatý) hakkýnda sahih bir hadis yoktur. Iskat-ý salat konusunda kaydedilen en eski ifâde Ýmam Muhammed eþ-Þeybânî (ö.189/804)´nin ez-Ziyâdât adlý eserindeki namazlarýn fidyesi verilirse inþaallah kâfî gelir" (Mehmed Zihni, a.g.e, s.450).

Ölenin hayatýnda kýlamadýðý vitir dahil her namaz için bir fidye (1667 gr. buðday veya bunun günün râyicine göre nakid olarak bedeli) fakire sadaka olarak verilir. Fakirin yapacaðý duanýn, ölenin günahlarýnýn baðýþlanmasýna vesile olacaðý ümit edilir. Ölenin üzerinde kaç günlük namaz ve oruç varsa toplanýr, elde edilen yekün kadar fidye verileceði ortaya çýkar. Kadýnlarda dokuz, erkeklerde oniki yaþýna kadar devre dikkate alýnmaz (ibn Abidin, Reddü´l-Muhtâr, Mýsýr 1966, 1, 686).

Iskat konusunda su hususlarýn bilinmesi gereklidir:

1.
Iskat, ölenin vasiyeti yoksa, farz, vacip ve sünnet olan bir muamele deðildir

2. Üzerinde kazaya kalan oruç ve namazlarý için fidye verilmesini vasiyet eden kimsenin malýnýn üçte birinden bu vasiyeti yerine getirilir.

3. Ölenin vasiyeti yoksa ve geride mirasçýlarý varsa, kul borçlarý ödendikten sonra malýn tamamý varislerindir. Varisleri ýskat yapmaða zorlamak ve teþvik etmek doðru deðildir. Çünkü din, varisleri böyle bir þeyle yükümlü tutmamýþtýr. Varisler kendi istekleriyle yaparlarsa ölen için bir sadaka olur.

Devir; dolaþmak, dönmek. Üzerinde çok miktarda namaz borcu olan kiþi için, her namaza bir fidye olmak üzere hesaplanýp verilmesi büyük meblað tutar ve bunu vermek çok zaman mümkün olmaz. Buna bir çare olmak üzere "devir" denilen bir usul ihdas edilmiþtir. Buna göre meselâ; ölenin bir aylýk namazýnýn fidyesi esas almarak bu meblað bir fakire verilir. Fakir de onu verene baðýþlar. Oniki devir bir yýlý karþýlamak üzere kaç yýllýk namaz borcu varsa o kadar devir yapýlýr.

Devir muamelesinin ilk tatbikatýnýn nasýl olduðunu, paranýn nasýl daðýtýldýðýný ve kimlere verildiðini açýk olarak bilmiyoruz. Fakat bugün tatbik edildiði þekliyle devir, Ýslâmýn ruhuna uygun bir muamele deðildir. Eðer namaz borcu olduðu halde ölen kimseye hayýr yapýlmak isteniyorsa, varisleri onun namýna fakirlere sadaka vermelidir. Ýslâmýn ruhuna uygun olan budur. Ölenin bu konuda vasiyeti varsa o da "fakirlere sadaka vermek" þeklinde yerine getirilmelidir.

"Devir" hakkýnda peygamberimiz (s.a.s.) ve sahâbeden nakledilen hiçbir bilgi ve delil yoktur. Müçtehid imamlar zamanýnda da bu iþleme rastlanmamaktadýr. Devir þeklinin hicrî beþinci asýrdan sonra ortaya çýktýðý ve ýskat muamelesini kolaylaþtýrmak için þer´î bir çare olarak düþünüldüðü tahmin ediliyor. Ayrýca medrese talebesine yardým ve onlarý korumak gibi bir gaye de güdülmüþ olabilir.

Iskat ve devir yanlýþ tatbik edilerek istismar edilen konulardýr. Dinin aslýnda olmayan, fakat geçmiþte âlimlerin fayda (maslahat) görerek tatbikine müsaade ettiði bir konu istismara, yanlýþ yorumlara ve suistimâle yol açmýþsa, yine âlimler tarafýndan düzeltilmeli ve doðru tatbik edilmesi saðlanmalýdýr.


radyobeyan