Irz By: armi Date: 22 Þubat 2010, 16:56:15
IRZ
Þan, þeref, namus, iffet.
Bir insanýn kendi haysiyetini korumasý; ýrzýný, namusunu korumasýyla mümkündür. Irzýný koruyamayan, haysiyetini ve þerefini de kaybeder. Haysiyetini kaybeden kiþi bunalýmlar içinde bocalayýp durur.
Ýlâhî vahye dayalý bütün dinlerde korunmasý gereken unsurlar beþ maddede toplanabilir:
1- Dini korumak, 2- Caný korumak, 3- Malý korumak, 4- Nesli korumak, 5- Irzý korumak.
Ýslâm´da zina yasaklanmakla, kiþilerin ýrz ve namusu koruma altýna alýnmýþtýr (bk. en-Nur, 24/2). Bu arada zinaya yol açan sebep ve vasýtalar da yasaklanmýþtýr. Karþý cinse, cinsel duygularla bakma yasaðý ile kadýnlarýn örtünme hükmü bunlar arasýnda sayýlabilir .
Kur´an-ý Kerîm´de gözlerin haramdan korunmasý hakkýnda þöyle buyurulur: "(Ey Muhammed!) mümin erkeklere söyle, gözlerini zinadan sakýnsýnlar, ýrzlarýný ve namuslarýný korusunlar. Böyle davranmak onlar için daha temiz ve daha hayýrlýdýr. Þüphesiz ki Allah yaptýklarýnýzdan haberdardýr. (Ey Muhammed!) Mümin kadýnlara söyle, gözlerini haramdan sakýnsýnlar, ýrzlarýný ve namuslarýný korusunlar. Görünmesi kaçýnýlmaz olanlar dýþýnda ziynetlerini göstermesinler" (en-Nur, 24/30-31).
Kadýnýn karþý cinsin, kötü amaçlý bakýþlarýndan korunmasý için önemli bir tedbir de onun yüzü, elleri ve ayaklarý dýþýnda kalan yerlerinin, yabancý erkeklere karþý örtülmesidir. Âyetlerde þöyle buyurulur:
"Mümin kadýnlar... baþ örtülerini yanlarýna sarkýtsýnlar" (en-Nur, 24/3 1) .
"Ey peygamber! Hanýmlarýna, kýzlarýna ve müminlerin hanýmlarýna söyle. Her hangi bir ihtiyaç için dýþarýya çýkarken, dýþ örtülerini üzerlerine alýp örtünsünler. Bu, onlarýn baþkalarý tarafýndan tanýnýp rahatsýz edilmemeleri için daha uygundur. Allah çok maðfiret edici ve çok merhametlidir" (el-Ahzab, 33/59).
Böylece zayýf ve kimsesizlerin korunmasý da teminat altýna alýnmýþ oldu. Ýslâm´da namus ve iffeti konusunda darda kalan ve iffetini korumak isteyen kadýn Ýslâm devlet ilgililerine baþvurarak korunma talebinde bulunur. Devlet bu gibi korunmaya muhtaç kýz çocuðu ve kadýnlar için gerekli tedbirleri almak zorundadýr. kimsesiz ve korumasýz kadýnlarý fuhþa zorlayarak, bunu bir geçim kaynaðý haline getirmek çirkin bir harekettir. Asr-ý Saadette Abdullah b. Ubey b. Selul´ün altý cariyesi vardý. O bu cariyeleri fuhþa teþvik ediyor, onlarýn namus ve iffetleri karþýlýðýnda çýkar saðlýyordu. Bir gün cariyelerden ikisi Allah Rasûlünün yanýna gelerek kendilerine yapýlan bu zulümden þikayetçi oldular. Yüce Rabbimiz bu olay üzerine þu âyeti indirdi:
"Cariyelerinizi dünya malý için fuhþa zorlamayýn" (en-Nur, 24/33).
Irza Geçme
Bir erkeðin, nikâhlýsý olmayan bir kadýna karþý zor kullanmak suretiyle, onunla cinsel temasta bulunmasý. Zorlamanýn erkeðe karþý, yapýlmýþ olmasý da mümkündür. Irza geçmede taraflardan birisinin iradesi bulunmadýðý için zinadan farklý hükümler uygulanýr .
Ýslâm hukukunda, zina þöyle tarif edilmiþtir: Bir erkeðin nikâh ve nikâh þüphesi olmaksýzýn, yabancý bir kadýnla cinsel uzvundan temasta bulunmasýdýr. Fiilde iki tarafýn da iradesi varsa, zina hükmü her ikisini içine alýr. Zina suçunun had cezasýný gerektirmesi için taraflarýn; âkýl, bâlið, müslüman olmasý ve birleþmeyi iradeleriyle yapmýþ olmalarý gerekir. Bu yüzden zinaya zorlanan kimseye had uygulanmaz. Ýslâm hukukçularý zorla ýrzýna geçilen kadýna had cezasý gerekmediði konusunda görüþ birliði hâlindedir. Zorlama tam olsun eksik bulunsun hüküm deðiþmez: Kur´an-ý Kerîm´de þöyle buyurulur: "Dünya hayatýnýn geçici menfaatini kazanma hýrsýyla iffetli olmak isteyen câriyelerinizi fuhþa zorlamayýn. Kim onlarý fuhþa zorlarsa, þüphesiz ki Allah da fuhþa zorlanmalarýndan sonra o câriyelere karþý çok baðýþlayýcý ve çok merhametlidir" (en-Nûr, 24/33). Hz. Peygamber de þöyle buyurmuþtur: "Ümmetimden yanýlma, unutma ve zorlanarak yaptýklarý þeyin hükmü kaldýrýlmýþtýr" (Buhârî, Hudûd, 22, Talâk, l l; Ebû Dâvud, Hudûd, 17; Tirmizî, Hudûd, l; Ýbn Mâce, Talâk, 15).
Zinaya zorlanan erkeðin durumuna gelince: Þâfiîlere göre böyle bir erkeðe ne had (recm veya celde) ve ne de ta´zîr (devletin koyacaðý ceza) gerekmez. Ýkrah tam olsun, eksik bulunsun sonuç deðiþmez. Çünkü zorlamanýn çeþit ve þiddeti ne olursa olsun, kiþinin iradesi üzerinde þüphe doðurur. Had´ler ise þüphe olunca düþer. Çünkü Rasûlüllah (s.a.s); "Gücünüz yettiði kadar, þüphelere had cezalarýnýzý düþürünüz" (Ebû Dâvud, Salât, 14; Tirmizî, Hudûd, 2) buyurmuþtur. Araþtýrýcý Mâlikîlerin tercih ettiði görüþ de budur. Dayandýklarý delil, zorlanan kimsenin fiilinden sorumluluðu kaldýran yukarýdaki hadistir.
Ebû Hanîfe, önceleri, zorlanarak zina eden erkeðe had cezasýnýn gerekli olduðu kanaatinde idi. Daha sonra bunu tam zorlama halinde gerekli gördü. Ebû Hanîfe´nin kendi devrinde tam zorlama devlet adamlarýnýn zorlamasýdýr. Devletin dýþýnda, baþkasýnýn zorlamasý (ikrah) haddi gerektirir. Ebû Yûsuf ve Ýmam Muhammed´e göre ise, zorlama tam olunca, devlet tarafýndan olsun, baþkalarý tarafýndan yapýlsýn zorlanarak zina eden erkeðe had uygulanmaz. Hanefilerde tercih edilen görüþ budur. Ebû Hanîfe´nin son görüþü de böyledir. Eðer zorlama eksik olursa üç Hanefi imamýna göre de had gerekir. Çünkü eksik zorlama (ikrah) rýzayý yok ederse de ihtiyârý kaldýrmaz. Zina eden, bu durumda kendi ihtiyârý ile hareket etmiþ sayýlýr. Bu sebeple de had uygulanýr. Sonuç olarak Hanefiler tam ikrah hâlinde haddi gerekli görmezken, eksik ikrahta bunu gerekli görürler (el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyi´, Beyrut 1394/1974, VII, 34, 180, 181; Ýbnü´l-Hümâm, Fethu´l-Kadîr, l. baský, Bulak 1317, VII, 306; Ýbn Kudâme, el-Muðnî, V, 251; ez-Zühaylî, el-Fýkhu´l-Ýslâmî ve Edilletüh, Dimaþk 1405/1985, V, 400-402).
Hanbelîlere göre ise, zorlanan erkek zinadan sorumlu tutulur ve had uygulanýr. Çünkü zina, cinsiyet organý açýða çýkýp sertleþmedikçe gerçekleþmez. Organ ise korku halinde sertleþmez. Bu yüzden erkeðin cinsiyet organýnýn sertleþmesi, zina fiilini ihtiyarý ile iþlediði anlamýna gelir. Zinada ihtiyarýn varlýðý ise cezanýn uygulanmasýný gerektirir (ez-Zühaylî, a.g.e, V, 401; V, 28).
Zorlama (ikrah) tam ve eksik olmak üzere ikiye ayrýlýr. Tam ikrah; kiþinin güç ve ihtiyârýný tamamen kaldýran korkutmadýr. Ölüm veya organlardan birisine yönelik korkutma gibi. Bu, rýza ve ihtiyarý kaldýrýr. Öldürme, bir organý kesme veya derin iz býrakacak yaralama bu kabildendir. Eksik ikrah ise; ölüm veya bir organa yönelik olmayan korkutma þeklidir. Hapis, uzuvlarýn telef olmasýna yol açmayacak þekilde dövmekle tehdit, malýn bir bölümünü telefle tehdit gibi. Eksik ikrah rizayý kaldýrýrsa da ihtiyârý yok etmez (el-Kâsânî, a.g.e, VII, 172; Ýbnü´l-Hümâm, a.g.e, VII, 292 vd.). Üçüncü bir zorlama hâli daha vardýr ki bu, kiþinin kendisine, uzuvlarýna veya malma yönelik deðildir. Usûl (ana, baba, dede ve nine), fürû (çocuk ve torunlar), eþ veya yakýnlardan birisine zarar vermekle yapýlan tehdit bu çeþide girer. Fahru´l-Ýslâm Pezdevî (ö. 482/1089), üçüncü kiþiye yönelik böyle bir tehdidi ikrah saymazken, es-Serahsî (ö. 490/1097) istihzan prensibine dayanarak bunu iradeyi etkileyen bir zorlama olarak kabul eder. Çünkü kiþiye babasýnýn veya çocuðunun iþkence görmesi, kendisinin iþkence görmesinden daha aðýr gelir (es-Serahsî, el-Mebsût, Beyrut 1398/1978, XXIV, 93 vd.; Pezdevî, Usûl, Keþfü´l Esrâr kenarýnda, Ýstanbul 1308/1890, IV, 1502; Ebû Zehra, Usûlü´l-Fýkh, Kâhire, ty., s. 357). Bu sonuncu zorlama hâli, eksik ikrah hâlinin benzeridir .
Zinaya zorlanan erkeðin, zina ettiði kadýna mehir vermesi gerekir mi? Ebû Yûsuf´a, Ýmam Muhammed eþ-Þeybânî´ye ve Ebû Hanîfe´nin istikrar bulmuþ son görüþüne göre, zinaya zorlanan erkeðe had cezasý uygulanmaz, ancak kadýna mehir verilmesi gerekir. Ýmam Mâlik ve Hanbelîlere göre, mehir ve had cezasý birlikte uygulanýr. Þâfiî ve bazý Mâlikîlere göre ise, yalnýz mehir verilmesi yeterlidir. Þüphe sebebiyle had uygulanmaz (el-Kâsânî, a.g.e, VII, 180; eþ-Þîrâzî, el-Mühezzeb, II, 267; ibn Rüþd, Bidâyetü´l-Müctehid, II, 319). Delil, mükrehten sorumluluðu kaldýran hadistir (bk. Buhârî, Hudûd, 22; Talak, II; Ebû Davud, Hudûd 17; Tirmizi Hudûd, 1). Sonuç olarak, çoðunluk Ýslâm hukukçularý, zinaya zorlanan erkek için yalnýz mehri gerekli görürken, Hanbelîler mehir ve cezayý birlikte öngörürler.
Bir kimse, bir kadýnýn zorla ýrzýna geçerek tenasül uzvuna zarar verse, hem zina haddi hem de tazminat gerekir. Eðer kadýn, idrarýný tutabilecek durumda ise diyetin üçte biri, tutamayacak bir hale gelmiþ ise, tamamý oranýnda tazminat alabilir. Fakat kadýn, bu cinsel temasa kendi rýzasýyla muvafakat etmiþ olursa her ikisi hakkýnda da had lâzým gelir, tazminat verilmesine de gerek kalmaz. Ancak bu cinsel temas, emsali ile cinsel iliþki olabilen bir kýz çocuðu hakkýnda yapýlsa, onun rýzasýyla tazminat hakký düþmez. Çünkü erginlik çaðýna gelmemiþ olanlar, kendi diyet haklarýný düþürmeye ehliyetli deðildirler.
Zina, emsaliyle cinsel temas söz konusu olmayan küçük yaþtaki kýz çocuðuna karþý iþlenmiþ olur ve tenasül uzvu zarar görürse had cezasý uygulanmaz. Çünkü böyle bir çocuk zinaya mahal deðildir. Selîm insan tabiatý buna temayül göstermez. Böyle haram bir ma´siyeti iþleyen kimse hakkýnda þiddetli bir ta´zîr cezasý uygulanýr. Buna ek olarak, çocuk idrarýný tutabilecek durumda ise, diyetin üçte birisi kadar tazminat ve emsal mehir vermeye mahkûm edilir. Üçte bir diyet, cinsel uzuvdaki yaranýn tazminatýdýr. Mehir de, haddi gerektirmeyen, gayri meþrû birleþmenin tazminatý yerindedir. Çocuk idrarýný tutamayacak durumda ise, erkek tam diyet vermek zorunda kalýr. Bu durumda mehir gerekmez. Çünkü tam diyetin kapsamýnda mehir de dahil sayýlýr. Bu görüþ Ebû Hanîfe ile Ebû Yûsuf´a aittir. Ýmam Muhammed´e göre, bu halde, mehir verilmesi de gerekir. Çünkü mehir, diyetin kapsamý dýþýndadýr (Ömer Nasuhi Bilmen, Ýstilâhât-ý Fýkhiyye Kâmusu, Ýstanbul 1968, 111, 221, 222).
Zina cezasý zorla ýrza geçmede, yalnýz zorlayana, iki tarafýn da rýzasý olmasý halinde iki cinse de uygulanýr. Âyet ve hadislerde yer alan cezalar þunlardýr:
1. Bekâr erkek veya kadýna dayak (celde) cezasý: Âyette: "Zina eden kadýnla, zina eden erkekten her birine yüzer deðnek vurunuz" (en-Nûr, 24/2). Fail köle olursa ceza yarý olarak uygulanýr (bk. en-Nisâ, 4/25).
2. Evlenmiþ kiþi (muhsan) için recm cezasý: Bu ceza hadislerle sâbittir: "Allah´tan baþka ilâh olmadýðýna, benim Allâh´ýn Rasûlü olduðuma þehâdet eden müslüman bir kiþinin kanýný akýtmak ancak üç kiþiden biriyse helâl olur: a) Can karþýlýðýnda can, b) Evli zinâkâr, c) Dinini terkeden ve cemaatten ayrýlan "(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1, 61, 63, 65; Zeylaî, Nasbu´r-Râye, III, 317). Bu hadis, zina eden evli kimsenin ölüm cezasýna çarptýrýlacaðýný ifade etmektedir. Bu cezanýn infaz þekli Hz. Peygamber devrinde görülmüþtür. Evli bir kadýn, yanýnda çalýþan bir iþçi gençle zina etmiþti. Kadýnýn kocasý ile, gencin babasý, durumu Rasûlüllah (s.a.s)´a ilettiler. Yanýnda duran Üneys (r.a)´e, Hz. Peygamber þu emri verdi: "Þunun karýsýna git. Ýtiraf ederse, onu recm et" (Buhârî, es-Sahîh, Ýstanbul 1310/1892, 111, 65, VIII, 25, 30, 34; Müslim, es-Sahîh, Kâhire 1955, 111, 1325; Ýbn Mace, es-Sünen, Dâru Ýhyâi´l-Kütübi´l-Arabiyye tab´ý, t.y, II, 852; Zeylaî, a.g.e, 111, 314).
Yine zina eden evli bir adam olan Mâ´iz, zinasýný itiraf edince, Hz. Peygamber (s.a.s); "Onu götürün, resmedin (taþlayýn)" (Buhârî, es-Sahîh, VI, 169, VIII, 112; Müslim, es-Sahîh, 111, 1318; Zeylaî, a.g.e, 111, 314 vd.; eþ-Þevkânî, Neylü´l-Evtâr, VII, 95, 109) buyurmuþtur. Mâ´iz olayýnýn, sahabeden bir topluluk tarafýndan tevatür derecesinden nakledildiði rivayet edilmiþtir. Diðer yandan Gâmidiyeli evli bir kadýnýn, zina ettiðini dört defa ikrar etmesi üzerine, hâmile olduðu için doðumdan sonra gelmesi söylenmiþ ve daha sonra, Rasûlüllah´ýn emri ile, ona da recm uygulanmýþtýr (bk. eþ-Þevkânî, a.g.e, VII, 109).
en-Nisâ, sûresi 15. ve 16. âyetlerde, zina edenler için öngörülen eziyet etme ve hapis cezalarý, daha sonra inen en-Nûr, sûresindeki 2. âyetin hükmü ile kaldýrýlmýþtýr.
Recm cezasý aðýr olduðu için, zina suçunun ispatý aðýr þartlara baðlanmýþtýr. Dört erkek þahidin zina hâlinde bizzat görmesinin þart koþulmasý (bk. en-Nisâ, 4/15, en-Nûr, 24/4, 13) sebebiyle recm, ender olaylara uygulanmýþtýr (M. Cevat Akþit, Ýslâm Ceza Hukuku ve Ýnsanî Esaslarý, Ýstanbul 1976, s. 71).
Irza geçme olayý kýz kaçýrmalarda da ortaya çýkar. Bu durumda, erkekle kýz, Ýslâmî nikâhtan önce cinsel temasta bulunurlarsa, haram bir fiil iþleme yanýnda en-Nûr, sûresi 2. âyette öngörülen celde cezasýna da muhatap olurlar. Kýz, zorla kaçýrýlmýþsa, cinsel temastaki haramlýk ve had cezasý yalnýz erkek için söz konusu olur.
Âkýl ve bâlið olan müslüman bir erkekle kadýn, kendi aralarmda anlaþarak evlenmek isterlerse, velileri muvafakat etmese böyle bir evlilik geçerli olur mu? Âkýl ve bâlið erkeðin kendi irade beyanýyla evlenebileceði konusunda Ýslâm hukukçularý arasýnda görüþ birliði vardýr. Ebû Hanîfe´ye göre, hür, mümeyyiz ve büluð çaðýna girmiþ kadýn da kendi malý üzerinde dilediði gibi tasarruf etmek yetkisine sahip olduðu gibi, bizzat nikâh da akdedebilir. Bu evliliðin geçerli olmasý için velisinin izin ve icazetine ihtiyaç yoktur. Çünkü bu durumda velâyet, evliliðin sýhhat þartlarýndan deðildir. Ancak velinin þu durumda itiraz hakký doðabilir. Âkýl ve bâlið kadýn-velisinden izin almadan, dengi (küfvü) olmayan bir erkekle veya emsal mehirden az bir mehirle evlenmiþse, velî hâkime baþvurarak bu evliliði feshettirme hakkýna sahiptir. Ebû Hanîfe´ye göre, önce eksik olan mehri tamamlamasý erkekten istenir. 1917 tarihli Osmanlý Hukuk-ý Âile Kararnâmesi´nin 47. maddesinde bu husus þöyle düzenlenmiþtir: "Âkýl-bâlið bir kadýn, velisini gizleyerek rýzasýný almaksýzýn kendisini baþkasýna tezvîc ettiði takdirde, eðer küfvüne (dengine) tezvîc etmiþ ise akit lâzým (baðlayýcý) olur. Velev ki mehr-i mislinde noksan ile olsun. Fakat küfüv olmayan kimseye tezvîc etmiþse velî hâkime müracaatla nikâhý feshettirebilir".
Kadýn evlilik dýþý ýrza geçme olayýnda gebe kalmýþsa, suç ortaðý erkekle evlenecekse iddete tabi olmayýp hemen evlenebilir. Hatta bu evlilik iyi sayýlýr. Bu konuda görüþ birliði vardýr. Böyle hâmile bir kadýn yabancý erkekle evlenecekse, Hanefî ve Þâfiîlere göre, evlenme yine geçerlidir, fakat zifafýn doðuma kadar geciktirilmesi gerekir. Çünkü bir süre cinsel birleþmede bulunmasa bile, bir erkeðin sevdiði kadýnla evlenme akdetmesinde menfaati vardýr.
Irza geçme fiilinin maðduru olan kadýn evlenmek istediði takdirde, gebe olup olmadýðýnýn anlaþýlmasý için bir kurû´ (bir hayýz görüp temizlenme) süresi veya hayýz görmeyen cinsten ise bir ay bekletilir. Buna istibrâ denir. Fuhþu itiyat hâline getiren fâhiþeler ve efendisi ile cinsel iliþkide bulunmuþ olan cariye hakkýnda da ayný hükümler uygulanýr. Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf´a göre, bir kimse zina ettiðini gördüðü bir kadýnla evlense, istibrâdan önce onunla cinsel iliþkide bulunmasý helâl olur. Ýmam Muhammed istibrâ (bir hayýz süresi geçmesi) olmadýkça, böyle bir kadýnla cinsel temasý uygun bulmadýðýný ifade etmiþtir (Ýbnü´l Hümâm, Fethu´l-Kadîr, Bulak 1315, II, 383, 384; Ýbn Rüþd, Bidâyetü´l müctehid, Mýsýr, t.y, II, 40, 41; el-Fetâvâ´l-Hindiyye, Bulak 1310/1892, 1, 526; Hamdi Döndüren, Delilleriyle Ýslâm Hukuku, Ýstanbul 1983, s. 191-203, 231-233, 257-273).
radyobeyan