Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Hulf By: armi Date: 21 Þubat 2010, 20:27:22
HULF




Verilen sözde, yapýlan anlaþmada ve edilen vaadde durmamak.

´Hulf´ kelimesi ´HLF´ kökünden gelir. ´Half´, arka, geri demektir. "Önlerinde olaný ve arkalarýnda olaný bilir" (el-Bakara, 2/155)."Bugün bedenini kurtaracaðýz, senden sonrakilere âyet olsun diye" (Yunuþ 10/92). Halef selefin zýddý olup, öncekileri izleyen, sonradan gelen nesil(ler) anlamýndadýr. "Onlardan sonra bir ´half´ (arka nesil) halef oldu" (el-A´raf, 7/ 169). ´Ha Le Fe´ fiilinde, derece olarak geride kalma anlamý da mevcuddur. Araplar, durup durup da yersiz söz eden biri hakkýnda "bin sustu,´half´ konuþtu" derler. ´Tehallüf´ kalma manâsýna olup, ´Halafe´ "düþüklük, adîlik, ahmaklýk" demektir. Ayný fiil kökünden gelen ´hýlfe´, masdarý ise ´peþisýralýk´ ifade eder: "Gece ile gündüzü birbirine izler yaptý"(el-Furkan, 25/62). ´Hilâf´, karþý çýkma ve ayrýca karþýlýk (çaprazlama) manâsýnadýr. (el- Maide: 5/33, et-Tevbe: 81). ´Hilâfe´, asýlýn yokluðunda veya ölümünde ona niyabet etmek demektir. Bu niyabet (vekillik) asýlýn acizliðinden veya vekilin þerefinden de olabilir. Allah´ýn velîlerinin yeryüzünün halifeleri olmasý, sahip olduklarý þeref nedeniyledir. Bu anlamda halife´nin çoðulu ´halâif´ gelirken, ´halff´in çoðulu ise ´hulefa´ gelir. ´Ýhtilâf´, bir topluluk içinde gruplaþma, herkesin bir baþkasýnýn tersine yol izlemesi anlamýndadýr. Þu kadar ki, ihtilaf zýddiyet anlamýna gelmez; her zýt muhtelif olsa da, her muhtelif birbirine zýt deðildir (Râgýb el-Ýsfahânî, Müfredât, 155-6).

Yukarda deðiþik türevlerini verdiðimiz ´hulf´ kelimesi ise, baþta açýklandýðý gibi, "söze, ahde muhalefet" demektir. ´Veadenî fe-ahlefenî´, bana söz verdi, sözünde durmadý (va´d etti, va´dinde durmadý) denilir.

Ýnsan hayatý bir noktada pek çok vaadlerin ve ahidlerin doldurduðu bir hayattýr. Her þeyden önce, insan Cenâb-ý Allah´a "Evet, Sen Rabbimsin" diye söz vermiþ (el-A´raf, 7/172) ve bu sözünü yerine getirecek fýtratta yaratýlmýþtýr. Allah da, sözünde durup durmamasýna göre insana Cennet veya Cehennem va´d etmiþ; kendi yolunda uðraþanlarý yollarýna erdireceðini; insanlar Allah´ýn nimetini deðiþtirmedikleri sürece durumlarýný deðiþtirmeyeceðini; sabýr ve sebat gösterirlerse mutlaka mü´minlere yardýmda bulunacaðýný; rasûllerinin ve mü´minlerin mutlaka galip geleceðini, en ufak bir iyiliðin karþýlýðýný kat kat misliyle vereceðini ve akýbetin her zaman müttakîlere ait olduðunu va´d etmiþtir ve O asla va´dinden ve ahdinden dönmez (el-Bakara, 2/80; Âlu Ýmran, 3/9). Ama, eðer insanlar ve özelde mü´minler O´na olan ahidlerinden dönerler ve nimetlerini inkârla durumlarýný deðiþtirirlerse, Allah da onlara verdiði Cennet ve zafer va´dini elbette geri alýr (e/Ýsra, 17/8). Ayrýca, mü´minler Rasûle veya imamlarýna biatta bulunduklarýnda, Ýmam, Allah´ýn Yolu´nda olduðu sürece biatlarýndan dönecek olurlarsa bu ancak kendi aleyhlerine olur (el-Feth, 48/10).

Her ne ve nasýl olursa olsun, verilen sözden ve yapýlan ahidden nefse uyarak dönmek, ahde vefa etmeyip, sözde durmamak münâfýklýk alâmetidir ve münâfýðýn sýfatýdýr. Buhârî, Müslim gibi en sahih hadis kaynaklarýnda Efendimiz (s.a.s) "Münâfýðýn alâmeti üçtür: Konuþtuðunda yalan söyler; va´d edip (söz verdiðinde) hulf eder (döner) ve kendisine bir þey emanet edildiðinde ihanet eder" buyurmaktadýr (Riyâzü´s-Sâlihîn, 1, 197).


radyobeyan