Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Hud suresi By: armi Date: 21 Þubat 2010, 20:17:39
HÛD SÛRESÝ




Kur´ân-ý Kerîm´in onbirinci sûresidir. Yüzyirmi üç âyet, bin yediyüz onbeþ kelime, yedibin altýyüz beþ harftir. Mekkîdir. Âyet sonlarýna âhenk veren fâsýla harfleri: Be, Dal, Zel, Ra, Ze, Sad, Tý, Zý, Kaf, Lam, Mim-Nun´dur. Sûre, adýný elli ila altmýþýncý âyetler arasýnda kýssasý zikredilen Hz. Hûd´dan almýþtýr. Mirâc´tan sonra inen sûre, Kur´ân sûreleri içinde Miûn bölümünde yer alan yüz âyeti geçkin sûrelerdendir. Ana konusu, davet, korkutma, uyarma, Allah´ýn kitabý ve Nuh, Hûd, Salih, Lut, Þuayb, Musa peygamberlerin kýssalarýdýr. Sûrenin nüzulünden önce Rasûlullah´ý (s.a.s) koruyan amcasý Ebu Talib ile Hz. Hatice vefat etmiþ, müþriklerin baskýlarý artmýþ ve bu þartlarda Hz. Peygamber en sýkýntýlý zamanlarýný yaþamýþtýr. Ýslâm tarihçilerinin "Hüzün yýlý" ve "Fetret dönemi" dedikleri bu dönemde inen Hûd sûresi hakkýnda Rasûlullah: "Beni Hûd, Vâkýâ, Mürselât, Nebe, Tekvîr sûreleri kocalttý" buyurmuþtur (Tirmizî, Tefsîr, 57).

Hûd suresinin ilk bölümü Kur´ân-ý Kerîm´den bahsetmekte, sonra geçmiþ peygamberlerin gayb haberleri, kafirlerin nasýl yalanladýklarý ve azabý çaðýrdýklarý anlatýlmaktadýr.

1. Kur´ân-ý Kerîm:

´´Elif, Lâm, Râ. Bu, âyetleri saðlamlaþtýrýlmýþ, sonra hüküm ve hikmet sahibi olan ve her þeyden haberdar bulunan Allah tarafýndan birer birer açýklanmýþ bir kitaptýr" (1).

Kur´ân-ý Kerîm, doðruluðu þüphe götürmeyen ve Allah´a karþý gelmekten sakýnanlara yol gösteren (el-Bakara, 2/2) kesin, saðlam, uyumlu, veciz, belið, fasih, açýk, fazlalýk ve eksikliði olmayan bir kitap, bir ferman bir kanun ve öðüttür. Bu kitap, Arapça konuþan bir kavme anlaþýlsýn diye apaçýk bir Arapça ile indirilmiþtir (Yûsuf, 12/2; Meryem, 19/9?; eþ-Sûra, 42/7; el-Ahkâf, 46/12 vb.).Ona þiir diyenlere onun gibi bir sûre getirin denildiðinde, kafirler taklid etmek istemiþler fakat gülünç birtakým laf kalabalýðý yapmaktan öteye gidememiþler (el-Bakara, 2/23; Yûnuþ 10/38; Hûd, 11/13) ve "Peygamberin onu, hevâsýndan konuþmadýðýný, ancak vahyedileni aktardýðýný anlamýþlardýr (en-Necm, 53/3-4). Bu kitabý bile bile yalanlayanlarýn sonlarý çok acýklý olmuþtur.

Hûd sûresinin baþlangýcýndaki "Elif, Lam, Râ" buyruðu hakkýnda müfessirler: "Bununla ne murad edildiðini en iyi bilen Allah´týr" demiþlerdir. Ayrýca, bu harflerle baþlayan her sûrede mutlaka Kur´ân´dan söz edilmektedir. Bu hurûf-ý mukattaâ harfleri Kur´ân´dan önce de Araplar tarafýndan þiirde kullanýlmaktaydý. Onlar hiç bir zaman Kur´ân´ýn bir âyetinin benzerini bile getiremediler. Bu harfler, iþte onlara karþý bu meydan okuma ve aciz býrakmaya da iþarettir (Seyyid Kutub, Fî Zýlâli´l-Kur´ân, 1,75 vd., Vlll, 90 vd.). "Yoksa onu kendi mi uydurdu diyorlar? De ki: Eðer doðru söylüyorsanýz hadi öyleyse onun sûrelerine benzer uydurma on sûre getirin. Hem de Allah´tan baþka çaðýrabileceklerinizi de çaðýrýn. Söylediðinizi yapamazlarsa bilin ki o ancak Allah´ýn ilmiyle indirilmiþtir. On dan baþka tanrý yoktur. Artýk müslümansýnýz deðil mi?" (13-14).

Hûd sûresi, Kur´ân-ý Kerîm´in sað lamlýðýný böylece daha giriþte sunduktan sonra, itikâdî hakikatleri ortaya koymaktadýr. Allah´tan baþkasýna ibadet edilmez. Dönüþ Allah´adýr Yeryüzünde debelenen bütün canlýlarýn rýzký Allah´a aittir. Onun karar yerini de geçici bulunduðu yeride bilir Bunlarýn tümü apaçýk bir kitaptadýr. Allah gökleri ve yeri, insanlarýn amel bakýmýndan hangisinin daha iyi olduðunu denemek için yaratmýþtýr. Kir dünya hayatýný ve onun çekiciliðini isterse onda onlara yapýp ettikleri tastamam ödenir; hiçbir eksikliðe uðramaksýzýn. Ancak onlarýn yaptýklarý boþa çýkmýþtýr ve ahirette onlara ateþ azabý vardýr. Kur´ân´a inanan, salih amellerde bulunan, Rablerine kalbleri tatmin olmuþ halde baðlanan müslümanlar ise Cennet halkýdýrlar ve orada temelli kalacaklardýr.

Hûd sûresi, bu giriþ kýsmýndan sonra geçmiþ peygamberlerin gayb haberlerini vermektedir. Bu sûrede kýssalarý zikredilen Nuh, Hûd, Salih, Lut, Ýbrahim, Ýshak, Yakub, Þuayb, Musa ve Hz. Peygamber gibi peygamberlerin hepsi, Allah´ýn birliðine ve sadece O´na itaate çaðýrmýþlardýr. Ancak hepsinin de kendi kavimleri yalanlamýþlar ve Allah´ýn azabýyla helâk olmuþlardýr. Bu kýssalarýn anlatýlmasýnýn sebebini de yine Hûd sûresinin son âyetlerinden öðreniyoruz: "Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini saðlamlaþtýracak her þeyi anlatýyoruz ki, kavminden gördüðün haksýz davranýþlara karþý kalbin kuvvet bulsun, ruhun açýlsýn. Bunda da sana hak ve inananlar için bir öðüt ve ibret gelmiþtir" (120).

Öðüt ve ibret almacak kýssalarýn özü þöyledir: Hz. Nuh, (a.s) puta tapan, kötü, zalim, fasýk, vicdansýz milletine Ulu´l-Azm peygamberlerin ilki olarak gönderildi. Milletini Allah´a ibadete çaðýrdýysa da onu dinlemediler, yalanladýlar, alaya aldýlar ve azabý çaðýrmasýný istediler. Hz. Nuh, Allah´ýn emriyle bir gemi yaptý; her cinsten birer çifti, aleyhine hüküm verilmemiþ olan çoluk çocuðunu gemiye aldý. Tufan çýktýðýnda gemide çok az inanan vardý. Geride kalanlarýn hepsi, Hz. Nuh´un karýsý ve kafir olan oðlu da helâk olmuþlardý. Tufan bittikten sonra Nuh´un gemisinden inen mü´minler yeryüzünde halifeler yapýldý.

Ancak bunlardan çoðalanlardan âd kavmi, Ahkâf´ta Ýrem diye anýlýr her türlü imkâna sahip olmakla büyüklendiler, âyetleri bile bile inkar ettiler. Allah, Hz. Hûd (a.s.)´ý gönderdi. onlar da azabý istediler. Bunun üzerine pýnarlarý kurudu, yeþillikleri kalmadý, ünlü Ýrem baðlarý yok oldu, hayvanlarý öldü. Hz. Hûd onlarý tevbe etmeye çaðýrdýysa da yine putlara tapmaya devam ettiler. Sonunda ufukta gördükleri bir bulutu yaðmur bulutu sandýlar. Halbuki o azabý getiren buluttu. Her þeyin kökünü kurutan bir rüzgar insanlarý kökünden sökülmüþ hurma kütükleri gibi söküp attý. Rezillik azabýný dünya hayatýnda tattýlar, hepsi yok oldular. Allah, Hûd ve inananlarý rahmetiyle kurtardý.

Hz. Salih (a.s) ile gönderildiði Semûd milletinin kýssasý da ayný þekilde teblið, yalanlama, azabý çaðýrma ve yok olma safhalarýný anlatýr. Þiddetli bir yer sarsýntýsý hepsini yok etti, sanki orada hiç yaþamamýþ gibi olmuþlardý.

Hz. Ýbrahim (a.s), Hz. Hûd ile kurtulan müslümanlarýn meydana getirdiði yeni nesildendi. Sâbiîler, Bâbil medeniyeti ile büyüklendiler Nemrut, "Allah dostu" Hz. Ýbrahim (a.s)´ý ateþe attýrdý. Fakat Cenâb-ý Allah Ýbrahim (a.s)´ý kurtardý. O, Bâbil´i terkettiðinde ardýnda yalnýzca ona inanan Lût vardý. Babasý bile kâfirler arasýnda kalmýþtý. Hz. Ýbrahim ve yanýndakiler bereketli topraklara gittiler. Tevhid dini, "Ýbrahim milleti" yoluyla yaþadý .

Lût (a.s); aralarýnda fuhþun, cinsi sapýklýðýn yayýlarak azgýnlaþtýðý bir ulus olan Sedom´a peygamber olarak gönderildi. Hz. Lût, Ýbrahim´e ilk inanan, iyilerden, ilim ve hikmet sahibiydi. Ama her peygamber gibi onu da yalanladýlar. Lût, Allah´a dua etti. Allah´, Hz. Ýbrahim´e Ýshak´ý müjdeleyen iki melek gönderdiði zaman Ýbrahim (a.s.) Sedom´un yok edileceðini de öðrendi. Elçi melekler Lût (a.s)´ýn yanýna genç, güzel erkekler þeklinde gittiklerinde Hz. Lût çok sýkýldý. Sedomlular da bu tanýnmamýþ güzel erkeklerin etrafýný sardýlar. Lût konuklarýný rahat býrakmalarým, isterlerse kýzlarýný verebileceðini söylediyse de Sedomlular sarhoþluk içinde azmýþlardý: "Andolsun ki senin kýzlarýnla bir iþimiz olmadýðýný biliyorsun. Doðrusu ne istediðimizin farkýndasýn" (79) diyorlardý. Hz. Lût çaresiz bir haldeyken melekler kimliklerini açýkladýlar, olacaklarý ona anlattýlar. Sabah yakýnken Lût´un evinin etrafýndaki azgýnlar genç erkek kýlýðýndaki meleklere saldýrýnca kör edildiler. Lût karýsý dýþýnda kalan ailesini aldý ve yola çýktý. Sabah olunca korkunç çýðlýk Sedomlularý yakaladý, üzerlerine taþ yaðdý, ülkeleri altüst oldu, hepsi helâk oldular.

Medyen ve Eyke halkýna peygamber olarak gönderilen Þuayb * (a.s)ýn mücadelesi sonunda bu halklarýn da sonu ayný Semûd milleti gibi oldu. Korkunç bir gürültüyle yurtlarýnda çöküp helâk oldular. Sûrede son olarak da Hz. Musa* (a.s)´ý yalanlayarak denizde boðulan Firavn *´dan söz edilmiþ ve bütün yalanlayýcý kâfirlerin dünyada da ahirette de lanetlendikleri bildirilerek bu kýssalarla ilgili olarak þöyle söylenilmiþtir:

"Bunlar sana doðru haber olarak aktardýðýmýz geçmiþlerin haberleridir. Onlardan kimi ayakta kalmýþtýr halâ izleri vardýr; yeryüzünü geniþ görün kimi de biçilmiþ ekin gibi yerle bir edilmiþ, izi bile kalmamýþtýr" (100). Yüce Allah onlarýn kendi nefislerine zulmettiklerini azab geldiðinde taptýklarý ilahlarýnýn hiç bir fayda saðlamadýðýný; Allah´ýn yakalayý vermesinin pek acýklý ve þiddetli olduðunu; ahiret azabýndan korkanlara bunda kesin âyetler olduðunu beyan buyurmaktadýr. Hûd sûresinin bu son bölümünde anlatýlan kýssalardan ibret alýnmalýdýr: "Seninle birlikte tevbe edenlerle birlikte emrolunduðun gibi dosdoðru davran. Ve azýtmayýn. Çünkü O yapmakta olduklarýnýzý görendir" (112). Zulme sapanlara eðilim göstermeyin, sizin veliniz ancak Allah´týr. Gündüzün iki tarafýnda ve gecenin gündüze yakýn saatlerinde namazý kýl. Þüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Sabret. Rahmet olunanlarýn dýþýndakiler cehenneme doldurulacaktýr.

Sûre þu âyetle sona ermektedir: "Göklerin ve yerin gaybý Allah´ýndýr. Bütün iþler O´na döndürülür. Öyleyse O´na kulluk edin ve O´na tevekkül edin. Senin Rabbin yapmakta olduklarýnýzdan habersiz deðildir" (123).

Kâfirlerin, azgýn uluslarýn hemen her peygamberi yalanladýklarýný ve azabý hak ettiklerini, bu kýssalardan anlýyoruz. Bütün sapýk milletlerin, ayný üslûpla nebileri ve resûlleri yalanladýklarý gibi, Resûlüllah´ýn kavminin de onu yalanladýðý görülmektedir: Sen de bizim gibi bir insansýn, özelliðin ne ki? Kitabý sen uydurdun. Senin sözünle, biz ilahlarýmýzý terkedecek deðiliz. Biz üstünüz; siz peygamberler yumuþak baslý ve zayýfsýnýz, koruyucunuz da yok. Birer melek olsaydýnýz ya gibi sözlerle...

Ýþte hep bu yüzden onlar azabý hak ettiler. Allah onlara zulmetmedi, kendileri nefislerine zulmettiler. Bu, Allah´ýn her zaman geçerli olan bir kanunudur. Ve Allah zalimleri yeryüzünde mirasçý kýlmaz, amellerini boþa çýkarýr.


radyobeyan