Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Hizb By: armi Date: 21 Þubat 2010, 20:09:57
HÝZB, HÝZBULLAH, HÝZBUÞÞEYTAN




Bir kiþinin görüþüne uyarak kendisiyle birlikte bulunan dost ve arkadaþlarý, belli bir görüþ ya da unsur çevresinde oluþan topluluk, parti. Kavim, kabîle gibi tarihsel ve toplumsal bir oluþumla ortaya çýkan topluluða hizb denildiði gibi; bir kiþi, inanç ya da düþünceye taraftarlýkla toplumdan ayrýþan siyasî ve itikâdî topluluklara da hizb (hizib) adý verilir. Bu nedenle Kur´ân, tanýmýna uygun müslümanlar topluluðunu "hizbullah", tâðut ve þeytanlarýn peþinden giden insanlarý da "hizbüþþeytan" olarak adlandýrýr. Her hizib, kendi içinde sýký bir dayanýþma, yardýmlaþma ve taraftarlýk bilinciyle hareket ederken,diðer hiziblerle iliþkilerinin temelini sakýnma, korunma ve düþmanlýk duygularý belirler. Müfessirler, Kur´ân´daki Hizbullah kavramýný "Þi´atullah (Allah´ýn taraftarlarý)", "Ensârullah (Allah´ýn yardýmcýlarý", "Evliyaullah (Allah´ýn dostlarý" ve "Cündullah (Allah´ýn askerleri)" gibi deyimlerle karþýlamalarý, hizb´in bu temel özelliklerini yansýtma amacýna yöneliktir.

Kur´ân, hizb kelimesini tekil biçimiyle yedi âyette (5/56,18/12, 23/53, 30/32, 35/6, 58/19-22) dokuz defa, çoðul biçimiyle de dokuz âyette (11/17 13/36, 19/37, 33/20-22, 38/11-13, 40/5-30, 43/65) on defa kullanýr. Bu kullanýmlarýn üçünde Allah´ýn hizbi, partisi anlamýnda "Hizbullah", ikisinde Þeytan´ýn hizbi, partisi anlamýnda "Hizbüþþeytan" biçimindeki terkiblerle özel iki toplum dile getirilir. Diðer kullanýmlarýn birisinde kelime Hizbüþþeytan´ý belirtirken, geriye kalanlarda topluluk, kabile, parti gibi genel anlamlarý dile getirir.

Hizbullah´tan söz eden ilk âyet (el-Mâide, 5/56), mü´minlerin niteliklerini sergileyen bir dizi âyet içinde yer alýr. Buradan yola çýkarak Hizbullah´ýn Kur´ân´ýn tanýmladýðý mû,minler topluluðu olduðu söylenebilir. Fakat Hizbullah´ý tanýmlayan asýl âyet, belirlenen niteliklerin siyasal ve toplumsal bir boyutunu ortaya koymasý bakýmýndan ayrýca önemlidir. Çünkü, mü"minler toplumunun bir hizbi, hem de Allah´ýn hizbi olarak tanýmlanmasýnda asýl belirleyici olan imanýn bu boyutudur. Âyet bu boyutu, "Allah´ý, O´nun Rasûlünü ve mü´minleri velî edinmek" biçiminde ifade ediyor. Hizbullah deyiminin iki defa geçtiði diðer âyette (Mücâdele, 58/22) ayný boyutun diðer bir yönü delil getiriliyor. Bu da " Babalarý, kardeþleri, oðûllarý ya da kabîlesi de olsa, Allah´â ve Rasûlü´ne düþman olanlarý sevdikleri (meveddet duyduklarý) görülmemektedir"

Velî edinmek; dost tutmak, yardýmlaþmak, otoritesine boyun eðmek, görev ve yetkilerini tanýmak gibi anlamlan; meveddet ise sevgi üzerine kurulu baðlarý ve bunun sonucu olan velâyet iliþkilerini dile getirir. Buna göre Hizbullah, Allah´ýn ve Rasûlü´nün otoritesine boyun eðen, Ýslâm´a teslim olan, içlerinden seçtikleri yöneticilere itaat eden, birbirleriyle yardýmlaþan, dostluk ve dayanýþma içinde bulunan diðer yandan da en yakýn akrabalarý da olsa, Ýslâm düþmanlarýný sevmeyen, onlarla iþbirliði yapmayan, onlara yardýmda bulunmayan mü´minler topluluðudur. Bu topluluk, velîlerinin yalnýz Allah, Rasûlü ve mü´minler olduðunun (el Mâide, 5/55) bilincinde bulunduðu kadar hýristiyan ve yahudilerin (5/51), Ýslâm´ý eðlence ve oyun edinenlerin (5/57) velî edinilmeyeceðinin, bunun onlardan olmak anlamýna geleceðinin de bilincindedir. Mü´minlerin Ýslâm inancý çevresinde yeni, bütünüyle farklý bir toplum oluþturmalarýný ve Bedir örneðinde görüldüðü gibi, gerektiðinde en yakýnlarýna karþý hiç tereddüt etmeden savaþmalarýný mümkün kýlan toplumsal baðlar, yakýnlýklar kurmalarýný saðlayan bu bilinçtir. Allah, Hizbullah olarak adlandýrdýðý bu bilinç içindeki toplumun kalplerine imaný yazar ve onlarý kendisinden bir ruhla destekler. Âhirette cennete konulur ve orada ebedî olarak kalýrlar. Allah onlardan, onlar da Allah´tan razý olmuþlardýr. Baþarýya ulaþacak hizib de yalnýzca budur (el-Mücâdele, 58/22).

Doðrudan Hizbüþþeytan deyimi kullanýlmasa da Þeytan´ýn hizbinden sözeden ilk âyet bir Mekkî sûrede yeralýr. Bu âyette mü´minler, Þeytan´ýn düþmanlarý olduðu ve onun hizbini alevli ateþin halkýndan olmaya çaðýrdýðý belirtilerek uyarýlýr (el-Fâtýr, 35/6). Hizbüþþeytan deyiminin doðrudan iki defa kullanýldýðý âyet ise Medenî bir sûrededir. Bu âyette Hizbüþþeytan´ý oluþturan insanlarýn þeytan tarafýndan kuþatýldýklarý, Allah´ý unuttuklarý ve üstün gelemeyecekleri ifade edilir (el-Mücâdele, 58/19). Ýlk âyette Hizbüþþeytan adlandýrmasýna gidilmemesine ve yalnýzca mü´minlerin uyarýlmasý ile yetinilmesine karþýlýk ikinci âyette artýk toplumsal bir olgu olarak ortada duran bir topluluktan, mü´minlerden ayn bir hizib oluþturan insanlardan sözedilir.

Hizbüþþeytan´ý belirleyen nitelikler, Hizbüþþeytan adlandýrmasýnýn yapýldýðý âyetten önceki beþ âyette açýklanýr. Bunlar, Allah´ýn kendilerine gazâbettiði bir topluluðu velî edinmiþlerdir. Bilerek yalan yere yemin ederler; gerçek ne mü´mindirler, ne de velî edindikleri kimselerdendirler. Yeminlerini kalkan edinip Allah´ýn yoluna engel olurlar. Yalancýdýrlar. Özellikle Medine ortamý göz önünde tutulduðunda Hizbüþþeytan olarak tanýmlanan insanlarýn münâfýklar olduðu açýktýr. Münâfýklar, müslüman gibi göründükleri, içiçe yaþadýklarý müslümanlarýn sahip olduklarý bütün haklardan yararlandýklarý halde, gerçekte iman etmemiþ kimselerdir. Mü´minleri kendilerine inandýrabilmek için yemin dâhil her yola baþvurur, ancak her fýrsatta Allah´ýn yoluna engel olmaya çalýþýrlar. Münâfýklarý, eþdeyiþle Hizbüþþeytan´ý gerçek mü´minlerden, Hizbullah´tan ayýran en temel özellik: Allah´ý Rasülü´nû ve mü´minleri deðil, onlarýn karþýsýndaki kimseleri velî edinmeleridir. Nitekim âyetin indiði ortamda münâfýklar Ýslâm´ýn ve mü´minlerin zaferini sonuna kadar engellemeye çalýþmýþlar, bu amaçlarýna ulaþabilmek için hem müþriklerle, hem de yahudilerle iþbirliði yapmýþlardý. Onlarýn Hizbüþþeytan olarak adlandýrýlmasýnýn temel nedeni de bu seçimleri oldu. Kur´ân´ýn getirdiði bu tanýmlama, bize Hizbullah ile Hizbüþþeytan´ýn ayrýlmasý konusunda her zaman için uygulanabilecek deðiþmez bir kýstas vermektedir.

Kur´ân, hizb kelimesine, Hizbullah ve Hizbüþþeytan´ý belirtmediði yerlerin büyük çoðunluðunda olumlu ya da olumsuz bir yorum getirmez. Buralarda hizib; topluluk, kabîle gibi anlamlan dile getirir. Buna karþýlýk dört yerde (18/12;19, 37, 23/53, 43/65) kelime belli bir toplumun parçalanmasýna neden olan partileþme anlamýnda kullanýlýr. Bunlardan üçû ehl-i kitab´la, biri de müþriklerle ilgilidir. Ehl-i kitab´la ilgili âyetlerde bunlarýn iþlerini parçalayýp çeþitli kitaplara ayrýldýklarý; her partinin kendi yanýnda bulunanla sevindiði el-Mü´min, 23/55); partilerin birbirleriyle ihtilafa düþtüðü (Meryem, 19/37, Zuhruf, 43/65) belirtildikten sonra "Artýk büyük bir günü görmekten ötürü vay kâfirlerin hâline" (19/37) ve "Acý bir günün azâbýndan vay o zâlimlerin hâline" (43/65) buyrularak hizibleþme küfür ve zulümle iliþkilendirilir. Müþriklerle ilgili olan âyet de hizipleþmenin olumsuzluðunu dile getirir: "Dinlerini parçaladýlar ve bölük bölük oldular. Her hizib kendi görüþleriyle avunur" (er-Rum, 30/32).

Hizibleþmenin anlamlandýrýlýþ biçimine bakýlarak rahatlýkla Kur´ân´ýn Ýslâm toplumunda hizibleþmeye izin vermediði söylenebilir. Kur´ân gerçek mü´minlerin tek bir partiyi oluþturduklarýný belirterek bunu Hizbullah olarak adlandýrýyor. Ýslam toplumunda bir vâkýa olduðu için kabul edilen ikinci parti ise, münâfýklarýn, þeytanýn kuþattýðý kimselerin oluþturduðu Hizbüþþeytan´dýr. Bunun dýþýndaki bütün hizibleþmeler Hizbullah´ýn parçalanmasý anlamýna gelir ki, bu da Ýslâm toplumunun Kur´ân´ýn onaylamadýðý ehl-i kitab´tan toplumlarýn durumuna gelmesi demektir. Oysa mü´minlerden istenen; kendilerine apaçýk deliller geldikten sonra fýrka fýrka olup ihtilâfa düþenlere benzememektir. Çünkü ihtilâfýn sonu kaçýnýlmaz bir azâbdýr (Âlu Ýmrân, 3/105).


radyobeyan