el Hicr suresi By: armi Date: 20 Þubat 2010, 15:01:56
el-HÝCR SÛRESÝ
Kur´an-ý kerim´in onbeþinci sûresi. Mekke´de nazil olmuþtur. Sadece seksen yedinci âyeti Medine´de inmiþtir. Doksan dokuz âyet, altýyüz ellidört kelime ve bin yediyüz yetmiþ bir harftir. Fasýlalarý Lâm, mim ve Nundur. 80-84. âyetlerinde Hicr halkýndan bahsettiði için bu ismi almýþtýr. Hicr, Medine-Þam arasýnda bir yerdir. Semud kavminin baþkenti olan bu þehrin harabeleri hâlen el-Ula þehri yakýnlarýndadýr.
Sûrenin konusu, çeþitli dönemlerde peygamberleri yalanlayanlarýn uðradýklarý âkibettir. Ýþlenen konularýn tamamý bununla baðlantýlýdýr. Sûre, þeytanýn Adem´e secde etme emr-i ilâhisine karþý koymasýndan, Nuh, Hûd, Sâlih Lût, Þuayb ve Hz. Musâ´nýn kavimlerinin onlarý yalanlamalarýndan misaller vermekte ve bu yalanlamalarý sebebiyle uðradýklarý azabý dile getirmektedir.
Hz. Muhammed (s.a.s) de yýllardýr kavmini davet etmesine raðmen müþrikler onu yalanlamaya devam ediyorlardý. Sûre, bu hususta kendisinin yalnýz olmadýðýný; geçmiþ peygamberlerin de kavimleri tarafýndan yalanlandýklarýný haber vererek onu teselli etmekte ve azmi bilenerek davet ve tebliðe devam etmesi gerektiði dolaylý olarak anlatýlmaktadýr.
Geçmiþ kavimlerden özellikle Lût halkýndan misaller anlatýlýrken bir yanda da Allah´ýn birliði, âhiret, peygamberlik, Kur´an´ýn Allah´ýn kitabý olduðu gibi inanç prensiplerinin gerekçeleri ve bu prensiplerin gönüllere yerleþtirilmesi için eðitici bir üslûp takip edilmektedir.
Sûre, konusuna uygun olarak bir uyarý ile giriþ yapmaktadýr: "Elif, lâm, râ. Bunlar Kitabýn ve apaçýk Kur´an´ýn âyetleridir. Býrak onlar yesinler, eðlensinler: arzû onlarý oyalasýn. Yakýnda (yaptýklarýnýn kötü sonucunu) bileceklerdir" (1-3).
Aslýnda onlarýn hak davayý yalanlamalarý, hak davanýn isbatýna dair delillerin eksikliðinden deðil, inatlarýndan dolayýdýr: "Onlara gökten bir kapý açsak do oraya çýkacak olsalardý: Herhalde gözlerimiz döndürüldü; biz büyülenmiþ bir topluluðuz´ derlerdi" (14-15).
Peygamberlerin davetine karþý çýkanlarýn durumu hep budur. Bugün karþý çýkanlarýn da yolu aynýdýr. "And olsun, senden önce, evvelki (millet)lerin kollarý içinde de elçiler gönderdik. Onlar hiçbir elçi gelmezdi ki, onunla alay etmesinler " (10-11).
Sûre bu arada Allah´ýn kudret ve azametine dair deliller sergiler. Gökleri yaratýp onlarý yýldýzlarla süsleyenin, yeri yaratýp döþeyenin, insanlarýn geçimlerini saðlamak için gerekli imkânlarý hazýrlayanýn, öldüren ve diriltenin, en sonunda insanlarý hesaba çekecek olanýn Allah olduðu anlatýlýr (16-25).
Bunlar anlatýlýrken bir yandan hak davayý yalanlayanlara verilecek azâba Allah´ýn muktedir olduðu mesajý verilirken, diðer taraftan böyle bir kudrete ve azamete sahip olan ve bütün imkânlarý insana baðýþlayan Allah´ýn gönderdiði elçilere karþý çýkanlarýn azabý hakketmelerinin gerekçesi de anlatýlmýþ olmaktadýr.
Surenin bu kýsmýnda hak dâvaya karþý çýkanlarýn önderi durumunda olan þeytanýn isyaný ele alýnýr.
Þeytan da inadýndan böbürlenip isyan etmiþ ve aslýnýn ateþten olduðunu ileri sürerek topraktan yaratýlmýþ olan Adem´e secde etmeyeceðini ileri sürmüþtü.
Soy-soplarýyla övünüp peygamberlerin getirdiklerine aldýrýþ etmeyenler ibret alsýn. Bu iddiada onlarýn önderi þeytandýr (bk. el-Bakara, 2/30-39- en-Nisâ, 4/117-120; el-Araf, 7/11-25).
Halbuki þeytaný ateþten ve Âdemi topraktan yaratan Allah´týr. Hiçbir yaratýk, neden yaratýlacaðýna, hangi soydan gelmesi gerektiðine kendisi karar vermiþ deðildir. Neden yaratýlmýþ olursa olsun ve hangi soydan gelmiþ olursa olsun, ona yaraþan yaratýcýsýnýn emirlerine itaat etmektir.
Þeytanýn isyaný, onun samimi kullar üzerinde bir etkisinin olamayacaðý, sadece azgýnlarý peþinden sürüklediði (31-42) ifade edildikten sonra geçmiþ kavimlerden peygamberlerini yalanlayanlardan misaller verilir. Bu sebeple helâk olduklarý anlatýlýr (51-79). Nihayet, sûrenin ismini aldýðý Hicr halký gündeme getirilir. Diðer mukaddes kitaplarda ismi geçmeyen bu kavim hakkýnda þöyle buyurulur: "And olsun Hicr halký (Semûd kavmi) de peygamberleri yalanladýlar. Onlara âyetlerimizi verdik, ama onlardan yüz çeviriyorlardý. Daðlardan güvenli evler yontuyorlardý. Sabaha girerlerken onlarý da (o) korkunç ses yakaladý. Kazandýklarý þeyler kendilerinden hiçbir þeyi savamadý" (80-84).
Sûrenin sonuna doðru hitap Hz. Peygamber (s.a.s)´e yöneltilir. Allah´ýn kendisine verdiði büyük nimet: Kur´ân nimeti hatýrlatýlarak, dünyalýk elde edenlerin bu elde ettikleri þeylere gözlerini dikmemesi mü´minlere þefkatli davranmasý hiçbir þeye aldýrmadan emredileni açýk açýk teblið etmesi emredilir: "O halde sen emrolunduðun þeyi açýkça söyle ve müþriklere aldýrma" (94).
Peygamberin görevi, hiçbir gerçeði gizlemeksizin dinin tamamýný açýk açýk teblið etmektir. Peygamber, dinden olan bir þeyi, insanlarýn bir kýsmýna anlatýp diðerlerinden gizleyemez. Bu onun kendi görevini yerine getirmediðin anlamýna gelir. Kur´an´da bu husus, hiçbir þüpheye yer býrakmayacak þekilde ifade edildiði halde ne gariptir ki kimileri, iddialarýnca dinin kabuðu mesabesinde olan þeyleri insanlara teblið ettiðini, özü durumunda olan þeyleri de ancak sayýlý birkaç kiþiye teblið ettiðini ve bu tebliðinin gizli bir yolla olduðunu, gizli yoldan gelmiþ olan bu ilme kendilerinin de sahip olduklarýný söyleyebilmekte ve ne yazýk ki cahil ve gafil nice kiþiyi peþlerinden sürükleyebilmekteler.
Sûre peygamber (s.a.s)´e yöneltilen þu tavsiyelerle son bulmaktadýr: "O alay edenlere karþý biz sana yeteriz. O, Allah ile beraber baþka ilah edinenler yakýnda (yaptýklarýnýn sonucunu) bilecekler. Andolsun biliyoruz, onlarýn söylediklerine senin göðsün daralýyor (canýn sýkýlýyor). Sen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol. Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabb´ine kulluk et" (95-99).
radyobeyan