Hezl By: armi Date: 20 Þubat 2010, 14:58:07
HEZL
Þaka, alay, latife, kaba mizah ve hezeyan anlamýnda bir terim. Þaka, alay ve latife kasdiyle söylenen veya yazýlan þeylerle ciddi bir eserin, ayný formda fakat mîzâhî þekilde yazýlmýþ benzeri de "hezl"in tanýmý içine girmektedir.
Mizahla karýþýk alaycý sözlere; "hezl âmîz", "hezel" söyleyen, þakacý kimselere; "hezl-gû" ve hezel tarzýnda yazýlmýþ alaycý eserlere "hezeliyât" denir.
"Hezl", Arapça bir kelime olup, Arap dilbilgisinde, birinci, ikinci ve dördüncü bablarýn ortak masdarýdýr.
Bazý yerlerde, þaka ile "hezl" ayný manada kullanýlmakla beraber, þaka; kapalý ve ince nükteli, "hezl" ise daha çok açýk-saçýk ve az çok edep dýþý olur.
"Hezl" kelimesi, Kur´ân-ý Kerîm´de tek bir âyette ve ciddinin karþýtý olan þaka, alay ya da hezeyân anlamýnda kullanýlmýþtýr. Þöyle ki:
Cenab-ý Allah, göðe ve yýldýza kasem ettikten sonra, dikkatleri insanýn yaratýlýþýna çeviriyor. Yaratýlanlar içinde en karmaþýk yapýya sahip olan insaný, görünüþte basit, atýlmýþ bir sudan gâyet kolaylýkla nasýl yaratmýþ olduðunu son derece vecîz bir þekilde ifade ettikten sonra, "gizliliklerin ortaya çýkacaðý gün onu tekrar yaratmaya kadir" olduðunu hatýrlatýyor (et-Târýk, 86/8-9). Neticede:
"Andolsun o dönüþ yeri olan göðe ve yarýlan yere ki, þüphesiz o, kesin bir hükümdür. O, asla "hezl" (þaka, eðlence, hezeyân) deðildir" (et-Târýk, 86/11-14) diyerek yukardaki sözlerin bir þaka veya bir eðlence olmadýðýný, bunu insanoðluna haber veren Kur´ân´ýn da ayný þekilde "hezl" olmadýðým yeminle te´yid ediyor.
Rasulüllah (s.a.s)´dan rivayet edilen bazý hadislerde de "hezl" kelimesinin þaka manasýnda kullanýldýðýný görüyoruz. Nitekim Ebu Musa el-Eþ´arî, Allah Rasûlünün þöyle dua ettiðini nakleder
"Allah´ým hatamý, cehlimi, iþlerimde aþýrýlýðýmý ve senin benden daha iyi bildiðini maðfiret et! Allah´ým, "hezlimi´; ciddimi, hatamý ve bilerek yaptýklarýmý affet! Bunlarýn tümü bende mevcuttur" (Buhârî, Daâvât, 60; Müslim, Zikr, 70).
Diðer bir hadiste þöyle buyurulur: " Dikkat! Yalancýlýktan þiddetle kaçýnýn. Çünkü ne ciddi ne de "hezl" (þaka) yollu yalancýlýk mübah deðildir, müslümanýn þanýna yakýþmaz" (Ýbn Mace, Mukaddime, 7). Buna benzer bir hadis de Dârimî´nin "Sünen"i ile Ýbn Hanbel´in "Mûsned"inde kayýtlýdýr:
"Ravilerin en kötüsü yalan rivayet edenlerdir. Çünkü ne ciddi ne de þaka olarak yalan mübah deðildir" (Dârimî, Rikak, 7).
Talâkla ilgili meþhur bir hadiste: "üç þey vardýr ki, ciddisi de ciddidir "hezl"i de ciddidir: Nikâh, talâk ve ric´at (ric´î boþamadan sonra iddet içinde eþe dönme)" buyurulmaktadýr (Ebû Dâvûd, Talak, 9; Ýbn Mâce, Talak, 13).
Yani bir erkek, bir kadýnla nikâhlanýr veya nikâhlý karýsýný boþarsa, ya da bir iki talâkla boþadýðý hanýmýna iddet süresi henüz bitmeden dönüþ yaptýktan sonra bu iþlerden herhangi birini ciddi yapmadýðýný þaka ettiðini iddia edemez. Böyle bir iddia geçersizdir. Çünkü bu iþler þakaya gelmez.
"Hezl-hüzl" kelimesinin diðer bir mânâsý da; zayýflamak, güçsüz ve takatsýz kalmaktýr. Bir insana veya hayvana eziyet ederek ya da yiyecek vermeyerek zayýf düþürmek suretiyle ölümüne sebebiyet vermektir. Hz. Peygamber (s.a.s)´den bu manalarý ihtiva eden hadisler de nakledilmiþtir: Nitekim Ebu´t-Tufeyl´den þöyle dediði rivayet edilmiþtir: Ýbn Abbas´a;
- Ne buyurursun, Kâbeyi üç tavaf remel (koþar adým) ve dört tavaf (âdî yürüyüþ) meselesi sünnet midir? Kavmin bunun sünnet olduðumu söylüyor, dedim. Ýbn Abbas;
- Hem doðru söylemiþler hem de yanlýþ! Cevabýný verdi. Bu sözünüzün anlamý nedir?
- "Hem doðru söylemiþler hem de yanlýþ" sözünün manasý nedir? dedim. Ýbn Abbas þöyle söyledi:
- Rasulüllah (s.a.s) Mekke´ye gelince müþrikler; "gerçekten Muhammed ve ashabý zayýflýktan Beyt´i tavaf edemiyorlar", dediler. O´na hased ediyorlardý. Bunun üzerine Rasulüllah (s.a.s) ashabýna üç tur remel yapmalarýný, dört tur da alelade yürümelerini emir buyurdu" (Müslim, Hac, 237).
Bir diðer hadiste þöyle buyurulmaktadýr:
"Bir kadýn kedisi sebebiyle cehenneme girmiþtir. Onu baðlamýþ ne kendisi ona yiyecek vermiþ ne de yerdeki haþerelerden yemesine fýrsat vermiþti. Nihayet hayvan zayýflýktan öldü" (Müslim, Birr, 135).
radyobeyan