Heva By: armi Date: 20 Þubat 2010, 14:56:46
HEVÂ
Þahinin iniþi gibi hýzla süzülüp inmek; düþmek; yukarý fýrlamak; yýldýzlarýn doðuþu ve batýþý; mahvolmak; rüzgarýn esmesi; kabýn boþ olmasý; hava gibi anlamlara gelir. Ayrýca boþ, hava dolu, sonuçsuz, deðersiz gibi anlamlara da gelir.
Hevâ, nefsin þehvetlere eðilimi, keyfe düþkünlük, þehvete düþkün ve ilim sahibi olmadan sahibine hükmeden nefs anlamýnda Kur´anî bir kavramdýr. Nefis; þehvet ve keyiflere düþtüðü gibi sahibini de uçurumlara, cehennem çukuruna sürükler, aslýnda nefis, yapýsý bakýmýndan þehvet sahibi olmak durumundadýr. Fakat bu þehvet "ilm"e tabi olduðunda fýtri bir nitelik kazanýr ve günah olmayan yararlý yönlere kanalize edilir. Sözgelimi, yeme-içme ihtiyacý helâlinden ve normal ölçülerde giderilir, karþýt cinse duyulan arzu, nikah ile meþru yollarla doyurulur. Fakat nefis, bütünüyle sýnýr tanýmaz þehvet ve arzulardan ibaret hale gelirse, o zaman sahibini saptýrýr ve onu hem dünyada, hem de âhirette felâkete sürükler. Ýþte heva kelimesi Kur´an´da bu tür bir nefsi ifade eden bir kavramdýr.
Kur´an´ýn belirlemesiyle hevâ, dalaletin en yakýn nedenidir. Bu nedenle hevâlarýna uyanlar, dalalete düþenler, sapýklýk içinde olanlardýr. Kur´an; Rasulullah (s.a.s)´e þöyle emreder:
"Ben Allah´tan ayrý olarak çaðýrdýklarýnýza ibadet etmekten men olundum" de, "Ben sizin hevanýza uymam, o zaman dalalete düþerim ve hidayete erenlerden olmam (el En´am, 6/56). Bir baþka ayette ise hevâsýna uyanlarýn içine düþtükleri sapkýnlýk þöyle dile getirilir: "Allah´tan bir hidâyet olmaksýzýn hevâsýna uyandan daha dalalette olan kim vardýr?" (el-Kasas, 2/50).
Müminlere düþen, hevâsýna uyan kiþilere deðil, ilme tabi olmaktýr. Ýlmin kaynaðý vahiy olduðuna göre, vahiy ile hevâ birbiri ile çeliþen, birbirine zýt þeyler olmaktadýr. Kur´an bunu þöyle ifade eder: "Sana ilm´den geldikten sonra eðer onlarýn hevâlarýna uyarsan, senin için Allah´tan ne bir veli, ne de bir yardýmcý olur" (el-Bakara, 2/ 120).
Ýlm´in karþýsýnda yer alan olumsuz kavramlardan "zan" da hevânýn doðal iþbirlikçisi, destekçisidir. Çoðu zaman ikisi bir arada bulunurlar: "Onlar ancak zanna ve nefislerin (in) hoþ gördüðüne (heva) uyuyorlar" (en-Necm, 53/23). Hatta kimi zaman doðrudan hevânýn yerini alýr: "Yeryüzündeki çoðu insana uyacak olursan, onlar seni Allah´ýn yolundan uzaklaþtýrýrlar (saptýrýrlar), çünkü onlarýn peþinden gittiði þey sâfý zandýr. Onlar yalnýzca saçmalýyorlar" (el-En´am, 6/ 116).
Kur´an bu noktadan bir adým daha ileri giderek bütünüyle hevâya tabi olmayý "hevâyý ilah edinmek"olarak deðerlendirmiþtir. Yani hevâlarýna uyanlar, Allah´ý deðil, hevâlarýný ilah edinmiþ olmaktadýrlar. Bu durumda böylesi kimselerin Allah´a inanma iddialarý herhangi bir deðer ifade etmemektedir: "Gördün mü hevâsýný ilah edineni? Onun üzerine sen mi vekil olacaksýn?" (el-Furkan, 25/43) Mevdudi "Tefhimu´l-Kur´ân" adlý eserinde, bu ayetin tefsirinde þöyle demektedir: "Hevâsýný ilah edinen, arzu ve tutkularýnýn kölesi olandýr. Ýlahýna ibadet eden biri gibi o da tutkularýna ibadet ettiðinden, bir puta tapan kadar þirk suçu iþlemektedir. Hz. Ebu Hûreyre´den rivayet olunan bir hadis-i þerifte Hz. Peygamber (s.a.s.) þöyle buyurmuþlardýr: "Allah´tan baþka kendilerine ibadet olunan sahte ilahlarýn Allah yanýnda en kötüsü, kiþinin hevâsýdýr."
Kur´an diðer bir yerde de þöyle buyurmaktadýr: "Gördün mü hevasýný ilah edinip Allah´ýn bir ilm üzerinde saptýrdýðý ve kulaðý ve kalbi üzerine mühür koyup görme gücünün üzerine de perde çektiði kimseyi? Artýk, Allah´tan sonra onu kim hürriyete erdirir? Düþünüp hatýrlamaz mýsýnýz?" (el-Casiye: 45/23). Bu ayetten de anlaþýlacaðý gibi kiþi arzularýný, nefsinin tutku ve eðilimlerini, yani hevasýný tanrýlaþtýrdýðý zaman "zan" dan kaynaklanan bir bilgi üzerinde sapýtmakta, kulaðý ve kalbi mühürlenip gerçek görme gücünü yitirmektedir. Böyle bir kiþinin artýk doðru yola gelmesi mümkün deðildir. Kur´an çoðul olarak bu kiþilerden söz ederken, heva kelimesinin de çoðul þekli olan "ehva" kelimesini kullanýr. Bu, hevasýna uyan her kimsenin hevasýnýn diðerinden ayrý ve farklý olduðunu gösterir.
Hevalarýna uyan kiþilerin egemen olduðu bir toprak parçasýnda fesadýn yaygýnlaþmamasý mümkün deðildir. Kiþilerin hevâlarý çatýþýr ve bunun sonucu olarak "fitne" kabarýr, "fesat" artar, yeryüzü zulmün, haksýzlýðýn, öldürmelerin, iþkencelerin merkezi haline gelir. Kur´an, Allah Rasûl´ü hakkýnda "O hevâdan konuþmaz, onun söylediði ancak vahyedilmiþ bir vahydir" (en-Necm, 53/3-4) buyurmaktadýr.
radyobeyan