Hazr By: armi Date: 20 Þubat 2010, 14:49:06
HAZR
Menetmek, yasaklamak, haram kýlmak, hayvanlarý aðýla kapamak, bir þeye mâlik olmak. Kötü, sakýncalý, haram veya mekruh þeyler için mahzûr ve çoðulu mahzûrât da kullanýlýr. Bunlar hazr kökünden ism-i mef´ûldür. Hanefiler hazrý, þer´î yasaklar; ibâhayý da mübah þeyler anlamýnda birlikte incelerler. Bazan hazr´a "kerâhiyye"; ibâha´ya ise "istihsân veya zühd ve vera" baþlýðý altýnda yer verirler. Hanefîler dýþýndaki mezheber ise bu konularý "yiyecekler, içecekler, kaplar, fýtrî hasletler" baþlýklarý altýnda incelerler. Mâlîkîlerden eþ-Þeyh Halîl´in taksimi ise "mübah, haram ve mekruh" þeklindedir.
Ýslâm, insanýn beden ve ruhuna önem vermiþtir. Ýnsanýný, kendine, âilesine, topluma ve Rabbine karþý görevlerini yapabilmesi için beden ve ruh saðlýðýný korumasý gerekir. Bunun için de yeme, içme, giyim, kazanç ve eþyayý kullanma biçimi gibi konularda bazý kurallara uymasý, yasaklardan da kaçýnmasý istenir. Yasak çeþitlerinin tümü "hazr" terimi ile ifade edilir. Hazr þöyle tarif edilmiþtir "Terk edildiði zaman sevap kazanýlan, iþlendiði zaman cezasý bulunan þeydir"(el-Cürcânî, et-Ta´rifât, s. 61).
Ýslâm´da sakýncalý gýda maddeleri, ya bitki, ya da hayvan kabilinden olur. Pis, zararlý ve sarhoþ edici bitkiler dýþýndakilerin tümü helâldir. Pis olan ve pislik bulaþan þeyler yenilmez. Âyette; "O, temiz Þeyleri onlar için helâl, murdar (pis) þeyleri de haram kýlar" (el-A´râf, 7/157) buyurulmuþtur. Hz. Peygamber, tereyaðýnýn içine düþen ve ölen fare için yað donuksa, fare ve çevresini alýnýp kalanýn yenilmesini; eðer erimiþse, tamamýnýn dökülmesini bildirmiþtir (Buhârî, Zebâih, 34; Tirmizî, Et´ime, 8; Ahmed b. Hanbel, II, 233, 265, 490). Sarhoþ edici þeyler haramdýr. Ayette; "Ýçki, kumar, putlar ve fal oklarý sadece þeytanýn iþinden birer pisliktirler. Bu pislikten kaçýnýn ki, kurtuluþa eresiniz" (el-Mâide, 5/90) buyurulmuþtur. Ýnsana zarar verebilecek þeyler de yenmez. Zehir, toprak taþ vb. gibi... Âyette; "Kendiniýi öldürmeyiniz" (en-Nisâ, 4/29), "Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayýnýz" (el-Bakara, 2/195) buyurulmuþtur.
Suda yaþayan hayvanlardan balýk çeþidinin etini yemek helâldir. Mâlikiler dýþýnda çoðunluða güre kurbaðanýn eti yenmez. Çünkü Hz. peygamber onun öldürülmesini yasaklamýþtýr. Kara hayvanlarýndan ise, murdar, ölmüþ hayvan akmýþ kan domuz eti, Allah´tan baþka birinin ismi anýlarak kesilen hayvan süsülerek, vurularak, yüksek yerden yuvarlanarak, normal kesim yapýlmaksýzýn ölen hayvanlarýn etlerini yemek câiz deðildir. Çoðunluða göre kurt, arslan, kaplan gibi yýrtýcý hayvanlar; doðan, þahin atmaca gibi yýrtýcý kuþlar da helal deðildir. Mâlikiler birincileri mekrûh, yýrtýcý kuþlarý ise mübah sayar. Köpek, ehlî eþek ve katýr eti haramdýr. Hadiste; "Köpek çirkindir, satýþ bedeli de çirkindir" (eþ-Þevkânî, Neylu´l-Evtâr, V,143, 384) denmiþtir. Mâlikilere göre, evcil köpek mekruh, su köpeði ise mübahtýr. Akrep, yýlan, fare, karýnca gibi toprak haþerâtýný yemek câiz deðildir. Mâlikîlere göre ise, bunlar Ýslâm´a uygun kesim yaparak yenebilir. Yiyecek ve içeceklerin mübahlýðý konusunda en geniþ mezheb Mâlikîlerdir.
Zarûret hâlinde, yasak olan þeyleri yemek ve içmek mübah olur. Âyette; "Kim darda kalýrsa zulme sapmamak ve sýnýrý aþmamak þartýyla bunlardan yemesinde bir günah yoktur" (el-Bakara, 2/173) buyrulur.
Giyim, kullaným ve süslenmeye gelince; erkek ve kadýn için altýn ve gümüþ; kaplarda, yazý, süs vasýtalarýnda kullanmak mezheb imamlarýnýn ittifaký ile câiz deðildir. Meselâ; altýn ve gümüþ kaplarda yemek, içmek, abdest almak, kokulanmak câiz olmadýðý gibi, altýn ve gümüþ saatleri, kalemleri, büro malzemelerini kullanmak da caiz deðildir. Evleri ve koltuk takýmlarý gibi eþyayý altýn veya gümüþle süsleme de câiz olmaz. Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur: "Altýn ve gümüþ kaplardan içmeyiniz, bunlarda yemek yemeyiniz. Þüphesiz bunlar dünyada müþriklere, âhirette de size aittir" (Buhârî, Eþribe, 28; Ekime, 29; Libâs 27; Müslîm, libâs, 4, 5,). "Gümüþ kaptan içen kimse, ancak karnýna cehennem ateþini yudumlamýþ olur" (Buhârî, Eþribe, 27; Ýbn Mâce, Eþribe,17; Mâlik, el-Muvatta´, Sýfatü´n-Nebî, 11; Ýbnü´l-Esîr, en-Nihâye, I, 255).
Þâfiî ve Hanbelîlere göre ise, bu kaplarý mücerred edinmek de meþrû görülmemiþtir. Çünkü edinme bunlarý kullanmaya sebep olur.
Ancak zarûret veya ihtiyaç sebebiyle bazý âlet ve edevâtý altýn veya gümüþle kaplamak, yaldýzlamak, diþ tedavisinde kullanmak câizdir (bk. Ýbnü´l-Hümâm, Fethu´l-Kadîr, VIII, 81, 82; el Meydânî, el-Lübâb, IV,159 vd; Ýbn Kudâme, el-Muðnî, I, 75, 78; eþ-Þirâzî, el-muhezzeb, I, 11 vd; ez-Zühaylî, el-Fýkhu´l-Ýslâmî ve Edilletüh, Dýmaþk 1405/1985, III, 506 vd).
Ýpekli giymek, altýn yüzük takmak erkeklere câiz görülmemiþtir. Rasûlullah (s.a.s): "Altýn ve ipek ümmetimin kadýnlarý için helâl, erkekleri için ise haramdýr" buyurur. (Buhârî, libâs, 38, Cenâiz, 2, Hibbe, 28; Nesâî, Zînet, 40, Tatbik, 7; Ýbn Mâce, libâs, 19) Hz. Ali, Hz. Peygamber (s.a.s)´in altýn yüzük takmayý yasakladýðýný (Ebû Dâvud, libâs, 8, Hâtem, 3; Tirmizî, Salât, 80, libâs,12), Ýbn Abbas ise Rasûlullah´ýn bir adamýn elinde altýn yüzük gördüðünü, bunu çýkardýktan sonra; "Sizden biriniz elinde ateþten bir parçayý taþýmak istiyor" buyurduðunu nakteder (ez-Zeylaî, Nasbü´r-Râye, IV, 225, 235).
Kadýn-erkek arasýndaki iliþkiler ve sakýncalý sayýlan durumlar þöyle özetlenebilir: Kadýna eþi, ancak üreme organýndan cinsel temasta bulunabilir. Livata haram kýlýnmýþtýr. Âyette; "Kadýnlarýnýz sizin tarlanýzdýr. O halde tarlanýza istediðiniz þekilde yaklaþýn" (el-Bakara, 2/223) buyurulur. Çocuk ekim yeri tarým ürünlerinin ekim yerine benzetilmiþtir. Burada ön cinsiyet unsurunun kastedildiði açýktýr. Eþine veya baþka bir erkeðe arkadan yaklaþan livatacý erkeði Hz. Peygamber lanet etmiþtir (Ebû Dâvud Nikâh, 45; Tirmizi, Hudûd, 24; Amet b. Hanbel, II, 444, 479). Hayýzlý kadýna kocasýnýn cinsel temasý da haramdýr. Âyette þöyle buyurulur: "Ey Muhammed sana kadýnlarýn hayýz halinden soruyorlar. De ki; zararlýdýr. Hayýz halindeyken kadýnlardan uzaklaþýn. Ve temizleninceye kadar onlara yaklaþmayýn. Temizlendikten sonra onlara Allah´ýn emrettiði yerden yaklaþýn" (el-Bakara, 2/222).
Ýslâm hukukçularý gebeliðin baþlangýcýndan yüz yirmi gün sonra ana karnýndaki çocuðun düþürülmesinin haramlýðý konusunda görüþ birliðindedirler. Bu, gurre´yi gerektiren suç olur. Gurre tam diyetin yüzde beþ´i, yani 50 dinar (200 gr. altýn). veya 500 dirhemlik bir tazminattýr. Yine onlar, hayatýn sabit olmasý sebebiyle gebeliðin baþlamasýndan itibaren bir zaruret veya özür olmadýkça çocuk düþürmenin câiz olmadýðý görüþünü tercih ettiler. Kadýnýn aðýr veya bulaþýcý bir hastalýða yakalanmasý zarûrete, sütünün kesilmesi, babanýn süt anne tutacak imkânlara sahip olmamasý, hatta ahlakýn bozuk olmasý yüzünden doðacak çocuðun iyi eðitilememesi korkusu özür hâline örnek verilebilir. Hanefîlerden bazýlarýna göre, bu þekilde özürsüz düþürme mekruh olup, düþüren kimse günahkâr olur (Ýbnu´l-Hümâm, a.g.e., II, 495; Ýbn Âbidîn, Reddü´l-Muhtâr, el-Emîriyye, I, 278, II, 522, V, 418; el-Fetevâ-ý Hindiyye, V, 365, 367).
Kadýnýn rahmine kocasýnýn spermi, cinsel temas olmaksýzýn yerleþtirilip, doðum yapmasý saðlansa, bu câiz olur. Ancak yabancý bir erkeðin spermini yerleþtirmek, zina anlamý taþýyacaðýndan câiz olmaz.
Bir kimse, eþinin bütün vücûduna dokunabilir ve bakabilir. Ancak bir ihtiyaç olmaksýzýn eþlerin birbirinin cinsiyet organlarýna bakmasý mekruh görülmüþtür. Hz. Âiþe´nin; "Ben, Rasûlullah (s.a.s)´den bir þey görmedim, O da benden yani benim cinsiyet organýmdan bir þey görmedi" dediði nakledilmiþtir (ez- Zeylaî, a.g.e., IV, 248). Kadýn; kýz kardeþ, teyze, hala gibi yakýn hýsýmlarýndan ise; erkek onun yüz, baþ göðüs, diz kapaklarýndan aþaðýsý ve kollarý gibi yerlerine bakabilir. Ancak, sýrt ve karnýna bakamaz. Çünkü Allah, bir erkeðin eþini, annesinin sýrtýna benzetmesini yasaklamýþtýr. Buna zýhâr * denir (el-Mücâdele 58/2-4). Bu yüzden yakýn hýsmýnýn sýrtýna ve buna kýyasla karnýna bakmak câiz görülmemiþtir. Þâfiîler ise, yakýn mahrem hýsýmlarýn göbek diz kapak arasý dýþýnda kalan yerlerine bir erkeðin þehvetsiz bakabileceðini söylerler.
Yabancý (ecnebî) kadýna gelince, bir erkek onun ancak yüz, el ve topuklarýndan aþaðý ayak kýsýmlarýna bakabilir. Âyette þöyle buyurulur: "Ey Muhammed, Mü´min kadýnlara söyle, gözlerini haramdan sakýnsýnlar, ýrzlarýný ve namuslarýný korusunlar, görünmesi zarurî olanlar hariç zinetlerini göstermesinler..." (en-Nûr, 24l31).
Kadýn da kocasýnýn bütün vücuduna bakabilir. Mahrem hýsýmlarýn avret yeri dýþýnda tüm bedenine, yabancý erkeðin ise, þehvetinden güvende olunca göbek diz arasý dýþýnda yine bütün bedenine bakabilir.
Erkek erkeðin, Þehvetten güvende olunca avret yeri dýþýnda tüm vücuduna bakabilir. Burada avret yeri göbek ile diz kapaklarý arasýdýr. Kadýnýn kadýna bakmasý da yukardaki esaslara göredir. Ancak þehvet ve fýtne korkusu varsa bakmak câiz olmaz (Ýbnü´l Hûmâm, a.g.e., VIII, 97, 107; el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyi´, V, 119, 124; el-Meydânî, el-Lübâb, IV, 162 165; Ýbn Âbidîn, a.g.e. V, 257, 264; ez-Zühaylî, a.g.e. III, 560 vd.).
Bakmak câiz olmayan yerde, þehvetle dokunmak da câiz olmaz. Çünkü dokunma ve okþama, cinsel isteði, bakmaktan daha çok kamçýlar. Bu yüzden bakma sonucu boþalma halinde oruç bozulmazken, ayný durum dokunmakla meydana gelirse oruç bozulur. Þehvetinden güvende olan kimsenin, mahrem hýsmýnýn bakýlmasý caiz olan yerlerine dokunmasý da câizdir. Nitekim Rasûl-i Ekrem (s.a.s) kýzý Hz. Fatma´nýn baþýný öpüyordu. Ancak bakmanýn aksine, zarûret bulunmamasý yüzünden, þehvetten güvencede olursa bile, yabancý genç kadýnýn yüz ve ellerine dokunmak câiz görülmemiþtir. Hz. Peygamber yabancý kadýnlarla musâfaha yapmamýþtýr (bk. Nesâî, Bîat,18; Ýbn Mâce, Cihâd, 43; Mâlik, Muvatta´, Bîat, 2; Ahmet b. Hanbel, müsned, II, 213, IV, 357, 454, 459). Þâfiîler dýþýnda Ýslâm hukukçularýnýn çoðunluðu, cinsel istek duyulmayan yaþlý kadýnlarla musâfahayý ve onlarý ellerini öpülmesini, fitne korkusu olmadýðý gerekçesiyle câiz görmüþlerdir. Bir erkek dokunmasý câiz olan mahrem hýsýmý olan bir kadýnla yolculuk yapabilir, kendisi ve kadýn cinsel istekten güvencede oldukça, böyle bir hýsýmý ile yalnýz kalabilir. Mahrem hýsýmla yalnýz kalma süt kýz kardeþ ve baldýz dýþýnda mübahtýr. Dokunmak haram olan kadýnla yolculuk ve yalnýz birlikte kalmak da haram olur. Hadislerde þöyle buyurulur: "Kadýn üç günden uzak yola, yanýnda kocasý ve mahrem hýsmý olmadýkça yolculuk yapamaz" (Buhârî, Taksîr, 4, Mescidu Mekke, 6, Sayd, 26, Savm, 67; Müslim, Hac, 413, 424; Tirmizî, Radâ´, 15; Ýbn Mâce, Menâsik, 7; Mâlik, Muvatta´, Ýsti´zân, 38). " Dikkat ediniz, bir erkek yabancý bir kadýnla baþbaþa kalýrsa, üçüncüsü ancak þeytan olur" (Buhârî, Nikâh, 111, 112; Müslim, Hacc, 424; Tirmizî, Ra dâ´, 16, Fiten, 7; Ahmed b. Hanbel, I, 222, III, 339, 446).
On yaþýna girince erkek ve kýz çocuklarýn yâtaklarýný ayýrmak gerekir. Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur:
"Çocuklarýnýz yedi yaþýna girdiklerinde, onlara namazý emrediniz. On yaþýna girince onlarý (namaz kýlmazlarsa) hafifçe dövünüz ve yataklarýný ayýrýnýz" (Ebû Dâvud Salât, 26; Ahmed b. Hanbel, II, 180, 187).
Kumar niteliði olan her çeþit oyunun câiz olmadýðý konusunda görüþ birliði vardýr. Bu da ortaya konan parayý bir tarafýn kazanýp, karþý tarâfýn kaybetme ihtimali bulunan oyundur (el-Mâide, 5/90).
Kumar niteliði olmayan bazý oyunlar da, deðerli vakti kaybetmek, Allah´ý anmaktan ve namazdan alýkoymak gibi özellikleri yüzünden mekruh veya bu özelliði yoksa mübah sayýlýr. Hanefîlere göre tavla Þafiîlere göre ise satranç oyunu mekruhtur. Ancak oyunu kazanana bir bedel konulursa bu haram olur. Bazý hanefi ve bazý Hanbelîlere göre çalgý âleti olmaksýzýn bile türkü söylemek câiz olmaz (Ýbn Kudâme, el-Muðnî, IX,175). Bazý Hanefi, Hanbelî ve Mâlikîlere göre ise, mücerred þarký söylemek kerâhetsiz mübahtýr. Þâfiîler âletsiz þarký söylemeyi ve dinlemeyi mekruh görür, haram saymaz. Delilleri Hz. Aiþe´den nakledilen þu hadistir: "Aiþe (r. anhâ) dedi ki; yanýmda þarký söyleyen iki câriye vardý. Derken Ebû Bekir içeri girdi. Rasûlullah´ýn evinde þeytanýn düdüðünün iþi nedir? dedi. Allah Rasûlü þöyle buyurdu: "Onlarý býrak. Bu, bayram günleridir" (Buhârî Ýdeyn, 2, 3; Müslim, Îdeyn,16,17,19; Ýbn Mâce, Nikâh, 2l). Ýmam Gazzâlî (ö. 505/1111) âletsiz mücerred þarký söylemenin helâl olduðunu belirtir (eþ-þevkânî, Neylü´l-Evtâr, VIII,101; lhyâu Ulûmiddîn, II, 238 vd.). Fert ve toplum için yararlý bir takým ödüllü ödülsüz yarýþlar düzenlenmesi, saðlýklý olmak için eðitim sporlarý yapýlmasý mümkün ve câizdir (bk. Ýbnü´l-Hümâm, Fethu´l-Kadîr, VII, 97,107, 132; el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyi´, V, 119, 124; el-Meydânî, el-Lübâb, IV, 162, 165; eþ-Þîrazî, el-Mühezzeb, II, 34,. 35, 325, 328; Ýbn Kudame, el-Muðnî, VI, VI, 552, IX,170,176; el-Fetâvâ´l-Hindiyye, V, 363; Ýbn Âbidîn, Reddü´l-Muhtâr, V, 257, 264, 279, III, 337).
Topraðýn verimini arttýrmak için bir kimsenin hayvan gübresini satmasý, bir müslümanýn alacaðýný Hristiyan veya Yahudinin þarap, domuz eti satýþý gibi satýþtan kazandýðý paradan tahsil etmesi, þarap yapýmý için üzüm satmasý câizdir. Yine fitne ehline silah satýmý da bunun gibidir. Çünkü suç ancak bu üzüm veya silahýn kullanýmý ile gerçekleþir. Ancak ma´siyete sebep olacaðý için bu tip satýþlar mekruh (çirkin) görülmüþtür.
Bir müslümanýn, gayri menkulünü kilise olarak kullanýlmak üzere kiraya vermesi veya zimmîye ait þarabý nakil iþini üstlenmesi Ebû Hanîfe´ye göre câizdir. Dayandýðý delil kýyastýr. Ebû Yusuf, Ýmam Muhammed, Þâfiî, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel´e göre ise bu çeþit kira akitleri mekruhtur. Çünkü bu, ma´siyette destek saðlamak anlamýna gelir. Rasûlullah (s.a.s) içki konusunda, on ilgiliye lanet etmiþtir. Bunlardan birisi de içkinin nakliyesini yapan kimsedir (Tirmizî, Büyû´, 59; Ýbn Mâce, Eþribe, 6).
Gýda maddesi ve hayvan yemi gibi aslî ihtiyaçlarýn karaborsacýlýðýný yapmak, belde halkýna zarar verdiði sürece mekruhtur. Hanefîlerden el-Kâsânî (ö. 587/1191) ve diðer mezheb imamlarý karaborsacýlýðý haram saymýþlardýr. Bunu yasaklayan pek çok hadis vardýr. "Bir gýda maddesini kýrk gün satmayýp depolayan kimse, Allah´tan uzaklaþmýþtýr. Allah da onu kendisinden uzaklaþtýrmýþtýr" (Ýbn Hanbel, Müsned, II, 33; bk. Müslim, Usâkât,129,130; Ebû Dâvud, Büyü´, 47). Yine yerleþim merkezine dýþarýdan mal getirenleri yolda karþýlayýp, malýný almak suretiyle üretici veya daðýtýcý ile tüketici arasýnda girmek (Buhârî, Büyû´, 72, Ýcâre,11,19; Nesâî, Büyû´,18). Veya üretici adýna komisyonculuk yapmak gibi (Buhârî, Büyû´, 58, 64, 68, 72, Ýcâre,14, Þurût, 8; Müslim, Büyû´,11,16,18, 21) malýn piyasaya kontrollü ve pahalý olarak sürülmesine veya karaborsaya düþürülmesine yol açabilecek iþlemler, topluma zarar verdiði sürece yasaklanmýþtýr (Ýbnü´l-Hümâm, a.g.e., VIII,122,126,127; el-Kâsânî, a.g.e., V, 129; Ýbn Âbidîn, Reddü´l-Muhtâr, V, 272, vd; Ýbn Nüceym, el-Eþbâh ve´n-Nezâir, II,176; el-Cassâs, Ahkâmü´l-Kur´ân, III, 88, ez-Zühaylî, a.g.e., III, 580 vd).
radyobeyan