Sahabe-i Kiram
Pages: 1
Ebu Ubeyde Bin Cerrah By: derya Date: 20 Þubat 2010, 11:26:06
Ebu Ubeyde Bin Cerrah (r.a.) Cennetle Müjdelenenlerden

Araplar arasýndaki nâdir okuma-yazma bilenlerden olan Ebû Ubeyde bin Cerrâh ve arkadaþlarý Osman bin Maz’ûn, Ubeyde bin Hâris, Abdurrahman bin Avf, Ebû Seleme, Hz. Ebû Bekir’in vâsýtasýyla, Resûlullahýn huzûrunda Müslüman oldular.

Hz. Ebû Ubeyde, Hz. Ebû Bekir’in vâsýtasýyla îmâna gelenlerin onuncusudur. Îmâna geldiðinde 31 yaþýndaydý. O günden, vefâtýna kadar malýyla, mevkisiyle ve canýyla Ýslâmiyeti yaymak için çalýþtý.

Ýki defa hicret etti

Mekke’de kâfirlerin eziyet ve iþkencelerinin artmasý üzerine, Peygamber efendimizin izniyle Habeþistan’a hicret etti. Sonra Medîne’ye hicret edince, Peygamberimiz onu Hz. Sa’d bin Mu’âz ile kardeþ yaptý.

Bedir gazâsýnda, düþman saflarýnda babasý da bulunuyordu. Bu gazâya melekler de katýlmýþ, insan þekline girerek ellerindeki kýlýçlar ile kâfirlerle çarpýþmýþtý. Bu savaþta Ebû Ubeyde büyük kahramanlýk göstermiþti.

Hz. Ubeyde, Uhud cenginde de büyük kahramanlýk gösterdi. Peygamber efendimiz, Ebû Ubeyde ile Sa’d bin Ebî Vakkâs hazretlerini ön safta çarpýþanlara kumandan olarak seçti. Kâfirleri, merkezde bulunan sevgili Peygamberimize yaklaþtýrmamak için bütün güçleri ile savaþtýlar.

Peygamber efendimiz dahî düþmaný geriletecek þekilde yayýyla, okuyla, kýlýcýyla çarpýþýyordu. Eshâb-ý kirâm canlarýný diþlerine takmýþlar, Peygamberimizin etrafýnda pervane olmuþlardý. Hz. Hamza, Hz. Ali, Hz. Ebû Dücâne, Hz. Sa’d bin Ebî Vakkâs, Hz. Mus´ab bin Umeyr, Hz. Ubeyde bin Cerrâh, Hz. Talha, Hz. Zübeyr gibi Eshâb-ý kirâm, Peygamberimizi korumaya çalýþýyorlardý.

Pek çok Eshâbý çarpýþa çarpýþa þehîd oldu. Düþman gerilemiþti. Zafere yaklaþýlmýþtý. Zafer sevinciyle yerlerini terkeden Eshâb-ý kirâmýn bulunduklarý yerden, düþman süvârileri saldýrýya geçti ve Peygamber efendimize kadar sokuldular.

Ýbni Kâmia denilen müþrik, Resûlullahýn mübârek baþýna kýlýcýný vurdu, miðferin demiri mübârek yanaþýna saplandý.

Diþleriyle çýkardý

Eshâb-ý kirâm, tekrar toparlanýp müþriklere saldýrdý. Düþmaný Peygamberimizin yanýndan uzaklaþtýrdýlar. Hz. Ebû Ubeyde’nin, sevgili Peygamberimizin mübârek yanaklarýna batan demir halkalarý diþleriyle çekip çýkarýrken iki ön diþi kýrýldý.

Bu savaþ, Eshâb-ý kirâmýn düþmaný kovalamasýyla neticelendi. 97 kadar þehîd verildi. Bunlarýn içinde þehîdlerin serdârý Hz. Hamza, yeðeni Abdullah bin Cahþ ile ayný kabre defnedildiler. Mus’ab bin Umeyr de bu savaþta þehîd olmuþtu.

Hz. Ebû Ubeyde, Uhud, Hendek, Hayber gazâlarýnda görülmemiþ þekilde cenk etti. Mekke’nin fethinde de Peygamber efendimizin yanlarýnda bulundu.

Resûlullah efendimiz, hicretin onuncu yýlýnýn Rebî’ul-evvel ayýnýn 12’sinde, Pazartesi günü öðleden önce vefât etti. Eshâb-ý kirâm, pek çok üzülüp gözyaþý döktü. Çoðunun dili tutulup, bir müddet konuþamadý.

Bir karýþýklýk çýkabilir

Hz. Ebû Ubeyde de gözyaþlarýný tutamýyordu. Bütün Eshâb-ý kirâm kan aðlýyor ve devâsýz derdi çekiyordu. Ýçerde cenâze hazýrlýklarýný yaparlarken, kapý vuruldu. Gelen kimse dedi ki:

- Ebû Bekir ve Ömer burada mý?

Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer cevap verdiler:

- Evet buradayýz.

- Medîneliler, Benî Sa’îde Konaðýnda toplandýlar, kimin halîfe olacaðýný konuþuyorlar. Belli bir kimseyi daha seçemediler. Herkes, kendi kabîlesi reisinin seçilmesini istiyor. Bir karýþýklýk çýkabilir. Acele gelip bu iþi hâllediniz.

Müslümanlar arasýnda büyük bir ayrýlýk baþ göstermek üzere idi. Ýþte böyle bir anda, Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer ve Hz. Ebû Ubeyde, oraya Hýzýr gibi yetiþtiler. O anda, Ensârdan biri kalkýp diyordu ki:

- Bizler, Resûlullaha yardým ettik. Muhâcirler bize sýðýndý. Halîfe bizden olmalýdýr.

Hâlbuki Resûlullah her yerde, sað yanýna Hz. Ebû Bekir’i, sol yanýna Hz. Ömer’i alýr, Ebû Ubeyde için de, “Bu ümmetin emînidir” buyururdu.

Üçü birdenbire meydana çýkýnca, sanki Resûlullah kalkmýþ, oraya gelmiþ gibi oldu. Herkes, bunlarýn ne söyleyeceðini bekliyordu. Hz. Ebû Bekir, uzun bir konuþma yaptý. Sonra Hz. Ömer konuþtu. Sonra da Hz. Ebû Ubeyde dedi ki:

- Ey Ensâr! Baþlangýçta, bu dîne hizmet eden sizlerdiniz. Sakýn iþi önce bozan da sizler olmayasýnýz!

Sonra Hz. Ebû Bekir, “Size þu iki zâtý aday yaptým, birini seçiniz” diyerek, Hz. Ömer ve Hz. Ebû Ubeyde’yi gösterdi. Her ikisi de çekindiler, “Hz. Peygamberin ileri geçirdiði bir kimsenin önüne kim geçebilir!” dediler. Hz. Ömer buyurdu ki:

- Yâ Ebâ Bekir! Resûlullah, seni hepimizin önüne geçirdi, elini uzat! Ben seni halîfe seçtim.

Ýlk bî’at, Hz. Beþir, sonra Hz. Ömer tarafýndan oldu. Sonra da Hz. Ebû Ubeyde ve diðer Eshâb-ý kirâm Hz. Ebû Bekir’i halîfe seçtiler.

Yüzleri en güzel yüz

Eðer, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Ebû Ubeyde hazretleri yetiþmeseydi, Müslümanlar parçalanacaktý. Bu üç Eshâbýn hizmeti Kýyâmete kadar unutulmayacaktýr.

Hz. Ömer’in oðlu Abdullah der ki:

- Kureyþ halkýnýn içinde üç kiþi vardýr ki, yüzleri en güzel yüz; akýllarý, en selim akýl; kalbleri, en metîn kalbdir. Bunlar Hz. Ebû Bekir, Hz. Osman ve Hz. Ebû Ubeyde’dir.

Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrâh, hayatýný hep Ýslâma hizmetle geçirmiþ, insanlarýn ebedî saâdete kavuþmalarý için çýrpýnmýþtýr. Kabr-i þerîfi Þam’dadýr.

Hz. Ebû Bekir halîfe olunca, Ebû Ubeyde’yi kumandan tayin etti. Humus, Þam, Ürdün ve Filistin’i fethetmek ve oradaki insanlarýn da Ýslamiyetle þereflenmeleri için gönderdi. Hz. Ebû Ubeyde, Bizanslýlarýn, Suriye’yi kurtarmak için topladýklarý büyük bir haçlý ordusunu Yermük’te karþýladý. Halîfe Hz. Ebû Bekir, Ebû Ubeyde’ye yardým için Hz. Hâlid bin Velid’i gönderdi.

Ýslâm kumandanlarý bu savaþ için Hâlid bin Velîd’i baþkumandan seçtiler. Düþman ordusu 240 bin, Ýslâm ordusu 40 bin civârýnda idi. Hâlid bin Velid, orduyu biner kiþilik alaylara bölüp, her birine alay kumandaný tayin etti. Ebû Ubeyde’yi merkeze, diðer kumandanlarý sað ve sol kanatlara yerleþtirdi.

Yüzbin Rum öldürüldü

Bizans ordusu üzerine saldýrýya geçildi. Savaþ bütün hýzýyla devam ederken, Bizans generallerinden Yorgi, Hz. Hâlid bin Velid’in “Allahýn kýlýcý” lâkabýný duyarak, hidâyete gelip Müslüman oldu.

O da Müslümanlarýn safýnda Bizanslýlarla savaþtý. Uzun ve çetin savaþlarýn neticesinde, koca Rum ordusu yenilerek daðýldý. Yüzbin Rum öldürüldü. Ýslâm ordusundan ise 3 bin yiðit þehâdete kavuþtu.

Bu savaþta Ýslâm kadýnlarý da savaþtý. Bu zafer bütün Þam beldesinin fethine sebep oldu. Zafer müjdesi halîfeye bildirildi. Sonra Hz. Hâlid bin Velid ve Hz. Ebû Ubeyde, “Fýhl” mevkiinde 80 bin Rum ile çarpýþtýlar. Onlarý da akþama kadar süren bir savaþta maðlup ettiler.

Hz. Ebû Bekir vefât edince, yerine geçen halîfe Hz. Ömer, Hz. Ebû Ubeyde’nin baþkumandan olarak yine fetihlere devam etmesini emretti. Ebû Ubeyde, ordusuyla Humus’a hareket etti. Sulh ile Humus’u da aldý.

Hz. Ebû Ubeyde, ordusunu toplayarak Antakya’ya hareket etti. Maarra, lazikiye, Antaritus, Banyas, Selimiye zaptedilerek gidiliyordu. Kinnesrin’e Hz. Hâlid bin Velid’i gönderdi. Kendisi Haleb’e geldi. Haleb’i fethederek, Antakya’yý kuþattý. Antakya da zaptedildi.

Hz. Ebû Ubeyde halîfeye durumu bildiren bir rapor gönderdi. Halîfe, fethedilen yerlere, Ýslâm kuvvetlerinin yerleþtirilmesini emretti. Bu emri yerine getiren Hz. Ebû Ubeyde, birçok kale ve þehri fethederek Fýrat nehrine kadar ilerledi.

Fethettiði yerlere memurlar tayin ederek Kudüs’e geldi. Kudüs kuþatýldý. Kudüslüler sulh yapmak istediklerini, yalnýz bu sulhta Hz. Ömer’in de bulunmasýný, yoksa sulh yapmayacaklarýný Ebû Ubeyde’ye bildirdiler. Durum Hz. Ömer’e arzedildi.

Hz. Ömer Kudüs’e geldi

Hz. Ömer, yerine Hz. Ali’yi vekil tayin ederek Kudüs’e geldi. Kudüslülerle sulh yapýldý. Hz. Ömer sulhtan sonra Medîne’ye döndü.

Rum Kayseri Heraklius, kaybettiði topraklarý geri almak için harekete geçti. Büyük bir haçlý ordusu hazýrladý. Hz. Ebû Ubeyde, bu karardan vaktinde haberdar olup, durumu halîfeye bildirerek, nasýl hareket edeceðini sordu.

Hz. Ömer, Ýran’la harbetmekte olan Hz. Sa’d’a emir göndererek, Ebû Ubeyde’ye yardým etmesini bildirdi. Hz. Sa’d, Ka’ka bin Amr’ý dörtbin mücâhidle yardýma gönderdi. Baþkumandan Hz. Ebû Ubeyde, Þam’ýn Cezire ile irtibatýný keserek, haçlý ordusunun üzerine yüklendi. Kýsa zamanda haçlý ordusunu periþan ederek büyük bir zafer daha kazandý.

Þam’da 639 senesinde, veba hastalýðý salgýn hâlde olup, çok Müslümanýn ölümüne sebep olmuþtu. Hz. Ebû Ubeyde de bu salgýna yakalandý. Öleceðini anlayýnca, orada hazýr bulunanlara bir vasiyetinin olduðunu bildirdi. Vasiyetinde buyurdu ki:

- Namazýnýzý kýlýnýz! Orucunuzu tutunuz! Sadakanýzý veriniz! Haccýnýzý yapýnýz! Birbirinize iyilikte bulununuz! Âlimlere ve büyüklerinize itaat ediniz! Dünyaya aldanmayýnýz!

Ýnsanlarýn en akýllýsý Allahü teâlânýn emirlerini yerine getirenlerdir. Hepinize Allahü teâlânýn selâm ve rahmetini, lutuf ve bereketini niyâz ederim. Haydi yâ Mu’âz, cemâ’ate namazý kýldýr!

Yemin ederim ki...

Bu sözleri söyledikten sonra gözlerini yummuþ, yerine Mu’âz bin Cebel’i vekil etmiþti. Vefât ettiðinde 58 yaþýnda idi.

Mu’âz bin Cebel hazretleri cemâ’ate bir hutbe okudu. Burada buyurdu ki:

- Yemin ederim ki, Ebû Ubeyde gibi, dinine baðlý, temiz ve merhametli insanlar çok azdýr. Dünyaya hiç meyletmeyen, emrindekilere hep iyiliði ve birbirlerini sevmeyi emreden bu mübârek Ebû Ubeyde hazretlerine hakkýnýzý helâl edin ve duâ ediniz!

Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrâh, fazîlet timsâli bir zâttý. Allahü teâlânýn emirlerinden dýþarý çýkmazdý. Peygamber efendimize muhabbeti pek ziyâde idi. Resûlullah efendimizden aldýðý bir emri yerine getirmek için, canýný fedâdan çekinmezdi. Zühd ve takvâ sâhibi, pek merhametli idi.

Askerlerine ve tebaasýna çok þefkatli idi. Hz. Ömer, Þam’a gittiði zaman, kendisini karþýlayanlara, “Kardeþim Ebû Ubeyde nerede?” diye sorduðunda, “Geliyor efendim” diyerek gelmekte olan Hz. Ebû Ubeyde’yi gösterdiler.

Saðlýðýnda, Cennet ile müjdelenen iki büyük Sahâbî selâmlaþtýlar. Hz. Ebû Ubeyde, Hz. Ömer’e,

- Buyurunuz yâ Emîr-el-Mü’minîn, diyerek, onu evine götürdü.

Hz. Ömer, Ebû Ubeyde’nin evinin içini görünce buyurdu ki:

- Nerede senin eþyan? Burada bir keçe, bir kýrba gibi þeylerden baþka bir þey yok. Sen emîrsin, senin burada yiyecek bir þeyin yok mu?

Seni deðiþtirmedi

Hz. Ebû Ubeyde, ona bir zenbil getirerek, içinden birkaç lokma çýkardýðýnda, Hz. Ömer aðlamaya baþladý. Bunun üzerine Ebû Ubeyde dedi ki:

- Sen bizlere, “Kuþluk vakti dinlenmemize yetecek kadar þey bize kâfi” demiþtin.

Bu kadarý da bizim için kuþluk dinlenmesine kâfidir. Bunun üzerine iyice duygulanan Hz. Ömer, buyurdu ki:

- Ey kardeþim Ebû Ubeyde, dünya herkesi deðiþtirdi, yalnýz seni deðiþtiremedi.

Bir defa Hz. Ömer, Hz. Ebû Ubeyde’nin þahsýna dört bin dirhem göndermiþ ve bu parayý ona götürecek elçiye tenbih etmiþti:

- Dikkat et, bakalým bu parayý ne yapacak?

Hz. Ebû Ubeyde, bu parayý aldýktan sonra, onu hemen askerleri arasýnda taksim etti. Elçi, geri dönünce hâdiseyi anlattýðýnda, Hz. Ömer de buyurdu ki:

- Hamdolsun ki, Müslümanlar arasýnda böyle insanlar var.

Peygamberimizin huzuruna 630 senesinde, Necrân’dan bir Hyristiyan heyeti geldi. Uzun konuþmalardan sonra, Resûlullah efendimizin Peygamber olduðunu kabûl ettiler. Ve dediler ki:

- Yâ Resûlallah! Eshâbýndan bir emîn kimseyi bizimle beraber gönder, zekâtlarýmýzý, vergilerimizi ona verelim!

Peygamberimiz de yemin edip, buyurdu ki:

- Gâyet emîn bir kimseyi sizinle gönderirim.

Kalk yâ Ebâ Ubeyde!

Eshâb-ý kirâm, emîn olarak kimin þerefleneceðini merak ediyorlardý. Resûlullah efendimiz buyurdu ki:

- Kalk yâ Ebâ Ubeyde! Ümmetimin emîni iþte budur!

Hz. Ebû Ubeyde bu müjdeye kavuþunca, sevincinden aðladý. Hz. Ebû Ubeyde vazifesini çok güzel yapmýþ, dönüþünde hazineyi altýnla doldurmuþtu. Dönüþünde Eshâb-ý kirâm onu karþýlamaya çýktýlar. Resûlullah efendimiz, Eshâbýný bu hâlde görünce, gülümseyerek onlara buyurdu ki:

- Öyle sanýyorum ki, siz, Ebû Ubeyde’nin hayli dünyalýkla geldiðini duydunuz, onu sevinçle karþýlýyorsunuz!

Onlar da, “Evet yâ Resûlallah” diye tasdik ettiler.

Bunun üzerine Resûlullah efendimiz buyurdu ki:

- Sevininiz ve sizi sevindirecek ni’metleri bundan böyle her zaman umunuz! Vallahi bundan sonra, sizin fakir olacaðýnýzdan korkmam. Fakat sizin için korktuðum bir þey varsa, o da, sizden önce gelip geçen ümmetlerin önüne dünya ni’metlerinin yayýldýðý gibi, sizin önünüze de yayýlarak, onlarýn birbirlerine haset ettikleri ve nefsaniyet güttükleri gibi, sizin de birbirlerinize düþmeniz ve onlarýn helâk olduklarý gibi sizin de mahvolup gitmenizdir.

Resûlullah efendimiz sahil tarafýna bir sefer düzenleyip, Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrâh’ý, emîr tayin etti. Bu sefere 300 Eshâb-ý kirâm katýlmýþtý. Hz. Câbir der ki:

Biz bu yola çýktýk. Hz. Ebû Ubeyde mücâhidlere, yanlarýnda ne kadar erzak varsa getirmelerini emretti. Getirilen erzaký bir araya topladý ki, bu toplanan erzak, iki daðarcýk hurmadan ibâretti.

Ebû Ubeyde, bu hurmadan hergün azar azar vererek bizi geçindiriyordu. Nihayet hurmalar tükenince, yokluðunun acýsýný tattýk.

Bize de yediriniz!

Sonra deniz sahiline vardýk. Bir de ne görelim? Deniz sahilinde kocaman bir balýk bulunuyordu. Bunu, deniz sahile atmýþtý. Ebû Ubeyde bize dedi ki:

- Bu deniz mahlûkunun etinden yiyiniz! Biz de yedik. Medîne’ye dönüp, Resûlullah efendimizin yanýna geldiðimizde, bu vak’ayý arzettik. Peygamber efendimiz de buyurdu ki:

- Azîz mücâhidler, yiyiniz! Allahü teâlâ onu denizden rýzýklanmanýz için çýkarmýþtýr. Yanýnýzda varsa bize de yediriniz!

Ve getirilen etten yediler.

Rum Kayseri Heraklius’un büyük ordularýný periþan eden Ýslâm askerlerinin baþkumandaný Ebû Ubeyde bin Cerrâh hazretleri, zafer kazandýðý her þehirde adamlarýný baðýrtarak, Rumlara halîfe Hz. Ömer’in emirlerini bildirirdi. Humus þehrini alýnca da buyurdu ki:

Ey Rumlar! Allahü teâlânýn yardýmý ile ve halîfemiz Ömer’in emrine uyarak, bu þehri de aldýk. Hepiniz ticaretinizde, iþinizde, ibâdetlerinizde serbestsiniz!

Sizi koruyacaðýz!

Malýnýza, canýnýza, ýrzýnýza kimse dokunmayacaktýr! Ýslâmiyetin adâleti aynen size de tatbik edilecek, her hakkýnýz gözetilecektir!

Dýþardan gelen düþmana karþý, Müslümanlarý koruduðumuz gibi, sizi de koruyacaðýz! Bu hizmetimize karþýlýk olmak üzere, Müslümanlardan hayvan zekâtý ve uþr aldýðýmýz gibi, sizden de, senede bir kere cizye vermenizi istiyoruz. Size hizmet etmemizi ve sizden cizye almamýzý Allahü teâlâ emretmektedir.

Humus Rumlarý, cizyelerini seve seve getirip, Beytülmâl emîni Habîb bin Müslim’e teslim ettiler. Bu arada Heraklius’un, bütün memleketinden asker toplayarak, Antakya’ya hücûma hazýrlandýðý haberi alýnýnca, Humus þehrindeki askerlerin de, Yermük’teki kuvvetlere katýlmasýna karar verildi.

Cizyeleri geri alýn!

Bunun üzerine Ebû Ubeyde hazretleri, þehirde memurlarýn þöyle baþýrmalarýný emretti:

Ey Hýristiyanlar! Size hizmet etmeye, sizi korumaya söz vermiþtim. Buna karþýlýk, sizden cizye almýþtým. Þimdi ise, halîfenin emri üzerine, Heraklius ile gazâ edecek olan kardeþlerime yardýma gidiyorum.

Size verdiðim sözde duramayacaðým. Bunun için hepiniz Beytülmâle gelip, cizyelerinizi geri alýn! Ýsimleriniz ve verdikleriniz, defterimizde yazýlýdýr.

Suriye þehirlerinin çoðunda da böyle oldu. Hýristiyanlar Müslümanlarýn bu adâletini, bu þefkatini görünce, senelerden beri Rum imparatorlarýndan çektikleri zulümlerden ve iþkencelerden kurtulduklarý için bayram yaptýlar.

Sevinçlerinden aðladýlar. Çoðu da seve seve Müslüman oldu. Kendi arzûlarý ile, Rum ordularýna karþý Ýslâm askerine câsusluk yaptýlar.

Hz. Ömer, Ebû Ubeyde hazretlerini çok severdi. Hattâ bir gün Hz. Ömer arkadaþlarýna sordu:

- Allahü teâlânýn dînine hizmet için ne isterdiniz?

Birisi hizmet için ev dolusu altýn, bir baþkasý da mücevher istedi. Onlar da Hz.Ömer’e sordular:

- Sen ne isterdin?

Hz. Ömer de þöyle buyurdu:

- Ben de Ebû Ubeyde bin Cerrâh gibi emin arkadaþlarýmýn olmasýný isterdim. Bunlar ile dînin yayýlmasýna hizmet ederdim.

Þam’ýn fethinde, Müslümanlarýn, tarihin þeref levhasýna geçmesine sebep bir olay olmuþtur. Ýslâmiyeti kendilerine ezeli düþman gören Batý için, ibretlik vesîkalardan biri olan bu olay, þöyle meydana geldi:

Þam’ýn fethinde, Hâlid bin Velid hazretleri, þehrin bir tarafýndan girdi. Kendisine karþý koyulduðu için, kýlýç kullanarak þehirde ilerliyordu.

Hedefi, o zaman için þehrin en büyük kilisesi olan þimdiki Câmi-i Emevî idi.

Ayný anda kiliseye girdiler

Þehrin diðer tarafýndan da, Ebû Ubeyde bin Cerrâh hazretlerinin komutasýndaki askerler ilerliyordu. Fakat, buradaki halk kendisine karþý koymuyordu. Bunun için rahat bir þekilde kýlýç kullanmadan ilerliyorlardý. Tabiî ki, bunun ilk hedefi de, þehrin en büyük kilisesi idi.

Müslümanlar, Ýslâm þehri olduðunun simgesi olarak, kýlýç zoru ile aldýklarý þehrin en büyük kilisesini câmiye çevirir, diðer kiliselere dokunmazlardý. Ýstanbul’un fethinde olduðu gibi.

Bu iki büyük kumandan, ayný anda iki ayrý kapýdan bu kiliseye girdiler. Ve kilisenin ortasýnda birbirleri ile karþýlaþtýlar.

Bu büyük zaferden dolayý, birbirlerini tebrik için kucaklaþtýlar. Hâlid bin Velid hazretleri, kilisenin câmiye çevrilmesini istedi. Bu teklife, Hz. Ebû Ubeyde karþý çýktý:

- Yâ Hâlid! Bilmez misin, sulh, barýþ yolu ile alýnan þehrin kiliselerine dokunulmaz!

- Fakat ben kýlýç kullanarak buraya geldim.

- Ben ise kýlýç kullanmadým, barýþ yolu ile buraya kadar geldim.

- Peki o zaman ne yapacaðýz yâ Ebâ Ubeyde?

- Kilisenin yarýsý yine kilise olarak kalacak, diðer yarýsý câmiye çevrilecek! Çünkü, kilisenin yarýsý kýlýç zoruyla, diðer yarýsý sulh yoluyla alýndý.

O meþhur Bizans generallerini karþýsýnda heybetinden titreten Hâlid bin Velid’in, karara en ufak bir þekilde bile tepkisi olmadý. Hattâ, Ebû Ubeyde bin Cerrâh hazretlerine teþekkür etti.

Yarýsý câmiye çevrildi

Bu hâdiseden sonra, kilisenin yarýsý câmiye çevrildi. Melik bin Mervan zamanýna kadar bu böyle devam etti. Mervan kilisenin tamamýný câmiye çevirdi. Hýristiyanlar mecburen buna râzý oldular.

Ebû Ubeyde bin Cerrâh hazretleri, sað iken, Cennet ile müjdelenen on Sahâbîden biridir. “Ümmetin Emîni” lâkabýyla övülen yüce Sahâbînin asýl ismi, Âmir bin Abdullah bin Cerrâh’týr. Bütün gazâlarda bulundu. Çok kahraman idi.

Sevgili Peygamberimizin yanýnda bütün gazâlarda bulundu. Peygamber efendimizin þu hadîs-i þerîfleriyle þereflendi:

- Ebû Bekir Cennettedir. Ömer Cennettedir. Osman Cennettedir. Ali Cennettedir. Talha Cennettedir. Zübeyr Cennettedir. Abdurrahman Ýbni Avf Cennettedir. Sa’d ibni Ebî Vakkâs Cennettedir. Sa’îd Ýbni Zeyd Cennettedir. Ebû Ubeyde ibnil Cerrâh Cennettedir.


radyobeyan