Cafer-i Tayyar By: derya Date: 20 Þubat 2010, 11:11:53
Ca´fer-i Tayyar (r.a.)
Peygamber efendimiz, 36 yaþlarýnda bulunduklarý sýrada Hicaz topraklarýnda þiddetli bir kuraklýk ve açlýk hüküm sürüyordu. Hemen herkes her geçen gün bunun aðýrlýðýný daha çok, daha derinden hissediyordu. Peygamber efendimizin amcasý Ebû Tâlib, kalabalýk bir ailenin reisiydi. Ailesini geçindirecek bir servete sahip deðildi. Bunun için geçinmekte herkesten daha çok sýkýntý çekiyordu.
Yükünü biraz hafifletelim
Peygamber efendimiz, küçük yaþýndan beri yanýnda büyüdüðü ve iyiliðini gördüðü amcasýna bu sýkýntýlý zamanýnda bir yardým yapmak, onun geçim yükünü hafifletmek istiyordu. Bu sebeple, amcalarýnýn en zengini olan Hz. Abbâs´a bir gün þöyle teklifte bulundular:
- Ey Amcam, biliyorsun ki, kadeþin Ebû Tâlib´in çok çocuðu vardýr. Ýnsanlarýn uðradýðý þu kýtlýk ve açlýðý da görüyorsun. Haydi, Ebû Talib´e gidelim, onun aile yükünü biraz hafifletelim. Bakýp, büyütmek üzere oðullarýndan birini ben yanýma alayým, birisini de sen alýrsýn. Evlâtlarýndan iki tanesini onun üzerinden almak kâfi gelir.
Hz. Abbâs, "olur" deyince, kalktýlar, Ebû Tâlib´in yanýna vardýlar. Ona dediler ki:
- Halkýn, içinde bulunduðu kýtlýk ve darlýk kalkýncaya kadar, senin çocuklarýndan bir kýsmýný yanýmýza alýp yükünü hafifletmek istiyoruz.
Ebû Tâlib de onlara dedi ki:
- Oðullarýmdan Ukayl ve Tâlib´i bana býrakýp, istediðinizi alabilirsiniz.
Böylece Peygamber efendimiz Hz. Ali´yi, Hz. Abbâs da Hz. Ca´fer´i yanýna aldý.
Birgün Ebû Tâlib, oðlu Ca´fer ile þehrin dýþýnda yürürken Peygamber efendimizi gördü. Hz. Ali ile beraber namaz kýlýyorlardý. Ebû Tâlib, oðlu Ca´fer´e:
- Git, sen de kardeþinin yanýna dur, namaza baþla, dedi.
Ca´fer gidip, Hz. Ali´nin yanýnda namaza durdu. Namazdan sonra, Peygamber efendimiz, Ona duâ ederek buyurdu ki:
- Hak teâlâ, sana iki kanat versin. Cennette onlar ile uçarsýn.
ALLAHü teâlâ bu duâyý kabûl etti. Hz. Ca´fer, Mûte gazâsýnda, þehîd olmakla þereflendi. ALLAHü teâlâ, ona iki kanat verdi. Firdevs Cennetinde uçmaktadýr. Bunun için Ca´fer-i Tayyâr diye meþhûrdur.
Kureyþ müþriklerinin Eshâb-ý kirâma karþý revâ gördükleri zulüm ve iþkenceden sonra, Peygamber efendimiz, bir kýsým Eshâbýn Habeþistan´a hicret etmelerine müsaade etti. Kâfile, Hz. Ca´fer´in baþkanlýðýnda hareket etti. Habeþistan´da çok iyi karþýlandýlar.
Teslim edilmesini isteyiniz
Mekkeli müþrikler bu durumdan haberdar olunca toplandý. Habeþistan meliki Necâþî´ye iki elçi göndermeye karar verdiler. Son derece kýymetli hediyeler hazýrladýlar. Necâþî´nin din adamlarýna, devlet erkânýna hediyeler ayrýldý. Bu iþe Abdullah bin Rebia ile Amr bin Âs vazifelendirildi. Bu iki elçiye Neçâþi´nin huzurlarýnda neler söyleyeceleri öðretildi. Onlara denildi ki:
- Hükümdar ile konuþmadan evvel onun patriklerine ve kumandanlarýnýn her birine, hediyesini verdikten sonra Necâþî´nin hediyesini takdim ediniz. Bu iþi yaptýktan sonra oradaki Müslümanlarýn size teslim edilmesini isteyiniz. Necâþî´nin Müslümanlar ile konuþmasýna imkân býrakmayýnýz.
Mekkeli müþriklerin elçileri Habeþistan´a geldiler ve devlet erkânýnýn hediyelerini verdikten sonra Mekkeli muhâcirlerin kendilerine teslim edilmesi hususunda yardým etmelerini istediler.
Memleketinize sýðýnmýþlardýr
Patrikler bunu kabûl ettiler. Bundan sonra, Mekkeli elçiler Necâþî´nin hediyelerini takdim ettiler. Melik Necâþî´ye þöyle söylediler:
- Ey Melik! Ýçimizden birtakým kimseler sizin memleketinize sýðýnmýþlardýr. Bu gelenler, kendi milletlerinin dînini terkettikleri gibi sizin dîninize de girmemiþlerdir. Kendi kafalarýna uygun uydurma bir dinleri vardýr. Ne biz, ne de siz, bu dîni tanýmazsýnýz.
Bizi, bunlarýn mensup olduklarý milletin eþrâfý, sizin memleketinize iltica eden adamlarýn babalarý ve kendi öz akrabalarý gönderdi. Ýstekleri, gelenlerin tekrar iâde edilmeleridir. Çünkü onlar, bunlarýn hâllerini daha yakýndan tanýr. Onlarýn kendi öz dînlerinde hoþ görmediklerini daha iyi bilirler.
Gerek Amr bin Âs ve gerekse Abdullah bin Rebia´nýn en çok arzû ettikleri þey, Necâþî´nin bu sözleri dinliyerek, arzûlarýna uygun hareket etmesiydi. Elçiler, bu sözleri söyledikten sonra Necâþî´nin patrikleri söz almýþ, þöyle demiþlerdi:
- Bunlar çok doðru söylediler. Bunlarýn milletleri, onlarla daha iyi meþgul olabilir, onlarýn neyi beðenip beðenmediklerini daha iyi takdir ederler. Onun için siz bu adamlarý teslim ediniz de, bunlar onlarý memleketlerine ve milletlerine götürsünler.
Melik Necâþî bu sözlere çok kýzdý ve dedi ki:
- Vallahi hayýr! Ben bu adamlarý teslim etmem. Bana iltica eden, memleketime gelen adamlara hýyânet edemem. Bunlar, beni baþkasýna tercih etmiþ ve benim memleketime gelmiþlerdir. Onun için, gelen muhâcirleri sarayýma da´vet eder, onlara, bu adamlarýn söyledikleri sözlere karþý ne diyeceklerini sorar, cevaplarýný dinlerim. Eðer muhâcirler bunlarýn dedikleri gibi iseler, onlarý teslim eder ve kendi milletlerine iâde ederim. Öyle deðilse onlarý korur, ülkemde kaldýkça onlara iyilik ederim.
Kime inanýrlar
Daha önceleri Necâþî semâvi kitaplarý incelemiþti. Muhammed aleyhisselâmýn gelme zamanýnýn yakýn olduðunu, kavminin ona yalancý deyip inanmayacaklarýný ve Mekke´den çýkaracaklarýný biliyordu.
Necâþî, Mekkeli elçilere sordu:
- Ýnandýklarý kimse kimdir?
- Muhammed´dir.
Necâþî bu ismi iþitince, O´nun Peygamber olduðunu anladý ve belli etmedi. Gelenlere tekrar sordu:
- Onun dîni ve mezhebi nedir ve neye da´vet eder?
- Onun mezhebi yoktur.
- Mezhebi ve dînini bilmediðim bir topluluk ki, gelip bana sýðýnmýþlardýr. Ben onlarý size nasýl teslim ederim? Meclis kuralým. Onlarý da getirelim. Sizlerle yüzleþtirelim. Hepinizin de durumlarý belli olsun. Onlarýn da dînini bileyim.
Necâþî, Mekkeli müþriklerle yüzleþtirmek için Müslümanlarý saraya da´vet etti. Müslümanlar önce kendi aralarýnda istiþâre ettiler ve, "Habeþ hükümdarýnýn hoþuna gidecek ve mizaçlarýna uygun olacak þekilde neler söyleyelim" diye konuþtular. Hz. Ca´fer dedi ki:
- Bizim bu husûstaki bildiklerimiz, Peygamberimizin bize buyurduðundan ibârettir, deriz. Netice neye varýrsa râzýyýz.
Hepsi kabûl ettiler. Sadece Hz. Ca´fer´in konuþmasý için ittifak ettiler.
Büyük bir divan kuruldu
Necâþî de âlimlerini topladý. Büyük bir divan kuruldu. Sonra muhâcirleri getirdiler. Müslümanlar geldiklerinde selâm verdiler ve secde etmediler. Necâþî, Müslümanlara sordu:
- Neden secde etmediniz?
- Biz ALLAHü teâlâdan baþkasýna secde etmeyiz. Peygamber efendimiz bizi, Allahtan baþkasýna secde etmekten men edip, "Secde, yalnýz ALLAHü teâlâya mahsûstur" buyurdu.
Necâþî dedi ki:
- Ey huzuruma getirilmiþ olan topluluk! Bana söyleyiniz. Ülkeme ne için geldiniz? Hâliniz nedir? Tüccâr deðilsiniz, bir istediðiniz de yok. Sizin þu ortaya çýkmýþ olan Peygamberinizin hâli nedir?
Hz. Ca´fer þöyle cevap verdi:
- Ey Hükümdar! Ben, önce, üç söz söyliyeceðim. Eðer doðru söyler isem beni tasdik edin, yalan söylersem yalanlayýn. Herþeyden önce emret ki; þu adamlardan yalnýz biri konuþsun, diðerleri sussun!
Mekkeliler adýna Amr bin Âs dedi ki:
- Ben konuþayým.
Necâþî bunun üzerine:
- Ey Ca´fer, önce sen konuþ! dedi.
Hz. Ca´fer konuþmaya baþladý:
- Benim, üç sözüm var. Þu adama sorunuz. Biz, yakalanýp efendilerimize iâde edilecek köleler miyiz?
Necâþî sordu:
- Ey Amr! Onlar köle midirler?
- Hayýr! Onlar köle deðil, hürdürler!
Hz. Ca´fer tekrar konuþtu:
- Acaba biz haksýz yere bir kimsenin kanýný mý döktük de, kaný dökülenlere iâde mi edileceðiz?
Birinin kanýný mý döktüler
Necâþî, Amr´a sordu:
- Bunlar, haksýz yere birinin kanýný mý döktüler?
- Hayýr, bir damla bile kan dökmediler.
Bu sefer Hz. Ca´fer, Necâþî´ye hitaben dedi ki:
- Baþkasýnýn mallarýndan haksýz yere aldýðýmýz, üzerimizde ödemekle mükellef olduðumuz mallar mý vardýr?
Necâþî de Amr´a sordu:
- Ey Amr! Eðer, þuncaðýzlarýn ödeyecekleri pek çok altýn bile olsa, borçlarý varsa, onu, ben ödeyeceðim! Söyleyin!
- Hayýr, bir kuruþ bile yok!
- O hâlde siz bunlardan ne istiyorsunuz?
- Onlar ile biz bir dinde idik. Onlar, bunlarý býraktýlar. Muhammed´e ve dînine uydular.
Necâþî, Hz. Ca´fer´e dedi ki:
- Siz bulunduðunuz dîni býrakýp ne diye baþkasýna uydunuz? Kavminizin dîninden ayrýldýðýnýza, ne benim dînimde ne de bunlarýn dîninde olmadýðýnýza göre, sizin edindiðiniz bu din hakkýnda bilgi veriniz?
Hz. Ca´fer þöyle cevap verdi:
- Ey hükümdar! Biz câhil bir millet idik. Putlara tapardýk. Ölmüþ hayvan leþini yer, her türlü kötülüðü iþlerdik. Akrabalarýmýzla münâsebetlerimizi keser, komþularýmýza kötülük yapardýk. Kuvvetli olanlarýmýz zayýf olanlarýmýzý ezerdi.
ALLAHü teâlâ bize, kendimizden doðruluðunu, eminliðini, iffet ve temizliðini, soyunun düzgünlüðünü bildiðimiz bir Peygamber gönderinceye kadar, biz bu vaziyette idik. O Peygamber bizi, ALLAHü teâlânýn varlýðýna, birliðine inanmaya, O´na ibâdete; bizim ve atalarýmýzýn tapýnageldiði taþlarý ve putlarý býrakmaya da´vet etti.
Ýftirâdan alýkoydu
Doðru sözlü olmayý, emânete hýyânet etmemeyi, akrabalýk haklarýný gözetmeyi, komþularla güzel geçinmeyi, günâhlardan ve kan dökmekten sakýnmayý bize emretti. Her türlü ahlâksýzlýklardan, yalan söylemekten, yetimlerin malýný yemekten, namuslu kadýnlara dil uzatmaktan ve iftira etmekten bizi alýkoydu.
ALLAHü teâlâya eþ, ortak koþmaksýzýn ibâdet etmeyi, namaz kýlmayý, zekât vermeyi, oruç tutmayý bize emretti. Biz de kabûl ettik ve îmân ettik. Onun Allahtan getirip bildirdiklerine tâbi olduk. ALLAHü teâlâya ibâdet ettik, O´nun bize harâm kýldýðýný harâm, helâl kýldýðýný helâl olarak kabûl ettik.
Bu yüzden kavmimiz, bize düþman olup, bize zulmettiler. Bizi, dînimizden döndürüp, Allaha ibâdetten vazgeçirip putlara taptýrmak için türlü iþkencelere uðrattýlar. Bizi periþân ettiler. Bizi, yeniden putlara taptýrmak için zulmettiler. Bizi sýkýþtýrdýkça sýkýþtýrdýlar. Bizimle, dînimizin arasýna girdiler ve bizi dînimizden ayýrmak istediler.
Biz de yurdumuzu yuvamýzý býrakarak senin ülkene sýðýndýk. Seni baþkalarýna tercih ettik. Senin himâyene, komþuluðuna can attýk. Senin yanýnda zulme, haksýzlýða uðramýyacaðýmýzý ummaktayýz.
Necâþî, Hz. Ca´fer´e dedi ki:
- Sen, ALLAHýn bildiklerinden biraz biliyor musun?
- Evet, biliyorum.
- Ondan bana biraz oku!
Tatlý ve güzel kelâm
Hz. Ca´fer de Meryem sûresinin ilk âyetlerini okumaya baþladý. O okudukça Necâþî aðlýyordu. Gözlerinden akan yaþlar sakalýný ýslatýyordu. Rahibler de çok aðladýlar. Necâþî ve Rahibler dediler ki:
- Ey Ca´fer! Bu tatlý ve güzel kelâmdan biraz daha oku!
Hz. Ca´fer, Kehf sûresinden okudu. Necâþî, kendisini tutamýyarak:
- Vallahi, bu ayný kandilden fýþkýran bir nûrdur. Hz. Mûsâ ve Hz. Îsâ da onunla gelmiþtir, dedi.
Necâþî daha sonra Kureyþ elçilerine döndü:
- Gidiniz! Vallahi ben ne onlarý size teslim eder, ne de onlara bir kötülük düþünürüm.
Bunun üzerine Abdullah bin Ebî Rebia ile Amr bin Âs, Necâþî´nin huzurundan çýktýlar.
Amr bin Âs, Necâþî´nin huzurundan eli boþ çýkýnca, arkadaþý Abdullah´a dedi ki:
- Onlarýn bir kabahatini Necâþî´nin yanýnda ortaya koyup, köklerini kazýtayým da gör. Onlarýn, Meryem oðlu Ýsâ´yý bir kul olarak bildiklerini ihbar edeceðim.
Ertesi günü, Necâþî´nin yanýna varýp:
- Ey Hükümdar! Onlar Meryem oðlu Îsâ hakkýnda aðýr sözler söylüyorlar. Onlara Hz. Îsâ için ne söylediklerini sor, dedi.
Ne cevap vereceðiz?
Bunun üzerine Necâþî, muhâcir Müslümanlara adam gönderdi. Müslümanlar, tekrar bir araya toplandýlar. Birbirlerine sordular:
- Îsâ aleyhisselâm hakkýnda sorarlarsa ne cevap vereceðiz?
Hz. Ca´fer dedi ki:
- Hz. Îsâ hakkýnda ALLAHü teâlânýn buyurduðunu, Peygamber efendimizin bize getirdiðini söyleriz.
Necâþî´nin huzuruna çýkýnca, Necâþî sordu:
- Siz Meryem oðlu Îsâ hakkýnda ne biliyorsunuz?
Hz. Ca´fer þöyle cevap verdi:
- Biz Hz. Îsâ hakkýnda, Peygamber efendimizin bize ALLAHü teâlâdan getirip teblið eylediðini söyleriz. Onun ALLAHýn kulu ve Resûlü olduðunu, dünyadan ve erkeklerden vazgeçerek Allaha baðlanmýþ afîfe bir kýz olan Hz. Meryem´den babasýz olarak dünyaya geldiðini kabûl ederiz. ALLAHü teâlâ Hz. Âdem´i topraktan yarattýðý gibi Hz. Îsa´yý da babasýz yaratmýþtýr deriz.
Necâþî, elini yere uzatýp, yerden bir saman çöpü aldý ve dedi ki:
- Yemîn ederim ki Meryem oðlu Îsâ da sizin söylediðinizden fazla bir þey deðildir. Arada bu çöp kadar bile fark yoktur.
Siz ne derseniz deyin
Necâþî bunu söylediði zaman etrafýndaki hükûmet erkâný ve kumandanlarý, aralarýnda fýsýldaþmaya ve homurdanmaya baþladýlar. Necâþî, bunu görünce, onlara:
- Yemîn ederim ki, siz ne dersiniz deyin, ben bunlar hakkýnda iyi þeyler düþünüyorum, dedi.
Sonra Müslüman muhacirlere dönerek devam etti:
- Sizi ve yanýndan geldiðiniz zâtý tebrik ederim! Ben þuna inandým ki; O ALLAHýn Resûlüdür. Zâten biz, onu Ýncil´de görmüþtük. O Resûlü Meryem oðlu Îsâ da haber verdi. Vallahi eðer O, buralarda olsaydý gidip onun ayakkabýlarýný taþýr, ayaklarýný yýkardým! Gidiniz! Ülkemin el deðmemiþ kýsmýnda, her türlü tecâvüzden uzak, emniyet ve huzura kavuþmuþ olarak yaþayýnýz. Size kötülük edeni helâk ederim. Bana dað kadar altýn verseler de, sizlerden birini üzüntüye sokmam.
Necâþî, bundan sonra, Kureyþ elçilerinin getirdikleri hediyeler için:
- Benim bunlara ihtiyacým yoktur! Baþkalarýnýn gaspettiði bu mülkümü, ALLAH bana geri verirken, halký bana boyun eðdirirken, benden rüþvet almadý, diyerek hediyelerini kendilerine geri verdi.
Necâþî Ýslâmiyeti seçmiþ ve Eshâb-ý kirâmý ziyâdesiyle sevindirmiþti.
Bir gün, Necâî eski elbiselerini giyip sarayýndan çýktý. Baþýnda tac ve arkasýnda padiþahlýk elbisesi yoktu. Toprak üzerine oturdu. Papazlar bu hâle þaþýrdý. Sonra Hz. Ca´fer´i ve diðer Eshâb-ý kirâmý çaðýrdý. Onlar geldiler. Melik´i bu vâziyette görüp sustular. Necâþî, Hz. Ca´fer´e dedi ki:
- Ben etrafa haberciler gönderdim. Bana müjde haberi getirdiler. ALLAHü teâlâ, Resûlüne yardým etmiþ, Bedir savaþýnda düþmanlarýný helâk eylemiþ. Kâfirlerden Þeybe, Utbe bir Rebia, Ebû Cehil, Ümeyye bin Halef cümlesi helâk olmuþlar ve bir çoðu da esir olmuþlar.
Hz. Cafer sevincini açýklayýp þükrettikten sonra sordu:
- Ey Melik! Böyle eski elbiseler giymenize sebep nedir?
Hangisine sevineyim
Necâþi þöyle cevap verdi:
- Ýncilde gördüm ki, Hak teâlâ, kullarýna bir ni´meti baþkasýna haber veren kimsenin tevâzu yapmasý gerekir, buyuruyor. Þimdi Hak teâlâ, Sevgili Peygamberine zafer ihsân eylemiþ. Ben de bunu size haber vermek için böyle yaptým.
Hz. Ca´fer ve beraberindeki Müslümanlar, birkaç sene kaldýktan sonra Habeþistan´dan Medîne´ye geldiler. Böylece iki defa hicret ettiler. Dönüþleri hicretin yedinci yýlýnda, Hudeybiye´den sonra ve Peygamber efendimiz Hayber´de bulunduklarý sýrada olmuþtu. Peygamber efendimiz, Hz. Ca´fer ile karþýlaþýnca, onu alnýndan öpüp baðrýna bastý ve buyurdu ki:
- Ben Hayber´in fethine mi, yoksa Ca´fer´in geliþine mi sevineceðim bilemiyorum. Sizin hicretiniz iki defadýr. Siz, hem Habeþ ülkesine, hem de yurduma hicret ettiniz.
Hz. Ca´fer Habeþistan´dan döndükten iki yýl sonra Mûte seferi kararlaþtýrýldý. Ýslâm Ordusu kýsa zamanda hazýrlandý. Resûlullah efendimiz, mübârek sancaðý Hz. Zeyd bin Hârise´ye teslim etti ve buyurdu:
Zeyd bin Hârise´yi, cihâda çýkacak olan þu insanlarýn baþýna kumandan tâyin ettim. O þehîd olursa yerine Ca´fer bin Ebû Tâlib geçsin, O da þehîd olursa yerine Abdullah bin Revâha geçsin. O da þehîd olursa, Müslümanlar, aralarýnda uygun birini seçip onu kendilerine kumandan yapsýnlar!
Çok kalabalýk idiler
Peygamber efendimiz tarafýndan uðurlanýp yola çýkan mücâhidler yollarýna devam ettiler. Þam topraklarýndan Maan denilen yere varýnca biraz dinlendiler. Mücâhidler ilerlerken Meþârif diye anýlan köyde düþman askerlerinin yaklaþmakta olduðunu görünce, hemen Mûte´ye çekilip, savaþ düzenine girdiler.
Ýki taraf arasýnda çok þiddetli bir savaþ baþladý. Müslümanlarýn baþýnda bulunan Hz. Zeyd bin Hârise´nin elinde Peygamber efendimizin sancaðý bulunuyordu. Rum askerlerinin mýzrak darbeleriyle, mübârek vücudu parçalanýp, kanlar fýþkýrýncaya kadar, kahramanca saldýrýp dövüþmekten geri durmadý ve þehîd oldu.
Bundan sonra Hz. Ca´fer hemen sancaðý kaptý. Elinde sancak, atýný düþmana doðru sürdü. Düþman askerleri Hz. Ca´fer´in heybetinden korkup aralarýnda þöyle konuþtular:
- Bunun hakkýndan kim gelecek?
Sancaðý yere düþürmedi
Hz. Ca´fer, düþman askerlerinin arasýna iyice dalmýþtý. Nihâyet bir düþman askeri Hz. Ca´fer´in koluna bir kýlýç darbesi vurdu. Sað eli kesilen Ca´fer, sancaðý diðer eline aldý. Biraz sonra o eli de kesilince, sancaðý býrakmamak için, pazýlarýyla göðsüne kaldýrdý.
Nihayet mýzrak ve kýlýnç darbeleriyle þehîd oldu. Þehîd olduðunda, mübârek vücudunda yetmiþten fazla mýzrak, kýlýnç ve ok yarasý görülmüþtü ve hepsi de vücudunun ön kýsmýnda idi. Sonra sancaðý Abdullah bin Revâha almýþ o da þehîd olunca Hâlid bin Velid almýþtýr.
Rumlarla yapýlan bu savaþta kumandanlarýn þehîd olduklarýný, Cebrâil aleyhisselâm, Peygamber efendimize bildirmiþ. Hz. Peygamberimiz de mescidde Müslümanlara haber vermiþti. Peygamber efendimiz çok üzülmüþlerdi. Eshâb-ý kirâm dediler ki:
- Yâ Resûlullah! Sizi üzüntülü görmek bizi daha çok üzüyor.
Bunun üzerine üzüntülerinin, þehîdlerin Cennette, karþýlýklý tahtlar üzerinde oturduklarýnýn kendisine gösterilmesine kadar devam edeceðini beyân ettiler.
Ca´fer-i Tayyâr´ýn hanýmý Hz. Esmâ binti Umeys anlatýyor:
"O gün ekmek yapacaðým hamuru yoðurduktan sonra, çocuklarýmý yýkadým, temizledim, güzel kokular sürdüm. Resûlullah teþrif etti. Buyurdu ki:
- Ey Esmâ! Ca´fer´in çocuklarý nerede? Onlarý bana getir!
Çocuklarý getirdim. Onlarý sevdi, okþadý ve mübârek gözlerinden yaþ aktý. Bunun üzerine kendilerine sordum:
- Ey ALLAHýn Resûlü! Niçin aðlýyorsunuz? Yoksa Ca´fer ve arkadaþlarýndan size bir haber mi geldi?
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
- Evet, onlar bugün þehîd oldular.
Bunu duyunca aðlamaya baþladým. Peygamberimiz, aðzýmdan uygun olmayan bir söz çýkmamasýný tenbih edip, evlerine gittiler."
Bundan sonra Peygamber efendimiz, kerîmesi Hz. Fâtýma´nýn yanýna vardý. O da aðlýyordu.
Peygamberimiz Hz. Ca´fer´in âilesi için yemek yapýlmasýný emretti. Üç gün ev halkýna yemek yedirildi ve bu sünnet oldu.
Fakirlerin babasý
Peygamber efendimizin üzüntüsü devam ederken, Cebrâil aleyhisselâmýn gelerek, Hz. Ca´fer´in kesilen iki eli yerine ALLAHü teâlâ tarafýndan yâkuttan iki kanat ihsân olunduðunu, o kanatlarla Cennette uçmakta olduðunu haber vermesi üzerine Peygamber efendimiz, Hz. Ca´fer´in ailesine;
- Ey iki kanatlý mesûd kimsenin çocuklarý, diyerek bu durumu müjdelemiþti.
Bunun için, Hz. Ca´fer, Tayyâr=Uçan ismiyle tanýnmýþtýr.
Ynt: Cafer-i Tayyar By: Zehra.hunerli Date: 05 Ekim 2018, 16:33:16
Ne güzel bir mukafat ne güzel bir dua ...Rabbim onlardan razi olsun ins bizlere boyle güzel örnekler biraktilar..emeði gećenlerden Allah razi olsun ins..
Ynt: Cafer-i Tayyar By: Bilal2009 Date: 06 Ekim 2018, 00:29:55
Rabbim bizleri Peygamberimizin ve sahabe efendilerimizin yolundan ayýrmasýn Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Cafer-i Tayyar By: Sevgi. Date: 06 Ekim 2018, 00:37:49
Aleyküm Selâm. Rabbim bizlere sevgili sahabelerimizi kendine örnek alanlardan eylesin inþaAllah. Bilgiler için Allah Razý olsun
Ynt: Cafer-i Tayyar By: üsveihasene Date: 17 Ekim 2018, 21:40:32
Aleyküm Selâm.Ne güzel seni sevenleri sevenler senin yolunda gidenler Rabbim yolunda gidenlerden eyle bizleri...
radyobeyan