Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Hanif By: armi Date: 18 Þubat 2010, 20:12:57
HANÝF, HANÝFLER




Hz. Ýbrahim´in teblið ettiði tevhid akidesini koruyan ve Hz. Peygamber (s.a.s.)´in peygamber olarak gönderilmesinden önce Allah´ýn birliðine iman edenler. .

Sözlükte; hanif masdarýndan bir sýfattýr. Hanef, dalaletten doðruluða, çarpýklýktan düzgünlüðe meyletmek demektir. Nitekim doðruluktan eðriliðe, haktan haksýzlýða meyletmeye de "cim" ile cenef denir. Þu halde hanifin asýl mefhumu, eðriliði býrakýp, doðrusuna giden demektir. Bu mefhum ile örfte Ýbrahim (as)´ýn milletine isim olmuþtur ki; baþka dinlerden, batýl ilanlardan kaçýmp yalnýz bir olan Allah´a eðilen " Müvahhid" demektir (Okyanus, Mütercim Asým Efendi, Hanef ve Hanîf maddeleri; Hak Dini, Kur´ân Dili, Elmalýlý Hamdi Yazýr, VI, 3821).

Hanif´in çoðulu Hünefâdýr.

Bazý Müfessirler, haniflerin, hacýlar, sünnetli olanlar, ananýn, mahremlerin nikahýný haram tanýyanlar, namazda kýbleye yönelenler, Ýbrahim´in dinine uyanlar, anlamlarýna geldiðini yazmýþlardýr. Bunlardan baþka Ebu Kilâbe´ye göre: " Peygamberleri arasýnda hiç birini ayýrt etmeyiz" (el-Bakara, 2/285) âyetinin iþaretiyle peygamberlerin hepsine iman edenler anlamýna gelir. Dinin hepsini cami´ olanlar diye de tarif edilmiþtir ki, bu son iki tarif, birbirine yakýndýr. Ancak bu tariflerin çoðu mefhumu ile deðil, bazý özel durumlarda tarif edildiði için tam tarif deðildir. Bazý açýklamalar için nakledilir.

Din istilahýnda ise: Daha önce geçtiði gibi bütün bâtýl akidelerden Ýslâm´a meyletmektir. Bütün peygamberlere iman ve her dini içine almak da bununla olur. Bütün kitaplar ve Peygamberler dini yanlýþ akidelerden kurtararak "Allah katýnda gerçek din Ýslâm´dýr" (Alû Ýmrân, 3/19) âyetinde olduðu gibi hak tevhid ve ihlas ile yalnýz Allah´a ibadet etmek ve insanlýðý kurtuluþa erdirmek için gönderilmiþlerdir. Onun için ehl-ý Kitab da bununla emrolunmuþlardý.

Kurân-ý Kerim´de Hanif kelimesi on yerde, hanifler ise iki yerde zikredilmiþtir:

1- (Yahudi ve Hristiyanlar Müslümanlara) "Yahudî veya Hýristiyan olunki doðru yolu bulasýnýz" dediler De ki, (Habibim) Hayýr (biz) Muvahhid (Allah´ý bir tanýyarak ve müslim) olarak Ýbrahim´in dinindeyiz. O, Allah´a müþriklerden (eþ tutanlardan) deðildi" (el-Bakara, 2/135).

Kur´ân-ý Kerîm´de hanif kelimesinin müslim kelimesiyle beraber zikredildiði her yerde, hanif kelimesi hacý anlamýna gelmektedir. Ancak, yalnýz baþýna zikredildiði yerde ise Müslüman manâsýna gelmektedir" (H. Basri Çantay, Kur´ân-r Hakim ve Meâl-i Kerîm,, I, 40).

2- "Ýbrahim ne bir yahudî, ne bir hristiyandýr. Fakat o Allah´ý tanýyan (Hanif) dost doðru bir müslümandý. Müþriklerden de deðildi" (Alu Ýmran, 3/67).

Görüldüðü gibi bu ayette hanif kelimesi müslüman manasýna gelmektedir.

3- " De ki; Allah (sözün) doðru(sunu) söylemiþtir. Onun için Allah´ý birleyici (hanif) olarak Ýbrahim´in dinine uyun. O, müþriklerden deðildi" (Alu Ýmran, 3/95).

4- " Îyilik yaparak kendisini Allah´â teslim edip Hakka yönelen Muvahhid Ýbrahim´in dinine uyandan din bakýmýndan daha iyi kim olabilir? Allah Ýbrahimi dost edinmiþtir" (en-Nisa, 4/125).

5- "Þüphekiz ki ben, bir müvahhid (Allah´ý bir tanýyýcý) olarak yüzümü o gökleri ve yeri yaratmýþ olan Allah´a yönelttim. Ben müþriklerden deðildim" (el-En´âm, 6/79).

6- "(þöyle) de: Þüphesiz Habibim beni dost doðru bir yola, dimdik ayakta duran bir dine Ýbrahim´in hakka yönelmiþ (hanif) milletine iletmiþtir. O, Allah´a eþ koþanlardan deðildi" (el-En´âm, 6/161).

7- "Ve yüzünü Hanif (tevhîd) dinine döndür sakýn müþriklerden olma" (Yunus, 10/105).

8- "Hakikaten Ýbrahim (baþlýbaþýna) bir ümmetti; Allah´a itaatkârdý, (batýl dinlerden uzak ve) Hanif (müvahid) bir müslümandý. O (hiç bir zaman) müþriklerden olmadý (en-Nahl, 16/ 120).

9- "Sonra (Habibim) sana: Hanif bir müslüman olarak Ýbrahim´in dinine uy. O hiç bir zaman müþriklerden olmadý" (en-Nahl, 16/123).

10- "O halde (Ýbrahim) sen yüzün bir Hanif (müvahhid) olarak dine, Allah´ýn o fýtratýna çevir ki, O, insanlarý bunun üzerine yaratmýþtýr. Allah´ýn yaratýþýna (hiç bir þey) bedel olamaz. Bu dimdik ayakta duran bir dindir. Fakat insanlarýn çoðu bilemezler" (er-Rum, 30/30).

11-"Allah´ýn hanifleri (müvahhidleri), ona eþ tutmayanlar olarak (kaçýnýn çekinin) kim Allah´a eþ koþarsa o yüksekten düþüp de (parçalanmýþ ve) kendini kuþ kapmýþ, yahut rüzgar onu uzak bir yere atmýþ (nesne) gibidir" (el-Hacc, 22/31).

12-"Halbuki onlar Allah´a Onun dininde ihlas erbabý ve hanifler (müvahhidler) olarak, ibadet etmelerinden, namazý dosdoðru kýlmalarýndan, zekâtý vermelerinden baþkasýyla emr olunmamýþlardý. En doðru din de bu idi" (el-Beyyine, 98/5).

Hadislerde de hanif, hanifler ile fýtrat kelimesi arasýnda bir irtibat olduðunu görmekteyiz. Ebu Hüreyre´nin rivayet ettiði bir hadiste Peygamberimiz (s.a.s.) þöyle buyuruyor: "Her doðan çocuk muhakkak Ýslâm fýtratý üzerine doðar. Sonra anasý ile babasý ona Yahudî yahut hristiyan veya mecûsî yaparlar. Nasýl ki, her hayvanýn yavrusu tam a´zalý olarak doðar. Hiç o yavrunun burnunda, kulaðýnda eksik, kesik bir þey görülür mü?" Sonra Ebu Hüreyre (r.a.); "Habibim, Allah´ýn insanlarý Hakký idrak ve kabule müsait yarattýðý fýtrat-ý asliyeyi -ki, fýtratý Ýslâmiyyedir- rehber edinmekle Allah´ýn yarattýðý bu Ýslâm ve tevhid seciyesinin þirk ile deðiþtirmek uygun deðildir: Bu Ýslâm ve Tevhid dini, en doðru bir dindir" (er-Rum, 30/30) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okumuþtur (Buhârî, Cenâiz, 80).

Bu hadis-i Þerifin öðrettiði en büyük bir gerçek de insanlarda din duygusunun ve hakikat aþkýnýn fýtrî oluþu ve akýllara hayret veren þu hayatýn ve iç, dýþ bir takým özelliklerle mücehhez bulunan þu muazzam insanlýk binasýnýn, o din duygusu üzerine kuruluþudur. Bu gerçeði, gerek konumuz olan hadis-i þerifteki Peygamberimizin sözlerinden gerekse zikredilen (fýtratullah) âyet-i kerîmesinden öðrenmiþ bulunuyoruz.

Müfessirler, âyet-i kerimedeki "fýtrat"ý, Hak dini kabule kabiliyetli anlamýna hamlederler ki, âyetin gereði budur. Asýl yaradýlýþ demektir. Ýbn. Atiyye diyor ki; fýtrat lafzýnýn en iyi tefsiri, insanýn Allah´ýn yarattýklarýný farketmeye, dünyevî iþleri de birbirinden ayýrabilen uygun bir kabiliyettir. Bu kabiliyet açýldýkça, kul yaratýcýsýný bilir ve bulur, þerîattaki güzelliði idrak eder.

Fýtrî Din, Ýslâm Dinidir, Tevhîd Dinidir ve bir Allah´a Ýmân Dinidir. Hz. Âdem´den Hz. Muhammed´e gelinceye kadar bütün peygamberler Ýslâm Dini esaslarýný ve Tevhîd akidesini tebliðe memur edilmiþlerdir. Bu din müsait olduðu mükemmel gayeyi ancak son Peygamberde bulmuþtur. Dinleri, ihtiva ettikleri kaide ve hükmü ile, teblið ettikleri faziletli medeniyet ile hulasa insanlýðýn her türlü ýzdýrabýna ilaç olabilmeleri yönüyle tetkik eden her insaflý âlim ve mütefekkir, Hak Dinin Ýslâm Dini olduðuna hükmetmekte tereddüt etmez. Diðer dinler, tetkik yeri olabilecek bir tarihi açýklamayý haiz olmadýklarý halde Ýslâm Dini, tarihi en yakýn bir hayata sahip olmasý cihetiyle bütün hükümleri, güneþ gibi açýk olarak zamanýmýza aktarmýþtýr. Onun tarihi seyri, bir ilmî tekâmülü takip ettiði için asýl saffetiyle devam edip gidecektir.

Bir hadis-i Kudsîde Cenâb-ý Allah þöyle buyuruyor: "Ben kullarýmý hanifler olarak istikamet ve selâmet üzere yarattým" (Aynî, Umdetü´l-Kârî, VIII, 179).

Görüldüðü gibi Allah (c.c.) kullarým birer hanif olarak yaratmýþtýr. Hanif, Allah´ýn birliðine iman eden kiþiye denir, buna muvahhid de denir. Her doðan çocuðun Ýslâm fýtratý üzerine doðmasý demek, elest bezminde Cenâb-ý Hakka verdikleri söz üzere doðmalarý demektir ki, Allah Onlara "Ben sizin Rabbiniz deðil miyim?" (el-A´râf, 7/172) buyurdu. Onlar da; "Evet, sen bizim Rabbimizsin " dediler. Ýþte bu söz, Allah´ýn "Ýnsanlarý hanif olarak yarattým" buyurmasýnýn aslýný oluþturmaktadýr (Hâzýn Tefsiri, V, 45).





radyobeyan