Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Hakku'l irtifak By: armi Date: 18 Þubat 2010, 19:42:47
HAKKU´L-ÝRTÝFAK




Gayr-i menkullerdeki yararlanma hakký. Ýrtifak; bir þeyden yararlanmak demektir. Ýslâm hukuku terimi olarak irtifak hakký; bir gayr-i menkul lehine, baþkasýna ait gayri menkul üzerinde kurulmuþ bir yararlanma hakkýdýr.

Ýslâm hukukuna göre mülkiyet tam ve eksik olmak üzere ikiye ayrýlýr. Bir þeyin hem kendisi ve hem de yararlanma hakký üzerinde sabit olan mülk, tam mülktür. Böyle bir mülke sahip olan kimse, bu mülkle ilgili bütün meþrû haklardan yararlanabilir; satýþ, hibe, miras ve vasiyet gibi hükümler cereyan eder. Bu hak, mal var olduðu sürece var olur, kendiliðinden düþmez. Sahibi onu telef etse, tazmin etmesi gerekmez. Çünkü mülk sahibi olma ve tazmin bir kiþide toplanmaz. Ancak malý gereksiz olarak telef etmek haram olduðu için bu kimse dinî bakýmdan sorumlu tutulur. Ehliyetsizlik varsa, mahkemece kýsýtlanmasý da mümkündür.

Eksik mülk ise, bir þeyin yalnýz kendisi veya yalnýz menfaat hakký üzerinde mülkiyet hakkýna sahip olmaktadýr. Bir mal üzerindeki yararlanma (menfaat) mülkiyetine "intifa hakký" denir. Ýntifa hakký ya þahsa baðlý olur veya bir mala baðlý bulunur. Ýþte mala baðlý olan intifa hakký, "irtifak hakký" adýný alýr. Bu, yalnýz gayr-i menkullerde sözkonusu olur. Bu duruma göre eksik mülk üçe ayrýlýr:

a) Mal üzerinde yalnýz kuru mülkiyet hakký:
Burada malýn mülkiyeti birisine, yararlanma hakký baþkasýna ait olur. Bir kimsenin, ömür boyunca veya beþ yýl süreyle baþka birisinin kendi evinde oturmasýný veya arazisini ekip-biçmesini vasiyyet etmesi gibi. Burada, vasiyyet eden ölüp, lehine vasiyyet edilen vasiyyeti kabul edince, evin kuru mülkiyeti miras yoluyla vârislere geçerken, lehine vasiyyet yapýlan da ömür boyu veya belirlenen süre kadar intifa (evde oturma) hakkýna sahip olur.

b) Ýntifa hakký:
Bu hakkýn sebepleri beþ tanedir. Ýâre, icâre, vakýf, vasiyyet ve ibâha.

Ýâre; yararlanýlmasý bir bedel karþýlýðýnda olmaksýzýn, rucü´u kabil olmak üzere baþkasýna temlik olunan maldýr. Ýcâre; cins ve miktarý belli bir menfaati, muayyen bir bedel karþýlýðýnda satmak yani kira akdi yapmaktýr. Vakýf; bir malýn kendisini herhangi bir kimseye temlikten alýkoymak ve lehine vakýf yapýlana intifa hakký saðlamaktýr. Vakýf, vakfedilene yararlanmanýn temlikini ifade eder. Bir þeyden yararlanmayý vasiyyet, yalnýz intifa hakký verir. Ýbâha ise; bir þeyin tüketimi veya kullanýmý için izin vermektir. Gýda maddesi veya meyveleri yemeðe izin vermek gibi. Ýzin, umûma âit yollardan geçiþ; genel veya otomobile binmek gibi belirli þahsýn malýný kullanmaya yönelik özel olabilir.

c) Ýrtifak hakký:
Bu, bir gayr-i menkul üzerinde, baþkasýna âit diðer bir gayr-ý menkul lehine tesis edilen eksik aynî bir haktýr. Ýki gayr-i menkul mevcut olduðu sürece, mâliklerine bakýlmaksýzýn irtifak hakký devam eder. Su alma, geçit, kat çýkma, kanal veya kanalizasyon geçirme hakký gibi.

Hanefilere göre, irtifak haklarý bir mal sayýlmaz. Bunlar, sahibine sadece yararlanma hakký veren mâlî haklardan ibarettir. Bunun hukukî bir sonucu olarak irtifak haklarý, baðlý olduðu gayr-i menkulden ayrý olarak satýlamaz, hibe veya tasadduk edilemez. Çünkü mücerred haklar temlîke elveriþli deðildir. Ancak mâlî bir hak olduðu için ayýp muhayyerliði gibi, irtifak haklarý da mirasla intikal eder. Ayrýca gayr-i menkulden yararlanmayý (irtifak hakkýný) vasiyyet de geçerlidir. Diðer yandan, irtifak haklarý istisna edilerek gayr-i menkulün satýþý geçerlidir. Satým akdinde açýk bir ifade veya irtifak hakkýna delâlet eden durumlar olmadýkça, bir gayr-i menkulün satýmýna, þirb (su alma) hakký gibi irtifak hakký girmez. "Bu gayr-i menkulü bütün haklarýyla, az veya çok bütün kapsamýyla sattým" ifadesine, irtifak haklarý dahil olur. (el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyi´, VI, 189-190; Ýbnü´l-Hümâm, Tekmiletü Fethi´l-Kadîr, VIII, 144; ez-Zühaylî, el-Fýkhu´l-Ýslâmî ve Edilletühu, IV, 56 vd., V, 588-591; Ali Þafak, Ýslâm Arazi Hukuku, Ýstanbul 1977, s. 314, 315; Fahri Demir, Ýslâm Hukukunda Mülkiyet ve Servet Daðýlýmý, Ýstanbul 1981, s. 46-47, 99-120).

Ýrtifak haklarýnýn genel özelliklerini iki maddede toplayabiliriz:

1
) Ýrtifak hakkýnýn "zarar ve zarara karþýlýk zarar verme yoktur" prensibine göre, baþkasýna zarar verici nitelikte kullanýlmamasý gerekir. Geçit hakkýný kullanýrken, baþkasýnýn gayr-i menkulüne zarar vermeme gibi.

2) Ýrtifak haklarýnýn genel veya özel mülk gayr-i menkullerde sözkonusu olmasý gerekir. Dicle, Fýrat ve Nil Nehri gibi akarsular umûma âit yollar, bir þahsa âit olmayan kanal ve köprüler üzerindeki irtifak haklarý Hanefiler dýþýndaki fakihlere göre, hiçbir kimseden izin almaksýzýn kullanýlabilir. Þahýs veya þahýslara âit özel gayr-i menkullerde ise irtifak haklarý, ancak mâlikin izni ile sâbit olur.

Ýrtifak ve intifa hakký arasýndaki farklar: Her iki hak da þahsa deðil mala (ayna) baðlý haklardýr. Aralarýnda þu fark vardýr:

a)Ý
rtifak hakký yalnýz gayr-i menkule baðlý olarak söz konusu olur. Bir araziden diðerine geçit hakký, ikinci arazi için sâbit olan bir haktýr. Ýkinci araziye sahip olan herkes bu haktan yararlanabilir. Ýrtifa hakký ise, sadece yararlanan þahsa âit bir haktýr. Bu kimse ölünce, hakký da sona erer. Akit, icâre ve iâre gibi diriler arasýnda olsun, vasiyyet ve vakýf gibi ölü ve diri arasýnda vukûbulsun hüküm deðiþmez.

b) Ýrtifak hakký süreklidir, bir süre ile sona ermez; Mezheplerin ittifâkýna göre, mirasla geçer. Ýntifa hakký ise, süre ile sýnýrlý olur. Meselâ, lehine bir araziden yararlanma vasiyyet edilen kimse ölünce intifa hakký sona erer.

c) Ýrtifak hakký, sürekli olarak gayri menkul üzerinde sâbit olur. Bu yüzden, gayr-i menkulün kýymeti, kendisinde böyle bir hak bulunmayan gayr-i menkullere göre azalýr. Ýntifa hakký ise menkul veya gayr-i menkul üzerinde belli bir þahsa âit hak olarak bulunur. Âriyet verilen arazi veya kitap gibi.

Hanefilere göre en önemli irtifak haklarý altý tanedir. Su alma (þirb), geçiþ hakký (murûr), su yolu (mecrâ), kanalizasyon (mesîl), kat çýkma (taalli) ve bitiþik komþu olmaktan doðan haklar (civâr). Bunlardan baþka irtifak hakký tesisi câiz olmaz. Çünkü prensip olarak mülkiyet hakkýnýn mutlak olmasý ve sýnýrlandýrýlmamasý gerekir. Bu haklarýn varlýðý ise istisnâdýr.

1) Su alma hakký (hakku´þ-þirb): Ekin ve hayvan sulamak için su alma ve su nöbeti hakký demektir. Ýnsan ve hayvanlarýn su içmesi de buna dâhil olup, þefeh (hakku´þ-þefeh) adý verilir. Sular bu hak bakýmýndan dörde ayrýlýr.

a) Özel kaplara konulmuþ sular. Desti, bidon, su deposu ve benzeri özel kaplara doldurulan sular, sahibinin imi olmadýkça kimse yararlanamaz. Sahibi bunlar üzerinde satýþ, hibe vb. dilediði tasarrufu yapabilir. Hz. Peygamber, özel olarak taþýnan sudan baþka suyun satýlmasýný yasaklamýþtýr (Ýbn Sellâm, el-Emvâl, s. 302).

b) Kaynak, kuyu ve sarnýç sularý: Bu, bir kimsenin kendisi için çýkardýðý su olup, temelde mübâhtýr. Sahibinin bu suda özel bir hakký vardýr. Mübah bir araziden çýksýn veya mülk edinilmiþ araziden elde edilmiþ bulunsun müsavidir. Hadiste; "Însanlar üç þeyde ortaktýrlar su, ateþ, ot" buyurulmuþtur (Zeylaî, Nasbu´r-Râye, IV, 294). Bu hadis, içmek veya evde kullanmak üzere su alýmýna izin verir. Suyun sahibi engellerse, gerekirse silah kullanarak sudan yararlanma hakký vardýr. Hz. Ömer´in uygulamasý böyledir (Ebû Yûsuf, Kitâbu´l-Harâc, s. 97).

c) Þahsa âit özel kanal ve akarsular: Bir önceki sularda olduðu gibi, bunlarda da herkesin yahut kendisi ve hayvanlarý için (þefeh) su alma hakký vardýr. Ekim ve aðaç sulama için sahibinin izni gerekir.

d) Umûmî nehirlerin sularý: Bunlar bir kimseye âit olmayan umûmî yatakta akan sulardýr. Topluma aittir. Dicle, Fýrat gibi. Bunlarda hiçbir kimsenin mülk hakký yoktur. Her isteyen kendisi, hayvanlarý, ekin veya aðaçlarý için bu sulardan yararlanabilir. Ancak yararlanma baþkalarýna zarar verirse, her müslüman için bunu engelleme veya sýnýrlama hakký doðar.

2) Geçiþ hakký (hakku´l-mürûr): Bir kimsenin kendi mülküne ulaþabilmek için, baþkasýnýn mülkü üzerinden geçme hakký vardýr. Geçiþ hakkýnýn esasý þudur: Bir kimse ölü bir araziyi ihyâ etse, daha sonra bu arazinin dört yanýný baþkalarý ihyâ etse, ilk ihyâ edenin mülkü ortada kalacaðýndan, arazisine gidip-gelmek için baþkasýnýn mülkünden geçmek zorundadýr (Ýbn Âbidin, Reddü´l-Muhtâr, V, 303).

3) Su geçirme hakký (hakku´l-mecrâ). Tarým ürünlerini sulamak için baþkasýnýn arazisi üzerinden kanal açarak veya boru döþeyerek su geçirme hakký vardýr. Bu kanal bazan komþu arazi sahiplerince ortaklaþa veya devlet tarafýndan yaptýrýlabilir. Bir arazi sahibi, komþu arazi sahiplerinin su geçirmesini engelleyemez. Bu konu ile ilgili olarak Hz. Ömer´in uygulamasý delil gösterilir. Dahhâk b. Halîfe, el-Ureyz mevkiinden bir pýnar çýkarýr, bu suyu Muhammed b. Mesleme´nin arazisinden geçirmek ister. Muhammed b. Mesleme engel almak isteyince, Dahhâk; bunun kendisine pek zararý olmayacaðýný üstelik ayný kanaldan sulama için Onun yararlanabileceðini belirtmesine raðmen, diðeri razý olmaz. Halife Ömer taraflarý dinledikten sonra, Muhammed b. Mesleme´ye kendisi için de yararlý olacak bu su yoluna niçin izin vermediðini sorar. Muhammed, yeminle izin vermeyeceðini söyleyince, Hz. Ömer;

"Yemin ederim ki, karnýný üzerinden de olsa o suyu oradan geçiririm" der ve kanalýn açýlmasýný emreder (Mâlik b. Enes, Muvatta´, II, 218; Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, VII, 405; Ali Þafak, a.g.e, s. 315, 316).

4)
Kanalizasyon geçirme hakký (hakku´l mesîl): Ev, fabrika veya araziden ihtiyaç fazlasý sularý, kirli ve pis kulan veya sývý anýklarý açýk kanal veya altyapý tesisleriyle baþkasýnýn mülkünden geçirme hakký vardýr. Su geçirme hakký ile kanalizasyon geçirme hakký arasýnda þu fark vardýr. Birincisi ev veya arazi için içme, kullanma veya sulamaya elveriþli suyu geçirme, ikincisi ise, kullanýlmýþ su, sývý anýk ve benzerlerinin, baþkasýnýn mülkü üzerinden veya altyapý tesislerinden geçirerek dýþarý akýtma hakkýdýr. Altyapý tesislerinin masrafý, kendi mülkünde olsun, baþkasýnýn mülkünde olsun, bunlardan yararlanan kimse veya kimselere âittir. Bunlar umûma âit yerlerde olursa, tesis ve tamir masraflarý devlete aittir (ez-Zühaylî, a.g.e, V, 606, 607).

5)
Kat çýkma hakký (hakku´t-taallý): Bir kimse, mülkünün alt ve üstünden, baþkalarýna açýk zarar vermemek þartýyla dilediði þekilde yararlanabilir. Kendi dairesinin üstüne baþka daireler inþa ederek baþkasýna satabilir. Yeni mâlikler için, kat irtifaký hakký doðar. Bu, kat çýkma hakkýna sahip olana âit sürekli, sâbit bir haktýr. Binanýn veya alt katýn yýkýlmasýyla kat çýkma hakký sona ermez. Mirasla geçer.

Mâlikîlere göre, iki kat arasýndaki beton, alt kata âit olup, yýkýlýrsa bunu tamir etmek onun görevidir. Üst kat mâlikinin bunun üzerinde oturma hakký vardýr. Hanefilerde de durum böyledir. Þâfiîlere gör ise, iki kat arasýndaki beton, iki mülk arasýndaki duvar gibi ortaktýr. Çünkü bunlarda yararlanma ortaktýr. Üst kat sahibi, çatýdan örfe göre yararlanabilir.

Hanefîlere göre, kat çýkma hakký bir mal sayýlmadýðý için, baðýmsýz olarak satýlamaz. Bir kimsenin kendi mülkünde, irtifak hakký sahibinin rýzasý olmadýkça tasarrufta bulunmasý sakýncalýdýr. Çünkü o, baþkasýna âit muhterem bir hakkýn baðlý bulunduðu bir konuda tasarruf etmiþ olur. Buna göre, alt kat mâliki, kendi katýnda, üst kat mâlikinin rýzasý olmadýkça pencere açma, duvar kaldýrma gibi deðiþiklikler yapamaz. Üst kat mâliki de, alt katý zayýflatacak ilâveler yapamaz. Ebû Yûsuf ve Ýmam Muhammed´e göre ise, irtifak hakký sahibinin tasarruflarý prensip olarak mübahtýr. Çünkü o, kendi mülkünde tasarrufta bulunmuþ olur. Ancak bu tasarruflar baþkasýna zarar verecekse engel olunabilir. Hanefilerde fetvâya esas olan görüþ bu olup, istihsana dayanýr (el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyi, VI, 264 vd.; Ýbnü´l-Hümâm, Fethu´l-Kadîr, V, 502 vd.; Ýbn Âbidin, Reddü´l-Muhtâr, IV, 375-377; ez-Zühaylî, a.g.e, V, 608-610)

6)
Bitiþik yan komþu olmaktan doðan irtifak hakký (hakku´l-civâr): Bitiþik yan komþulardan her biri, diðerinin gayr-i menkulü üzerinde bazý irtifak haklarýna sahiptir. Komþusuna açýk bir zarar vermeksizin bunu kullanabilir. Hadiste; "Komþusunun Þerrinden emin olmadýðý kimse cennete giremez" buyrulur. (Müslim). Komþu kendi mülkünde, pencere açma, duvarlarý yýkma, kuyu kazma, ev veya ticarethane yapma gibi dilediði tasarruflarda bulunabilir. Ebû Yûsuf ve Ýmam Muhammed istihsan deliline dayanarak þu görüþü benimserler: Gayr-i menkul mâlikinin kullaným ve tasarrufu, yan komþularýna açýk zarar vermemekle sýnýrlanýr. Delil þu hadistir: "Zarar ve zarara karþýlýk zarar yoktur" (el-münavî, Feyzu´l-Kadir, VI, 431), es-Serâhsî, el-Mebsût, XV, 21; el-Kâsânî, a.g.e, VI, 264 vd.; Ýbnü´l-Hümâm, a.g.e, V, 506; Þafî, el-Ûmm, III, 222 vd.; Emîriyye).


radyobeyan