Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Hac By: armi Date: 17 Þubat 2010, 17:25:23
HAC




Ýslâm´ýn temel ibadetlerinden biri. Arafat´ta belirli vakitte bir süre durmaktan, daha sonra Kâbe-i Muazzama´yý usûlüne göre ziyaret etmekten ibaret olan ve Ýslâm´ýn þartlarýndan birisini teþkil eden ibadet.

Hac, HCC kökünden bir mastar olup; müslümanlara göre, bir farzýn edasý, hristiyanlara göre ise ibadet ve teberrük amacýyla mukaddes topraklarý ziyaret etmek, demektir. Kur´an-ý Kerîm´in 22. suresinin adý da "Hac Suresi"dir.

Hac ibadeti maksadýyla ziyaret edilecek olan yerler; Kâbe, Arafat ve çevresidir. Zamaný ise hac aylarý diye isimlendirilen; Þevval, Zilkâde ve Zilhicce aylarýdýr. Hac´da her fiil için özel zamanlar vardýr. Ziyaret tavafýnýn, kurban bayramý sabahýndan, ömrün sonuna; Arafat´ta vakfenin ise, arefe günü zevalden, kurban bayramý sabahý þafak sökünceye kadar yapýlabilmesi gibi. Diðer yandan bu büyük ziyarete hac niyetiyle ve ihramlý olarak yönelmek de gereklidir.

Ebû Hureyre´den (ö. 58/677) þöyle dediði nakledilmiþtir: "ALLAH elçisine hangi amelin daha faziletli olduðu sorulunca þöyle buyurdu: Allaha ve Resullüne iman´. Sonra hangisi? denildi. ALLAH yolunda cihad´, buyurdu. Sonra hangisi sorusuna ise; "mebrûr hac", cevabýný verdi" (Buhârî, Cihad l; Hac, 4, 34, 102; Umre, 1; Müslim, Ýman,135,140; Tirmizî, Mevâkît, 13, Hac, 6,14, 88; Dârimî, menâsik, 8, Salât, 24, 135).

"Umre, ikinci bir umreye kadar olan günâhlara keffârettir. Mebrûr haccýn karþýlýðý ise ancak cennettir" (Nesaî, Hac, 3, Zekat, 49, Ýmân, 1; Dârimî, Menâsik, 7, Salât, 135; Tirmizî, Hac, 6; Ahmed b. Hanbel, I, 387, III,114, 412, IV, 342). Mebrûr hac; kendisine hiçbir günâh karýþmayan, eksiksiz olarak ifa edilen makbul hac, anlamýna gelir.

eþ-Þevkânî (ö. 1255/1839) amellerin fazileti ile ilgili birbirinden farklý olan hadisleri, Hz. Peygamber´e soru soran muhatabýn durumuna göre verilmiþ cevaplar olarak deðerlendirir (eþ-Þevkânî, Neylü´l-Evtâr, el-Matbaatü´l-Osmâniyye, Mýsýr (F.Y), IV, 282 vd.). Ýmam Mâlik (ö.179/795)´e göre, farz hatta nafile hac düþman korkusu olmadýkça cihaddan daha üstündür. Ancak düþman korkusu olursa, cihad, nafile hactan önde gelir (ez-Zühaylî, el-Fýkhu´l-Ýslâmî ve Edilletüh, Dimaþk 1985, III, 11).

Hac ve umre ile, her yýl Kabe´nin ihyâsý gerçekleþir. Umre´yi bir yýlýn veya ömrün herhangi bir gününde ifa imkâný vardýr. Umre, belirli günlerde yapýlabilen hac ibadetinden daha kolaydýr. Hac küçük günâhlara keffâret olur ve ruhu ma´siyet kirlerinden temizler. Hatta bazý Hanefi bilginlerine göre, büyük günâhlarý da örter. Mebrûr hac yapanýn cennete gireceðini bildiren hadisle, yine Hz. Peygamber´in þu hadisleri bu konuda önemli delil teþkil eder. " Kim hac yapar, bu esnada cinsî temastan korunur, çirkin söz ve davranýþlardan uzak durursa, annesinden doðduðu gündeki gibi günâhlarýndan kurtulur" (Buhârî, Muhsar, 9,10; Nesaî, Hac, 4; Ýbn Mâce, Menâsik, 3; Dârimî, Menâsik, 7; Ahmed b. Hanbel, II, 229, 410, 484, 494). "Hac ve Umre yapanlar ALLAH´ýn misafirleridir. O´ndan birþey isterlerse, onlara cevap verir. Af isterlerse, onlarý affeder. " (Ýbn Mâce, Menâsik, 5). "ALLAH´ým, hac yapaný ve hacýnýn kendisine dua ettiði kimseleri maðfiret et" (Ýbn Huzeyme, Sahîh; el-Hâkim).

Kâdî Iyâz (ö. 544/1149) þöyle demiþtir: Ehli sünnet, haccýn büyük günâhlara, ancak tövbe edilirse keffâret olacaðý konusunda görüþ birliði içindedir. Namaz ve zekât gibi ALLAH´a ait veya para borcu gibi kula ait bir borcun düþtüðünü söyleyen bilgin yoktur. Kul haklarý zimmette devam eder. Allahu Teâlâ kýyamet günü hak sahiplerini, haklarýný almak üzere toplar. Ancak yüce yaratýcýnýn bu alacaklýlara vereceði birtakým nimetlerle onlarý razý etmesi ve bir ikram olmak üzere borçlulara müsamaha göstermesi de mümkündür (ez-Zühaylî, a.g.e., III, 12).

Hac ibadeti, dünyanýn çeþitli yörelerinden, renk, dil ve ülke ayýrýmý gözetilmeksizin, milyonlarca müslümaný bir araya getirir. Tanýþýp, görüþmelerine, ekonomik bakýmdan bütünleþmelerine, düþmanlarý karþýsýnda tek saf hâlinde yardýmlaþmalarýna zemin hazýrlar. Böylece, þu ayetlerdeki mana tecelli eder. "Ýnsanlarý hacca davet et ki, gerek yaya olarak ve gerekse uzak yollardan gelen çeþitli vasýtalarla sana varsýnlar. Böylece onlar dünyevî ve uhrevî menfaatlerini görsünler ve belli günlerde, ALLAH´ýn kendilerine rýzýk olarak verdiði hayvanlarý kurban ederken, ALLAH´ýn adýný ansýnlar. Siz de onlardan yeyin, yoksula ve fakire yedirin " (el Hac, 22/27, 28).

Hac, dünyanýn çeþitli bölgelerinde yaþayan müminler arasýndaki kardeþlik baðlarýný güçlendirir. Ýnsanlar, gerçekten eþit olduklarýný birlikte yaþayarak gösterirler. Arap olanla olmayanýn, beyazla siyahýn takva dýþýnda bir üstünlüðünün bulunmadýðý inancý vicdanlara yerleþir.

Haccýn Hükmü ve Delilleri:

Ýslâm âlimleri haccýn ömürde bir defa farz olduðu konusunda görüþ birliði içindedir. Delilleri; Kitap ve Sünnettir. Kur´an´da þöyle buyurulur:

"Oraya gitmeye gücü yeten herkese, ALLAH için Kâbe´yi ziyaret edip haccetmek farzdýr" (Âl-i Ýmrân, 3/97).

"Haccý ve umreyi ALLAH için tamamlayýn" (el-Bakara, 2/196) "Ýnsanlarýhacca davet et ki, gerek yaya olarak ve gerekse uzak yollardan gelen çeþitli vasýtalarla sana varsýnlar" (el-Hac, 22/27)

Hadislerde þöyle buyurulur: "Þüphesiz ALLAH size haccý farz kýldý, haccý ifa ediniz" (Müslim, Hac, 412; Nesaî, Menâsik, 1; Ahmed b. Hanbel, II, 508). " Îslâm beþ þey üzerine bina edilmiþtir: ALLAH´tan baþka ilâh olmadýðýna ve Muhammed (s.a.s)´in, ALLAH´ýn elçisi olduðuna þehadet etmek, namaz kýlmak, zekât´ vermek, Beytüllah´ý haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak"(Buhârî, Ýman, l, 2; Müslim, Ýman,19-22; Tirmizî, Ýman, 3; Nesâî, Ýman, 13).

Hz. Peygamber haccýn farz kýlýndýðýný ashab-ý kirâma duyurunca, içlerinden birisi; "Her yýl mý?" demiþ, Resulullah (s.a.s.) susmuþtur. Bu soru üç defa tekrar edilince; " Eðer evet deseydim, hac üzerinize her yýl farz olurdu, buna da güç yetiremezdiniz" buyurmuþtur (Müslim, Hac, 412; Nesaî, Menâsik,1, Ahmed b. Hanbel, II, 508). Ýbn Abbas (r.a)´dan yapýlan rivayette, soru soranýn el-Akra´ b. Hâbis olduðu belirtilir ve þu ilave yeralýr: "Kim birden fazla hac yaparsa bu nafile hac olur" (Ýbn Hanbel, II, 508; Nesâî, Menâsik,1; eþ-Þevkânî, a.g.e., IV, 279). Bu hadis, haccýn farz olarak tekrarýnýn gerekmediðini gösterir. Ýslâm hukukçularý, haccýn bir defadan fazla farz olmadýðý ve fazla haccýn nafile sayýlacaðý konusunda görüþ birliði içindedir (Ýbnü´l-Humam, Fethu´l Kadîr, Kahire 1316, II, 122; eþ-Þevkânî, a.g.e., IV, 280). Hadiste þöyle buyurulur: " Hac ve umreyi peþi peþine yapýnýz. Bu ikisi, körüðün; demir, altýn ve gümüþün pasýný yok ettigi gibi, fakirliði ve günâhlarý yok eder. Mebrûr haccýn sevabý ancak cennettir" (Tirmizî, Hac, 2; Nesâî, Hac, 6; Ýbn Mâce, Menâsik, 3). Bazý durumlarda birden fazla hac yapmak gerekebilir. Adak harcý ve bozulan bir nafile haccý kaza etmek gibi. Bazen hac haram olur. Haram para ile haccetmek gibi. Bazen de mekruh olur. Hizmete muhtaç olan ana-babanýn iznini almadan haccetmek gibi. Ebeveyn bulunmayýnca dede ve ninelerden, borcunu ödeyecek baþka malý bulunmayan borçlu ve kefilin alacaklýlardan izin almaksýzýn, hac yapmasý da mekruhtur. Hanefilere göre bu kerâhet, tahrîmendir.

Hanefî, Þâfiî ve Mâlikîlere göre, haram para ile yapýlan hac, gasbedilen arazide kýlýnan namazda olduðu gibi farz veya ikinci defa hac yapýlýyorsa nafile olarak sahih olur. Bu kimsenin üzerinden farz veya nâfile düþer. Hanbeliler ise, haram malla yapýlacak hacca icazet vermezler. Çünkü bu mezhep, gasbedilen arazide kýlýnacak namazý da sahih kabul etmez (el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyi´, II, 223; ez-Zühaylî, a.g.e., III, 223).

Haccýn Fevri veya Ömrî Oluþu:


Ebû Hanife, Ebû Yûsuf, iki görüþten tercih edilende Mâlikîler ve Hanbelîlere göre, hac fevrîdir. Yani yükümlünün, gerekli þartlarý taþýdýðý ilk yýlda haccetmesi gereklidir. Haccý, yýllar boyunca geciktirirse fâsýk olur ve þahitliði reddedilir. Çünkü haccý geri býrakmak küçük ma´siyettir. Bunda ýsrar etmek kiþiyi fýska götürür. Böyle bir kimse hac yapmadan malý telef olsa, borç para alýp haccetmesi hâlinde, ilâhî maðfirete nail olacagý umulur. Haccýn geciktirilmeden ifasýna, hacla ilgili âyetler delâlet ettiði gibi, þu hadisler de bunu destekler: "Hac yapmakta acele ediniz. Çünkü sizden biriniz ölümün kendisine ne zaman geleceðini bilmez" (Ebû Davûd, Menasik, 5; Ýbn Mâce, Menâsik, 1; Ýbn Hanbel, I, 214, 225). " Bir kimseyi hastalýk, açýk bir ihtiyaç, bir sýkýntý veya zalim bir sultan alýkoymaksýzýn hac yapmazsa; ister yahudi, isterse hrýstiyan olarak ölsün"(eþ-Þevkânî, a.g.e., IV, 284).

Þâfîlere ve imam Muhammed´e göre, hac ömrî (terâh)dir; Yani, hac için gerekli þartlarý taþýyan yükümlü, bunu ilk yýlda yapmak zorunda deðildir. Ancak bu kimsenin hac veya umreyi, geciktirmeksizin yapmasý sünnettir. Çünkü tâat sayýlan amelleri çabuk yapmak, hayýrlý iþlerde acele etmek Ýslâm´ýn tavsiye ettiði hususlardandýr. Ayette; "Ey müminler, hayýr iþlerine koþunuz, birbirinizle yarýþ ediniz" (el-Bakara, 2/148) buyurulur. Hac kendisine farz olan kimse, mesken yapma, çocuðunu evlendirme gibi sebeplerle, hatta sebepsiz olarak haccý baþka bir yýla geciktirebilir. Çünkü hac farîzasý hicretin altýncý yýlýnda geldiði halde, Hz. Peygamber bunu, bir özür olmaksýzýn onuncu yýla tehir etmiþtir. Eðer geciktirmek caiz olmasaydý, bunu onun da yapmamasý gerekirdi. Bu görüþ, müslümanlara kolaylýk saðlayacaðý için daha uygundur. Çünkü çoðunluk Ýslâm hukukçularýnýn dayandýðý hadisler zayýf olduðu gibi, haccýn, hicretin altýncý yýlýnda Âl-i Ýmrân Suresinin nüzulü sýrasýnda farz kýlýndýðýnda þüphe yoktur (eþ-Þîrâzî, el-Mühezzeb, I,199; ez-Zühaylî, a.g.e. III, 17, 18).

Haccýn Þartlarý:


Haccýn Þartlarý erkekleri ve kadýnlarý içine alan genel veya yalnýz kadýnlarla ilgili özel þartlar olmak üzere ikiye ayrýlýr. Bunlar tam olarak bulununca hac ve edasý farz olur. Aksi halde farz olmaz.

Genel Þartlar. Bunlar; farz oluþunun, sýhhatinin veya edasýnýn þartlarý kabilinden olur. Müslüman, akýllý, ergin, hür ve haccetmeye gücünün yeter olmasý gibi.

1. Müslüman Olmak! Kâfire hac farz olmaz. Ýbadeti eda ehliyeti bulunmadýðý için, onun yapacaðý hac geçerli deðildir. Münkir hac yapsa, sonra Ýslâm´a girse, ona Ýslâm´ýn haccý farz olur. Hanefilere göre, kâfir, þeriatýn furûu ile muhatap olmadýðý için haccý terkten dolayý hesaba çekilmez. Çoðunluk hukukçulara göre ise o, furû (Ýslâmî emir ve yasaklar)a muhataptýr ve ahirette bunlardan hesaba çekilir.

2.
Ergin ve akýllý olmak: Çocuk ve akýl hastalarý hacla yükümlü deðildir. Çünkü bunlar þer´î hükümlerle yükümlü tutulmamýþlardýr. Akýl hastasýnýn yapacaðý hac veya umre, ibadet ehliyeti bulunmadýðý için sahih olmaz. Bu ikisi hac yapsa, sonra çocuk büluð çaðýna ulaþsa, akýl hastasý iyileþse, bunlara hac farz olur. Çocuðun bülûðdan önce yaptýðý hac nafile sayýlýr. Hadiste þöyle buyurulur: "Üç kiþiden kalem kaldýrýlmýþtýr: Uyanýncaya kadar uyuyandan, gençlik çaðýna girinceye kadar çocuktan, þifa buluncaya kadar akýl hastasýndan" (Ebû Davûd, Hudud,17; Ýbn Mâce, Talâk, 15). Akýl hastalýðý, bayýlma, sarhoþluk ve uyku ihramý ortadan kaldýrmaz (el-Kâsânî, a.g.e., II, 120-122, 160; Ýbnü´l-Hümâm, Fethu´l-Kadîr, II,120 vd.; el Meydânî, el Lübâb, I,177; Ýbn Rüþd, Bidâyetü´l-Müctehid, I, 308 vd.; Ýbn Kudâme, el-Muðnî, III, 218-222, 241, 248-250).

3. Hür olmak: Köle, esir ve mahkûma hac farz deðildir. Çünkü hac, süresi uzun, belli bir yolculuðu gerekli kýlan ve yolculuða güç yetirilmesi þart kýlýnan bir ibadettir: Hürriyetten yoksun olan kimsenin bunu ifa etmesi mümkün olmaz.

4.
Vakit: Arafat´ta vakfe ve ziyaret tavafý için belirli vakitlere yetiþmedikçe hac farz olmaz. Þu ayetler haccýn vakitli bir ibadet olduðunu gösterir: " Sana yeni doðan aylan (hilaller) sorarlar. De ki: "O, insanlarýn faydasý için vakit ölçüleridir" (el-Bakara, 2/189). " Hac aylarý bilinen aylardýr" (el-Bakara, 2/197). Hanefi ve Hanbelîlere göre, hac aylarý; Þevvâl, Zilkâde ve Zilhicce´nin ilk on günüdür. Buna Abadile adýyla anýlan (Ýbn Mes´ud Ýbn Abbâs, Ýbn Ömer ve Ýbnü Zübeyr)´den nakledilendir. "En büyük hac (hacc-ý ekber) günü, kurban bayramý günleridir" hadîsi delil olarak gösterilir (Buhârî, Hac, 33, 34, Umre, 9; Müslim, Hac, 123; Nesâî, Menâsik, 77; Dârimî, Menâsik, 38; Muvatta ; Hac, 63).

Bu sürenin dýþýndaki vakitler, farz hac için ihrama girmeyi ve haccýn rükünlerini ifaya elveriþli deðildir. Ancak hac niyetiyle ihrama, bu aylardan önce girilse, ihram geçerli ve yapýlacak hac sahih olur. Delili: "Hac ve umreyi ALLAH için tamamlayýnýz" ayetidir (el-Bakara, 2/196). Bu durumda hac aylarý girmedikçe hac fiillerinden birþey yapmak caiz olmaz. Hanefilere göre ihram bir þart olup, bunun öne alýnmasý, abdestin namaz vaktinden öne alýnmasý gibidir. Çünkü ihram, hac yapacak kiþinin kendisine bazý þeyleri yasaklamasý ve bazý þeyleri de gerekli kýlmasýdýr. Yine bu, ihramý, Mîkat´tan önce baþlatmak gibi olur. Bununla birlikte hac aylarýndan önce ihrama girmek mekruhtur. Ýbn Abbâs´ýn (ö. 68/687) naklettiði; "Hac için, ancak hac aylarýnda ihrama girilmesi sünnetlerdendir" hadisi delildir (Buhâri)

Mâlikîlere göre, hac aylarý tam üç aydýr. Ýhramýn vakti, Þevvâl´in baþýndan, yani Ramazarý bayramýnýn ilk gecesinden itibaren baþlar, Kurban bayramý sabahý þafak sökünceye kadar devam eder. Bir kimse bayram sabahý þafak sökmezden önce, bir an, ihramlý olarak Arafat´ta dursa hacca yetiþmiþ olur. Geride ziyaret tavafý ve sa´y gibi ibadetler kalýr (Ýbnü´l-Hümâm, a.g.e., II, 220 vd.; Ýbn Kudâme, el Muðnî, III, 271; eþ-Þirâzî, el Mühezzeb, I, 200; ez-Zühaylî, a.g.e., III, 63-65).

5. Haccý ifaya gücünün yetmesi (istitâa). Bu; beden, mal veya yol emniyeti ile ilgili olabilir. Ayette, "Oraya gitmeye gücü yeten herkese, ALLAH için Kâbe yi ziyaret edip haccetmek farzdýr" (Âl-i Ýmrân, 3/97) buyurulur. Ayetteki "hacca yol bulabilen, hacca gitmeye gücü yeten" ifadesi Hanefîlere göre "bedenî, mâlî ve emniyet" unsurlarýný kapsamýna alýr. Bunlar haccýn edasýnýn þartlarýný oluþturur.

a. Beden saðlýðý ve saðlamlýðý. Buna göre; yatalak, hasta, kör, felçli, iki ayaðý kesik, binit üzerinde kendi baþýna duramayan yaþlý kimse, tutuklu bulunan ile zalim yöneticilerin hac için vize vermediði kimseler üzerine hac farz olmaz. Çünkü Allahu Teâlâ, haccýn farz olmasý için "gücün yetmesi"ni þart koþmuþtur. Ýbn Abbâs "istitâa"yý yol azýðý (zâd) ve binit (râhile) olarak tefsir etmiþtir. Ayette, "ALLAH hiçbir kimseye gücünün yeteceðinden fazlasýný yüklemez" (el-Bakara, 2/286) buyurulur.

b. Gerekli maddî güce sahip olmak. Bu yolda tüketeceði yiyecek ve oraya varabilmek için bineceði vasýtadan ibarettir. Buna göre, bir kimseye haccýn farz olabilmesi için, hac süresince hem kendisinin, hem de bakmakla yükümlü olduðu kimselerin nafakalarýný ve nakil vasýtasýný temin gücüne sahip olmalýdýr. Mekkeliler ve Mekke çevresinde oturanlar için nakil aracýna sahip olmak þart deðildir; yaya yürüyecek durumda bulunmalarý yeterlidir.

c. Yol emniyeti. Haccýn farz olmasý için yol güvenliðinin bulunmasý þarttýr. Bu, Ebû Hanife´ye göre, vücûbunun, bazýlarýna göre ise edasýnýn þartlarýndandýr.

Kadýn için yol emniyeti; beraberinde neseb veya sihrî (evlilikle doðan hýsýmlýk) hýsýmlardan fâsýk olmayan akýllý, ergin veya murâhýk (12 yaþla buluð arasý erkek çocuðu) mahrem birisinin veya kocasýnýn bulunmasýyla gerçekleþir. Kadýnýn yanýnda kocasý veya mahrem bir hýsýmý olmaksýzýn, Mekke´ye üç gün üç gece (sefer mesafesi) ve daha uzak yerden gelerek hac yapmasý tahrîmen mekruhtur. O, mahremsiz hac yaparsa kerâhetle birlikte caiz olur. Mahremin bulunmasý vücûb þartýdýr. Eda þartý diyenler de vardýr. Günümüzde yaygýn fesat sebebiyle, kadýn süt erkek kardeþiyle yolculuk yapamaz. Çünkü genç sýhrî hýsýmlarda olduðu gibi, süt hýsmýyla baþbaþa kalmak (halvet) mekruhtur. Þâfiîler buna "kadýnýn, kafilede güvenilir diðer kadýnlarla birlikte hac yapabileceði" esasýný ilave ederler (el-Kâsânî, a.g.e., II, 121-125; el-Meydânî, el-Lübâb, I,177; Ýbn Âbidin, Reddü´l-Muhtâr, II,194-199; eþ-Þîrâzî, a.g.e., 196-198; ez-Zühaylî, a.g.e., III, 25-32).

Haccýn Yalnýz Kadýnlarla Ýlgili Özel Þartlarý:

Kadýnlarla ilgili iki þart vardýr.

1. Hacda yol arkadaþýnýn bulunmasý:

Hac yapacak kadýnýn yanýnda kocasý veya mahrem bir hýsýmýnýn bulunmasý gereklidir. Aksi halde kendisine hac farý olmaz. "Kadýn, yanýnda mahrem hýsýmý bulunmadýkça üç günden fazla yolculuk yapamaz" (eþ-Þevkânî, a.g.e, IV, 290). "Bir kadýn, yanýnda kocasý bulunmadýkça hac yapmasýn" (eþ-Þevkânî, a.g.e, IV, 491) hadis-i þerifleri buna delildir. Þâfiîler ise, kadýna, güvenilir kadýnlarla birlikte olunca, haccý gerekli görürler. Yol arkadaþý olarak tek kadýn yeterli deðildir. Mâlikilere göre ise, kadýn, yalnýz kendilerine emanet edilmiþ kadýn arkadaþlarý veya yalnýz erkekler yahut da erkek-kadýn karýþýk bir toplulukla birlikte hac yapabilir. Bu iki mezhebin dayandýðý delil; "Oraya gitmeye gücü yeten herkese, ALLAH için Kâbe yi ziyaret edip haccetmek farzdýr" (Âl-i Ýmrân, 3/97) ayetinin genel anlamýdýr. Bu yüzden, kadýn kendisi aleyhine kötülükten güvende olunca, ona hac gerekli olur.

Mahrem hýsým ifadesi, nesep, süt veya sýhrî hýsýmlýk yüzünden kendisiyle evlenmek ebediyyen haram olan kimseleri içine alýr. Oðul, torun, baba, dede, süt oðul, süt kardeþ, damat, kayýnpeder gibi. Kýzkardeþin, hala veya teyzenin kocasý olmak geçici evlenme engeli doðurduðundan, eniþtelerle hac yolculuðu caiz olmaz.

Þâfiî ve Mâlikîlerle diðer fakihler arasýndaki bu görüþ ayrýlýðý, bir farzý ifa için yapýlacak yolculuða mahsustur. Hac yolculuðu böyledir. Ýhtiyârî yolculuklar icmâ´ ile buna kýyas edilmez. Resulullah (s.a.s) þöyle buyurmuþtur: "Bir erkek, bir kadýnla yanlarýnda mahrem bir hýsýmý bulunmadýkça yalnýz kalmasýn. Kadýn, yanýnda mahrem hýsýmý bulunmadýkça yolculuk yapamaz." Bir adam kalktý.

"Ey ALLAH´ýn elçisi, karým hac yolculuðuna çýktý. Ben ise falanca gazveye yazýldým. Hz. Peygamber þöyle buyurdu: "Git ve karýnla birlikte haccet" (Buhârî, Nikâh, III, Cihâd,140,181; Müslim, Hac, 424).

2. Ýddetli Olmamasý

Hac yapacak kadýnýn boþanma veya vefattan dolayý iddetli olmamasý gereklidir. Çünkü yüce ALLAH þu ayetle iddetli kadýnlarýn evden çýkýþýný yasaklamýþtýr: "Boþadýðýnýz kadýnlarý evlerinden çýkarmayýn. Kendileri de çýkmasýnlar" (et-Talâk, 65/1). Haccýn baþka bir vakitte edasý mümkündür. Ýddet ise ancak özel bir vakitte sözkonusu olur (ez-Zühaylî, a.g.e, III, 36,37).

Ýslâm´da haccýn bazý engelleri vardýr, bu engeller Ýslâm âlimleri tarafýndan þöyle tesbit edilmiþtir.

1. Ebeveyn:
Ana veya baba Mekkeli olmayan çocuðunu nafile hac veya umre için ihrama girmekten alýkoyabilir. Ancak bu ikisi farz hacca engel olamaz. Çünkü ebeveyne hizmet, bir cihaddýr. Farz hacda ana babadan izin almak sünnettir.

2. Evlilik: Ýslâm hukukçularýnýn çoðunluðuna göre, koca, karýsýnýn farz haccýna engel olamaz. Çünkü bu, ilk yükümlülük yýlýnda (fevrî´) farz olmuþtur. Þâfiîlere göre ise, koca, karýsýný farz veya sünnet hacdan alýkoyabilir. Çünkü kocanýn hakký önceliklidir. Hac ibadeti ise ömür boyu ifa edilebilir.

3. Kölelik: Efendinin kölesini farz ve sünnet hacdan alýkoyma hakký vardýr. Ancak köle onun izniyle ihrama girmiþse, artýk hac veya umreyi tamamlamasýna engel olamaz.

4. Hapis: Haksýz olarak veya maddî sýkýntý içinde olduðu halde bir borçtan dolayý hapiste bulunmak hac engelidir.

5. Borçluluk: Vâdesi gelen borcunu ödemek için baþka bir malý olmayan borçlunun hac yapmasýna, alacaklý engel olabilir. Vâdesi gelmeyen borçlar hac engeli teþkil etmez.

6. Hacr altýnda bulunmak: Sefîh olan kimse veli veya vasînin izni olmadýkça hac yapamaz.

7. Ýhsâr: Hac veya umre için ihrama girmiþ olan kimsenin, düþmanýn engel olmasý veya hastalýk gibi bir sebeple hac veya umreyi tamamlayamadan ihramdan çýkmak zorunda kalmasýdýr. Böyle bir engelle karþýlaþan kimseye de "muhsar" denir. Ölüm veya malýný ´verme dýþýnda engeli aþmaya gücü yetmeyen, hacý, engelin kalkmasý umulan bir süre bekledikten sonra ihramdan çýkabilir. Ancak bu durumda kurban kesmesi gerekir.

8. Hastalýk
: Bir kimse ihrama girdikten sonra hastalansa, Ebû Hanife´ye göre, muhsar sayýlýr ve ihramdan çýkabilir. Þâfiî, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel´e göre ise; ihramda iken hastalanan kimse, uzun sürse bile, iyileþinceye kadar ihramlý olarak kalýr (el-Kâsânî, a.g.e, II, 130, Ýbn Kudâme, el-Muðnî, III, 240; Ýbn Âbidîn, a.g.e, II, 200):

Haccýn Sýhhatinin Þartlarý

Yapýlacak haccýn geçerli olmasý için dört þartýn bulunmasý gereklidir:


1
. Ýslâm: Haccýn, hem farz olma ve hem de sýhhat þartýdýr.

2. Özel yerler: Arafat ve Kâbe.

3. Özel vakit: Arafatta vakfe, arafe günü zevalden itibaren, Kurban bayramý sabahý þafak sökünceye; ziyaret tavafý ise, bayram sabahýndan, ömür sonuna kadar yapýlabilir. Ancak ziyaret tavafýný bayramýn ilk üç gününde yapmak vacib olduðu için, ziyaret tavafýný bundan sonraya býrakana, vacibi terkettiði için, kurban kesmek gerekli olur.

4. Ýhram: Hac veya umre niyetiyle, diðer zamanlarda helâl olan bir kýsým, fiil ve davranýþlarý, kiþinin kendisine hac veya umre süresince haram kýlmasý demektir. Halk arasýnda ihramlý erkeðin örtündüðü iki parça örtüye de "ihram" denilmektedir.

Ýhrama Girme Yerleri (Mikatlar)


Mîkat, ihrama girme yeri ve zamaný demektir. Çoðulu mevâkît´tir. Bir terim olarak, Mekke çevresinde, çeþitli bölge ve ülkelerden hacca gelenlerin ihrama girecekleri özel yerleri ifade eder. Bir kimsenin, hac veya umre için, mikatlarý ihramsýz geçmesi caiz olmaz. Aksi halde kurban veya mikat yerine dönmek gerekir. Ancak mikat yerinden önce ihrâma girmek ittifakla caizdir. Hatta Hanefilere göre, bir sakýnca doðmayacaksa, ihramý öne almak daha faziletlidir. "Hac ve umreyi ALLAH için tamamlayýnýz" (el Bakara, 2/196) ayetinde buna delâlet vardýr. Mikatlarý beklemeksizin, ailesinin bulunduðu yerden ihrama girmek hac ve umreyi eksiksiz tamamlamak demektir. Hz. Ali (ö. 40/660) ve Abdullah b. Mes´ud´un (ö. 32/652) görüþü budur. Çünkü bunda daha çok meþakkat ve daha büyük tazîm vardýr.

Ýhrama girme yerleri, Mekke´de, Mekke (Harem) ile mikatlar arasýnda (hýl bölgesi) veya mikatlarýn dýþýnda kalan bölgelerde (âfâkî) oturanlara göre deðiþiklik gösterir (el-Kâsânî, a.g.e, II, 163-167; Ýbnü´l-Hümâm, a.g.e, II, 131-134; el-Meydânî, el-Lübâb, I, 178 vd.; eþ-Þîrâzî, el-Mühezzeb, I, 202-204; Ýbn Kudâme, el-Muðnî, III; 257-267).

1. Mekke´de oturanlar: Bunlarýn hac için ihrama girme yeri yine Mekke´dir. Hz. Peygamber ashab-ý kirâma hac için ihrama, Mekke´nin içinde girmelerini emir buyurmuþtur (ez-Zeylaî, Nasbu´r-Râye, III,16). Mekke dýþýnda, harem dâhilinde evi olanlar da böyledir. Mekkelilerin umre için mikat yeri ise, dilediði herhangi bir yerden, hýll´in harem bölgesine en yakýn olan yeridir. Ancak umrede ihrama girmek için hýll´in en fazîletli yeri Hanefi ve Hanbelîlere göre "Ten´îm", sonrâ "Ci´râne", sonra "Hudeybiye"dir. Resulullah (s.a.s) Abdurrahman b. Ebî Bekr´e Hz. Âiþe´ye Ten´îm´de ihrama girerek umre yaptýrmasýný emir buyurmuþtur (Buhârî, cihâd, 125, Umre, 6; Müslim, Hac,135,136; Ahmed b. Hanbel, III, 309, 394; Tirmizî, Hac, 91).

2. Hýll´de oturanlar: Harem bölgesiyle, beþ mikat yerinin çevrelediði alan arasýndaki bölgeye "hýll" denir. Hýll´de oturanlarýn hac veya umre için ihrama girme yeri (mikat), ailelerinin bulunduðu yer veya bu yerle. harem arasýnda kalan, hýll´den dilediði herhangi bir yerdir. Hac ve umreyi tamamlamayý emreden ayetle (el-Bakara, 2/ 196) Hz. Ali ve Ýbn Mes´ud´un görüþü buna delildir. Hanefîler bu görüþü benimsemiþtir. Ýmam Mâlik´e göre, bunlarýn mikat yeri, kendi evleridir.

3
. Mikatlarýn çevrelediði alan dýþýnda oturanlar (âfâki): Arabistan´da mikatlar dýþýnda oturanlarla, dýþ ülkelerden hac veya umre niyetiyle Hicaz´a gidenler için geldiði bölge veya ülkeye göre ihrama girme yerleri (mikat) belirlenmiþtir. Ýbn Abbâs (r.a)´tan þöyle dediði nakledilmiþtir: "Nebî (s.a.s), Medineliler için Zülhuleyfe´yi, Þamlýlar için el-Cuhfe´yi, Necidliler için Karnü´l-Menâzil´i ve Yemenliler için Yelemlem´i mikat olarak belirledi. Bunlar, belirtilen bölge veya ülke tarafýndan gelen diðer belde yolcularý için de mikat yeridir" (Buhârî, Hac, 7, 9, 11,12, Sayd,18; Müslim, Hac,11-12; Ebû Dâvûd, Menâsik, 8; Nesâî, Menâsik,19, 20, 23; Ahmed b. Hanbel, I, 238). Câbir (r.a)´den merfû olarak rivayet edilen Müslim hadisinde bunlara, Iraklýlar için Zat-ý ýrk ilâve edilmiþtir (Ebû Dâvûd, Menâsik, 8

Gelinen ülkelere göre mikatlar þöyledir:

a.
Türkiye, Suriye, Mýsýr, Maðrib ve Avrupa tarafýndan deniz yoluyla gelenlerin mikatý Cuhfe (Râbið)´dir. Cuhfe ile Mekke aiasý yaklaþýk 187 km. dir.

b. Medine´den gelenlerin mikatý Zülhuleyfe (Âbâr-ý Ali) olup, Mekke´ye yaklaþýk 464 km.dir. En uzak mikat yeri burasýdýr.

c. Irak, Ýran ve diðer doðu ülkelerinden gelenlerin mikatý Zât-ý Irk´týr. Bu yer Mekke´ye yaklaþýk 94 km.dir.

d. Kuveyt ve Necid yönünden gelenlerin mikatý bugün es-Seyl denilen Karnü´l-Menâzil´dir.

e. Yemen´den gelenlerin mikatý Mekke´nin güneyinde bulunan Yelemlem olup, Mekke´ye 54 km.dir,

Ýhrama girme yerlerini Hz. Peygamber tayin ettiði için hac, umre, ticaret veya baþka bir amaçla gelen her müslümanýn buralarda veya daha önce ihrâma girmiþ olmasý lâzýmdýr. Eðer yol, bu noktalardan geçmiyorsa buralarýn hizalarýndan ihrâma girilir. Medine´ye gelenler, hac için Mekke´ye doðru yola çýkýnca Zülhuleyfe´de bugün Âbâr-ý Alî denilen yerde ihrama girerler.

Mikatlardan içeride bulunan kimseler, ihramsýz Mekke´ye girebilirler. Fakat hac veya umre için, bulunduklarý yerden ihrama girerler. Mikat içinde, fakat Mekke dýþýnda bulunan, bulunduðu yerde; Mekke´nin içinde oturanlar ise, kaldýðý evde ihrama girerler.

Dýþarýdan hac veya umre için gelen kimse mikatý ihramsýz geçerse ya bir kurban keser veya geri dönüp mikat yerinde ihrama girer. Mekke´ye girme niyeti olmaksýzýn mikatý ihramsýz geçene birþey lâzým gelmez.

Ýhram:


Hac dýþýnda yapýlmasý mübah olan bazý þeyleri kendisine haram kýlmak demektir. Hanefilere göre, ihram haccýn rüknü deðil þartýdýr. Bu da niyet ve telbiye ile gerçekleþir. Hac veya umreye yahut her ikisine niyet etmek ve ALLAH için telbiye getirerek ihrama girmekle hac ibadeti baþlamýþ olur.

Ýhrama girerken yapýlmasý sünnet veya müstehap olan fiillerin baþlýcalarý þunlardýr:


1. Abdest veya boy abdesti almak. Temizlenmek için abdest veya boy abdesti alýnýr. Hz. Peygamber ihram için boy abdesti almýþtýr (ez-Zeylaî, Nasbu´r-Râye, III,17). Bu, temizlenmek için olup, taharet (abdestlilik) için deðildir. Bu yüzden, hayýzlý ve nifaslý kadýnlar da bunu yaparlar. Ýbn Abbâs´ýn merfû olarak naklettiði bir hadiste þöyle buyurulur: "Nifaslý ve hayýzlý kadýnlar boy abdesti alýr, ihrama girer, Beytullah´ý tavaf dýþýnda, haccýn bütün menâsikini ifa ederler" (Tirmizî, Hac, 98; Ahmed b. Hanbel, I, 364; Ebû Dâvûd, Menâsik, 9). Diðer yandan Hz. Peygamber (s.a.s), Esmâ binti Umeys´e nifaslý (lohusa) iken boy abdesti almasýný emir buyurmuþtur (Müslim, Hac, 109, 110).

Ýhrama girecek kimsenin týrnaklarýný kesmesi, týraþ olup, býyýklarýný kýsaltmasý, koltuk altlarýný ve edep yerini týraþ etmesi müstehaptýr..

2. Erkekler, dikiþli elbiselerini çýkarýr ve birisi göbekten aþaðýsýný örtmek, diðerini omuzuna almak üzere iki temiz ve yeni peþtemela bürünür. Baþý açýk, ayaklarý çýplak olup, terlik veya nalýn giyebilir. Hadiste þöyle buyurulur: "Sizden biriniz, bir izâr (alt peþtemal), bir ridâ (üst peþtemal) ve iki nalýnla ihrama girsin. Nalýn bulamazsa, mest giysin, mestlerin topuklarýndan aþaðýsýný ayýrsýn" (eþ-Þevkânî, a.g.e, IV, 305). Ýbn Abbâs rivayetinde "topuklardan aþaðýsýný ayýrma" ifadesi yoktur (Buhârî, Hac, 21; Müslim; Hac, 1-3; Dârimî, Menâsik, 31; Tirmizî, Hac, 19; Ahmed b. Hanbel, I, 215, 221, 228, 279, II, 3, 4, 8, 34, 47).

Ýhrama giren kadýnlar, elbiselerini çýkarmazlar baþlarýný ve ayaklarýný açýk bulundurmazlar. Yalnýz yüzleri açýk bulunur, telbiye ederken seslerini yükseltmezler.

3. Çoðunluða göre, ihramdan önce bedenini kokulamak caizdir. Hanefî ve Hanbelîlere göre, elbiseyi kokulamak caiz deðildir. Þâfiîler elbise konusunda da aksi görüþtedir. Delil, Hz. Âiþe´den nakledilen þu hadistir: "Ben Nebî (s.a.s)´i, ihrama girerken bulabildiðim en güzel koku ile kokuluyordum"(Buhârî, Hac,18, Libâs, 79, 81; Müslim, Hac, 37; Dârimî, Menâsik, 10; Tirmizî, Hac, 77). Buna göre, kokunun eserinin ihramdan sonra devam etmesinde bir sakýnca yoktur. Ancak artýk ihram süresince yeniden kokulanmak, hatta kokulu sabun kullanmak caiz görülmemiþtir.

4. Ýhram namazý. Boy abdesti veya abdest alýndýktan ve ihramdan önce; ittifakla iki rekat ihram namazý kýlýnýr. Delil þu hadistir: "Nebî (s.a.s) Zülhuleyfe´de iki rekât namaz kýldý, sonra ihrama girdi" (ez-Zeylaî, age, III, 30 vd.). Bu namazýn birinci rekâtýnda Kâfirûn, ikinci rekâtýnda ise Ýhlâs suresini okumak sünnettir. Mâlikî ve Hanbelîlere göre, ihrama farz namazýn arkasýndan girilir. Çünkü Ýbn Abbâs (r.a)´tan, Resulullah´ýn böyle yaptýðý nakledilmiþtir.

5. Telbiye. Hanefîlere göre, ihram namazýndan sonra telbiye getirilir. Çünkü Hz. Peygamber böyle yapmýþtýr. Efdal olan da budur. Vasýtaya bindikten sonra telbiye getirip, sonra niyet edilebilir (ez-Zeylaî, age, III, 21). Telbiye þudur:

"Lebbeyke Allahumme Lebbeyk, Lebbeyke Lâ þerîke Leke Lebbeyk. Inne´l-hamde ve´n-ni´mete leke ve´l-mülke, Lâ þerîke leke" (Buharî, Hac, 26, Libâs, 69; Müslim, Hac,147, 269, 271; Dârimî. Menâsik, 22, Tirmizî, Hac, 97).

Hanefilere göre bir kimse mikatta niyet ederek telbiye getirince ihrama girmiþ olur. Telbiye, yolda, iniþ çýkýþlarda, yol arkadaþlarýyla karþýlaþmalarda namazlarýn ardýndan tekrarlanýr ve zaman zaman ses yükseltilir. Telbiye, Mâlikîler dýþýnda çoðunluða göre, Kurban bayramý günü Akabe cemresine ilk taþýn atýlmasýyla kesilir. Çünkü Hz. Peygamber böyle yapmýþtýr (Nesâî, Menâsik, 229, Ýbn Mâce, Menâsik, 69; Ebû Dâvud, Menâsîk, 27, 28; Tirmizî, Hac, 78, 79). Ancak taþlamadan önce týraþ olunursa, telbiye kesilir. Umre yapan ise tavafa baþlamakla telbiyeyi keser.


radyobeyan