Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Gelin By: armi Date: 16 Þubat 2010, 17:30:08
GELÝN




Türkçe "gelmek"ten gelir; evlenmeye hazýrlanmýþ veya yeni evli kadýn.

Evlenmek üzere hazýrlanan ve süslenen kýz, yeni evlenen kadýn, kaynata ve kaynananýn oðlunun (damadýn) hanýmý anlamlarýna gelen "gelin" kelimesi, ilk defa kocaya giden bakire kýz manasýna geldiði gibi; koca evine gelen kadýna da yaþý ve durumu ne olursa olsun gelin adý verilir.

Gelinin baba evinden alýnarak kalabalýkla damadýn evine götürülmesine "gelin alayý" denilir.

Bir kýz niþanlandýðý andan itibaren oðlan evi tarafýnýn gelinidir. Gelin ve düðün muamelelerini Ýslâm´ýn kesin haram ve helâl hükümlerini dýþlamamak üzere her yörenin kendine has kültürü, örf ve âdetleri çerçevesinde uygulamak mümkündür. Hemen bütün kültürlerde gelinin baba evinden damat evine giderken telli duvaklý bir elbise giydiði görülür. Buna gelinlik denir. Ýslâmî bir düðünde gelinin oynamasý düþünülemez. Gelinin kocasýnýn ana-babasýna saygý göstermesi esas olmakla beraber, Ýslâmî kültürde gelinin kaynanasýyla birlikte oturmasý mecburiyeti yoktur; onlara hizmet etmek zorunda deðildir. Gelinin, yeni evinin kurallarýna uyup uymamasýnda ortaya çýkan bazý iþaretlere göre uðurlu-uðursuz sayýlmasý tamamen câhilî bir düþüncedir. Gerçekte, Hz. Peygamber´in üç þey uðursuzluktur: "Ev, kadýn, binek atý" dediði rivayet edilirse de bunun aslý yoktur. Buhârî´de yeralan bu hadiste Hz. Âiþe´nin bunun câhiliyedeki üç uðursuzluk þeklinde dediði ve bazý âlimlerin bu üç konunun genel hükümden müstesna tutulduðunu ve bunlarýn isabetsiz seçilmesinin uðursuzluk olduðunu söyler. Ýslâm´dan önceki çaða câhiliye çaðý, bu çaðýn Ýslâm´a aykýrý bulunan âdet ve inançlarýna da câhiliye âdetleri denilmiþtir (Hayreddin Karaman. Günlük Hayatýmýzda Helâller ve Haramlar, Ýstanbul 1987, s. 146-147). Ýslâm´a giren bir kiþi veya zümre, câhilî âdetleri terketmek zorundadýr. Hayatýný bütünüyle Ýslâm´a göre düzenlemesi gerekir. Bu yüzden gelinin ve damadýn çaðdaþ düðün töreni yaparak, kadýnlý erkekli þekilde dine aykýrý gruplarla birarada bulunmalarý, gelinin koca evinde dünürlerce seyredilmesi vb. âdetler Ýslâmî deðildir.

Ýslâm dini çok çeþitli milletlerin âdet, gelenek ve görenekleriyle karþýlaþmýþ ve bu geleneklerin bazýlarý varlýðýný sürdürmüþtür. Bunlarýn bir kýsmý, tamamen Ýslâmî ahkâma uygun ve mübah olan örf ve âdetlerini de ihmal etmeyerek düðün yaparken, bir kýsmýnýn Ýslâmî ahkâmý bir kenara iterek câhilî dönemden kalma âdetleri veya yeni bid´atleri yahut çaðdaþ törenleri öne çýkardýklarý görülmektedir.

Ýslâm´ýn bu alandaki emir ve yasaklarý þöyledir:

Resulullah (s.a.s.) þöyle buyurmuþtur: "Kim Allah´a ve ahiret gününe iman ediyorsa yanýnda mahremi olmayan bir kadýnla yalnýz kalmasýn çünkü üçüncüleri þeytandýr" (Ahmed b. Hanbel, I, 222; III, 339; Buhârî, Nikâh, 111). Bu ve benzer hadislerden, genelde kadýnlarýn ve bu konuda gelinin kocasýnýn kardeþleri, yeðenleri, amca ve dayý oðullarý gibi hýsýmlarýn yanýna açýk saçýk (tesettürsüz) çýkmamasý, onlarla yalnýz kalmamasý þarttýr; çünkü bunlar ona nâmahremdir. Resulullah´ýn þu hadisi açýktýr: "Gözler de zina eder; onlarýn zinasý bakýþtýr" (Buhârî, Ýstizâm, 12; Müslim, Kader, 20). Gelin, kocasýndan baþkasýnýn avret yerine bakamaz; süslerini kocalarý, babasý, kayýnpederi, oðullarý, kardeþleri, kardeþlerinin çocuklarý, büluða ermemiþ çocuklardan baþkasýna gösteremez (bk. en-Nur, 24/30-31).

Damadýn gelinin yüzüne þehvetle de olsa bakmasý caizdir (Ýbn Kudame, el-Muðnî, VIII, 96)

Gelinliðin sadece çarþaf veya sadece hýmar olmasý þartý yoktur. Önemli olan gelinin Allah´ýn emrettiði þekilde örtünmesidir (bk. El-Ahzâb, 33/59; en-Nur, 24/31). Gelinliðin adý, cinsi ve rengi kiþilerin maddî durumuna, kültür ve örfe göre deðiþebilir. Gelinin, kocasýndan baþkasýna dokunmasý yasaktýr. Ancak ayette zikredilen baba, kayýnpeder vs.´lerin elini öpebilir, nikâhý haram olmayanlarýn gelini tebrik etmek için elini sýkmasý haramdýr.

Gelinin koca evinde geçirdiði ilk birkaç ay evde hapis tutulur gibi dýþarý çýkarýlmamasý da doðru deðildir´. Resulullah kadýnlarýn düðün, alýþveriþ, ibadet, ilim vb. sebeplerle evden çýkmalarýna izin vermiþtir (Buhârî, Nikâh,115, Cum´a, 62/13; Müslim, Salât, 136).

Diðer önemli bir nokta halvet meselesidir. Gelinin, ziyaretçilerin yanýna çýkýp çýkmayacaðý, eve gelen akrabalara ikramda bulunup bulunmayacaðý hakkýnda ihtilâf olmasýna raðmen, ashab-ý kirâmdan Ebû Useyd´in düðününde zifaf gecesi Hz. Peygamber ve dostlarýný davet ettiði, eþinin (gelinin) onlara ikramda bulunduðu nakledilir (Buhârî, Nikâh, 77; Müslim, Eþribe, 86). Ýbn Hacer, Aynî gibi Buhârî þârihleri kadýnýn kocasýnýn arkadaþlarýna hizmet edebileceði görüþünü savunmuþlar ancak kadýnýn tesettürlü olmasý, taraflarýn kötü duygulara kapýlmaktan emin olmalarý ve kocanýn hizmet etme imkânýnýn olmamasý þartlarýný koþmuþlardýr. Fakat çoðunluðun görüþüne göre tesettürlü de olsa gelinin kocasýnýn arkadaþlarýna hizmet etmek zorunda olmadýðý ve bundan kaçýnmasýnýn daha doðru olduðu kabul edilmiþtir. Ayný odada kadýnlarýn ve erkeklerin birarada oturup yemek yemeleri, sohbet etmeleri Ýslâm ahkâmýna ve ahlâkýna aykýrýdýr.

Ýslâmî gelenekte gelin olacak kýz geciktirilmez. Çünkü Resulullah þöyle buyurur: "Üç þey geciktirilmez: Vakti giren namaz" hazýrlanmýþ cenaze, dengi bulunmuþ kýz ve kadýn" (Tirmizî, Salât,13; Ahmed b. Hanbel, I,105). Babanýn kýzýný zorla baþkasýna gelin vermesi Ýslâm dýþýdýr (Buhârî, Nikâh, 41; Ýkrâh, 3). Ýstemediði halde babasý tarafýndan biriyle evlendirilen kýzýn nikâhýný Hz. Peygamber iptal etmiþtir (Ebû Dâvûd, Nikâh, 24-24; Ýbn Mâce, Nikâh,12) Ehli kitabýn kýzlarýyla müslüman erkekler evlenebilir; ancak müslümanlar dinsiz ve ehli kitaba gelin veremezler.

Müslüman bir toplumda yoksul da olsalar bekarlarýna evlendirilmesi gerekir (bk. en-Nur, 24/32). Hz. Peygamber´in fakir müslümanlarýn evlenmesini kolaylaþtýrdýðý, ezberlenmiþ birkaç Kur´an suresini, bir çift pabucu bile mehir olarak geline verdirdiði görülür (Buhârî, Nikâh, VI,121; Libas, VII, 52; Müslim, Nikâh, IV, 143). Bunun anlamý, damadýn gelinin babasýna yüklüce bir baþlýk parasý vermesinin islâmî olmadýðýdýr. Hz. Ali ile Hz. Fâtýma´yý burada örnek olarak vermek bu konuda Ýslâm´ýn tavrýný açýklar.

Hz. Fâtýma´nýn mehri 500 dirhemdi. Onun çeyizi de hurma yapraðýndan örülmüþ bir sedir, içi hurma lifi olan yüz yastýðý, meþinden yapýlmýþ bir su tulumu, bir kýrba, bir elek, bir havlu ve bir su bardaðýndan ibaretti (Ýbn Sa´d et-Tabakatü´l-Kübrâ VIII, 13 vd.)

Ýslâmî düðün töreni çok sadedir. Damadýn velisi gelin ve damat tarafýna bir konuþma yapar, sonra gelin babasý konuþur ve yemek yenir. Buna velime denilir. Daha sonra kadýnlar kendi aralarýnda eðlenir, erkekler de kendi aralarýnda at yarýþý, kýlýç kalkan oyunu, folklar gösterisi yaparlar. Zilsiz def, davul çalýnýr, þarký söylenebilir. Fakat Kur´an-ý Kerîm okunarak eðlenceye son verilir; bu, aþýrýlýðý önlemek içindir.

Damadýn, gelin için þer´i bir mesken hazýrlamasý gereklidir. Gelini ana-babasýyla birlikte oturmaya zorlayamaz. Karý-koca sýrlarýnýn ancak ikisi arasýnda geçerliliði vardýr (Ýbn Mâce, Nikâh, 1936). (Ayrýca bk. Damad, Nikâh)


radyobeyan