Gazi By: armi Date: 16 Þubat 2010, 17:19:55
GAZÝ, GAZÝLÝK
Gaza eden kiþi. Ýlâhî Kelimetullah için cihada giden, savaþan, Allah yolunda, Allah rýzasý için mücâdele eden müslüman askerlerden savaþtan dönenlere gazi denildiði gibi; savaþta büyük yararlýklar gösterenlere de gazilik ünvaný verilir. lügatta "savaþa katýlan kiþi" hakkýnda kullanýlmasýna raðmen, savaþa katýlan ve sað olarak geri dönenler için kullanýlan bir deyimdir.
Kur´an-ý Kerîm´de þu buyrukla müminlere seslenilmiþtir: "De ki: Bize iki iyilikten, gazilik ve þehitlikten baþka bir þeyin gelmesini mi bekliyorsunuz?" (et-Tevbe, 9/52). Bu ilâhî emri asýrlarca halk "Ya gazi ya Þehid", "Ölürsem þehid, kalýrsam gazi" þeklinde kullanmýþtýr.
Ýslâm´da zorunlu askerlik yoktur. Ancak cihada katýlmayanlar kýnanýr (et-Tevbe, 9/42-49). Savaþa katýlmayýp evlerinde oturanlar müslümanlar tarafýndan toplumdan âdeta soyutlanýr, Allah da onlarýn kalplerini mühürlemiþtir. Resulullah gazveye çýkmadan önce, "Cihada istekli olanlar dýþýnda kimse bizimle gelmesin" buyurmuþtur (Ýbn Sa´d, et-Tabakat, II, 27). Ancak Mekke´nin fethinden sonra Ýslâm devletinin ilk kuruluþ ve bi´setin baþlangýcýndaki hükümler geniþlemiþ; müminlerin hepsinin savaþa çýkmasýnýn gerekmediði, bir kýsmýnýn dini korumak için geride kalmasý emri gelmiþtir (et-Tevbe, 9/122). Ýslâm´da askerlik zorunlu deðilse bile ilimle uðraþanlarýn dahi gönüllü olarak savaþa gittiði görülür. Hz. Ebû Bekir (r.a) de ayný Hz. Peygamber (s.a.s) gibi bu konuda ayný uygulamayý yapmýþ ancak fetihlerin hýzlanmasý ve Ýslâm devletinin sýnýrlarýnýn geniþlemesiyle Hz. Ömer zamanýnda maaþ alan, nizâmî bir askerlik kurumu ile Divanü´l-Ceyþ kurulmuþtur (Mürûcuz-Zeheb, III, 955).
Savaþa gidecek kiþilerin seçilmesi Resulullah zamanýnda baþlamýþtýr. O, askerleri tek tek kontrol eder, saðlýklý olanlarý savaþa götürürdü. Resulullah´ýn uygulamasýna göre belirli bir askerlik yaþý da konulmamýþtýr. Ýhtiyar, çocuk ve hastalar dýþýnda saðlam olan herkes cihada katýlmýþtýr (Ýbnü´l-esir, el-Kâmil, II, 62). Hz. Ömer ise, Divan´larda âkil, bâlið, müslüman, saðlam, cesur olanlarý kaydettirmiþtir. Ýslâm ordusunun sürekli seferde kalmamasý en fazla dört aylýk bir seferden sonra askerlerin dinlendirilmesi ve yerlerine dinlenmiþ olanlarýn gönderilmesi usûlü ilk defa Ýslâm devletinde uygulanmýþtýr (Ýbnü´l-esir, el-Kâmil, II, 196).
Allahu Teâlâ müminlere zafer vâdettiði, ahirette güzel nimetlerle müjdelendiðinden hiçbir Ýslâm mücâhid; cihaddan geri kalmak istememiþtir. Allah gazilere, dünya hayatýný, ahiret için satanlara büyük bir mükâfaat verecektir. Savaþ sýrasýnda kaçanlar ise Allah´ýn gazabýna uðrarlar, onlarýn yerleri cehennemdir. Bu yüzden gazilerin esas olarak þehid olmak arzusuyla savaþtýklarý görülür (Bk. el-Enfâl, 8/15, 16, 58; en-Nisâ, 4/74, 104).
Ayrýca Hz. Peygamber (s.a.s) cihada katýlmayanlara görevlerini ihmal etmemeleri ve kýsman da olsa telafi etmeleri için: "Kim Allah yolunda cihada çýkan bir gaziyi donatýrsa aynen cihada çýkmýþ gibi olur" (Buhârî, cihad, 38; Müslim, Cihad 135; Ebû Dâvûd, Cihad 20).
Tarihte birçok müslüman devlet adamýnýn cihad mefkûresini ifade etmek için gazi ünvanýný aldýðý bilinmektedir. Selçuklular zamanýnda gazilik mefkûresini sürdüren bir zümre doðmuþtur. Bunlara Gâziyân-ý Rûm denilirdi (Aþýkpaþazade, Tevârih-i Âli-i Osman, s. 222). Müslüman olmadan önce sýk kullanýlan cengaver ve yiðit anlamýna gelen Alp kelimesinin de sonralan Ýslâmî bir içerik kazandýðý ve hatta gazi kelimesinin bunun yerine geçtiði görülür. Gaziler Anadolu´nun Ýslâmlaþtýrýlmasý için Anadolu insanýný tekkelere kapanmaktan çok düþmanla cihad yapabilecek yerlere sevketmiþtir. Bu sebeple teþkilatlanan zümreye Gâziyân-ý Rûm veya Alp-Erenler denilmiþtir. Bunlar, Osmanlý Devletinin kurulmasýnda da büyük rol oynamýþlardýr (Aþýkpaþazâde a.g.e., s. 222, Fuad Köprülü, Ýlk Mutasavvýflar, s. 216). Anadolu´nun Ýslâmlaþtýrýlmasý için savaþa çýkan komutanlara gazi ünvaný onuncu yüzyýldan itibaren verilmiþti. Mengücük Gazi, Melik Ahmed Gazi gibi. Türk þairi Aþýk Paþa (732/ 1332) Alp-Eren veya Gazi olmak için birtakým þartlardan bahseder. Kuvvetli bir yürek, yani cesur, pazu kuvveti, gayret, iyi bir at, husûsî bir elbise, yay, iyi bir kýlýç, süngü, uygun arkadaþ" (Köprülü a.g.e., 208). Bizans´a yakýn bir uçta küçük bir Beylik iken, cihana sözü geçiren büyük bir devlet hâline gelmesi bu gazilere dayanýyordu. Bu gelenek Hz. Peygamber ve ashabýyla baþlamýþ ve Osmanlý padiþahlarýnýn savaþa iþtirak etmeden gazi ünvaný almalarýna kadar sürmüþtür. Padiþahlara gazilik fetvaya istinaden verilmeye baþlandý. (M. Zeki Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüðü, s. 654).
Ayrýca yeni doðan çocuklara Gazi adýnýn verilmesi de gaziliðin kültürümüzdeki yansýmalarýndandýr.
radyobeyan