Gadiru hum By: armi Date: 16 Þubat 2010, 16:39:41
GADÎRU HUM
Mekke ile Medine arasýnda Cuhfe yakýnlarýnda bir yerin adý (Mu´cemü´l-Buldân, VI, 268). Burasý, Cuhfe´den 2-3 mil mesafede bataklýk bir yer olup, bataklýðý kesif bir aðaçlýk kuþatmaktadýr. Þia´nýn doðusu ile ilgili olarak karþýlaþýlan en önemli mesele Gadîru Hum olayýdýr.
Þiî kaynaklara göre, Hz. Peygamber´den sonra hilâfete Hz. Ali´nin daha fazla hak sahibi olduðu Gadîru Hum´da belirlenmiþtir. Þia bilginlerinden herhangi birisine ait bir kitabýn Gadîr konusuna baktýðýmýzda þu bilgileri bulmamýz mümkündür:
Hz. Muhammed (s.a.s.) Veda Haccý dönüþünde Gadîru Hum´da konaklamýþ, gruplar memleketlerine dönmeden .önce onlarý toplayarak bir hitâbede bulunmuþtur. Bunun sebebi orada nâzil olan þu ayeti teblið etmekti: "Ey Peygamber, sana indirileni teblið et, eðer bunu yapmazsan; O´nun elçiliðini yerine getirmemiþ olursun. Allah seni insanlardan korur. Doðrusu Allah kafirlere yol göstermez" (el-Mâide, 5/67). Þiî müelliflere göre bu ayet Hz. Ali hakkýnda nâzil olmuþtur. Ayette teblið edilmesi gereken þey, Hz. Ali´nin hilâfetidir. Hz. Peygamber takiyye için eþi Âiþe(r.anhâ)den bazý þeyleri gizlemiþ, bu yüzden Cenâb-ý Hak onu ikaz etmiþtir (Vâhidî, Esbâbü´n-Nüzûl,115; Tirmizî, Menâkýb, 20; Ýbn Mâce, Mukaddime, II; H. Neysâbûrî, el-Müstedrek, III,109; Kûleynî, el-Kâfî, II, 72).
Hz. Peygamber Gadîr´de bu ayeti teblið ettikten sonra þöyle demiþtir:
"Cebrâil (a.s.) bana Rabbimden þu emri getirdi ki; Ali b. Ebî Tâlib benim kardeþim, vasîm, halîfem ve benden sonra imamdýr. Ey insanlar, Allah onu size velî ve Ýmam olarak tayin etti; ona itaat etmeyi herkese farz kýldý. Ona karþý çýkan lânetlenecek, saygý gösteren ise merhamete erecektir. Dinleyiniz ve itaat ediniz; Allah mevlânýz, Ali ise imamýnýzdýr. Ýmâmet ondan sonra onun soyundan kýyamete kadar devam edecektir" (Vâhidî, Esbabü´n-Nüzûl,115). Yine Þiîlere göre orada Allah Resulu þu hususlarý ilân etmiþtir:
1) O, müslümanlara iki aðýrlýk (sekaleyn) býraktýðýný bildirmiþtir. Bunlardan birisi Allah´ýn kitabý olup, onun bir tarafý Allah´ýn, diðer tarafý ise müslümanlarýn elindedir. Ýkincisi Hz. Peygamber´in sünnetidir.
2) Hz. Ali´nin elini kaldýrarak "Ben kimin mevlâsý isem Ali de onun mevlâsýdýr" demiþtir.
3) Resulullah (s.a.s.) þöyle dua etmiþtir: "Allah´ým, Ali ye yardým edene yardým et; ona düþmanlýk edene düþmanlýk et".
4) Yine þöyle buyurmuþtur: "Allah´ým, hakký döndüðü yerden Ali tarafýna döndür."
Yukarýda Þiî alimlerin öne sürdüðü ve Gadîru Hum meselesi içinde yer verdiði bu rivâyetleri ehl-i sünnet þu þekilde deðerlendirmektedir.
Þiîlerin iddiâsýna göre, Hz. Peygamber´in vefatýndan sonra, ehl-i beyt dýþýnda samimi müslümanlarýn sayýsý on´u geçmez. Halbuki Gadîr hutbesini yüzbin´in üzerinde sahâbe dinlemiþtir. Bunun anlamý þudur: "Yüzbinin üzerinde sahâbe Hz. Peygamber´in vefatýndan sonra sözlerinde durmamýþ ve Hz. Ali´yi hilâfetten mahrum etmek için iþbirliði yapmýþlardýr." Bu ittifâkýn meydana gelme ihtimâlini akýl kabul etmez. Bunda hangi maslahat ve fayda olabilir.
Diðer yandan Gadîru Hum hutbesi, hicretin onuncu yýlýnda Zilhiccenin onsekizinci günü Veda Haccý´ndan dönerken okunan bir hutbedir. Ayný yýl Zilhiccenin dokuzuncu günü Arefe günü, "Bugün sizin için dininizi ikmal ettim, size olan nimetimi tamamladým ve sizin için din olarak Ýslâm´ý seçtim" (el-Mâide, 5/3) ayeti inmiþtir. Bu ayetin, Hz. Muhammed´e peygamberliðin tebliðini emreden, yukarýda meâlini verdiðimiz Mâide suresinin altmýþ yedinci ayetinden daha önce inmesi mümkün müdür? Dinin tamamlandýðýný bildiren ayet inmiþ ve yüzbin´in üzerinde hacýya teblið edilmiþtir. Ýslâm alimlerinin büyük çoðunluðu Mâide suresi altmýþyedinci ayetin daha önce, Mekke fethi ve Hayber gazvesinden önce indiðini tesbit etmiþlerdir (Saîd Ýsmail, Hakîkatü´l-Hýlâf Beyne Ulemâi-þ-Þîa ve Cumhûri Ulemâi´l-Müslimîn, Carbondale 1983, . 25, 26).
Gadîru Hum olayýný bütünüyle reddeden müelliflere karþýlýk, onu inkâr etmeyen, fakat olayý açýk olarak ortaya koymayan Sünnî bilginler de vardýr.
Nesaî bu olaya Alî b. Ebî Talib´in fazîletlerine dair eserinde yer vermiþtir. Zeyd b. Erkam´dan nakledilen bu rivâyette "Gadîr" hadîsi ile "Sekaleyn" hadîsi birleþtirilmekte ve her ikisinin de Gadîr günü söylenmiþ olduðu belirtilmektedir. Ýbn Mâce de Gadîr hadîsine Sünen´inde yer vermiþ, fakat hadîsin söylendiði yerin ismini zikretmemiþtir (Nesâî, Hasâis,16; Ýbn Mâce, Sünen, Mukaddime, II).
Zeyd b. Erkam (Ö. 66/689)´ýn rivâyet ettiði Gadîr hadîsi þöyledir: "Resulullah (s.a.s.) bir gün Mekke ile Medine arasýnda Hum denilen su baþýnda bize bir hutbe irad etti. Bu hutbesinde önce Allah´a hamd ve senâ etti, va´z ve nasihatta bulundu, Allah´ý zikretti. Sonra þöyle buyurdu: "Ey insanlar, dikkat ediniz. Ben ancak bir beþerim, Rabbimin elçisi Azrâil (a.s.)´in gelmesi yakýndýr, ben ona icabet edeceðim. Size iki aðýrlýk (sekaleyn) býrakýyorum. Birincisi, kendisinde hidayet ve nur olan Allah´ýn kitabýdýr. Allah´ýn kitabýný alýnýz ve ona sýmsýký sarýlýnýz." Böylece O Allah´ýn kitabýna teþvik etti ve ona raðbet ettirdi. Sonra þöyle dedi: "Îkincisi, ehl-i beytimdir. Size eh!-i beytim hakkýnda Allah´ý hatýrlatýrým." Bu son sözü üç defa tekrar etti. (Nesâi, Hasâis, 15; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II,114, IV, 367; Dîrimî, Fezâilü´s-Kur´an,1). Ýbn Kesîr, Hum hadîsinin hemen bütün rivâyetlerini zikretmiþ, râvîlerin güvenilir ve zayýf olanlarýna iþaret etmiþtir (Ýbn Kesîr, es-Sîretü´n-Nebeviyye, IV, 414).
Yukarýdaki hadîsi naklettikten sonra, Zeyd b. Erkam´a "Hz. Peygamber´in ehl-i beyti kimlerdir. Onun hanýmlarý da ehl-i beytinden midir" diye sorulmuþ; Zeyd, "Peygamber´in hanýmlarý da ehl-i beytindendir, fakat onun asýl ehl-i beyti kendisinden sonra sadaka almalarý haram olanlardýr" demiþ ve bunlarý þöyle sýralamýþtýr: "Ali ailesi, Âkil ailesi, Ca´fer ve Abbâs aileleridir" (Müslim, Fedâilü´s-Sahabe, 36).
Ýbn Teymiye Gadîru Hum rivayetleriyle ilgili olarak þunlarý söyler: "Bu uydurmanýn mütevâtir olmasý bir yana sahih bir isnadý bile yoktur. Bu mesele hakkýnda Sakîfe gününde, Hz. Ömer´in vefatýnda, altý kiþilik þûrâ teþekkül ettiði zaman ve nihâyet Hz. Osman´ýn þehâdetini müteâkip, Hz. Ali hilâfeti üzerine münakaþalar yapýldýðý günlerde, sahabeden hiç deðilse bir kiþinin ortaya çýkýp durumu açýklamasý gerekmez miydi? Görüldüðü gibi bu, Rafýzilerin uydurmalarýndan biridir" (Ýbn Teymiye, Minhâcü´s-Sünne, IV, 118).
Müsteþrik Goldziher konuyla ilgili olarak þunlarý yazar: "...Durum bu olunca, Ali taraftarlarý onun Peygamber´in doðrudan doðruya tayinine mazhar bulunduðunu göstermeye ma´tuf rivayetler icat edecek ve onlarý söz sahibi kýlacaklardý. Bu niyete cevap olmak üzere vücut bulan Hum hadîsi, Ali fýrkasý nazariyâtýnýn en saðlam temellerinden birisini teþkil etmektedir. Son derece meþhurdur. Sünnî otoriteler dahi onun sýhhatine itiraz etmemektedirler. Fakat ona baþka bir mânâ vererek gerçek hedefinden çevirmiþ bulunmaktadýrlar" (Goldziher, M. Studient, M. Hatipoðlu´nun basýlmamýþ Tercemesi).
Hz. Ali´nin hilâfete baþkalarýndan daha fazla hak sahibi olduðunun delili olarak öne sürülen Gadîr hadîsinin Hulefâ-i Râþidîn döneminde bir tek râvî tarafýndan bile nakledilmemiþ olmasý, bunun varlýðý üzerinde ciddî þüpheler doðurmaktadýr. Öyle anlaþýlýyor ki, Þiîler daha sonralarý Gadîr hadîsi diye yaydýklarý bu hadîse bir vürûd sebebi icat etmiþlerdir. Bizzat Hz. Ali bile en çok ihtiyaç olan zamanda böyle bir rivâyetten söz etmemiþ, aksine beyanlarý olmuþtur. Meselâ Hz. Peygamber´in hastalýðýnda Ali b. Ebî Tâlib onu ziyaretten çýktýktan sonra halk, "Ey Ebû Hasan, Resulullah nasýl oldu?" diye sordular. "Elhamdülillah iyidir" diye cevap verdi. Râvî diyor ki; "Bunun üzerine Abbâs, Ali´nin elinden tutup, "Bana bak, vallâhi sen üç gün sonra köle olacaksýn. Allah´a yemin ederim ki, Abdulmuttaliboðullarýnýn yüzünde gördüðüm ölümü Resulullah´ýn yüzünde de gördüm. Haydi Resulullah´a gidelim ve bu iþin (hilâfet) bize ait olup olmadýðýný soralým. Eðer bize ait ise bilelim, þayet bize ait deðilse Hz. Peygamber bizi vasiyet etsin" dedi. Hz. Ali ona þöyle cevap verdi: "Vallâhi ben bunu yapamam, eðer Hz. Peygamber´e gider de bunu bize vermezse, kimse onu bize daha sonra vermez" (Buhârî, Ýsti´zan, 29; Geniþ bilgi için bkz. Cemal Sofuoðlu, Gadîri Hum Meselesi-Ankara Ü. Ýlâhiyet Fakültesi Dergisi, Ankara 1983, c. XXVI, s. 461-470).
Þiîlerin iddia ettiði gibi Gadîru Hum´da, Hz. Ali´nin Hz. Peygamber´den sonra devlet baþkaný olacaðý ilân edilmiþ ve müslümanlarýn buna uymasý emredilmiþ bulunsaydý, yüz binden fazla sahabe önünde cereyan eden böyle bir vasiyyetiyle Abbâs (r.a.) dahil bütün sahabelerin öðrenmiþ olmasý gerekirdi. Diðer yandan Hz. Ali ile Abbâs arasýnda cereyan eden yukarýdaki konuþmanýn bir anlamý kalmazdý. Ancak Ehl-i Sünnet kaynakla´rýnda da yeralan þekliyle Gadîr´de Resulullah (s.a.s.) bir hutbe irâd etmiþtir. Orada Hz. Ali ile ilgili sözler söylemiþ ve vefatýndan sonra ehl-i beyte dikkat etmelerini vasiyyet etmiþtir. Fakat Sünnî âlimler "Ben kimin mevlâsý ise.m Ali´de onun mevlâsýdýr" gibi sözleri Þiîlerden farklý bir þekilde yorumlamaktadýrlar. Ýbn Kuteybe bu konuda þöyle diyor: "Hz. Peygamber her müslümanýn velîsidir. Velayet Hz. Peygamber´le müminler arasýnda olduðu gibi, müminlerin kendi aralarýnda da olur. Hz. Peygamber´in Ali ile olan münâsebeti de böyledir. Ayrýca mü´minlerin bazýlarý bazýlarýnýn velîleridirler" (et-Tevbe, 9/717). Velî ve mevlâ kelimeleri arasýnda bir fark yoktur. Bu da Hz. Ali´ye bir üstünlük saðlamaz. Bu konu ile ilgili birçok ayet vardýr (et-Tahrîm, 66/4 et-Tevbe, 9/71; el-Bakara, 2/247; Yunus, 10/62). Hz. Peygamber benzer sözleri Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer gibi büyük sahabeler hakkýnda da söylemiþtir. Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh için "Bu ümmetin emînidir" buyurmuþtur. Ehl-i Sünnet´in kabul ettiði görüþe göre, müslümanlarýn Hz. Ali´yi sevmesi Hz. Peygamber´i sevmesi gibi farz; O´na düþman olmak da Hz. Peygamber´e düþman olmak gibi haranýdýr. Bu, ehl-i beytin görüþüne de uygundur (Abdulaziz Dehlevî, Muhtasaru´t Tuhfeti´l-Ýsnâ Aþeriyye, 161).
radyobeyan