Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Gabr By: armi Date: 16 Þubat 2010, 16:36:33
GADR, GADDARLIK




Vefasýzlýk, ihanet, verilen sözü yerine getirmemek, ahdi bozmak. Arapça´da "gadîr veya gaddâr adam" denilince, sözüne hiç güvenilmeyen kiþi anlaþýlýr (Ýbnü´l-Manzûr, Lisânü´l-Arab, Beyrut 1388/1968, V, 8vd; er-Râgýb el-lsfahânî, el-Müfredât, Ýstanbul 1986, s. 536-537). Ayrýca söz konusu anlamlarla yakýndan alakasý olan bir þeyi ihlâl etmek ve býrakmak manasýna da gelir (Firûzâbâdî, Besâiru Zevi´t-Temyîz, Beyrut t.y. IV, 122). Nitekim Kur´an-ý Kerim´de þu ayetlerde bu manadadýr: "O gün daðlan yürütürüz. Yer yüzünü dümdüz ve pürüzsüz görürsün. (Ýnsanlarý) kabirlerinden kaldýrýp mahþer yerinde toplarýz da, onlardan hiç birini geride býrakmamýþ oluruz" (el-Kehf, 18/47). "Aþmel defteri konulmuþtur. Günahkarlarý (o amel defterindeki yazýlý) þeylerden titreyerek korktuklarýný ve " eyvah! bu nasýl defterdir ki, bize, küçük büyük hiçbir þey býrakmayýp, hepsini sayýp dökme" dediklerini görürsün. zira dünyada iþlemiþ olduklarýný hazýr bulmuþlardýr"(el-Kehf, 18/49).

Ýslâm´da ahde vefa emredilirken, ihanet ve vefasýzlýðýn da yasaklandýðý kesin emirlerle bildirilmiþtir. Fakat, Kur´an-ý kerim´de ahde vefa gadr kelimesinden ziyade, Türkçe´de de kullandýðýmýz, "hýyanet" kelimesi ve türevleri ile "ahd" ve "vefa" kelimeleri ile ifade edilmiþtir: "Öyle ki, onlar kendileri ile yaptýðýn anlaþmayý her defasýnda hiç korkmadan (çekinmeden) bozarlar. Savaþta onlarý (her ne zaman yakalarsan, öylesine bozguna uðrat, darmadaðýn et ki, arkalarýndakiler öðüt ve ibret alsýnlar. Þayet bir topluluðun (milletin) hýyanetinden korkarsanýz, eþit ölçülere göre sen de anlaþmayý bozup (suratlarýna) at! Çünkü Allah hainleri sevmez" (el-Enfâl, 8/56-59).

Gadr, yapýlan anlaþmayý bozmak manasýnda hadislerde de kullanýlmýþtýr. (Buhârî, cizye, 7). Gerek ayetlerde, gerekse hadislerde, karþý taraf anlaþmayý bozmadýkça, müslümanlarýn anlaþmayý bozmamalarý emredilmiþtir. Öbür taraftan, bir ayette "Ey iman edenler! Yaptýðýnýz akidleri yerine getiriniz..."(el-Mâide, 5/1). buyurulurken, diðer bir ayette Yüce Allah Ýsrailoðullarýna (Yahudilere) kendilerine verdiði nimet ve ihsanlarý hatýrlatarak, "ahdimi yerine getirin ki, ben de ahdimi yerine getireyim..."(el-Bakara, 2/40), "elest bezminde" kullardan aldýðý söze sadýk kalmalarýný emretmektedir. (Gadr kelimesi ve türevlerinin geçtikleri hadisler için bkz. Buhârî, cizye, 7, 22; Ebû Dâvûd Cihad,150, Müslim, Cihad, 73; Ýbnü´l-Esîr, en-Nihâye fi Garîbi´l-Hadîs, III. 344-345). Meselâ burada, insanlarý evinde býrakýp, hapsedecek kadar þiddetli karanlýk manasýna gelen ve "gadr" kelimesinden türeyen "muðdire" kelimesinin geçtiði bir hadis þöyledir: "Þayet" "Hur-ý Iyn´den" bir kadýn, dünyaya insanlarýn dýþarý çýkamadýðý þiddetli karanlýk bir gecede doðsa (inse), (bütün) dünya üzerindeki þeyleri aydýnlatýrdý.

Söz konusu gadr veya gaddarlýk Türkçe´de Arapça´daki manalarýndan daha deðiþik manalarda kullanýlmýþtýr. Dilimizde "zulüm, hiç merhameti olmayan, zalim, merhametsizlik veya merhametsiz insafsýz" manalarýnda kullanýlan bu kelimelerin bu manalarýyla de Ýslâm dininde yasak olan fiilleri ve müslümanlara yakýþmayan sýfatlarý ihtiva eder. "Allah´ýn, insanlardan kendisine en çok kýzdýðý buðzettiði kiþi, husumette gaddâr olandýr" (Tecrîd-ý Sarih Tercemesi, VIII, 387). Buradan hareketle, Türkçe´de kullanýlan gaddâr kelimesinin zulüm ve düþmanlýkta zalimden bir derece daha aþýrý olaný ifade ettiðini anlamak mümkündür.


radyobeyan