Furkan suresi By: armi Date: 15 Þubat 2010, 22:59:40
FURKÂN SURESÝ
Kur´an-ý Kerîm´in yirmibeþinci suresi. Mekkî surelerdendir. Ayetleri yetmiþyedi, kelimeleri bin sekizyüzyetmiþiki ve harf sayýsý üçbinyediyüzotuzüçtür. Sure; adýný birinci ayette geçen ve "ayýrmak, ayýrdetmek, mühim davalarý çözüme kavuþturan kesin delil, mûcize gibi manalara gelen "furkân" kelimesinden almýþtýr. "el-Furkân", ayný zamanda Kur´an-ý Kerîm´in isimlerinden birisidir.
Sure, Mekke kâfirlerinin Kur´an, Hz. Muhammed (s.a.s.)´in peygamberliði ve getirdiði öðretilere karþý yükselttikleri þüphe ve itirazlarý ele almaktadýr. Her itiraza uygun cevap verilmekte ve insanlar, gerçeði reddetmenin sonuçlarý hakkýnda uyarýlmaktadýr. Surenin sonunda, Müminûn suresinin baþýnda olduðu gibi Resulullah´a iman eden ve onun getirdiði öðretileri izleyen insanlarýn üstün nitelikleri, ahlâkî ve mânevî üstünlükleri tasvir edilmektedir.
Sure, bütünü itibariyle Resulullah (s.a.s.)´i teselli edici, tatmin ve takviye edici, ruhunu okþayan ifadelerle doludur. Bir yanýyla ALLAH´ýn, kulu ve Resulü Hz. Muhammed´e tatlý, sevimli ve ruh okþayýcý ifadelerini ihtiva etmekte; bir baþka yanýyla da ALLAH´a ve Resulüne karþý direnen sapýk insan yýðýný ile yapýlan savaþý tasvir etmektedir.
Konuyu ele alýþ tarzý bakýmýndan sureyi dört ana bölümde incelemek mümkündür:
I. Bölüm: Ýnsanlarý uyarmak için ALLAH´ýn, Kur´an´ý kuluna indirmesinden dolayý hamd ve tesbihle baþlýyor. Göklerin ve yerin tek sahibi, kâinatý hikmet ve takdirine göre idare eden, oðul ve ortak koþmalarý reddeden ALLAH´ýn birliðini anlatýyor:
"Alemlere uyarýcý olsun diye kuluna Furkân´ý indiren, göklerin ve yerin hükümranlýðý kendisine ait olan, evlat edinmeyen, mülkünde ortaðý bulunmayan ve herþeyi yaratýp ona bir nizam veren, mahlukâtýn mukadderatýný tayin eden ALLAH, yüceler yücesidir" (1, 2).
Sonra müþriklerin tek ALLAH´a inanmayý reddedip O´nunla beraber baþka tanrýlar edindikleri, bu tanrýlarýn kendileri yaratýlmýþ olduðu halde onlara tapýnmalarý eleþtiriliyor:
"O´nu býrakýp, hiçbir þey yaratmayan, bilakis kendileri yaratýlmýþ olan, kendilerine bile ne zarar ne de fayda veremeyen, öldürmeye, hayat vermeye ve ölüleri yeniden diriltip kabirden çýkarmaya güçleri yetmeyen tanrýlar edindiler" (3).
Bunun ardýndan, onlarýn Peygamber´in getirdiði gerçekleri yalanladýklarýný ve bu gerçeklerin geçmiþlerin masallarýndan ibaret bulunduðu, hatta bunlarý bir baþkasýnýn Peygamber´e yazdýrdýðýný söylediklerini belirtiyor:
"Ýnkâr edenler, Bu olsa olsa onun uydurduðu bir yalandýr. Baþka bir zümre de bu hususta kendisine yardým etmiþtir´ derler. Böylece onlar hiç þüphesiz iftira ve zulme baþvurmuþlardýr" (4, 5).
Ýnkârcýlarýn, Peygamber´in diðer insanlar gibi bir beþer olmasýný, yemek yiyip çarþýlarda dolaþmasýný yadýrgadýklarýný belirtiyor; gerçekten bir peygamberse ona bir meleðin inmesi gerektiðinden söz ettiklerini naklediyor; bu aþýrýlýklarýný yüzsüzlüðe çevirerek Hz. Peygamber´in büyülenmiþ birisi olduðunu iddiaya kadar vardýrdýklarýndan söz ediyor:
"Ve dediler ki; "Bu ne biçim peygamberdir? Yemek yiyor, çarþýlarda dolaþýyor! O´na, kendisiyle birlikte uyarýcý olarak bir melek indirilmeli deðil miydi? Yahut kendisine bir hazine verilmeli veya içinden yiyeceði bir bahçesi olmalý deðil mi?O zâlimler "Siz olsa olsa büyüye tutulmuþ bir adama uymaktasýnýz´ dediler" (7, 8.
Cenâb-ý ALLAH, bunu açýklamakla, inkârcýlarýn, Hz. Peygamber (s.a.s.) ve onun risâleti hakkýndaki sözlerini etkisiz kýlmak istiyor.
Ondan sonra da sapýklýklarýndan ve kýyâmeti yalanlamalarýndan söz ederek, kendilerine hazýrladýðý cehennem azabýný beyân ediyor. Elleri boyunlarýna baðlý olarak dar bir yere atýlacaklarýný; bu esnada yol olup gitmeyi temenni edeceklerini belirtiyor:
"Üstelik saati (kýyâmeti) de yalan saydýlar. Biz de saati yalan sayanlar için çýlgýn bir ateþ hazýrladýk. Cehennem ateþi uzak bir mesafeden kendilerine görününce, onun müthiþ kaynamasýný ve uðultusunu iþitirler. Elleri boyunlarýna baðlý olarak, dar bir yerine atýldýklarý zaman, oracýkta yok oluvermeyi isterler. Onlara, "Bugün bir kere yok olmayý istemeyin, aksine birçok defalar yok olmayý isteyin´ denilir" (11-14).
Müminlerin cennetteki durumundan söz ettikten sonra, konunun derinliklerine dalarak inkârcýlarýn mahþer günündeki hallerini gözler önüne seriyor. ALLAH´tan baþka tapýnmýþ olduklarý þeylerle yüzyüze gelmelerini ve bu tapýndýklarý þeylerin, ALLAH´a karþý koþulan her türlü þirki yalanlamalarý bölümüne geçiliyor.
I. Bölüm: Resulullah´ý teselli ile son buluyor ve ona, kendisinin de diðer bütün peygamberler gibi bir beþer olduðunu, onlar gibi yiyip-içip çarþýlarda gezindiðini belirtiyor:
"Senden önce gönderdiðimiz bütün peygamberler de þüphesiz yemek yerler, çarþýlarda gezinirlerdi. Sabreder misiniz diye sizi birbirinizle deneriz. Ve Rabbin herþeyi hakkýyla görendir" (20).
II. Bölüm: Ahireti inkâr edenlerin ALLAH´a karþý dil uzatmalarý ve, "Bize melekler indirilmeli deðil miydik? Veya Rabbimizi görmeli deðil mi idik?" (21) dediklerini belirterek baþlýyor ve çabucak, melekleri gördükleri kýyamet gününden bir tablo getiriyor gözlerinin önüne: "Melekleri görecekleri gün, iþte o gün, günahkârlara hiç iyi haber yoktur. Melekler iyi haberler size yasaktýr, yasak´ derler. O gün gök, beyaz bulutlar halinde parçalanacak, melekler bölük bölük indirileceklerdir. O gün, gerçek hükümranlýk Rahmân´ýndýr. Ýnkarcýlar için yaman bir gündür o" (22, 25, 26).
Böylece Kur´ân´a karþý gelenlerin düþeceði hâli açýklayarak Peygamber´ine teselli vermektedir. Onlardan önce geçen ve peygamberlerini yalanlayan, Musa (a.s.), Nuh (a.s.)´ýn kavminden, Âd ve Semûd kavminden, Ress halkýndan söz ederek baþlarýna gelenleri tasvîr ediyor, onlarýn hayvanlarla ayný safta bulunduklarýný, hatta onlardan aþaðý olduklarýný beyân ediyor: "Onlar dört ayaklý hayvanlar gibidirler. Belki daha da sapýktýr yollarý" (44).
III. Bölümde, gece ile gündüzün ardarda gelmesinden, hayat bahþeden sudan ve insanlarýn bu sudan yaratýldýklarý halde, ALLAH´tan baþka kendilerine fayda veya zararý dokunmayan varlýklara tapýnmalarýndan, yaratýcýlarýna ise karþý gelmelerinden söz ediliyor:
"Onlara; "Rahmân´a secdeye varýn" denildiði zaman; "Rahmân da nedir, emrettiðine mi secdeye varacaðýz?´ derler, ve bu onlarýn nefretini arttýrýr"
IV. Bölümde ise ALLAH´a ibâdet edip secdeye kapaman ve ALLAH´a kulluk sýfatýný hakeden "Rahmân´ýn kullarý" tasvir ediliyor; Rahmân´ýn kullarýnýn gittiði yoldan gitmek isteyenlere tövbe kapýlarý açýlýyor; iman ve ibadetin mükellefiyetlerine sabredip dayananlarýn mükâfatý tasvîr olunuyor: "Ýþte onlar sabrettiklerinden dolayý cennetin en yüksek dereceleriyle mükâfatlondýrýlýrlar. Ve orada saðlýk ve selâmla karþýlanýrlar" (75).
Surenin son ayeti, ALLAH´ý tanýyan ve emirlerine gönülden baðlanan kullar olmayacak olsa, inkârcýlardan müteþekkil yol sapmalarýnýn ALLAH katýnda hiçbir deðerlerinin olmayacaðýný bildiren ifadelerle son buluyor.
radyobeyan