Firavun By: armi Date: 15 Þubat 2010, 22:46:01
FÝRAVUN
Mýsýr´da hüküm süren Amerika krallarýna verilen ünvan. Türklerin hükümdarlarýna Hakan, Bizanslýlarýn Kayzer, Ýranlýlarýn Kisra dedikleri gibi, eski Mýsýrlýlar da Firavun derlerdi. Ýslâm dil bilginlerine göre firavun kelimesi, kibir ve gurur anlamýna gelen "fer´ane" ya da "tefar´ane" kelimesinden gelir. Çoðulu ´ferâine´dir. Kelimenin bu anlamý nedeniyle kibirlenen, zulüm yapan kiþi için "adam firavunlaþtý" anlamýnda "tefer´ane´r recûlü" denir. Kök anlamý dýþýnda firavun kelimesinin sapma ve saptýrma, bozulma ve baþkalarýný bozma, zarara girme ve zarara uðratma anlamlarýnda da yaygýn bir kullanýlýþý vardýr. Buna göre her zâlim, sapkýn ve mütekebbir kiþi firavundur. Kur´an da kelimeyi bu yorumu doðrulayacak biçimde kullanýr. Sözgelimi Hz. Yusuf dönemindeki Mýsýr kralý Firavun olarak nitelenmezken, Hz. Musa dönemindeki krallar Firavun olarak anýlýr. Kelimenin anlamý, diðer bir görüþe göre, güneþ tanrýsýnýn oðlu demektir. Eski Mýsýrlýlar güneþe Ra adýný vermiþ ve ona yüce tanrý diyerek tapýnmýþlardýr. Mýsýr inançlarýna göre her kral iktidarýný Ra ile olan iliþkisine dayandýrýr ve kendisini Ra´nýn yeryüzündeki temsilcisi olarak empoze ederdi. Zamanla Ra soyundan geldiðini savunan krallar, kendilerinin de "yüce rab" olduklarýný halka kabul ettirmek amacýyla Firavun (güneþ tanrýsýnýn oðlu) ünvanýný kullanmaya baþladýlar (Mevdûdî, Tefhimü´l-Kur´an Tercümesi, Ýstanbul 1986, II, 69).
Kur´an, Hz. Musa ile iliþkisi nedeniyle sýk sýk andýðý Firavun´un kimliðinden sözetmez. Buna karþýlýk Cevheri gibi bazý Ýslâm bilginleri, Kur´an´da geçen Firavun´un Velid b. Mus´ab olduðu görüþündedirler. Fakat Kur´an´da sözedilen Firavun, gerçekte iki ayrý hükümdardýr. Bunlardan ilki, Hz. Musa´nýn doðduðu sýrada Mýsýr´ yöneten ve Musa´yý sarayýnda büyüten Firavun; diðeri de Hz. Musa´nýn risâletle görevlendirildiði sýrada iþ baþýnda olan Firavun´dur. Çaðdaþ tarih araþtýrmacýlarýna göre ilk Firavun M.Ö. 1292-1225 yýllarý arasýnda hüküm süren II. Ramses; ikincisi ise II. Ramses´in oðlu Mineftah´týr. Ne var ki, Hz. Musa´nýn dönemi kesin olarak tesbit edilemediði için bu görüþün yanlýþ olmasý da mümkündür. Kaldý ki tarihsel kiþiliklerin tesbit edilip edilmemesi fazla bir önem taþýmaz. Bu nedenle Kur´ân kimlikler üzerinde durmayarak ilâhý mesaj karþýsýnda yeralan evrensel Firavun tipinin özelliklerini vurgular.
Hz. Musa´nýn doðduðu zaman Mýsýr´ý yöneten kiþi Firavun´dur. Çünkü zorbalýða yönelmiþ, halkýný sýnýflara ayýrmýþtýr. Aralarýndan bir zümreyi (Ýsrailoðullarýný) güçsüz düþürmek için oðullarýný boðazlamakta, kýzlarýný diri býrakmaktadýr. Tam bir bozguncudur (el-Kasas, 28/4). Hz. Musa böyle bir ortamda, ezilen zümrenin bir üyesi olarak dünyaya geldi. Normal þartlarda hayatta kalabilmesi mümkün deðildi. Fakat Allah, zayýf düþürülenlere lütufta bulunmak, önderler yapmak ve zâlimlerin mirasçýsý, o yerlerin hakimleri durumuna getirmek istiyordu (el-Kasas, 28/5-6). Bu iradenin gerçekleþmesi için de Hz. Musa´nýn hayatta kalmasý gerekiyordu. Annesine Musa´yý denize býrakmasý vahyedildi. Böylece Musa, hem Allah´ýn, hem de Ýsrailoðullarýnýn düþmaný olan Firavun´un sarayýna getirildi. Firavun ve ailesi, ileride kendilerine düþman olacak çocuðu kendi çocuklarýymýþ gibi besleyip büyüttü (el-Kasas, 28, 7-14). Hz. Musa, gençlik çaðýnda bir Kýptînin ölümüne neden olduðu için Mýsýr´dan kaçarak Medyen´e gitti. Hz. Musa kaçarak ayrýldýðý Mýsýr´a on yýl sonra Allah Resulü olarak yeniden dönecektir.
Hz. Musa, Medyen´den dönerken risâletle görevlendirildi (Tâ-Hâ, 20/11-14). Doðrudan Firavun´a gidecek (Ta-Hâ, 20, 24), Allah´ýn ayetlerini teblið edecek (Ta-Hâ, 20/42), ondan Ýsrailoðullarýný serbest býrakmasýný, onlara baský ve iþkence yapmamasýný isteyecekti (Tâ-Hâ, 20/47). Firavun, azgýn bir zorba (ed-Duhân, 44/31) ve büyüklük taslayan (el-Ankebût, 29/39) bir hükümdardý. Kavmi de bir zâlimler topluluðu (eþ-Þuarâ, 26/10) hâline gelmiþti. Firavun, Hz. Musa´nýn çaðrýsýna, bütün ayetleri, delilleri ortaya koyduðu halde, büyük bir inatla karþý çýktý. Bu andan itibaren Hz. Musa ile Firavun arasýnda baþlayan büyük mücâdele Kur´an´da ayrýntýlý biçimde gözler önüne serilir. Kur´an´ý izleyerek bu mücâdeleyi ana hatlarýyla þöyle tesbit edebiliriz: Firavun, ilâhý mesajla kendisine gelen Hz. Musa ve Harun´u önce iddialarýndan vazgeçmemeleri ve kendisinden baþka bir ilah tanýmalarý durumunda hapse atacaðýný söyleyerek (eþ-Þuarâ, 26/29) sindirmeye çalýþtý. Baþaramayýnca, sarayda büyütülüþünü hatýrlatarak (es-Þuarâ, 26/18) minnet altýnda býrakmayý denedi. Bu da tutmayýnca, "Rabbiniz kimdir?" (TâHâ, 20/49) ve "Önceki nesillerin durumu nedir?" (Tâ-Hâ, 20/51) gibi sorularla sýnamaya, tartýþma yoluyla susturma yoluna baþvurdu; deli olduðunu iddia ederek sözlerini geçersiz kýlmaya çalýþtý (es-Þuarâ, 26/27). Bunda da baþarýlý olamayýnca, çaresiz, Hz. Musa´dan, getirdiðini iddia ettiði ayetleri (mucize) göstermesini istedi (eþ-Þuarâ, 26/31).
Hz. Musa, kendisine baðýþlanan asa ve Beyaz el mucizelerini gösterince Firavun bu kez de onu sihirbazlýkla, kendilerini yurtlarýndan çýkarmayý planlamakla suçladý (Tâ-Hâ, 20/57). Hz. Musa´nýn bir sihirbaz ve dolayýsýyla peygamberlik iddiasýnýn temelsiz olduðunu kanýtlamak amacýyla ülkesinin önde gelen sihirbazlarýný toplayarak onunla yarýþtýrdý. Fakat sihirbazlarýn bir sihir deðil, mucize karþýsýnda bulunduklarýný anlayarak müslüman olmalarý nedeniyle amacýna ulaþamadý. Üstelik bir bayram günü. halk önünde cereyan eden yarýþma Hz. Musa´nýn lehine sonuçlandý (TâHâ, 20/58-70). Bütün kozlarýný kullanan Firavun, bütün zorbalar gibi zulme, katliama baþvurdu. Hz. Musa´ya iman edenlerin oðullarýnýn öldürülmesini, kadýnlarýnýn sað býrakýlmasýný emretti (el-Mü´min, 40/25). Bununla da yetinmeyerek Hz. Musa´yý öldürtmeye kalkýþtý. Fakat kendi ailesinden bir mümin kimsenin uyarýsý üzerine vazgeçti (el-Mü´min, 40/26-35). Allah, belki gerçeði görür ve kabul ederler diye Firavun ve halkýný kýtlýk, tufan, çekirge gibi çeþitli azap ve felâketlerle cezalandýrdý. Her felâket sýrasýnda Hz. Musa´ya baþvurarak Allah´a dua etmesini istediler; azabýn kaldýrýlmasý hâlinde iman edeceklerine dair söz verdiler, fakat azap kaldýrýlýnca sözlerinden döndüler. Firavun, Mýsýr mülkünün kendisine ait olduðu, düzgün konuþamayan Hz. Musa´dan daha iyi olduðu, doðru söylemiþ olsaydý Hz. Musa´ya güç ve saltanatýn simgesi olan altýn bileziklerin atýlmasý ya da yardýmcý melekler gönderilmesi gerektiði gibi söz ve gerekçelerle halkýnýn itaatinin devamýný saðladý (ez-Zuhruf, 43/48-54).
Firavun´un, çevresinin ve halkýnýn ilâhý mesajý kabul etmeyecekleri, zulüm ve iþkencelerinin sona ermeyeceði kesinlik kazanýnca Hz. Musa´ya Ýsrailoðullarýný bir gece Mýsýr´dan çýkarmasý emri verildi (eþ-Þuarâ, 26/52). Durumu öðrenen Firavun hemen harekete geçerek büyük bir ordu topladý (eþ-Þuarâ, 26/53). Amacý, Ýsrailoðullarýný bütünüyle yok etmekti. Ama Allah´ýn da bir hesabý vardý. Firavun ve ordusu, Hz. Musa ve Ýsrailoðullarýna yol vermek için yarýlan Kýzýldeniz´in yeniden birleþen sularý içinde yok olup gitti (eþ-Þuarâ, 26/60-66). Böylece Allah, Firavun ve halkýný tapýnýrcasýna sevdikleri þeylerden; çeþmelerden, bahçelerden, hazinelerden, o güzel yerlerden çýkardý ve bunlarý Ýsrailoðullarýna miras yaptý (eþ-Þuarâ, 26/57-59). Zorba Firavun, Kýzýldeniz´in sularý arasýnda artýk her þeyin bittiðini, boðulacaðýný anlayýnca, "Gerçekten Ýsrailoðullarýnýn inandýðýndan baþka tanrý olmadýðýna inandým; ben de müslümanlardaným" dedi ama iþ iþten geçmiþti. "þimdi mi? Oysa daha önce isyan etmiþ, bozgunculardan olmuþtur´´ denildi. Cesedi, gelecek nesillere ibret olmasý için denizden kurtarýlarak bir tepeye atýldý (Yunus, 10/90-92).
Kur´an, tarihî olaylarý bir tarih kitabý gibi belli bir olayý aktarma amacýyla deðil; insanlarý uyarma, düþündürme, evrensel gerçekleri kavratma gibi amaçlarla konu edinir. Hz. Musa ve Firavun hikayesi, bütün bu amaçlarýn gerçekleþtirildiði en kapsamlý kýssalardan birisidir. Kur´an bu kýssa ile müslümanlarýn imanýný güçlendirme, Ýslâmî tebliðe karþý çýkan müþrikleri uyarma gibi amaçlarýnýn yanýsýra, Ýslâm dýþý toplumsal yapýlanmalarýn, yönetim biçimlerinin, eþdeyiþle Firavunî toplumlarýn deðiþmeyen özelliklerini de ortaya koymayý amaçlar. Ýslâm dýþý toplum ve yönetim biçimleri, tarihin hangi döneminde bulunursa bulunsun, hangi adla adlandýrýlýrsa adlandýrýlsýn, Firavun´a ve onun- temsil ettiði siyasal sisteme, bu sistemle þekillendirilen topluma özgü inanç ve düþünceleri, özellikleri yansýtýr. Bu nedenle özü bakýmýndan Hz. Muhammed´in karþýsýnda yeralan kiþilerle kökten deðiþtirmeyi amaçladýðý toplumsal yapý, Hz. Musa döneminin Mýsýr´ýndan pek farklý olmadýðý gibi, günümüzde dünyanýn herhangi bir yerinde varlýðýný sürdüren Ýslâm dýþý bir toplumsal ve siyasal sistem de Mekke´dekinden çok farklý deðildir.
Kur´an, bize Firavun kýssasý ile Firavunî toplumlarýn temel özelliklerini belirleme imkâný veriyor. Buna göre bu tür toplumlarýn en temel özelliði Allah´ýn yeryüzündeki hakimiyetini reddetmeleridir. Firavun´un ilâhlýk ve rablýk iddiasý, gerçekte Allah´ý ya da o toplumda varlýðý kabul edilen ilahlarý yok saydýðýný deðil; yeryüzünde kendisinden baþka itaat edilecek, kanun koyacak, yönetecek güç tanýmadýðýný ifade eder. Allah´ýn hakimiyetini ve ilahî kanunlarý reddeden toplum, bu yetkiyi ister Firavun örneðindeki gibi tek kiþiye, isterse belli bir topluluða, bir sýnýfa, bir partiye tanýsýn, sonuç deðiþmez. Firavun´un, içinden akan ýrmaklara varýncaya kadar bütün Mýsýr mülkünün kendisine ait olduðu yolundaki sözleri Firavunî toplumlarýn baþka bir özelliðini gösterir. Bu tür toplumlarda mülk Allah´ýn deðil hakim gücün sayýlýr. Hakim güç, mülk üzerinde dilediði gibi tasarruf hakkýna sahiptir. Bu mülkiyet ve tasarruf anlayýþýnýn doðal sonucu olarak belli bir azýnlýk servet içinde yüzerken büyük halk çoðunluðu açlýk ve sefalet içinde kývranýr. Firavun´un, böylesine mutlak bir hâkimiyet ve mâlikiyeti yalnýz baþýna sürdürmesi mümkün deðildir. Bu nedenle Kur´an Firavun ile birlikte "mele" adýný verdiði iþbirlikçilerine de dikkat çeker. Bugünkü karþýlýklarý ile söylenirse "mele", büyük sermaye sahipleri, meclis üyeleri, yüksek rütbeli subaylar. üst düzey yönetici ve bürokratlar halký etkileme ve yönlendirme imkânýna sahip aydýn, sanatçý, din adamý ve benzeri kiþilerden oluþan topluluktur. Bunlar, Firavun´un, firavunî düzenlerin kendilerine saðladýklarý çýkarlar karþýlýðýnda onun hâkimiyetinin sürmesine yardým ederler. Bu da firavunî toplumlarýn baþka bir özelliðidir.
Firavunî düzenleri yapýlarý gereði varlýklarýný ancak zulüm ve zorbalýkla sürdürebilirler. Adâlet, eþitlik, insan hak ve özgürlükleri bu tür düzenler için hiçbir anlam taþýmaz. Toplumda her þey düzenin korunmasý ve sürdürülmesi amacýna uygun biçimde düzenlenir. Týpký Firavun´un Mýsýr´ýndaki gibi toplum çeþitli sýnýflara bölünür; özellikle düzen için tehlikeli görülen unsurlar baský ve zulümlerle zayýf düþürülür; gerektiðinde erkek çocuklarýnýn öldürülmesi gibi yöntemlerle nüfus planlamasýna gidilir. Peygamberler ya da onlarýn takipçisi müminler tarafýndan adâlet, özgürlük, insanca yaþama adýna yapýlan her çaðrý Firavun ve melesi için mülk, saltanat ve hakimiyetlerine yönelik bir saldýrý anlamýna geleceðinden hemen susturulmasý gerekir. Firavun´un Hz. Musa´nýn daveti karþýsýndaki tutumu, firavunî düzenlerin bu yolda uygulayacaklarý bütün yöntemlerin bir özetini verir: Psikolojik baský, daveti etkisiz kýlacak karþý propaganda, suçlama, hapis ve öldürme tehditleri ve uygulamalarý, çeþitli baský, iþkenceler ve nihayet soykýrýmý.
Firavun kýssasý, Firavun ve iþbirlikçilerinin kaçýnýlmaz akýbetlerini de gözler önüne serer. Onlar, galip ve güçlü olanýn yakalayýþý ile yakalanýr (el-Kamer, 54/42) ve azabýn en kötüsü ile kuþatýlýrlar (el-Mü´min, 40/55). Sonunda bütün yaptýklarýnýn intikamý alýnýr ve hepsi boðulur, yok olup giderler (ez-Zuhruf, 43/55). Ahiretteki durumlarý ise daha da kötüdür. Onlar azabýn en þiddetlisine sokulurlar (el-Mü´min, 40/46). Hz. Musa ve müminler ise imanlarýnýn, sabýr ve mücâdelelerinin bir ödülü olarak esenliðe çýkar, Firavun ve iþbirlikçilerinin mülküne vâris ve hakim olurlar.
radyobeyan