Fey By: armi Date: 15 Þubat 2010, 22:33:33
FEY´
Geri dönmek, vazgeçmek, gölge yayýlmak fâe-yefýu-fey´en fiilinden mastardýr. Bir isim olarak fey´; güneþin doðudan batýya dönmeye baþlayan gölgesi; güneþin gurubuna kadar olan gölgesi; haraç, cizye, ticaret rusûmu; düþmandan savaþsýz elde edilen ganimet; beytü´l-malde bulunan herhangi bir mal anlamlarýna gelir.
Ýslâm arazi hukuku terimi olarak fey´; düþmandan savaþla veya savaþsýz ele geçirilen topraklarýn mülkiyetinin devlette, yararlanma hakkýnýn ise haraç vergisi karþýlýðýnda eski sahiplerinde býrakýlmasý demektir. Bu, bir bakýma, geliri toplum ihtiyaçlarý için harcanmak üzere arazilerin topluca vakfedilmesidir .
Fetihle ele geçirilen araziler üç kýsma ayrýlýr: Savaþla (anveten) elde edilen; düþmanýn savaþsýz baþka yere göç etmesiyle boþ kalan ve sulh yoluyla ek geçirilen araziler.
A. Savaþla ele geçirilen araziler.
Düþman topraklarý zorla (anveten) ele geçirilmiþse, Ýslâm devlet baþkaný, bu topraklara þu üç statüden birisini uygulayabilir:
I) Bu arazileri savaþa katýlanlar arasýnda paylaþtýrabilir. Hz. Peygamber´in Hayber topraklarýný taksim etmesi gibi.
2) Arazileri eski sahiplerinin ellerinde býrakabilir. Bu taktirde onlara þahýslarý için cizye, arazileri içinde haraç vergisi baðlar. Arazi, haraç arazisi, gayri müslim olan halk da zimmî olur. Ýhtiyaç olmasý halinde ganimeti hak sahipleri arasýnda taksim etmek daha uygundur. Ancak buna ihtiyaç yoksa, gelecekte müslümanlar lehine bir güç oluþturmak için, eski sahiplerinin elinde býrakmak daha uygun olabilir.
Ýslâm hukukçularý, savaþ ganimetlerinin, ganimeti hak eden sahiplerine taksim edilmesinin caiz oluþunda görüþ birliði içindedirler.
"Biliniz ki, savaþtan ganimet olarak aldýðýnýz herhangi bir þeyin beþte biri, mutlaka Allah´ýn, peygamberin ve yakýnlarýnýn, yetimlerin, düþkünlerin ve yolcularýndýr" (el-Enfal, 8/41) ayeti bu konuya delil gösterilmektedir. Bu duruma göre, ganimetlerin beþte biri ayette zikredilenlere veya Ýslam devletine, beþte dördü ise, diðer hak sahibi gazilere aittir.
Hz. Peygamber´in kavlî ve fiilî sünneti de buna delildir: "Herhangi bir yerleþim merkezine girip yerleþtiðiniz zaman, orada sizin hisseniz vardýr. Allah´a ve Resulüne karþý gelen bir yerleþim merkezini ele geçirdiðinizde ise, buranýn beþte biri Allah´ýn, peygamberinin, sonra sizindir" (Ebû Ubeyd, el-Emvâl, Kahira, 1353 H., s.57). Bu hadiste ilk ele geçirilen yerden "fey´ " arazileri ikincisinden ise savaþla ele geçirilen "ganimet" topraklarý kastedilmiþtir. Hz. Peygamber yine zorla fethedilen Hayber topraklarýný ganimet haklý sahiplerine taksim etmiþtir. Medine halký Ýslâm´a girince, menkul ve gayri menkul mallarýnýn sahibi olarak kalmýþlardýr. Allah Rasûlü Mekke´yi zorla (anveten) ele geçirmiþ, fakat topraklarýný gazilere taksim etmemiþtir (ez-Zühaylî, el-Fýkhu´l-Ýslâm; ve Edilletüh, V, 533, 534).
Hanefi ve Hanbelilelere göre, Ýslâm devlet baþkanýnýn fethedilen araziler üzerinde, gâzilere taksim etme veya vakýf hâline getirme yetkisi vardýr. Nitekim Hz. Ömer hilâfeti zamanýnda fethedilen Suriye, Irak ve Mýsýr topraklarýný vakýf hâline getirerek, "fey´" hükümlerini uygulamýþtýr. Burada arazinin kuru mülkiyeti (rakabesi) devletin, yararlanma hakký ise zilyed olarak daha önceki sahiplerinin olur. Irak topraklarý fethedilince gâziler buranýn kendilerine taksim edileceðini bekliyorlardý. Hz. Ömer daðýtmak istemeyince, uzun müzâkere ve istiþareler oldu. Hz. Zübeyr, Abdurrahman b. Avf ve Bilâl Habeþî ile ayný düþüncede olanlar,.bu topraklarýn ganimet olarak kabulü ile Resulullah´ýn Hayber topraklarýný daðýttýðý gibi gâzîlere daðýtmasýný istediler. Muaz b. Cebel ve Hz. Ali gibi sahabe büyükleri de Hz. Ömer´i desteklediler.
Hz. Ömer þöyle diyordu: "Bu topraklarý daðýtýrsam sizden sonra gelecek müslümanlara ne kalýr. Onlar topraklarýn ahalisiyle birlikte taksim edilmiþ olduðunu, babalardan oðullara miras olarak intikal ettiðini, böylece kendilerinin her þeyden mahrum edilmiþ olduklarýný görecekler. Bu görüþ, görüþ deðil". Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf; "Görüþ dediðin nedir? Arazi ve sahipleri Allah´ýn gâzilere ihsan ettiði fey´ ve ganimetlerden baþka bir þey deðildir" dedi. Hz. Ömer þöyle cevap verdi: "Onlar senin dediðin gibidir. Fakat ben meseleyi öyle görmüyorum. Allah´a yemin ederim ki, benden sonra müslümanlara çok þeyler saðlayacak bir ülke fethedilmez. Aksine fethedilen ülkelerin müslümanlara maddî bakýmdan bir yük ve külfet olmasý da muhtemeldir. Irak ve Þam arazileri iþleyicileri ile birlikte taksim olunursa, o zaman kaleler nasýl korunur? Daha sonra gelen nesillere, yetim ve dullara Irak ve Þam arazisinden ve diðer beldelerden ne kalýr?" Toplantýda bulunanlar bu defa; "Allah´ýn bize kýlýçlarýmýzla ihsan ettiði ganimetleri savaþa katýlmayan, taksime bile yetiþmeyen kimselere, onlarýn çocuklarýna ve ortada hiç mevcut olmayan daha sonraki çocuklarýna mý vakfedeceksin?" dediler.
Muaz b. Cebel; "Vallahi bu topraklarý daðýtýrsan hoþa gitmeyen þeyler ortaya çýkar. Topraðýn büyük bir kýsmý müslümanlarýn eline geçer. Sonra bu sahipler zamanla ortadan kalkar ve büyük topraklar bir kiþinin elinde toplanýr. Onun için bu topraklara þimdiki müslümanlarýn da, sonra gelecek olanlarýn da faydalanmasýný saðlayacak bir statü ver."
Hz. Ömer bu arada Kur´an-ý Kerîmden fey´ ile ilgili þu ayetleri delil olarak göstermiþtir:
"Allah´ýn fethedilen diðer düþman ülkeleri ahalisinden peygamberine verdiði "fey´ "Allah´a, peygamberine, hýsýmlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara aittir. Ta ki bu mallar, içinizden yalnýz zenginler arasýnda dolaþan bir devlet olmasýn. Peygamber size ne verdi ise onu alýn, size ne yasak etti ise ondan da sakýnýn" (el-Haþr, 59/7).
"Bilhassa o fey hicret eden yoksullara ait olup, onlar Allah ´tan fazlu inâyet ve hoþnutluk ararlar" (el-Haþr, 59/8, bkz. ayet, 6, 9, 10).
Yukarýdaki ayetler, umumî olarak ganimetin taksiminden söz eden el-Enfâl Suresi kýrkbirinci ayeti tahsis etmiþtir. Yani ganimet ayeti, menkul ve gayr-i menkul tüm mallarý kapsamýna alýr. Haþr Suresindeki fey´ ayetleri ise, ganimeti araziler dýþýndaki menkullere tahsis etti. Haþir Suresindeki ayetler, savaþla veya savaþsýz alýnan topraklar üzerinde devlet baþkanýna maslahata göre tasarruf yetkisi verir. Hz. Peygamber Hayber topraklarý için Enfâl ayetiyle, Hz. Ömer ise Suriye, Irak ve Mýsýr topraklarý için fey´ ayetleriyle amel etmiþtir. Buna göre, fey´ ayeti bütün müminleri içine alýr. Bu gayri menkuller üzerinde hak sahibi olmada, sonradan gelenler önceden gelenlere ortak olurlar. Bu, ancak arazileri taksim etmemekle gerçekleþir. Bunlar vakýf sayýlýr, fakat miras yoluyla geçebilir. Gerçek vakýf ise mirasla geçmez (Ebû Yûsuf, Kitabü´l-Harac, Mýsýr 1352 H, s.75, 83,85; Ebû Ubeyd, el-Envâl, Kahîra 1968, s.94; Muhammed Hamidullah, el-Vesâiku´s-Siyâsiyye, s.314, vesika: 325; Ali Þafak, Ýslâm Arazi Hukuku s.146-149; Fahri Demir, Ýslâm Hukukunda Mülkiyet ve Servet Daðýlýmý, s.202-207; Hamdi Döndüren, Delilleriyle Ýslâm Hukuku, Ýstanbul 1983, s.572, 573; ez-Zühaylî, a.g.e., V, 532-537) .
Hz. Peygamber bazý beldelerin topraklarýný eski sahiplerinin ellerinde býrakmýþ ve taksim etmemiþtir. Meselâ; Mekke´yi kýlýç zoruyla fethetmiþ, arazilerini gâzilere daðýtmamýþtý. Yine Kurayza, Nadîr ve Arap yurtlarýndan diðer yurtlar fethedilmiþ, ancak Hayber dýþýnda bunlardan hiçbirinin topraklarý taksim edilmemiþtir. Bu konuda Devlet baþkaný muhayyerdir. Dilerse, Resulullah (s.a.s.)´in yaptýðý gibi taksim eder, dilerse, yine Resulullah´ýn Hayber dýþýndaki topraklarý eski sahiplerinde býraktýðý gibi býrakýr. Bu ikinciler fey´ topraklarýný oluþturur (ez-Zühaylî, a.g.e, V, 537).
Hz. Ömer Irak topraklarýný eski sahiplerinin elinde býrakýrken Haþr Suresi´nin fey´ ayetlerine (ayet, 6-10) dayanmýþtýr. Araziler için haraç, gayri müslim sahipleri için ise cizye vergisi baðlamýþtýr. Bu uygulama, müzâkere ve istiþâreler sonucunda sahabenin icmaý ile ortaya çýkmýþtýr. Ýþin baþýnda Bilâl ve Zübeyr (r.anhüma) gibi sahabiler karþý çýkmýþsa da, sonradan onlar da bu görüþe katýlmýþlardýr (Ebû Yusuf, Haraç, 27, 35; ez-Zühaylî, a.g.e., V, 537).
Þam ve Mýsýr topraklarý fethedildiði zaman ordu komutanlarý bu yerlerin hükmünü Hz. Ömer´den sormuþlar, Halife de þu cevabý vermiþtir: "Araziyi sahiplerinde býrak, menkul ganimetleri muhariplere daðýt. Böyle hareket, tedbirimiz gereði, müslümanlarýn yararý içindir..." Ýlk devirlerde baþlayan bu fey´ uygulamasý, sonraki devirlerde aynen devam etmiþ, Osmanlýlarda mîrî arazi uygulamasýnýn temelini teþkil etmiþtir. Emevi halîfesi Ömer b. Abdilaziz valilerine gönderdiði mektuplarýnda þöyle yazmýþtýr: "Arazi sahiplerinden kim müslüman olursa o anda elinde bulunanlarýn hepsi kendisinindir. Ama evi ve arazileri müslümanlarýn olmakta devam eder. Çünkü-onlar Allah´ýn bir fey´idir" (Ýbn Zenceveyh, Kitabü´l-Emvâl, Arapça Uzm., Burdur Kütüphanesi, No: 183; Yahya b. Adem, Kitabü´l-Haraç, thk. Ahmed Muhammed þakir, Kahîra 1347 H., s.52, 62´den naklen Ali Þafak, a.g.e., s; 150).
B. Gayrimüslim halkýn savaþ korkusuyla baþka yere göç etmesi sonucu boþ kalan araziler. Bunlar da fey´ adýný alýr. Müslümanlarýn bu beldeye girmesiyle arazilerin mülkiyeti beytülmale intikal eder. Bunlar vakfedilmiþ devlet mülkü haline gelir. Devlet baþkaný bu arazileri ekip-biçen müslüman veya zimmîlerden haraç vergisi alýr. Böyle bir beldede düþmandan kalan menkul mallar da fey´e dahil olur. Ýslâm hukukçularýnýn çoðunluðuna göre bunlar vakfedilir ve müslümanlarýn maslahatý için harcanýr (Ýbn Rüþd, Bidâyetü´l-Müctehid, I, 389; es-Þýrâzý, el-Mühezzeb, II, 247; Ýbnü´l-Hümâm, Fethu´l-Kadîr, IV, 353; el-Mâverdî, el-Ahkâmü´s-Sultâniyye, s.133).
C. Sulh yolu ile (savaþsýz) Ýslâm ülkesine katýlan topraklar. Diðer sahipsiz topraklar gibi bunlar da devlet mülkiyetine geçer. Bu topraklar devlet namýna iþletilip geliri toplum yararýna harcanabileceði gibi, devletçe gerekli görülen özel þahýslara da, daðýtýlabilir. Nitekim Benî Nadir arazisi (Fedek ve çevresi), servetlerini Mekke´de býrakýp Medine´ye hicret eden yoksul sahabelerle, Medineli üç yoksul sahabeye taksim edilmiþtir. Devletin þahýslara tahsis edeceði bu topraklar prensip olarak arazinin bulunduðu bölgeye göre öþür veya haraç vergisine tabi olur (Fahruddin er-Râzý; et-Tefsîru´l-Kebîr, XXIX, 284-285; Ýbn Abidin, Reddü´l-Muhtar, III, 288).
Sonuç olarak, savaþla veya savaþsýz alýnan topraklarýn kuru mülkiyeti (rakabesi) devlete tahsis edilerek, eski sahipleri olan müslüman veya gayrimüslim kimseler kiracý kabilinden bu topraklardan yararlanýrlar. Tesbit edilen haracý da beytülmale ödemeye devam ederler. Kiracý durumundaki bu kimselerin araziyi satma, hibe, rehin verme gibi tasarruflarý, ve mirasla intikal hükümleri kanunla düzenlenir. (bk. Arazý, Mîrî arazi).
radyobeyan