Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Fetretu'l vahiy By: armi Date: 15 Þubat 2010, 22:29:47
FETRETU´L-VAHÝY




Vahyin kesildiði dönem, iki peygamber arasýndaki zaman dilimi. Fetret zamaný vahy ve semâvî hükümlerin kesintiye uðrayýp sükun bulduðu zamandýr. Bununla Peygamber Efendimiz ile Hz. Ýsa arasýndaki zamanýn kasdedildiði görüþü daha çok yaygýndýr. O hâlde fetret zamaný insanlarý iki peygamber arasýnda yaþamýþ olup, önceki peygamber kendilerine gönderilmemiþ, sonradan gelen peygambere de kendileri yetiþememiþ kimselerdir.

Hz. Musa ile Hz. Ýsa´nýn peygamberlik dönemi arasýnda kalan Ýsrailoðullarý ve Hz. Ýsmail ile Peygamberimiz (s.a.s.) arasýnda yaþayan Araplar fetret döneminde yaþamýþ kimseler kabul edilirler. Çünkü Hz. Ýsmail´den sonra Peygamberimize kadar Hicaz bölgesinde yaþayan Araplara baþka bir peygamber gönderilmemiþtir. Ýsrailoðullarýna gönderilen peygamberler zamanýnda da yine Araplar fetret dönemi insaný olarak kabul edilir. Zira Ýsrailoðullarýnýn peygamberleri onlarý Allah´a davet etmemiþ veya baþka bir tabirler onlara gönderilmemiþti.

Fetret dönemini, peygamberler arasýndaki bir boþluk olarak kabul etmeyip o þekilde deðerlendirmeyenler de vardýr: Ýmam Kurtubî, Ýbn Sa´d dan þu rivâyeti nakleder: "Hz. Musa ile Hz. Ýsa arasýnda bin yediyüz yýl geçmiþ olmasýna raðmen fetret dönemi olarak kabul edilmemiþtir. Çünkü bu zaman içerisinde Ýsrailoðullarýndan yüz peygamber gönderilmiþtir. Hz. Ýsa ile Peygamberimiz (s.a.s.) arasýnda beþyüzaltmýþdokuz yýl ve bu arada üç peygamber gönderilmiþtir. Kelbî´ye göre de bu arada gelen peygamber sayýsý dört olup onlardan biri de Arap olup, Abbasoðullarý kabilesinden Hâlid b. Sinan´dýr (el-Kurtubî, el-Câmi´li Ahkâmi´l-Kur´an, 6/121-122).

Buhâri´nin rivâyetine göre de Peygamber Efendimizle Hz. Ýsa arasýndaki zaman yaklaþýk altýyüz yýldýr. Bu süre içinde gelip geçen fetret dönemi insanlarý üçe ayrýlýr:

1-
Akýl ve basiretleriyle Allah´ýn varlýðýný idrak edip O´nun birliðini kabul edenler. Bu gruba Kus b. Saîde el-Eyalî vb. kimseler örnek gösterilir.

2-
Allah´a iman etmeyip putlara tapmak suretiyle O´na ortak koþanlar ve þerýâtleri deðiþtirip bir din icat edenler. Bu gruba da Hicaz´a putperestliði getiren Amr b. Luhay vb. misal verilebilir.

3-
Allah´a ne ortak koþup ne de O´nun birliðine iman edenler. Yani iman ve küfürden tamamýyla gâfil olarak yaþayanlar.

Bu üç gruptan birincisinin mümin ve cennetlik, ikincisinin kâfir ve cehennem ehli olduklarý ihtilafsýz kâbul edilmiþtir. Üçüncü grubun cennetlik yâ da cehennemlik olmalarý hususunda ilim adamlarý ayrý ayrý görüþler belirtmiþlerdir.

Mu´tezileye ve Ehl-i Sünnet imamlarýndan Ebu Mansur Mâtûridî ve Irak´ýn büyük âlimlerinden bir çoðuna göre, kendilerine bir peygamber´in daveti ulaþmayan kimseler de Allâh´a iman ile mükelleftir. Allah´ý bilip O´na iman etmek onlar için farzdýr. Hatta böyleleri iman ve þirkten tamamýyla gâfil olsalar bile yine ahirette azaba uðrayacaklardýr.

Ebu Mansur Mâtûridî´ye göre akaid (inanç esaslarý) bütün peygamberler arasýnda müþterek olduðundan, o konuda fetret yoktur. Fetret yalnýz ameli hükümlerdedir. Bunun içindir ki, fetret zamanýnda yaþayýp da aklý ile Allah´ýn varlýðýný ve birliðini düþünüp O´na iman etmemiþ olanlar mümin deðillerdir.

Ýmam Gazalý: "Peygamberimizin gönderilmesinden sonraki insanlar üç sýnýfa ayrýlýrlar" der, þöyle ki:

1
- Peygamberimizin gönderildiðini, insanlarý Allah´ýn din ve þerîâtýna davet ettiðini bilmeyenler. Bunlarýn cennetlik olduklarýnda þüphe yoktur.

2- Peygamberimizin davetini, getirdiði kitabý, açýk mucizelerini, yüce yaþayýþ ve ahlâkýný duyduklarý ve bildikleri halde O´na iman etmeyenler. Bunlarýn da cehennem ehlinden olduklarý þüphesizdir.

3- Peygamberimizin davetini ve O´na ait bazý haberleri duymuþ, fakat bu haberleri tahkik ve derinlemesine araþtýrma imkâný bulamamýþ olanlar. Bunlarýnda affedilip kurtuluþa ereceklerini ümit ediyoruz. Çünkü onlar kendilerini imana teþvik eden ve ýsýndýran bir sözü iþitmemiþlerdir.

"Duha" suresinin nüzûl sebebi olarak gösterilen, Hz. Peygamber (s.a.s.)´e hýra maðarasýnda ilk gelen vahiy olan, sonra vahyin gecikmesi olayýna da fetretü´l-vahiy, yahut fetret zamaný denir (Taberî, Camiu´l-Beyan fi Tefsiri´l-Kur´an, XXX, 148; M. Hamdi Yazýr, Hak Dini Kur´ân Dili, VII, 5885).

Resulullah (s.a.s.)´ýn Kur´an-ý Kerîmi kendiliðinden söylemediðini isbat eden ve O´nu daha sonraki yýllarda yapacaðý çetin mücadelelere rûhen hazýrlayan fetret-i vahiy, Müddesir suresinin ilk beþ ayetinin nüzulü ile sona ermiþtir. Fetret-i vahyin sona ermesini bizzat Resulullah (s.a.s.) þöyle anlatmýþtýr: "Ben bir gün yürürken birdenbire gökyüzü tarafýndan bir ses iþittim. Baþýmý kaldýrdým. Bir de baktým ki Hýra´da bana gelen melek (Cebrail) semâ ile arz arasýnda bir kürsü üzerinde oturmuþ. Çok korktum. Evime dönüp beni örtün, beni örtün dedim. Bunun üzerine Allah Teâlâ Hazretleri, "Ey örtüsüne bürünmüþ, kalk (ve insanlara gelebilecek azapla) korkut. Rabbinin ismini yücelt, elbiseni tertemiz et. Kötülüðün her çeþidinden çekin (el-Müddesir, 74/1-5) ayeti kerimelerini indirdi. Artýk o günden sonrâ vahyin ardý arkasý kesilmedi" (Buhâri, Bedü´l-vahiy, 3).

Fetret-i vahyin süresi gerek hadislerde, gerekse Ýslâm tarihi kaynaklarýnda kesin olarak zikredilmemektedir. Kaynaklarda verilen bilgilerde bu müddet farklý olup, rivâyetlerde bildirilen en uzun süre üç yýldýr. Son devir müelliflerinden Muhammed Ebû Zehra, bu konudaki rivâyetleri deðerlendirdikten sonra fetret-i vahyin müddetini üç yýl olarak bildiren rivâyetleri: "Allah´ýn seçtiði kulu bu kadar uzun süre sýkýntýda býrakmayacaðýný" ileri sürerek reddeder ve bu müddetin ancak beþ ay civarýnda olabileceði kanaatini belirtir (Muhammed Ebu Zehra, Hâtemü´n-nebiyyin, I, 311-313).


radyobeyan