Fena filhak By: armi Date: 14 Þubat 2010, 14:17:10
FENÂ FÝ´L-HAK
Hak´ta yok olmak. Fenâ filhak, Arapça bir terim olarak Fenâ fillâh ile eþanlamlý olarak ta deðerlendirilebilir.
Hak, lügatta batýlýn zýddý, yerine getirilen hüküm, varlýðý sabit olan, doðruluk ve adalet anlamlarýna gelir. Fiil olarak üç harfli kökten kullanýldýðýnda Hak; gerçekleþmek, gerçek olmak demektir.
Cenab-ý ALLAH´ýn vasfý olarak; inkârý mümkün olmayan, varlýðýnýn kabûl olunmasý gereken, varlýðý ve ulûhiyeti kesin olan manalarýna gelir. Bu manada Kur´an-ý Kerîm´de Mekkî ve Medenî ayetlerde tekrarla geçer. Genellikle tek baþýna kullanýlýr. Bazen esmâý hüsnâdan birine bitiþtiði görülür; "el-Mehkü´l-Hak" (Tahâ, 20/1 14) gibi. Hak kelimesinin Kur´ân-ý Kerîm´de, bundan baþka birkaç vecih üzerine kullanýldýðý ifade edilmektedir (Suat Yýldýrým, Kur´ân´da ulûhiyet, Ýstanbul 1927, s.216-217).
Hak kelimesini Beydâvî, tefsirinde ALLAH manasýnda olduðunda ´´es-Sâbitü rübûbiyyetuhu´´ yani Rablýðý sabit ve gerçek olan diye tarif eder. Böylece Hak, sâbit anlamýnda açýklanýr.
Hak, masdar olarak ele alýndýðýnda, enfüs ve âfâkýn mutabakatýný anlatýr. Enfüs´te, sýdk ve sevab gibi söz ve fikre sýfat olur. Âfâkta ise, tahakkuk ve vukû demek olur.
Ýþte, bundan dolayý, hak, manen ve sûreten her veçhile "vücud"diye târif olunur. Hakk´ýn vücudu "Vâcibü´l- Vucûd lizâtihi" halkýn vücudu ise, buna baðlý olarak "Vâcibü´l-Vücud liðayrihi"dir. Hak kelimesinin çeþitli manalara gelmesi, bu ikincisinden kaynaklanmaktadýr. Bütün hak ve hukukun mercii olan Hak Teâla, Vâcibül-Vücud lizâtihi olduðundan, ulûhiyyet ve rubûbiyyet O´nun haklarýndandýr (Elmalýlý Hamdi Yazýr, Hak Dini Kur´an Dili, IV, 2675-2676).
Hakk´ýn ALLAH´ýn ta kendisi olarak kullanýldýðýný Hz. Peygamber (s.a.s.)´in "ALLAH´ým, sen´sin Hak..." (el-Buhâri, Daavât, 9) hadisinden anlaþýlmaktadýr.
Tasavvufî hak demek olan hakka´l yakînin son derecesidir. Bilmek, görmekten öte, olmak demektir. Bir diðer ifadeyle, abdin (kulun) Hak´ta fâný olmasý ve O´nun ile yalnýz ilmen deðil, hem ilmen, hem þuhûden, hem de halen bekasý manasýna gelir. Basit bir anlatýmla ilmel yakýn, her akýllý kiþinin ölümü bilmesidir. Melekleri görmesi aynel yakîn, ölümü tatmasý da hakkal yakîndir (Elmalýlý, a.g.e., VII, 4726).
Tasavvufî anlayýþta, Fena fi´þ-þeyh (þeylikte yokolma) ve fenâ fi´r-Resul (Peygamberde yokolma) merhaleleri fena fi´l-Hakk´a giderken aþýlacak merhalelerdendir diye kabul edilir.
Tasavvufî anlayýþa göre, fenâ fi´l-Hakk´a yükselenlerin yaptýðý tasarruflarý Hak üstlenir. Hak, onlarý muvafýk gördüðü iþlerde görevlendirir. Onlar, ALLAH´ýn lâyýk olmayaný iþlemekten koruduðu kullarýdýr. Yani Tasavvufta, bu mertebeye ulaþanlar "La Yuhtý" (günah iþlemez) olarak kabul edilir. Halbuki Ýslâm´da, yalnýz Peygamberler masumdur. Nefslerinden fâný olduðu kabul edilen bu kimseler, Hak ile bâký kimselerdir denir. Onlar, yaptýklarý iþlerde kendilerine bir menfaat gözetmez, zararýn def´i için de çalýþmazlar. Fena fi´l-hak, celb-i menfaat ve def´i mazarratý ortadan kaldýrýr. Çünkü burada nefisle ilgili arzular, menfaat gayesi, kasýt ve niyyeti düþer. Yine Mutassavýflara göre, bu mertebede olanlar için sevap arzusu ve azap korkusu yoktur (el-Kelâbâzý, et-Taarruf, Fenâ mad.)
Hülasa, mutassavýflara göre fenâ fi´l-hak, sufînin tarikat yolunda marifeti geçerek, en son varacaðý merhale olarak kabul edilir. Hakka´l-yakýn de denilen bu merhaleye kiþi, gözle görmüþ gibi tahkik ve ilimle tahkik mertebelerinden geçerek, hak içinde fenâ bulma (fena fi´l-hak) haline ulaþýr.
radyobeyan