Esir By: armi Date: 13 Þubat 2010, 13:28:53
ESÎR, ESÂRET
Savaþ sýrasýnda ele geçirilen düþman askerleri. Esir, erkek olabileceði gibi kadýn da olabilir. Ýslâm´da, müslüman savaþçýnýn, harp öncesi, harp sýrasýnda ve harp sonrasý uyacaðý kurallar belirlenmiþtir. Esâret hükümlerine, daha çok cihad sonrasý ihtiyaç olur. Cihad, kafirlerle veya âsilerle çarpýþmak için olanca gücünü, kuvvetini sarfetmek demektir. Ýbn Mes´ud ALLAH Resulu´ne hangi amelin daha faziletli olduðunu sormuþ; "Vaktinde kýlman namaz, sonra ana-babaya itaat, sonra da ALLAH yolunda cihad ´dýr", cevabýný almýþtýr. Mekke devrinde henüz müslümanlar yeterli güce sahip olmadýklarý için cihada izin verilmedi. Resulullah´a ve sahâbeye sabýr, va´z-ü nasihatla mücâdele emredildi. Ayetlerde þöyle buyurulur:
"Þimdilik sen aldýrýþ etme, onlara karþý güzel ve tatlý muâmelede bulun " (el-Hicr, 15/85).
"Müþriklere aldýrýþ etme" (el-Hicr, 15/94).
"Ýnsanlarý Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öðütle davet et. Onlarla en güzel þekilde mücâdele et" (en-Nahl, 16/125). Bundan sonra cihada izin verildi.
"O haram aylar çýktýðý zaman, müþrikleri nerede bulursanýz öldürün" (et-Tevbe, 9/5).
Daha sonra bütün zaman ve yerlerde savaþ serbest býrakýldý:
"Fitneden eser kalmayýnca, din de yalnýz ALLAH´ýn dini oluncaya kadar onlarla savaþýn" (el-Bakara, 2/193).
ALLAH Resulu, savaþ sýrasýnda Ýslâm komutanlarýnýn uyacaðý hükümleri belirlemiþtir:
Süleyman b. Bürde´nin babasý þöyle demiþtir: "Resulullah (s.a.s.) bir orduya veya müfrezeye kumandan tayin ettiði zaman ona yakýnlarý hakkýnda ALLAH´tan korkmasýný tavsiye eder: Yanýnda bulunan müslümanlara da hayrý tavsiyede bulunur; sonra þöyle tâlimat verirdi:
"ALLAH yolunda, ALLAH´ýn adýyla savaþýn. ALLAH´ý inkâr edenlerle çarpýþýn. Savasýn, fakat ganimet hususunda hýyânette bulunmayýn; hem zulmetmeyin, kimsenin bir uzvunu kesmeyin, hiçbir çocuðu öldürmeyin. Ey komutan; düþmanla karþýlaþtýðýn zaman, onlan üç þeye davet et; bunlardan herhangi birini kabul ederlerse, onlarý serbest býrak. I) Onlarý Ýslâm´a davet et; Sana olumlu cevap verirlerse, hemen kabul et. 2) Sonra, onlarý göç etmeye çaðýr; eðer kabul etmezlerse, kendilerine haber ver ki, müslümanlarýn yerlileri gibi olacaklar, kendilerine ganimet ve yaðmadan bir þey verilmeyecektir. Ancak, müslümanlarla birlikte mücâhede ederlerse, o baþka. 3) Eðer Ýslâmiyeti kabul etmezlerse, kendilerinden cizye (gayr-i müslimlerden alýnan vergi) iste. Olumlu cevap verirlerse, onlardan kabul et. Bunu da kabul etmezlerse, artýk ALLAH´tan yardým dileyerek, kendileriyle harp et" (el-Askalânî, Buluðu´l Meram, Çev: A. Davudoðlu, IV, 100-101)
Bu duruma göre, düþman önce Ýslâm´a davet ediliyor. Kabul ederse, savaþa son veriliyor. Çünkü ALLAH Resulu þöyle buyurmuþtur: "ALLAH´tan baþka ilâh yoktur, deyinceye kadar insanlarla çarpýþmaya emrolundum " (el-Askalânî, a.g.e., IV, 90).
Düþman, Ýslâm´a girmeyi kabul etmezse cizye ödemeye davet edilir. Hanefilere göre cizye iki çeþittir. I) Ýki tarafýn anlasmasý ile konulur. Nitekim Hz. peygamber Necran hristiyanlarý ile yýlda ikibin takým elbise (hûlle) vermeleri þartý ile anlaþmýþtýr. 2) Mallarý düþmana býrakýlarak, Ýslâm komutanýnca re´sen cizye vergisi konulur. Bunun miktarý zengin, fakir ve orta halli için ayrý ayrý yýllýk belirlenir; aylýk tahsil edilir.
Düþman cizye teklifini de kabul etmezse savaþ yapýlýr. Savaþta kadýnlar, küçük çocuklar, savaþa katýlmayan din adamlarý, akýl hastasý gibi yükümlü olmayanlar, yaþlý, kör, kötürüm, sað eli kesilmiþ olanlar öldürülmez. Müslümanlarýn yararýna olursa, düþmanla barýþ anlaþmasý yapmak caizdir. Cenâb-ý Hak buyurur: "Eðer (düþmanlar) barýþa meyl ederlerse, sen de ona yanaþ" (el-Enfâl, 8/61). Hz. Peygamber Hudeybiye yýlýnda Mekkelilerle, aralarýnda on yýl savaþ olmamak üzere barýþ yapmýþtýr. Savaþ sonucunda müslümanlar galip gelmiþ ve esir almýþlarsa komutanýn esirler için izleyeceði yol alternatiflidir:
1- Öldürme: Harp esirlerini öldürmenin caiz olduðu konusunda Ýslâm hukukçularý görüþ birliði içindedir. Çünkü ALLAH Resulu´nün bazý savaþ esirlerinin öldürülmesini emrettiði tevâtür yoluyla sabittir. Mekke´nin fethi günü Hilal b. Hatel, Abdullah b, -Ebi´s-Serh ve Mukays b. Hubâbe hakkýnda Hz. Peygamber; "Onlarý Kâ´be´nin perdelerine sarýlmýþ olarak bulsanýz bile öldürünüz" buyurmuþtur (el-Cassâs, Ahkâmu´l-Kur´an, III, 391).
Hasan el-Basri´ye göre esirler dâru´l-harpte düþmanýn gözünü korkutmak için öldürülebilir. Dâru´l-Ýslâm´da öldürülemez. Bu mekruhtur. Hammad b". Süleyman ise, savaþtan sonra, artýk dâru´l-harpte de olsa esirleri öldürmenin mekruh olduðunu söyler. Çünkü, ayette, "Onlar sizinle savaþýrlarsa, onlarý öldürünüz" buyurulur (el-Bakara, 2/191). Savaþ bittiðine göre artýk öldürmeye gerek kalmamýþtýr. Esir olmazdan önce Ýslâm´ý kabul eden ne öldürülür ve ne de köle edinilir. Esirken müslüman olan öldürülmez. Çünkü artýk, Ýslâm onlarýn þerrinden emin olmuþtur (Ýbn Hazm, el-Muhalla, (Nþr. A.M.Þakir) VII, 309)
2- Köle edinme: Harp esirlerinin köle edinilmesi veya müslümanlarâ zýmmî olarak býrakýlmasý mümkündür. Ebû Hanife ve Ýmam Mâlik´in görüþü budur. Eskiden savaþ esirleri iþkencelerle öldürülür; bazý milletlerde de çok aðýr iþlerde kullanýlýr, bütün insanlýk haklarýný kaybederdi. Ýslâmiyet esâret müessesesini bu þekilde buldu. Esirlere iþkenceyi yasâklâdý; onlara þefkat ve merhametle muamele yapýlmasýný emretti; bu arada esirlerden köle ve câriye edinilenlerin her fýrsatta hürriyetlerine kavuþturulmasýný büyük bir tâat saydý. Bazý Hanefi hukuksularýna göre esirleri köle olarak kullanma hükmü neshedilmiþtir (Muhammed, 47/4; Enfal, 8/67; el-Cassas, a.g.e., V, 268-272).
3- Fidye ile salýverme: Ayette, ´´Esirleri meccânen ya da bir fidye karþýlýðý salýverme vardýr" (Muhammed, 47/4) buyurulur. Fidâ; esirleri, alýnan bir þey karþýlýðýnda serbest býrakmak anlamýna gelir. Bu bedel; mal, nakit para, harp malzemesi veya birtakým menfaatler olabilir. Nitekim Bedir gazvesi esirleri fidye karþýlýðý serbest býrakýlýrken, bazýlarý para temin edemeyince, Resulullah (s.a.s.) müslümanlarýn çocuklarýndan on tanesine okuma yazma öðretmelerini emretmiþ ve onlarý bunun karþýlýðýnda salývermiþtir (Sâbûnî, Tefsýru Ayâti´l-Ahkâm, II, 451-452). Hanefîlere göre esirlerin mal karþýlýðý salýverilmesi prensibi neshedilmiþtir. Çünkü bu, düþmanýn gücünün artmasýna yol açar. Fidye ayeti (Muhammed, 47/4)´nin hükmü, þu ayetlerle kaldýrýlmýþtýr: "Müþrikleri nerede bulursanýz öldürünüz" (et-Tevbe, 9/5). "ALLAH´a ve âhiret gününe iman etmeyen kimseleri öldürünüz" (et-Tevbe, 9/29).
Þâfiî, Mâliki ve Hanbeli mezheblerine göre, kurtuluþ fidyesi ile salýverme caizdir. Bedir esirleri hakkýndaki uygulama delildir. Ýmam Muhammed de, müslümanlarýn mal ve paraya ihtiyacý varsa, fidye karþýlýðý salývermeyi kabul eder.
4- Ýmam Ebû Yûsuf ve Muhammed´in de dahil olduðu, Ýslam hukukçularýnýn büyük çoðunluðu esir mübâdelesini caiz görür. Yalnýz Ebû Hanife aksi görüþtedir. Ancak ondan, mübâdeleyi caiz gördüðü görüþü de nakledilmiþtir.
mrân b. Husayn´dan rivâyete göre, ALLAH Resulu müslümanlardan iki kiþiye karþýlýk bir müþrik fidye vermiþtir (Tirmizî, Müslim). Diðer yandan (Muhammed Sûresi, 47/4)´deki kurtuluþ fidyesi (fidâ) mutlak olarak zikredilmiþtir.
5- Meccânen salýverme (menn): Esirlerin hiçbir þey alýnmaksýzýn dâru´l-harbe salýnmasýna "menn" denir. Ebû Hanife. Mâlik ve Ahmed b. Hanbel´e göre meccânen salýverme caiz deðildir. Çünkü bu, düþmanýn gücünün artmasýna sebep olur. Ayrýca, mücâhidlerin hukukuna da bir çeþit tecâvüz sayýlýr. Ýmam Þâfiî ise meccânen salývermeyi caiz görür ve Resulullah´ýn Yemame halkýnýn büyüðü Sümâme b. Üsâl´i meccânen salývermesini delil getirir (Bilmen, Istýlâhât-ý Fýkhiyye Kamus, III, 402).
Harpte esir alýnan kadýnlarla, zerân denilen çocuklarý öldürmek ittifakla câiz görülmemiþtir. Bunlar hakkýnda diðer hükümler uygulanýr. Esir alýnan karý-koca, birlikte Ýslâm ülkesine getirilmiþlerse, nikâh baðý devam eder. Yalnýz kadýn gelmiþse bu bað kalmaz (Bilmen, a.g.e., III, 402). Ýslâm´da esirlere iþkence ve zulüm yapýlmaz; güçlerinin üstünde iþ yükletilmez. Bir aile ferdine gösterilen ilgi, þefkat ve yardýmýn bunlara da gösterilmesi gerekir.
Kafirlere esir düþen bir müslüman, onlara bir fidye ödemek üzere anlaþýp da esaretten kurtulur Daru´l-Ýslâm´a geri gelirse, kafirlere bir ödemede bulunmasý caiz deðildir. Ancak fidye ödemeden ellerinden kurtulmasý mümkün deðilse o zaman fidye ile kurtulmasý câiz olur. Müslüman bir erkek esir düþüp de ne zaman kurtulacaðý bilinmiyorsa onun mirasý, malý ve hanýmýnýn nikâhý hakkýnda devlet baþkaný veya kadý (hâkim) gerekli hükmü verir. Ayrýca müslüman esirleri kurtarmak için Ýslâm devletinin ve bütün müslümanlarýn gerekli her çareye baþvurmalarý lâzýmdýr.
radyobeyan