Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Esatiru'l evvelin By: armi Date: 13 Þubat 2010, 13:24:01
ESÂTÎRU´L-EVVELÝN




Öncekilerin Masallarý. "Esâtîr", "setara" kelimesinden türemiþ çoðul bir kelime olup, tekili, "ustûr, ustûre veya estîr, estýra" dýr. Bâtýl olan, aslý olmayan uydurma hikâyeler ve "evvelîm" kelimesi ile birlikte, "Ýslâm öncesi milletlerin yazdýklarý hikâyeler, masallar" manasýna gelir.

Bu terkib Kur´an-ý Kerîm de birkaç yerde geçmektedir (el-Enfâl, 8/3 1, en-Nahl, 16/24, el-Müminûn, 23/83...). Bu âyetlerin hemen hemen hepsinde bu terkip Kur´an´ýn ilâhý bir vahiy olmadýðýný iddiâ ederek, onun bir Allah kelâmý olduðuna inanmayan müþriklerin Hz. Peygamber´e söyledikleri sözleri mâhivetinde nakledilmektedir. Meselâ bunlardan bir ayet þöyledir: "Ýçlerinden kimileri de vardýr ki, seni Kur´ân okurken dinler. Fakat biz onlarýn kalplerine onu zevkiyle anlamalarýna engel (olmak için) kat kat örtü (kabuklar) gerdik; kulaklarýna da bir aðýrlýk koyduk. Artýk onlar her belgeyi (mucizeyi) görseler de yine inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle tartýþýp çekiþirler ve kâfirler de, ´Bu, eskilerin masallarýndan baþka bir þey deðildir´ derler" (el-En´âm, 6/25). Böylece hakka boyun eðmeyen kâfirlerin, "sözlerin en doðrusu olan Allah kelâmýný bir tür hurâfe yýðýný, yalanlarýn en kötüsü olarak vasýflandýrdýklarýný" (Zemahþerî, el-Keþþâf, Beyrut (104), II. 12) yüce Allah Kur´an´da bize anlatmakta ve onlarýn bu davranýþlarýnýn sebebini açýklamaktadýr.

Bilindiði gibi Kur´an-ý Kerîm´in ayetleri nâzil oldukça fesâhat ve belâgat ilimlerinde çok ileri gitmiþ Araplar, Kur´ân´ýn hârikulâdeliði, i´câzý ve üstün belâgatý karþýsýnda þaþýrmýþlardýr. Ne yapacaklarýný bilemeyerek, Hz. Peygamber´i mecnun göstermeye çalýþmýþlar ve neticede Kur´ân´ý Kerîm´i bir nevi sihirbazlarýn ipe sapa gelmez sözleri gibi göstermek istemiþlerdir. Hz. Peygamber´e daha bunun gibi birçok çamurlar atarak, Kur´an´ý dinleyen herkesin onun etkisinde kaldýðýný gördüklerinde de âdeta çýldýrmýþlar ve Kur´an´ý dinletmemek için çeþitli çarelere baþvurmuþlardýr. Kur´an´ýn bir beþer sözü olduðunu iddia etmeye kalkýþmýþlar, fakat yüce Allah, onlarýn bu iddiâlarýna karþý meydan okuyarak, önce bütün insan ve cinler bir araya gelseler de, Kur´an´ýn bir benzerini meydana getiremeyeceklerini beyan etmiþ (el-Ýsrâ, 17/88), þayet davalarýnda samimi iseler, onun bir benzerini (et-Tûr, 34/52), hattâ on sûresinin benzerini (Hûd, 11/13) hattâ sadece bir suresinin benzerini (Yunus, 10/38) getirmelerini isteyerek, bu meydan okumayý, en son merhalesine vardýrmýþtýr. Sonunda da, "eðer kulumuz (Muhammed)´a indirdiðimiz Kur´an ´dan þüphe ediyorsanýz ve doðru sözlü iseniz, Allah´tan baþka yardýmcýlarýnýzý da çaðýrýn ve onun surelerine benzeyen bir sûre getirin. Bunu yapamazsýnýz -ki asla yapamayacaksýnýz-; o halde kâfirler için hazýrlanan ve yakýtý insanlar ve taþlar olan ateþten sakýnýn´´ (el-Bakara, 2/23-24) buyurmuþtur.

Kur´an´ýn bütün uyarýlarýna, nasihat ve öðütlerine, hatta korkutmalarýna raðmen ilâhý dine karþý mücâdelelerine devam eden kâfirler Kur´an´ýn bir parçasýnýn benzerini bile getirememiþler, çeþitli yollardan ona saldýrmaya devam etmiþlerdir. Kur´an´a ´´esâtîru´l-evvelin" (öncekilerin masallarý) demeye kalkýþmýþlar, "biz istesek bir benzerini getiririz (el-Enfâl, 8/31) demiþlerdir. Fakat onlarýn þairleri, hatipleri bile bunu baþaramamýþlar; onlar da Kur´an´ýn eþsiz uslûba ve hârikulâde bir beyana sahip olduðunu, ne o ana kadar duyduklarý bir þiire ne de bir efsuncu veya sihirbazýn sözüne benzemediðini itiraf etmek zorunda kalmýþlardýr.

Gerçi Kur´an-ý Kerîm´de, geçmiþ peygamberlere ve milletlere dair bazý hikaye ve kýssalar mevcuttur. Fakat bunlar ustûre, aslý olmayan yanlýþ ve batýl þeyler deðil, hakikat olan yaþanmýþ veya gerçek hayattan alýnmýþ ibret sahnelerinden ibarettir. Bu tür ibret dolu hâdiselerin Kur´an´da yeralmasý, müslümanlarýn o milletlerin baþma gelenlerden ibret alýp tarihi bir daha tekerrür ettirmemeleri ve ayný hatalara düþmemek için üzerinde düþünmeleri içindir. Zaten Kur´an ne kronolojik bir tarih kitabý, ne de mev´ýza kitabýdýr. Bundan dolayý "Kur´an´da yer alan kýssalarýn asýl gayesi ahlâký ve terbiyevî olmasýdýr. Bunlar Kur´an´ýn kendine has uslûbu ile anlatýlmýþlardýr (Ýsmail Cerrahoðlu, Tefsir Usulü, Ankara 1979, s.172).

Esas itibarýyle "esâtîr"in, Yunanca, "isturya" kelimesiyle iliþkisi olduðu açýktýr. Avrupalýlar da buna "histoir" demiþlerdir. Biz bugün bu kelimeye karþýlýk olarak ´tarih´ sözcüðünü kullanmaktayýz. Bunun için, "esâtîr" kelimesi Arapça´dýr, fakat "usture"nin Arapça olup olmadýðý araþtýrma konusudur diyenler vardýr. Dolayýsýyle bu dillerdeki sözkonusu kelimelerin, ayný deðilse bile, ortak bir köke sahip olduklarý söylenmiþtir. Araplarda esasen ´´mestûrâtu´l evvelin" demek olan, "esâtýru´l evvelin", Türklerin "masal", Yunanlýlarýn "misus", Avrupalýlarýn "mit" dedikleri, eski kahramanlýk hikâyeleri, tarih öncesi efsaneleri, destanlarý olarak mülâhaza edilmiþ ve uydurma, hurâfeler manasýnda kullanýlmýþtýr. Bu yönüyle gerçek tarihden ayrýlýr. Fakat tarih de belli bir zamana kadar mestûrâta dayanmak durumundadýr. Çünkü ilk tarihi bilgiler, önce dillerde dolaþan sözlü kaynaklara dayanýlarak tesbit edilmeye çalýþýlmaktadýr.

Daha sonra bu bilgiler satýrlara geçmeye baþlamýþtýr.

Bazý düþünürler bu durumu göz önüne alarak, birçok milletlerin ilk efsâne ve destanlarýný; insanlarýn düþünce tarzlarýný, inançlarýný anlamak için delil ve ilmin ilk çýkýþý sayarak, tarih, felsefe ve dinlerin bunlardan çýkmýþ olduðunu kabul ederler. Tarih felsefesinde, dinler tarihinde mitolojiye önemli bir esas nazarýyle bakarlar. Bazýlarý da buradan hareketle bütün dinlere "esâtiru´l-evvelîn" veya hurâfat nazariyle bakarak, bu konuda mücâdele ederler. Bu görüþleri de kalplerinin hurâfelerle dolu olmasýndan ve bu engeller içinde hakký anlamak kabiliyetini yitirmiþ bulunduklarýndan doðar. Ýþte Kur´ân´ýn haber verdiði ve Kur´ân´a "esâtîr" gözüyle bakan kâfirler de, bunlardan veya bunlarýn pirlerindendir. Onlar bunu söylemekle þunu kastetmiþ oluyorlar: "Kur´an ilahý vahiy veya Allah kelâmý deðildir; Muhammed bunu eski kitaplardan alýp alýp yazdýrýyor. Üstelik bunda hurafelerden baþka hiçbir hakikat da yoktur" Bu görüþleri gösteriyor ki, Hak kelâm ile esâtîri birbirinden ayýramayacak kadar temyiz kabiliyetine sahip deðillerdir (Elmalýlý Hamdi Yazýr, Hak Dini Kur´an Dili, Ýstanbul, 1979, III. 1904 1907, sadeleþtirerek ve özetle). Fakat yüce Allah Kur´an´daki birçok aklý delillerle ve icazýyle bu tür görüþte olanlarý susturmuþ ve Kur´an´ýn gerçek, ilâhý kaynaklý olduðunu açýkça ispatlamýþtýr.


radyobeyan