Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Ensar By: armi Date: 13 Þubat 2010, 13:18:49
ENSÂR




Mekke´den Medine´ye hicret ettikleri zaman (M. 622) Peygamber efendimiz (s.a.s.) ve muhâcirlere kucak açýp tüm imkânlarýyla yardým eden Medineli müslümanlar.

Lûgat itibarýyla ensâr, yardýmcýlar demektir. Hz. Peygamber´e saðladýklarý yardým dolayýsýyla kendilerine ensâru´n-nebî (Peygamber´in yardýmcýlarý) da denilir. Medineli müslümanlar için kullanýlan bu tabir, aslýnda onlarýn durumunu belirten bir vasýf iken sonradan bu kavmin, bu zümrenin adý haline gelip ýstýlahlaþmýþ, bu sebeple de kelimenin tekili olan nâsir (çok yardým eden) ayný mânâ için kullanýlmamýþtýr. Ensârdan tek bir þahsý ifade etmek üzere ensârý; ensâra mensup kiþiler için de bunun çoðulu olarak ensârivvûn tabirleri kullanýlýr.

Ensâr kelimesi Kur´an-ý Kerîm´de Medineli müslümanlara delâlet etmek üzere iki yerde geçmekte (et-Tövbe, 9/100, 117) ve kendilerinden övgüyle bahsedilmektedir: "Ýlk iman eden muhacirler ve ensâr ile, iyilik yaparak onlara tabi olanlardan, Allah razý oldu. Onlar da Allah´tan razý oldular. Allah, onlar için altýndan ýrmaklar akan cennetler hazýrlamýþtýr. Onlar, orada ebedî kalacaklardýr. Ýþte büyük kurtuluþ budur" (et-Tövbe, 9/100).

Sahih hadis mecmuâlarýnda "Fadâilü´s-Sahâbe", "Menâkibü´l-Ensâr" gibi baslýklar altýnda ensâr´ýn faziletine dair birçok sahih hadis toplanmýþtýr.

Ensâr, Evs ve Hazrec olmak üzere Medineli iki kardeþ kabileden oluþur. Bunlardan Hazrec kabîlesinden altý kiþilik bir heyet aralarýnda yýllar boyunca süren ve son defasýnda kaybettikleri muhârebe ve düþmanlýk dolayýsýyla, Evs´e karþý Kureyþlilerin desteðini saðlamak maksadýyla Hz. Peygamber´in nübüvvetinin 11. senesinde Mekke´ye gelmiþ, burada Peygamber Efendimizle karþýlaþarak O´nun teblið ve irþadlarý neticesinde Ýslâm´ý kabul etmiþtir. Aralarýndaki düþmanlýðýn bu hak din sayesinde ortadan kalkýp eskisi gibi tekrar kardeþ haline gelecekleri ümidi ile Medine´ye dönüþlerinde Ýslâm´ý Evs kabilesine de teblið eden Hazreçliler, kendilerine katýlan Evs´lilerle birlikte nübüvvetin 12. ve 13. senelerinde Mekke´ye temsilciler gönderip Hz. Peygamber´le görüþmüþler, I. ve II. Akabe Bey´atleri´nde bulunmuþlardýr. II. Akabe Bey´ati´nde, kendi memleketlerine hicret ettikleri takdirde Mekkeli müslümanlar ve Hz. Peygamber´i ve kendi canlarýný, çoluk ve çocuklarýný, mallarýný koruduklarý gibi koruyup onlara yardým edeceklerine dair and içen Medineli müslümanlar, böylece hicrete ve Ýslâm tarihinde yeni bir dönemin açýlmasýna, Ýslâm Devleti´nin teþekkül etmesine vesile olmuþlardýr.

Hz. Peygamber´in ve müslümanlarýn Medine´ye hicret etmesi üzerine canlarýný ve mallarýný Ýslâm´a adayýp Mekkeli müslümanlara gönülden kucak açan ve tüm imkânlarýyla yardým eden Evs´liler ve Hazrec´liler, bu gayretlerinin karþýlýðý olarak ensâr veya ensâru´n-nebî ismine lâyýk görüldüler. Gerçekten onlarýn Ýslâm´a ve müslümanlara yardýmý her türlü takdirin, hatta tahminin üstünde idi: Dinleri uðruna mal ve mülklerini, ev ve barklarýný, yurtlarýný terkedip Medine´ye gelen muhâcirûn´a evlerini açmýþlar, rýzýklarýna onlarý da ortak etmiþlerdi. Hicretin ilk senesinde Peygamber Efendimiz, muhâcirûndan bir þahsý ensârdan bir kiþiyle birer birer kardeþ ilân ettiði zaman ensâr, muhâcirûnu Medine´deki evlerine, bað ve bahçelerine, iþlerine ortak etmiþler, kan baðýnýn da üstünde eþsiz bir kardeþlik ve dayanýþma örneði göstermiþlerdi: "Daha önceden Medine´yi yurt edinmiþ ve gönüllerine imaný yerleþtirmiþ olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karþýsýnda içlerinde bir çekememezlik hissetmezler; kendileri zarûret içerisinde bulunsalar bile onlarý kendilerinden önde tutarlar. Nefsinin tamahkarlýðýndan korunabilmîþ kimseler, iþte onlar saadete erenlerdir" (el-Haþr, 59/9).

Hz. Peygamber hicretten önce Mekke´de müslümanlar arasýnda "kardeþlik" tesis etmeye baþlamýþ; iman birliði ve eþitlik üzerine kurulu bu kardeþlik, Medine´de muhâcirler ile ensâr arasýnda ilk Ýslâm toplumunun çekirdeðini oluþturmuþtur. Akabe Bey´atlarýyla temeli atýlan bu toplumun kurulmasýnda ensârýn büyük bir rolü vardýr. Mekke´den evlerini, eþyalarýný býrakýp gelen muhâcirlere kucak açarak, onlarý iskân ettiren, yiyeceklerini paylaþan, ensardýr. Medine´de I. yýlda teþkil edilen ilk Ýslâm anayasasýnýn 1. ve 2. maddelerinde; "Kureyþli ve Yesribli mü´minlerle bunlara tâbi olanlar, onlara, sonradan katýlanlar ve onlarla birlikte cihad edenler... Ýþte bunlar diðer insanlardan ayrý bir ümmet (toplum) teþkil ederler." ve 15. maddesinde "..Mü´minler diðer insanlardan ayrý olarak birbirlerinin kardeþi durumundadýrlar." denilmiþtir (Ýbn Hiþâm, es-Sire, II, 147;M. Hamidullah, Ýslâm Peygamberi, 1, 131).

Enes b. Mâlik´ten rivâyet edildiðine göre, Resulullah onun evinde Kureyþ ile Ensâr´dan doksan kiþi arasýnda muâhât* (kardeþlik) tesis etmiþtir (Tecrid-i Sarih, VI I, 73, 1035). Meselâ Ebû Bekir, Harice b. Zeyd ile; Ömer b. Hattab, Utba b. Mâlik ile; Ebû Ubeyde b. Cerrah, Sa´d b. Muâz ile ve Osman b. Affân da, Evs b. Sâbit ile kardeþlik kurmuþlardý. Dikkat edilirse kardeþlikler arasýnda benzerlikler bulunduðu görülür. Mizaç, his, yapý itibarýyla birbirine benzeyenler kardeþ olmuþlardý. Her türlü iþte bu kardeþlik geçerliydi. Kardeþ olanlar birbirlerinin velileriydiler. Hattâ birçok hanýmý olan ensâr, bazý hanýmlarýný boþayýp bekâr muhâcirlerle evlendirmek istediler. Bütün Medine hurmalýklarýna muhâcirler ortak edilmiþti.

Üseyd b. Hudayr´dân rivâyet olunduðuna göre, ensârdan birisi Resulullah´tan kendisini zekât âmili veya bir beldeye vali tayin etmesini istemiþ, Resulullah ise þöyle buyurmuþtur: "Ey ensâr cemâati, benden sonra yakýnda siz, (böyle dünya iþlerinde) baþkalarýnýn size tercih edildiði zamana kavuþacaksýnýz. Bununla beraber yine siz sabrediniz. Nihâyet, (kýyâmet günü) kevser havuzunda bana mülâki olacaksýnýz" (Tecrid, X, 14-15 1526).

Allahu Teâlâ´nýn; "Onlardan (muhâcirlerden) evvel (Medine ´yi yurt ve iman (evi) edinmiþ olan kimseler (ensar) kendilerine hicret edenlere sevgi beslerler. Onlara (muhâcirlere) verilen þeylerden dolayý göðüslerinde bir ihtiyaç (meyl, hased, hiddet) bulmazlar Kendilerinde fakr-u ihtiyaç olsa bile (onlarý) öz canlarýndan daha üstün tutarlar. Kim nefsinin (mala olan) hýrsýndan ve cimriliðinden korunursa iþte muradlarýna erenler onlardýr" (el-Haþr, 59/9). Bu ayetin nüzûl sebebi hakkýnda Buhân´de Ebû Hureyre´den þu rivâyet vardýr: "Resulullah´a açlýktan zayýf düþmüþ birisi gelerek yardým istedi. Resulullah ´Su açý kim yemeðine ortak eder yahut konuklar?´ dedi. Ensârdan birisi kalkarak o kiþiyi evine götürdü. Halbuki evinde çocuklarýn yiyeceðinden baþka bir þeyi yoktu. Yine de aç kalmýþ sahâbîyi doyurdu ve karýsýyla kendisi aç sabahladýlar. Resulullah ona; ´Bu gece Allah sana güldü; karý-koca sizin güzel hareketinize hayret etti´ buyurdu ve ´Ensar, kendilerinin fakr-u ihtiyacý olsa bile misafir ve muhâcirleri nefslerine tercih ederler... ´ âyetini okudu" (Tecrid, X, 16-17 1527)

Enes b. Mâlik rivâyet ediyor: "Resulullah; ´Ensar benim cemâatimdir, sýrdaþýmdýr, eminlerimdir" (Tecrid, X, 19 1528) ve Ýbn Abbâs´tan rivâyetle; Resulullah þöyle buyurdu:

"Ey muhâcirler, sizden her kim bir iþ basýna geçerse ensar´ýn iyilerinin hasenâtýný alsýn, kötülerinin seyyiâtýný affetsin" (s. 20). Hz. Peygamber´i Medine´de misafir eden, evini, yiyeceðini, paylaþan, Ensardan Ebû Eyyub Hâlid b. Zeyd el-Ensâri (r.a.)´dir (ö.52). Onun rivâyetinden: Resulullah, "Ey Ensâr topluluðu, Allahu Teâlâ sizleri temizlik konusunda övmüþtür. Sizler nasýl temizlik yaparsýnýz?" diye sormuþ; onlar da, "Biz su ile tahâretleniriz" demiþler; Resulullah, "Ýþte temizlik budur. Size buna devam etmenizi tavsiye ederim ´´ buyurmuþtur (Ýbn Mâce, Tahâre, 28, Hâkim, Müstedrek, I, 155; Ahmed b. Hanbel,VI, 6). Resulullah´ýn bahsettiði ayette Allah, "Orada temizlenmeyi seven erkekler vardýr. Allah da temizlenenleri sever" (et-Tevbe, 9/108) buyurur. Yine Ebû Eyyub Resulullah´ýn "Lâ ilâhe illâllah " diyen hiçbir kimsenin cehenneme girmeyeceðini haber verdiðini söyler.

Ensâr, Evs´iyle Hazrec´iyle Ýslâm´a yardýmda bunun da üstüne çýkarak dinleri uðruna canlarýný ortaya koydular. Bedir gazvesi öncesinde düþmanla çarpýþma konusunda Peygamber efendimiz (s.a.s.) ashâbýyla durum müzâkeresi yaparken ensârýn hissiyatýna tercüman olan Sa´d b. Muâz "Allah´a yemin olsun ki ey Allah´ýn Resulü, bize þu denizi göstersen ve sen kendin dalsan biz de seninle beraber dalar, asla tereddüt göstermeyiz, bizden tek bir fert dahi bundan geri kalmaz..." diyordu (Ýbn Hiþâm, es-Siretü´n-Nebeviyye, Kahire 1955, I-II, 615). Uhud harbinde müslümanlarýn müþrikler tarafýndan arkadan vurulduðu hengâmede, Resulullah´ýn etrafýnda pervane olarak O´nu korumaya çalýþanlarýn birçoðu ensârdan idi.

Ensârýn Resulullah´a olan sevgisi ve baðlýlýðý o derece büyüktü ki Peygamber efendimiz Mekke´yi fethettiði zaman ensâr, Hz. Peygamberin eski yurdunda, kendi kavmi arasýnda kalmayý isteyebileceðini düþünerek O´ndan ayrýlmanýn üzüntü ve sýkýntýsýný kendi aralarýnda dile getirmiþler; bundan haberdar olan Resul-i Ekrem, yaptýðý bir konuþma ile ensârýn endiþelerini gidermiþ, onlarýn gönüllerine hem beraberce Medine´ye dönüþ haberiyle, hem de taltifkâr sözleriyle su serpmiþti.

Huneyn ganimetlerinin daðýtýmý sýrasýnda Peygamber efendimizin, beytü´l-mâl hissesinden bazý Kureyþ ileri gelenlerine ve diðer kabile reislerine kalplerini Ýslâm´a ýsýndýrmak için bol ihsanlarda bulunurken kendilerine, ganimet hissesinden baþka bir þey verilmemesi sebebiyle bazý ensâr gençleri, bu ihsanlardan kendilerine de verilmesi arzusu ile sýzlanmýþlarsa da, Hz. Peygamber´in yaptýðý bir konuþma, iþin mâhiyetini ortaya koymuþ ve tüm ensâr mensuplarýnýn gözyaþý içinde Resulullah´tan özür dilemelerini saðlamýþtý (bk. Cirâne olayý).

Hz. Peygamber´in vefâtýndan sonra, Ýslâm´a yardýmlarý sebebiyle Allah´ýn ve Resulü´nün övgüsüne mazhar olmalarýný ölçü alarak, ensârýn büyük kabilesi Hazrec, aralarýndan reisleri Sa´d b. Ubâde´yi halifeliðe adây göstermiþti. Ancâk müzâkereler sonundâ Hazreçliler de Hz. Ebû Bekir´in halifeliðe daha uygun olduðunu kabul ettiler ve gönül rýzasý ile ona bey´atta bulundular. Bu müzâkereler sýrasýnda orada bulunan muhacirûn þöyle demiþti: "Þayet emir (baþkan) bizden olursa vezirler (bakanlar) da ensârdan olacaktýr. Biz, ensâr hazýr olmadýkça ve onlarla istiþâre etmedikçe hiçbir karar almayacaðýz" (Muhammed Hamidullah, Ýslâm Peygamberi, Çev: Salih Tuð, Ýstanbul 1980, II, 1178). Gerçekten ensâr, daha sonraki dönemlerde hilâfet makamýna gelmemiþse de devlet kademelerinde önemli görevler almýþ ve devlet idaresini yönlendirme vazifesini icrâ etmiþtir.

Önde gelen ensâr büyükleri arasýnda burada Es´âd b. Zürâre, Sa´d b. Muâz, Üseyd b. Hudayr, Sa´d b. Ubâde, Ebû Eyyub el-Ensârý, Ka´b b. Mâlik, Enes b. Mâlik isimlerini sayabiliriz.

Ensârýn içinde münâfýklar da vardý. Bedir gazvesinde 86 Muhâcir, 61 Evsli, 170 Hazreçli hazýr bulunmuþtur (Ýbn Kayyým, Zadu´l-Meâd, Cihad bölümü). Bedir zaferinden sonra Ýslâmî hareket daha da güçlenmiþ, müslümanlarýn görevleri artmýþtý. Daha sonra görüldü ki Hazrec kabilesinden Abdullah b. Ubeyy, eðer Resulullah gelmemiþ olsaydý Medineliler tarafýndan seçilecekti. Bu þahýs, müslüman görünüyor fakat kalben inanmýyordu. Ona "münâfýklarýn reisi" deniyordu. Nihâyet hicrî 6. yýlda Benû Mustâlik gazvesinde, Abdullâh b. Ubeyy´in bozgunculuðu ortaya çýktý. Bu seferde bir tartýþma bahanesiyle Muhacirlerle ensâr arasýnda kavga çýkmýþtý. Ýbn Ubeyy, ensârý kýþkýrtarak, "Bu muhâcirleri Mekke´den getirdiniz, mülkünüze ortak ettiniz, þimdi size rakip olup üzerinize egemen oluyorlar. Medine´ye varýnca bunlarý þehirden atalým" dedi. Allahu Teâlâ bunu þöyle zikreder: "Onlar öyle kimselerdir ki, ´Allah´ýn Peygamber´i nezdinde bulunan kimseleri beslemeyin, tâ ki daðýlýp gitsinler!´ diyorlardý. Halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah´ýndýr, fakat o münâfýklar anlamazlar. Onlar, ´Eðer Medine´ye dönersek, andolsun en þerefli ve kuvvetli olan(ýmýz) oradan en hakir(ve zayýf) olaný muhakkak çýkaracaktýr´ diyorlardý. Halbuki þeref ve kuvvet ve de gâlibiyet Allah´ýndýr, Peygamberinindir, mü´minlerindir, fakat münâfýklar (bunu) bilmezler" (el-Münafýkun, 63/7-8). Abdullah b. Ubeyy, "Resulullah´a bir secde etmediðimiz kaldý" diye büyüklenerek özür dilemedi. Bir süre sonra hastalanýp öldü. Buhâri ile Müslim´de, Câbir´in rivâyetinde, bir sefer sýrasýnda iki kiþinin kavgaya tutuþtuklarýný, ikisinin de muhacir ve ensarý yardýma çaðýrdýklarýný, ýrkçýlýk (kabilecilik) yaptýklarýný gören Resulullah´ýn; "Nedir bu câhiliyet davasý? Vazgeçin" dediði nakledilir. Hz. Ömer´in, Ýbn Ubeyy´in hemen boynunu vurmak istemesine de Rasûlullah, "Peygamber ashâbýný öldürtüyor dedirtmem" diye engellediði kaynaklarda kaydedilir.

En son vefat eden sahâbe Ensârdan Enes b. Mâlik*tir (h. 92 veya 94). Üç bin altýyüz civarýnda hadis rivâyet etmiþtir


radyobeyan