Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Enbiya suresi By: armi Date: 13 Þubat 2010, 13:17:12
ENBÝYA SURESÝ




Kur´an-ý Kerîm´in yirmibirinci suresi. Mekke´de nâzil olan bu surenin ayetleri yüzoniki; kelimeleri binyüzaltmýþsekiz; harfleri dörtbinsekizyüzdoksan; fasýlasý "mîm" ve "nûn" harfleridir.

Sure, bazý peygamberlerden ve onlarýn kavimleri ile olan münâsebetlerinden söz ettiði için bu ismi almýþtýr. "Enbiyâ"; "nebî" kelimesinin çoðuludur. Nebî; kendisine kitap veya sâhife verilmeyen, bir önceki peygamberin þerîati ile amel eden ve onu teblið etmekle görevli olan peygamberdir. Bu manasý ile nebî terimi resul teriminden daha geniþ anlamlýdýr. Çünkü Resul, nebîlerin içinde, kendilerine kitap veya sahife verilip teblið ile görevlendirilen peygamberlere denir. Buna göre bütün peygamberler nebîdir. Fakat her nebî Resul deðildir.

Enbiya suresi tevhid yani Allah´ýn varlýðý ve birliði, peygamberlik ve peygamberler, ölümden sonra dirilme ve hesaba çekilme ile ahiret hayatý gibi sahalarý çok geniþ olan inanç esaslarýný içerir.

"Ýnsanlarýn hesap verme (günü) yaklaþtý. (Fakat) onlar hala gaflet içinde (peygamberlerle alay ederek onlarýn getirdikleri hakktan) yüz çevirirler" ayetiyle baþlayan süre üç ana bölümde incelenebilir:

Birinci bölüm peygamberlikle ilgilidir. Ýnsana çok yakýn olan korkunç bir tehlikeyi haber vererek baþlayan bu bölüm ilk dokuz ayette ciddiyetten yoksun, akýllarý bazý geçici menfaatlerle þartlanmýþ gâfil insanlarýn. kendilerini doðru yola çaðýran peygamberleri ile nasýl alay ettikleri ve sonunda karþýlaþtýklarý ilâhý azâblar naklediliyor. Bu kýsýmda insanlara Allah´ýn elçisi olarak gönderilen peygamberlerin de insan olduklarý, bu sebeple yeme-içme gibi beþerî ihtiyaçlarýnýn bizzat kendileri tarafýndan karþýlandýðý anlatýlmakta; bunun eskiden beri böyle devam edegeldiði ve garip karþýlanmâmasý gerektiði belirtilmekte; fakat buna raðmen inkârcýlarýn, çeþitli iftira ve ithamlar ileri sürerek onlara inanmak istemediklerine iþaret edilmektedir. Ardýndan, "Nihayet onlara verdiðimiz sözü yerine getirdik, kendilerini ve dilediklerimizi kurtardýk; aþýrý gidenleri de yok ettik" (9) âyetiyle, peygamberlerini inkâr edip onlarla alay edenlerin eninde sonunda cezalarýný bulacaklarý kesin olarak anlatýlýyor. Çünkü hakk daima galip gelmektedir:

"Muhakkak ki biz hakký bâtýlýn tepesine indiririz de onun beynini parçalarýz ve böylece bâtýl da ortadan kalkmýþ olur. Allah´a (ve peygamberlerine) yakýþtýrdýklarýnýzdan dolayý size yazýklar olsun!´´ (18).

Bütün bu kýssalar ve ikazlarla Hz. Muhammed (s.a.s.)´e ilk muhâtab olan Mekkeli müþrikler hedef alýnmakta ve öncelikle onlarýn ibret alýp inanmalarý istenmekte, inanmadýklarý takdirde, kendilerini önce dünyada sonra da ahirette büyük bir azâbýn beklediði anlatýlmaktadýr. Peygamberlerle alay konusu sadece o günlere ait bir þey sanýlmamalýdýr. Günümüzde de Ýslâm düþmanlarý tarafýndan ayný iftiralar allanýp pullanarak tekrar tekrar gündeme getirilmektedir. Þu halde ayetin hükmünün sadece adý geçen peygamberlerin zamanlarýndaki inkârcýlara âit olduðunu düþünmemek gerekir. Çünkü tefsirde þu kâide meþhurdur: "Esbâb-ý nüzûlün, yani âyetin inmesine sebep olan olayýn hususî olmasý, hükmünün umumî olmasýna engel deðildir." Þu halde bu tehdidler günümüzdeki ve gelecekteki inkârcýlar için de aynen geçerlidir.

Peygamberlik ve peygamberlerle ilgili olan bu bölüm surenin sonuna kadar diðer konularla içiçe sürüp gitmekte ve zamanýn derinliklerinden akýp gelen peygamberler kafilesinin aslýnda tek bir inancý teblið etmek için gönderildikleri belirtilmektedir. Bu öyle bir inançtýr ki çeþitli aile ve ýrklardan meydana gelmiþ insan toplumlarýný daðýnýklýktan ve birbirlerine düþman olmaktan kurtarýp birbirlerine karþý hoþgörülü ve sevgi dolu birleþik bir toplum meydana getirmektedir. Bu suredeki peygamberler zinciri Hz. Musa ve Harun ile baþlýyor ve onlara verilen Furkân, yani hakký bâtýldan ayýran kitaba iþaret edildikten sonra 50. ayetten 70. ayete kadar süren kýssada Hz. Ýbrahim´(a.s.)in, putperest kavmi ile yaptýðý mücâdele v,e bu mücâdelede putlarý nasýl kýrdýðý tafsilatlý bir þekilde anlatýlýyor. Putperestlik her devirde insanlarý insanlara boyun eðdirip köle eden bir düzenin paravanasý olarak kullanýlmýþtýr. Bu düzende insanlar zulüm üzerine bina edilen birtakým geçici,menfaat esaslarý ile idare edilmeye çalýþýlýyor ve bunun tanrýlarý tarafýndan öngörülen bir sistem olduðu iddia ediliyordu. Dolayýsýyla bu sisteme karþý gelenlerin, tanrýlarýn gazâbýna uðrayacaklarý fikri aþýlanýyordu. Bu çarpýk düzenin savunucularý ve yöneticileri ise kendilerinin tanrý soyundan geldiklerini, sýrf insanlarý idâre etmek için yaratýlmýþ ayrý bir sýnýf olduklarýný ileri sürüyorlardý. Rivâyetlere göre Ýbrahim peygamberin zamanýndaki putperestliðin savunucusu da Kuzey Irak´a hâkim olan kral Nemrud idi. Ýbrahim (a.s.) büyüklerinden birisi hariç, kavminin tapageldikleri bütün putlarý kýrmakla onlarýn kendilerini savunamayacaklarýný ve hatta kendilerine zarar verenin kim olduðunu bile haber veremeyeceklerini göstererek putperestliði býrakýp her þeye gücü yeten Allah´a yönelmelerini istemiþtir. Putperestliðin savunucusu Nemrud ise Hz. Ýbrahim´i cezalandýrmak için onu yaktýrmak istemiþ fakat canlý-cansýz her þeye sahib olduklarý gücü veren Allah, ateþin yakýcýlýk özelliðini bir anlýk kaldýrarak, elçisini kurtarmak suretiyle kayýtsýz þartsýz boyun eðilmesi gereken gücün kendisinde olduðunu bütün açýklýðý ile göstermiþ; fakat liderlik sevgisi veya kölelik ruhu ile gözleri perdelenen, kalpleri mühürlenen kiþiler yine inanmamakta ýsrar etmiþlerdir.

Bu kýssadan sonra 91. ayete dek Ýshâk, Yâkûb, Lût, Nûh, Dâvûd, Süleyman, Eyyûb, Ýsmail, Ýdris, Zülkifl, Zü´n-Nûn (Yûnus), Zekeriyyâ ve Ýsa (aleyhimü´s-selam), peygamberlerden özetle bahsedilerek karþýlaþtýklarý zorluklar anlatýlmakta ve bu zorluklara bazen sabýr, bazen ikna edici deliller getirip tartýþarak bazen de mücadele ederek, yerine göre uygun düþecek bir metodla nasýl göðüs gerdikleri ve sonunda kötülüklere nasýl galip geldikleri anlatýlmaktadýr.

Surede iþlenen diðer iki önemli konu da öldükten sonra dirilme ve Allah´ýn tevhididir:

"Yoksa onlarýn, yeryüzünde edindikleri tanrýlarý mý ölüleri diriltecekler? Eðer göklerde ve yerde Allah ´tan baþka (birtakým) tanrýlar olsaydý yer ve göðün düzeni bozulurdu. Arþ´ýn Rabbi olan Allah onlarýn nitelediklerinden münezzehtir" (21, 22). Burada bütün peygamberlerin tevhîd inancýný savunduklarý, fakat buna raðmen zaman zaman insanlar arasýnda sapmalarýn ortaya çýktýðý ve "Rahmân (olan Allah) çocuk edindi" (26) ve benzeri safsatalarý ileri sürüp Allah´a eþ koþarak þirke dalanlarýn olduðu anlatýlmaktadýr. Bu tür iddialarý ortaya atanlarýn, yer ve göklerin yaratýlýþýndan beri aynen süregelen ilâhý kanunlardan deliller getirilerek, hataya düþtükleri gözler önüne serilmektedir. Surenin bu kýsmýnda ilmin henüz yeni yeni keþfedebildiði kâinatýn düzeni ile ilgili gerçeklerden söz edilmektedir:

"Yeryüzüne de, insanlar sarsýlmasýn diye sabit daðlar yerleþtirdik. Doðru yolda gitsinler diye geniþ yollar yaptýk. Gökyüzünü de korunmuþ bir tavan yaptýk. Fakat onlar hâlâ delillerden yüz çeviriyorlar. (Halbuki) geceyi ve gündüzü, herbiri ayrý yörüngede gezen güneþi ve ayý yaratan da O´dur" (31-33).

Kâinatta cârý olan ve canlý cansýz bütün varlýklara hükmeden kanunlarda düzensizlik ve anarþinin olmamasý, tam aksine birbirleriyle uyum içerisinde bulunmalarý, onlarý var edenin ve idare edenin de tek bir güç olduðunu bize göstermektedir. Böylece yaratýldýðý andan itibaren aynen cereyan edegelen kâinat kanunlarý ile ilk peygamberden son peygambere kadar insanlara teblið edilen inançlar arasýnda açýk bir tevhidin olduðuna da iþaret edilmektedir. Bu deðiþmeyen inanca göre ölümden sonra dirilmenin ve dünyada yaptýðýmýz iyilik ve kötülüklerden hesaba çekilmenin vukû bulmasý kaçýnýlmaz bir gerçektir. O günde yapageldiðimiz her þey tartýlacak, onlarý ne niyetle ve hangi düþünceyle yaptýðýmýz gözönüne alýnarak, büyük küçük her hareketimiz teraziye vurulacak ve bu konuda en ufak bir haksýzlýða uðratýlmayacaðýz:

"Her canlý ölümü tadacaktýr. Bir imtihan olarak size iyilik ve kötülük (yapabilme gücü) veririz. Sonunda (hesap vermek için) bize döndürüleceksiniz " (35)...."Biz Kýyamet günü adâlet terazilerini kuracaðýz. Hiçbir kimse hiçbir þekilde haksýzlýða uðratýlmaz, hardal tanesi kadar bile olsa yapýlaný ortaya koyarýz. Hesap gören olarak da biz yeteriz"(47).

En ufak bir haksýzlýðýn sözkonusu olmadýðý bu hesap gününde, kim peygamberlerin rahmet ve huzur dolu çaðrýsýna uyarak dünyada iyi iþler yapmýþ, namaz kýlmýþ, zekât vermiþ, her iþini hak ve adâlet esaslarýna göre yürütmüþse, ona cennette sonsuza dek sürecek olan mutluluklar bahþedilecek; kim de hak yoldan sapýp yan çizmiþ ve kötülükler yapmýþsa, cehennemde þiddetli azâblarla cezalandýrýlacaktýr.

Sure, ahiret hayatýnda inkârcýlarýn cehennemde karþýlaþacaklarý cezalar ile, inanýp yararlý iþler yapan müminlere Cennette bahþedilecek olan mükâfatlarýn tasvirlerinden sonra þu dua ile son buluyor:

"(Ýnatla inkârda ýsrar edenlere karþý) Rasulullah dedi ki: Rabbim; artýk aramýzda hakk ile hükmet. Ey insanlar, sizin niteleye geldiðiniz (yakýþýksýz) þeylere karþý Rahman (çok merhametli) olan Rabbimize sýðýnýrýz." (112).


radyobeyan