Emval'i zahire By: armi Date: 13 Þubat 2010, 13:12:01
EMVAL-Ý ZÂHÝRE
Açýkta olan, görülebilen, saklanmasý kolay olmayan mallar.
Emvâl, "mal"ýn çoðuludur. Mal; insan tabiatýnýn meylettiði ve ihtiyaç için biriktirdiði þeylerdir. Birþeyin mal oluþu herkesin veya bir kýsým insanlarýn ona ilgi duymasý ve deðer vermesiyle sâbit olur. Arapça´da önceleri yalnýz altýn ve gümüþ için kullanýlan bu terim, daha sonra nakit para, menkul ve gayr-i menkul mallardan maddî deðeri olan her þeyi kapsamýna almýþtýr (Ýbn Manzûr, Lisânü´l-Arab, XI, 636). "Zâhir": açýk, açýkta, gizli olmayan anlamýndadýr. Emvâl-i zâhire, bir zekât* terimi olup; görünen ve tesbiti imkân dahilinde olan açýk mallarý ifade eder. Bunun zýddý emvâli bâtýna, yani gizli kalabilen mallardýr. Bu iki terim, zekâtýn devlet eliyle toplanmasý konusuyla ilgili olarak ortaya çýkmýþtýr.
Zekâtýn devlet eliyle alýnmasý ayette þöyle ifade edilir: "Müminlerin mallarýndan zekât al ki, onunla kendilerini temizlemiþ ve mallarýný bereketlendirmiþ olursun. Zekât verdikleri zaman da onlara dua et. Zira senin duan onlar için bir huzur vesilesidir" (et-Tevbe, 9/103-104). Hz. Peygamber yasadýðý sürece zekât ona veya görevlendirdiði zekât memurlarýna verilmiþtir. Ýbn Sýrýn (ö.110/728) þöyle der: "Baþlangýçta zekâtlar Hz. Peygamber´e veya onun görevlendirdiði memurlara verilirdi. O´ndan sonra halife olan Hz. Ebû Bekir´e veya tâyin ettiði memurlara; Hz. Ömer devrinde de yine kendisine veya zekât memurlarýna veriliyordu. Hz. Osman devrinde de ayrýl þekilde devam etmiþse de onun þehîd edilmesi üzerine müslümanlar görüþ ayrýlýðýna düþerek, bir kýsmý zekâtý devlete vermekte devam ediyor, diðer bir kýsmý da zekâtlarýný kendileri daðýtýyorlardý" {Ebû Ubeyd Kasým b. Sellâm, Kitâbü´l-Emvâl, 751). Enes b. Mâlik´ten rivâyet edildiðine göre, Temimoðullarý kabilesinden bir adam Peygamber´e gelerek "Yâ Resulullah, zekâtý senin gönderdiðin memura ödediðim zaman, Allah´a ve Resulune karþý sorumluluktan kurtulur muyum?" diye sordu. Hz. Peygamber þu cevabý verdi: "Evet, zekâtý benim gönderdiðim elçiye ödediðin zaman kurtulur, borçtan berâat edersin. Ödediðin zekâtýn sevabý sana, günâhý da onu deðiþtirene aittir" (Mâlik, el-Müdevvene, II, 88). Hz. Ebû Bekir halife olunca, zekâtý devlete vermek istemeyen bazý kabilelere karþý, devlet güçlerini göndererek onlarý itâat altýna almýþtýr" (Y. Vehbi Yavuz Ýslâm´da Zekât Müessesesi, Ýstanbul 1977, 419).
Ýþte Hz. Osman devrinden sonra da devlet eliyle toplanan emvâl-i zâhire, toprak altýndan veya toprak üstünden elde edilen ya da elde edilmesi mümkün olan bütün mallar ve hayvanlardýr.
Bunlar toprak mahsulleri, hayvanlar ve madenlerden ibarettir. Zekât miktarlarý ise þöyledir:
1) Kendiliðinden veya yaðmur sularý ile sulanan topraklarýn mahsullerinde; 1/10 (Onda bir).
2) Dýþardan sulama, gübreleme gibi enerji sarfetmek suretiyle elde edilen mahsullerde; 1/20 (Yirmide bir).
3) Yeraltý kaynaklarý, maden, petrol... ve definelerde 1/5 (Beþte bir).
4) Hayvanlardan; Sýðýr cinsinde 1/30 (Otuzda bir); koyun cinsinde 1/40 (Kýrkta bir); deve cinsinden, her beþ deve için bir koyun; atlarda, her at için bir dinar (4 gr. altýn para). (Geniþ bilgi için bk. Zekât).
Bunlarýn dýþýnda kalan altýn, gümüþ, nakit, mücevherat ve ticaret mallarý emvâl-ý bâtýna (gizli mallar)dýr. Bunlarýn zekâtý, Hz. Osman devrinden itibaren sahipleri eliyle verilmeye baþlanmýþtýr (es-Serâhsý, el-Mebsut, III, 18; el-Kâsâný, Bedâyiu´s-Sanâyi´, II, 7, 69; Ýbn Âbidîn, Reddü´l
Muhtâr, XI, 59; Seyyid Sâbýk, Fýkhu´s-Sünne, I. 204).
radyobeyan