Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Emin By: armi Date: 13 Þubat 2010, 13:04:40
EMÝN




Allah (c.c.)´ýn bir ismi ve resullerin bir vasfýný belirten Kur´an-ý bir terim.

"el-Emin", "E-Mi-Ne" fiilinden ism-i fâildir. "E-Mi-Ne"; korkusuz ve âsude olmak, "el-Emin" ise "koruma muhâfýzý, bir þeyi koruyan, güvenilen, itimatlý adam, hâin olmayan" anlamýndadýr.

"Emin, mümin ve emânet" kelimelerinin kendinden türediði "EMN", her türlü korku ve þüpheden uzak olmak, bütünüyle mutmam bulunmak demektir (Râðýb el-Ýsfahâný, el-Müfredât fi Garibi´l-Kur´ân, 30).

"El-Emîn", sýka, güvenilir. mutemed manasýna geldiði gibi, bazan da emniyet içerisinde olan, emniyetli manalarýna gelir.

"Emîn" kelimesini açýklamak için önce ayný kökten gelen "emânet" kelimesini açýklamamýz gerekir. Çünkü "emin" ayný zamanda "emânete riâyet eden kimse" demektir.

Ýlim ve özellikle iradeyle birlikte Allah´ýn karþýsýnda insana verilen "benlik-nefs-ene" göklerin, yerin ve daðlarýn yüklenmekten çekindiði büyük bir "emânet"tir. Bu "emânet" öylesine aðýrdýr ki, nefsi aþmayý ve þeytanýn süslediði yola dalmadan Allah´a kul olmayý, görmesini O´nun görmesi, eylemini O´nun eylemi, iradesini Onun iradesi hâline getirmeyi gerektirir. Ýþte, daðlar, gökler ve yer böyle bir emâneti yüklenmekten kaçýnmýþ, Allah´ýn iradesine pasif bir teslimiyeti, irade sahibi olarak kâinata efendilik yapmaya tercih etmiþlerdir.

"Muhakkak Allah size emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasýnda hükmettiðinizde adaletle hükmetmenizi emreder ." (en-Nisâ, 4/58).

Bu þekilde emâneti yerine getirene emin kiþi denir. Allah´ýn risâleti en önemli bir emânettir ve bu da bütünüyle emin olan elçiler aracýlýðýyla, yine bütünüyle emin olan nebilere tevdî edilir:

"Onu er-Ruh´ul-emin indirdi, kalbine uyarýcýlardan olasýn diye" (eþ-Suarâ, 26/193).

"Þüphe yok ki O (Kur´ân, Allah ´ýn) çok þerefli bir elçisi´nin (yani Cebrâil´in getirdiði) sözüdür. (Bu elçi) büyük bir güç sahibidir Arþ´ýn sahibi (Allah) indinde yüksek bir mevki sahibidir. (Üstelik) orada (göklerde, melekler tarafýndan) kendisine itâat edilendir, (vahiyleri teblið için) oldukça ´emin" dir" (et-Tekvir, 81/19).

Bu ayetlerde vahyi indiren emîn elçi olarak Cebrâil (a.s.)´dan bahsedilirken, Kur´an-ý Kerîm´de daha çok emîn vasfý rasûller için geçmektedir.

Kur´an-ý Kerim´de bize bildirilen ilk azgýn putperest toplum olan ve âkýbeti tûfanda boðulmak olan Nuh kavmine, Nuh (a.s.)´ýn tebliði yine Kur´an-ý Kerim´de þöyle anlatýlýr:

"Nuh kavmi de gönderilen resulleri yalanladý Kardeþleri Nuh onlara: "(Allah ´tan) ittikâ etmez misiniz? demiþti: ´Ben size gönderilmiþ emîn bir rasûlüm Artýk Allah´tan korkun ve bana itâat edin Ben buna karþý sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbine aittir" (eþ-þuârâ, 26/105-109).

"Her yol üzerine bir iþaret koyan" ve "ebedî yasayacaklarmýþ gibi köþkler inþa eden"Âd kavmiyle Hûd (a.s.) arasýndaki mücadele ayetlerde þöyle açýklanýr:

"Âd (kavmi) de gönderilen resulleri yalanladý. Kardeþleri Hûd onlara ´(Allah´tan) ittika etmez misiniz? demiþti. Ben size gönderilmîþ emîn bir resulüm. Artýk Allah ´tan korkun ve bana itâat edin. Sizden buna karþý hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbýna âittir" (eþ-þuarâ, 26/123-127).

Daðlardan ustalýkla evler yontan, bahçelerde, çeþme baslarýnda emin (güvenli) bir durumda azgýn hayat süren ve öyle býrakýlacaðýný sanan Semud kavmine de Sâlih (a.s.) ayný mesajla gönderiliyor:

"Semud (kavmi) de gönderilen resulleri yalanladý. Kardeþleri Salih, onlara demiþti ki: Ýttika etmez misiniz? Ben size gönderilmiþ emîn bir Resulüm. Allah´tan korkun ve bana itaat edin. Ben sizden buna karþý bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnýz âlemlerin Rabbýna âittir" (es-Þuarâ, 26/141-145)

"Kadýnlarý býrakýp, erkeklere giden" ve böylece Âd ve Semud gibi helâk edilen Lût Kavmi´ne de emîn bir elçi olan Lût (a.s.) gönderilmiþti (eþ-Þuarâ, 26/160-162).

Yine Þuayb (a.s.) da emîn bir elçi olarak, "yeryüzünde bozgunculuk çýkaran, ölçü ve tartýda hilekârlýk yapan" ve sonunda kendilerini "karanlýk günün azâbý"nýn yakaladýðý Eyke ahâlisine ayný mesajla gönderilmiþti. Ve ayný mesajý: "Ben size gönderilen ´emin´ bir resulüm?" (eþ-Þuarâ, 26/178), sözleri eþliðinde kendi vasfýný tanýtarak teblið etmiþti.

Yine Yûsuf (a.s) bir dizi bâdireleri atlattýktan sonra ´´Hükümdar, Onu (Yûsuf (a.s.)ý) bana getirin, onu kendime özel (bir dost) edineyim dedi. Kendisiyle konuþunca da þöyle söyledi: "Sen, artýk bugün yanýmýzda mevkî sahibi, emîn (bir kimse)sin " (Yûsuf, 12/54) âyetinde olduðu gibi peygamberlerin emin´lik vasfýný toplum da kabul etmek zorunda kalýyordu.

Musa (a.s.) da emin bir resul olarak Fir´avun´a ve ileri gelenlerine gönderilmiþtir.

"Andolsun ki onlardan evvel Biz Firavn´un kavmini de imtihan ettik. Ve onlara kerîm bir Resulu gelmiþti. (Onlara demiþti ki); ´´Allah´ýn kullarýný bana teslim ediniz. Þüphesiz ki ben sizin için (gönderilmiþ) "emîn" bir Rasulüm " (ed-Duhan, 44/17-18). Son Nebî ve Rasûl olan Hz. Muhammed (s.a.s.) de daha risâlet görevine baþlamadan önce "Muhammed´ül-Emîn" olarak tanýnmýþtý. O da risâlet görevini kendinden öncekilerden geniþ ve özde ayný emîn bir Resul olarak Mekke þirk toplumunda yerine getirdi.

Kýsacasý "emîn" vasfý, tüm Resullerin ortak vasýflarýndan biridir. Bu vasýflarý ile Allah´ýn dinini teblið ediyorlar ki insanlar kendilerine inansýn.

Tarihin hangi döneminde olursa olsun, bir kimse topluma bir dava ile geldiðinde, toplumun ona inanmasý için o kimsenin "emîn" vasfýna sahip olmasý lâzýmdýr. Günümüz Ýslâm dâvetçileri de baþarýlý olabilmeleri için bu özelliðe sahip olmalý ve peygamberlerin bu en temel vasýflarýna sahip olmaya çalýþmalýdýrlar.

Bir kimsenin "emîn" sayýlabilmesi için o kimsenin davasýnda samimi olduðunda güvenilir olmasý, davayý yüklenmeye güç yetirebilmede güvenilir olmasý ve her türlü zorluða o uðurda katlanacaðý hususunda güvenilir olmasý gerekir. Nitekim Kur´an-ý Kerîm´de "bir iþi yapabilme gücüne sahip" manasýnda da kullanýlmaktadýr "emîn" kelimesi.

"(Süleyman (a.s.)) dedi ki: Ey ileri gelenler onlar (Belkýs ve kavmi) bana müslümanlar olarak gelmeden önce, onun tahtýný hanginiz bana getir(ebil)irsiniz?´ Cinlerden bir ifrit, ´Sen yerinden kalkmadan önce ben onu sana getiririm ve elbette ben bunun için güçlü ve ´emîn´im´ dedi (en-Neml, 21/38-39).

Emin olma; sýrf doðru olma, güvenilir olma, bir iþi yapabilme gibi manalarýnda kullanýlmýyor. Kur´an-ý Kerîm´de emîn kavramýnýn bir de azâbdan, korkudan kendi kendinden "emîn olma, gibi anlamlarý da vardýr.

"Allah (bu þirkiniz için) üzerimize bir delil ve burhan (bir kitap ve hüccet) indirmediði þeyi (putlarý) siz O´na ortak koþtuðunuz halde korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koþtuðunuz (ilahlarýnýzdan) nasýl korkarým? þimdi gerçekten biliyorsanýz (söyleyin bakalým, bu muvahhid ve müþrik) iki kesimden hangisi (korkudan) emîn olmaya daha lâyýktýr?" (el-En´âm, 6/81).

"Korkudan, (azaptan), "emîn" olma (hakký), iman eden ve imanlarýný bir zulme bulaþtýrmayanlara aittir. Ve doðru yolu da bulmuþ olanlar onlardýr" (el-En´âm, 6/82).

"Emîn" ile ayný kökten olân "emîn" ve "emene", selâmet içinde bulunma, rahatlýk içinde ve mutmain olma halleri hakkýnda kullanýlýyor. Bu durumlarda gerçekten "emîn" olanlar emâneti yüklenip iman edenler, sâlih amel iþleyenlerdir. Allah bunu vadediyor (en-Nur, 24/55, Enfal, 8/11).

"Emîn" vasfý insanlar, þahýslar ve canlýlar için geçerli olduðu gibi ayný zamanda yer, mekân, makam, belde için de geçerlidir. Allah´ýn emîn kýldýðý beldeler vardýr. Eðer bir þehrin halký emân ise o þehir de emîndir. Ama sürekli emîn olmayan mekânlar da vardýr.

"Hani biz O evi (Kâbe´yi) insanlar için sevab (kazanma) yeri ve "emîn " (bir mekân) kýlmýþtýk. Siz de Ýbrahim´in makamýndan bir namazgâh edinin. Ýbrahim ve Ýsmâil´e de, ´evimi tavâf edenler. îtikafa girenler (ibâdet için orada kalanlar) rükû´ ve sücud edenler için titizlikle temizleyin´ diye emir vermiþtik" (el-Bakara, 2/125-126).

Ama ne yazýk ki bugün müstekbirler, Allah´ýn düþmanlarý, Allah´ýn emîn kýldýðý beldeleri emîn olmaktan çýkarmak istiyorlar. Bu emîn beldeler üzerinde kanlý planlar hazýrlýyorlar. O beldelerin gerçek fonksiyonlarýný kaldýrmak istiyorlar. Halbuki Allahu Teâlâ o beldeler üzerine yemin ediyor:

´´Andolsun incire ve zeytine, (Kelimullah Hz. Musa´nýn müracaat yeri olan) Sina daðýna ve (Hz. Rasûl´ün doðum yeri olan) þu emîn (Mekke) þehr(in´e ki; þüphesiz biz, insaný ahsen-i takvim´de (en güzel biçimde) yarattýk " (et- rn, 95/ 1-4) .

Hiç kimsenin elinin uzanamayacaðý, emniyetini bozamayacaðý dâr´us-selâm ise Müttakîlere va´dediliyor. Ancak orada emîn bir þekilde yaþarlar.

"Müttakîler ise muhakkak ki, bir "emîn" makamdadýrlar. Cennetler de ve pýnarlardadýrlar. Karþý karþýya olduklarý halde atlastan, parlak ipekten (elbiseler giyineceklerdir. Ýþte böyle, onlarý huruniyn (gözleri iri, rübalarý tertemiz, beyaz tenli cennet kadýnlar) ile eþ yaptýk. Onlar orada "emîn " bir durumda her meyveden isterler" (ed-Duhân, 44/51-55).


radyobeyan