Ehl'i kitap By: armi Date: 12 Þubat 2010, 19:38:27
EHL-Ý KÝTAP
Ýslâm literatüründe yahudiler ve hristiyanlar için kullanýlan bir tâbir, kitab ehli.
Kur´ân-ý Kerîm, birçok yerde yahudiler ve hristiyanlardan, ehl-i kitap diye bahseder; hadislerde de bu tâbir sýk sýk kullanýlmýþtýr. Böylece vahiy yoluyla nâzil olmuþ Tevrat, Zebûr ve Ýncil´e sahip bulunan yahudiler ve hristiyanlar, bu kitaplar tahrif edilmiþ olmasýna raðmen, müþriklerden ayýrdedilmiþ ve kendilerine farklý bir statü tanýnmýþtýr.
Ýslâm ahkâmýna göre, Ýslâm idâresini kabul edip baðlandýktan sonra ehl-i kitaba ibadetlerini serbestçe yapabilme hürriyeti tanýnýr. Antlaþma þartlarýný tamamen yerine getirmeleri ve âdil ölçülerde kendilerine konan cizyeyi (baþ vergisini) ödemeleri hâlinde Ýslâm idâresinin himâyesinde olup can ve nal güvenlikleri saðlanýr.
Bu hususlara muhâlif davranan müslümanlar, büyük bir günâh iþlemiþ sayýlýrlar. Hz. Peygamber ve Râþid Halifeler döneminden itibaren tüm âdil Ýslâm idârelerinde ehl-i kitaba bu haklarýn eksiksiz verildiði, antlaþma metinlerine bu hususlarýn hassâsiyetle yazýldýðý ve uygulanmasýnda büyük titizlik gösterildiði, tarihî bir gerçektir. Bu hassâsiyet, Peygamber efendimizin, "Bir zýmmîye zulmedenin... kýyâmet gününde hasmý benim!" hadislerinde en güzel þekliyle ifadesini bulmuþtur (Ebû Dâvûd, Ýmâret, 33; ayrýca bkz. Ebû Dâvûd, Cihad 153). Sefere çýkan ordu komutanlarýna ve valilere halifeler tarafýndan verilen tâlimâtlarda, muâhedûn, ehlü´z-zimme veya zimmîler sýfatýyla ehl-i kitabýn haklarýna riâyet etmeleri, kendilerine ibadet hürriyeti verilmesi ve insâný muâmelede bulunulmasý sýký sýkýya emredilmiþtir. Ýmâm Ebû Yûsuf´un Kitâbü´l-Harâc´ý, Ebû Ubeyd Kasým b. Sellâm´ýn Kitâbü´l-Emvâl´ý ve diðer Ýslâm hukukçularýnýn kaynak eserleri bu tâlimatlarý ile ehl-i kitaba uygulanacak ahkâm ve verilecek haklar konusunda geniþ bilgiler ihtivâ ederler.
Ýlk halifeler döneminde ehl-i kitabýn, Arap Yarýmadasý´ndan sürülüp çýkarýlmasý, Hz. Peygamber´in, "Arap Yarýmadasý´nda iki din birarada bulunmayacaktýr" (Muvatta´, Medine, 18,19) þeklindeki bir hadisine dayandýrýlýrsa da bunun yanýnda ehl-i kitabýn, antlaþma þartlarýna uymamalarý ve huzursuzluk çýkarmalarýnýn da bu uygulamaya esas teþkil ettiðini göz önünde bulundurmak gerekir.
Hz. Peygamber´in, yahudi ve hristiyan olmadýklarý halde Hecer ve Bahreyn´deki Ýranlýlardan cizye almýþ olmasý, ilk dönemlerde mecûsîlerin de ehl-i kitap adý ile anýlmalarýna deðilse bile, ehl-i kitaba uygulanan ahkâm ile muâmele görmelerine yol açmýþtýr. Ayrýca Arap Yarýmadasý´nýn dýþýnda kalan bölgelerde yahûdilik ve hristiyanlýktan baþka dinlere mensup olanlarýn ehl-i kitaba tanýnan haklara sahip olup olamayacaklarý hususu, Ýslâm âlimlerince farklý þekillerde yorumlanmýþtýr. Bu sebeple Ýslâm tarihinin çeþitli dönemlerinde Arap Yarýmadasý´nýn dýþýndaki putperestlerden ve diðer din mensuplarýndan da cizye* alýnýp kendilerine ehl-i kitab gibi muâmele edildiði olmuþtur. Ancak bu husus, ehl-i kitab tâbirinin zamanla anlam deðiþtirdiði ve þümûlünün geniþletildiði manasýna gelmez.
Kur´an; yahudi ve hristiyanlar gibi, -sonradan bozulmuþ da olsa-, bir hak dine inananlarýn yiyeceklerini müslümanlara helâl kýlmýþtýr:
"Bugün size temiz ve faydalý þeyler helâl kýlýndý. Kitap verilenlerin yiyecekleri size, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir" (el-Mâide, 5/5).
Bu âyetin manasý genel olup, domuz, þarap, içki, ölü hayvan gibi aslý haram olan yiyeceklerin dýþýnda kalanlarý içine alýr.
Yahudi ve hristiyanlar dýþýnda kalanlar müþrik hükmünde olup, kestikleri yenmez. Yahudi ve hristiyanlarýn kesim þekli kendi dinlerinin kabûl ettiði bir þekilde oluyorsa, böyle kesilen hayvanlar yenir; dinlerinin kabûl etmediði bir kesme ve öldürme þekliyle öldürülmüþse, böyle hayvanlarýn etleri yenilmez.
Ýslâm, müslüman bir erkeðin kâfir veya müþrik bir kadýnla evlenmesine izin vermezken, kitap ehlinden olan, yani yahudi veya hristiyan bir kadýna evlenmesine izin vermiþtir. Çünkü bunlarýn dini, aslý bozulmuþ olsa da semâvî bir dindir. Bu konuda Kur´an´ý Kerim´de þöyle buyurulur:
"Kitap verilenlerin yemeði size helâl, sizin yemeðiniz de onlara helâldir. Mehirlerini verdiðiniz takdirde, iman eden hür ve iffetli kadýnlar ve sizden önce kitab verilenlerin hür ve iffetli kadýnlarý, zina etmemek ve gizli dost tutmamak þartýyla size helaldir" (Maide 5/5).
Bu, kitap ehline Ýslâm´ýn bir müsâmahasýdýr. Kitâbî kadýnlarla evlenmek bir ruhsattýr, azîmet deðildir. Yani aslolan, müslüman bir erkeðin kitâbî kadýnla evlenmesi deðil, evlenebilir olmasýdýr. Fakat müslüman bir kadýn, yahudi ve hristiyan da olsa gayr-i müslim bir erkekle evlenemez, bu haramdýr. Ancak þunu da belirtmek gerekir ki, müslüman bir erkek için mümin bir kadýn þüphesiz, kitâbî bir kadýndan daha iyidir. Doðacak neslin inanç, terbiye ve yetiþtirilmesinde tehlike görülürse kitâbî kadýnlarla evlenilmemelidir. Müslümanlarýn azýnlýk durumunda olduðu memleketlerde müslüman nüfusun artmasý, kitâbî erkeklerle evlenemeyeceklerinden müslüman kýzlarýn açýkta kalmamasý için, kitâbî kadýnlarla evlenebilme hükmünün geçici olarak kýsýtlanmasý da mümkündür.
radyobeyan