Ehl'i hibre By: armi Date: 12 Þubat 2010, 19:36:23
EHL-Ý HÝBRE
Ehl-i Vukuf, bilirkiþi, eksper, hakimin, kendi ihtisasý dýþýnda kalan alanlarda bilgisine baþvurduðu, konunun uzmaný kiþi veya kiþiler.
Bilinemeyen konularýn, özellikle dava konusu ihtilâflý hallerde, bilgi ve tecrübe sahibi uzman kiþilere sorulmasý Ýslâm´ýn emir ve tavsiyeleri arasýndadýr:
"Eðer bilmiyorsanýz zikir ehline (yani meseleyi bilen uzman ve bilgi sahiplerine) sorun" (el-Enbiyâ, 21/7).
"Bilmediðin birþeyin ardýna düþme; çünkü, kulak, göz ve gönül bunlarýn hepsi ondan (o yaptýðýn kötü isten) sorumludur" (el-Ýsrâ 17/36).
Her ne kadar âyetlerin nüzul sebebi husûsi ise de hükmü ve manasý umûmîdir.
Ýhtilâflý konularýn Allah´ýn kitâbýna, Rasûlünün sünnetine ve emir sahiplerine (âlimlere) havâle edilmesi Kur´ân´ýn açýk emridir (en-Nisâ 4/59). Ýlmin fazileti, âlimlerin derecelerinin yüksekliðini bildiren âyet ve hadisler de bu konuda delildir.
Ýslâm hukukunda ehl-i hibre, þâhitten ayrý olarak mütâlaa edilmiþtir. Onun görevi sadece, sorulan þeyi "haber vermek"tir. Mecelle´de bu hususta þunlar kaydedilir. "Her ne kadar ehl-i hibre´nin haber vermesi gibi sýrf tahkik ve durumu aydýnlatmak için alýnan ifadelerde þehâdet sözü (þâhitlik yaparým demek) þart deðilse de bunlar, (ehl-i hibrenin ifadesi) þer´î þâhitlik olmayýp sýrf haber vermek kabilindendir" (Kitâbü´l-Beyyinât ve´t-Tahlif, Fasl-ý Sâný, Þehâdetin Keyfiyet-i Edasý, Md. 1689).
Doðru karar verebilmek için hâkimin, bilmediði konularý bilen birisine (ehl-i hibre) sormasý onun vazifeleri arasýnda sayýlmýþtýr (Bkz. Mecelle, Kitâbü´l-Kazâ, Fasl-ý Sâlis, Hâkimin ezâifi Beyânýndadýr, Md. 1811) "Hâkimin lede´l-hâce, âhardan istiftâ etmesi câizdir" (Hâkimin, ihtiyaç hâlinde, baþkasýndan sormasý câizdir).
Hâkimin, hükmü zor konularda âlimlerle istiþâre etmesi tavsiye edilmiþtir: "Þayet hâdisenin hükmü zorsa hâkim re´yini kullanýr ve onunla amel edilir. Bu hususta en iyisi âlimlerle istiþâre etmektir" (Fetâvây-i Hindiyye tercümesi VI/236)
Ehl-i hibre, gerekli hallerde, hâdisenin aydýnlatýlmasý için, kendisiyle istiþare edilen, hâdiseye vâkýf kiþi veya kiþilerdir. Bir kiþi de olabilir, fâkat çok olmasý daha iyidir: "Eðer hâkim tek kiþi ile istiþâre yaparsa o da kâfi gelir. Fakat bilginlerle istiþâresi uygun olur" (Fetâvây-i Hindiyye tercümesi VI, 237).
Modern hukukta ise bir kiþinin ehl-i vukuf seçilmesi mümkündür. Fakat üçten fazla kimse bilirkiþi olarak seçilemez.
Ýslâm hukukunun "hâkimlik" ve "hüküm verme esaslarý"ný inceleyen "edebü´l-kâdý" bölümünde hâkimin içtihad etme (kendi kanaatýyla hüküm verme) hakkýna sahip olduðu ifade edilerek hâkimin kanaati, istiþâre ettiði âlimlerin görüþüne aykýrý bile olsa hâkim kendi kanaatýný terketmez denilmiþtir: "Eðer hâkim fýkýh bilginleriyle istiþâre eder bilginler bir þeyde ittifak ederler, hâkim de onlarýn re´yinin hilafýný hükmeder ve onlarýn re´yinin hilâfýný (doðru) görürse; hâkimin kendi görüþünü terketmesi uygun olmaz ve onlarýn re´yiyle hükmetmez" (Fetâvây-ý Hindiyye tercümesi VI, 237).
Dâvâ konusu bütün hâdiselerde gerektiðinde ehl-i hibreye mürâcaat edilebilir.
radyobeyan