Ehli hal By: armi Date: 12 Þubat 2010, 19:31:25
EHL-Ý HÂL
Tasavvufî halleri yaþayarak tadan, tanýyan mutasavvýf. Tasavvufî hayata giren insanlar belli baþlý dört dereceye ayrýlýrlar. Bunlar tâlib, mürid, sâlik ve vâsil adýný alýrlar. Tâlib, tasavvufi yola girmeye istekli olan kimsedir. Mürid, iradesiyle tasavvufa girmeyi seçmiþ, iradesini mürþide teslim etmiþ tâliptir. Sâlik, tasavvufî eðitim sürecine (seyr´ü sülûk) girmiþ, nefsini arýndýrma, ahlâkýný güzelleþtirme çabasý içindeki müriddir. Vâsil ise, eðitim sürecini tamamlamýþ, olgunlaþmýþ sâliktir. Müride sâhib-i vakt (vakit sahibi); sâlike sâhib-i hâl (hâl sahibi, ehl-i hâl); vasýla da sahib-i nefs (nefsin sahibi) denir.
Müridi ehl-i hal haline getiren seyrü sülûk, amelleri ve bilgiyi geliþtirme ve güzelleþtirme çabasýdýr. Bu çabanýn temelini zâhir (dýþ) ve bâtýnýn (iç) kötülüklerden arýndýrýlmasý, iyi hal ve niteliklerin kazanýlmasý oluþturur. Bu çabanýn baþlýca yöntemleri ise az yemek (kýllet-i taâm), az uyumak (kýllet-i menâm), az konuþmak (kýllet-i kelâm), sürekli zikir (zikr-i müdâm), insanlardan uzaklaþmak (uzlet-i enâm) ve sürekli düþünmektir (tefekkür-i tam).
Tasavvufî eðitim süreci (sülûk), esfâr-ý erbâa (dört sefer, dört yolculuk) adý verilen dört aþamada tamamlanýr. Bu aþamalar sevrilallah (Allah´a yolculuk), seyrî fillah (Allah´ta yolculuk), seyýmaallah (Allah ile yolculuk), seyranillah (Allah´tan yolculuk) adlarýný alýr. Seyrîlallah, Allah´a doðru yapýlan yolculuktur. Bu yolculukla Allah dýþýndaki varlýklarla baðlar kesilir, Hakk´a yönelinir. Seyýfillah, çokluklar (kesret) dünyasýnýn ötesindeki birliðe, vahdete ulaþmak çabasýdýr. Sûfî bu yolculukta Allah´ýn vasýflarý ile vasýflanýr, ahlâký ile ahlâklanýr. Seyýmaallah, zâhir ve bâtýn ikiliðinden kurtulmaya yönelik yolculuktur. Bu yolculukla mutasavvýf bütün baðlardan kurtularak Cem´ ve Ahadiyet makamýna yükselir. Seyr-anillah, Hakk´tan halka dönmektir. Bekâ makamý da denilen bu son aþamada sûfý vahdet-i kesret, kesret-i vahdet þeklinde görür ve insanlarý irþâd etme yetkisi kazanýr. Mutasavvýf ilk iki yolculukla velilik makamýna, son iki yolculukla da mürþidlik makamýna ulaþýr.
Tasavvufi eðitim süreci içinde mutasavvýf nefsini arýndýrarak Kur´an´da anýlan nefs makamlarýna yükselir. Buna göre baþlangýç halindeki nefs Nefs-i Emmâre´dir (kötülüðe sürükleyen nefs, Yusuf, 12/53). Belli bir eðitim ve arýnmadan sonra sûfi ikinci mertebe olan Nefs-i Levvâme (kendini kýnayan nefs, Kýyamet, 75/2) makamýna-yükselir. Daha sonra sýrasýyla Nefs-i Mülhime (ilham ve keþfe mazhar olan nefs, Þems, 91/7), Nefs-i Mutmainne (tatmine kavuþmuþ, huzur bulmuþ nefs, Fecr, 89/27), Nefs-i Raziye (razý olan nefs, Fecr, 89/28), Nefs-i Marziye (Allah´ýn kendisinden razý olduðu nefs, Fecr, 89/28) makamlarýna yükselir. Bütün bu aþamalardan sonra sûfî son mertebeye, Nefs-i Kâmile (kemâle ermiþ, bütünüyle arýnmýþ nefs) mertebesine yükselir.
Sülûkü boyunca, sâlik kendisine ehl-i hâl denilmesine sebeb olan çeþitli hallere maruz kalýr. Bu haller, kiþinin irade ve kasdý olmaksýzýn kalbe gelen duygu ve anlamlardýr. Hallere, kendiliðinden gelen anlamýnda vârid (çoðulu vâridât) denilir. Haller Allah vergisidir, sâlikin çabasý, isteði ile bir ilgisi yoktur. Fakat sâlik çalýþmadýkça hallerin gelmesi de düþünülemez. Salik iyi ve güzel ameller iþledikçe, nefsini arýndýrdýkça Allah da bir baðýþ olarak halleri gönderir. Haller sürekli ve kalýcý deðil, deðiþken ve kýsa sürelidir. Fakat sûfî ibadet ve mücahedesiyle hallerin kendisinde yerleþmesini, kökleþmesini saðlayabilir. Sâlikte yerlesen. böylece süreklilik kazanan haller makam adýný alýr. Bu nedenle hâlin vehbi olmasýna karþýlýk makamýn kesbî olduðu kabul edilir. Sâlikin ruhsal yükseliþinde önemli etkileri olan haller genellikle zýt anlamlarý dile getiren ikili gruplar halinde ifade edilir. Bunlarýn baþlýcalarý Havf (Korku) ve Uns (Neþe), Kurb (Yakýnlýk) ve Bu´d (Uzaklýk), Gaybet (Kendinden geçme) ve Huzur (Kendine gelme), Mahv (Kötü niteliklerin yok olmasý) ve Ýsbat (Ýyi niteliklerin ortaya çýkmasý), Sahv (Uyanýklýk) ve Sekr (Sarhoþluk), Setr (Perdelenme) ve Tecelli (Açýlma, Keþf), Hayret (Þaþkýnlýk) ve Temkin´dir (Kararlýlýk).
Mutasavvýflara göre, dini hakikatler hakkýndaki bilgiler hallere dayanýr. Bu bilgilerin kitap okumayla, metin ezberlemeyle elde edilen bilgilerle bir ilgisi olmadýðý gibi, akýl yürütmelerle, mantýk kurallarýyla elde edilen bilgilerle de karþýlaþtýrýlamaz. Hallerin bilgisi, mutasavvýfýn amel ve ibadetlerinin neticesi olârâk ortâyâ çýkan ve doðrudan tecrübeye dayanan bilgidir. Bu nedenle bütün bir tasavvufî bilgi, hallere dayanýr. Dolayýsýyla ehl-i hâl olan fukaha bilgilerini kitaplardan, ehl-i nazar olan kelâmcýlar bilgilerini akýl yürütmelerden ve mantýk kurallarýndan alýrlarken mutasavvýflar keþf ve ilham yoluyla bilgilerini doðrudan Allah´tan alýrlar. Tasavvuftaki bütün bu anlayýþ, yorum yaklaþým, kavram ve tabirler Ýslâm´ýn ilk dönemlerinde, özellikle Hz. Peygamber, sahabe ve Tabiûn devirlerinde görülmeyen hususlardýr. Bu anlayýþlara söz konusu dönemlerde hiç rastlanmadýðý gibi bu kavramlar da asla kullanýlmamaktaydý. Genellikle bu kavram ve tabirler tasavvufun kurumlaþtýðý hicrî altýncý asýrdan sonra Ýslâm literatürüne girmiþtir.
radyobeyan