Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Efsane By: armi Date: 11 Þubat 2010, 17:58:05
EFSÂNE




Masal, geçmiþlerin tuhaf ve þaþýlacak hikâyeleri, baþtan geçen þeyler mânâlarýna geldiði gibi, meþhur ve belli olmuþ haberler de demektir. Farsça olup fesâne* þeklinde de söylenir.

Efsâne kelimesi Araplarda Esâtîru´l-evvelîn, Türk´lerde masal, Yunanlýlarda misus, Fransýz´larda mit ifadelerini karþýlamaktadýr. Bunlar, eski kahramanlýk hikâyeleri, evvel zaman haberleri, destanlarý olarak mülâhaza edilmiþ ve uydurma hurâfeler mânâsýnda kullanýlmýþtýr. Buna sebep de, önceki toplumlarýn tarihinin önce aðýzlarda en çok dolasan sözler olarak satýra geçmiþ olmasý ve sonra da satýrdan satýra geçerken birçok deðiþikliklere uðramýþ bulunmasýdýr.

Yunanlýlar, masallar, tarihî efsaneler yazmayý bir edebî sanat saymýþlar ve bu suretle birçok mâbudlar ve eski kahramanlýk hikâyeleri vücuda getirmiþlerdir. Fransýzlar bu ilme mitoloji derler ve bundan en ziyade Hind, Ýran, Yunan, Lâtin, Cermen, Slav ve Selt milletlerinin ilk masallarýný kastederek bahse konu ederler. Bu masallarý ilk insanlarýn duygu, düþünce, tefekkür, güç ve bilgilerini anlamak için delil ve ilmin ilk kaynaðý sayarlar ve tarih, felsefe ve dinler bunlardan çýkmýþtýr derler. Bu nedenle mitoloji´ye felsefe ve dinler tarihi´nde mühim bir yer verirler. Böyle demek; tarih, felsefe, ilim ve din, masal ve efsâneden ibarettir anlamýna gelmez. Fakat birçoklarý bundan tarihin, felsefenin, ilmin ve özellikle dinin bir efsâne demek olduðu vehmine kapýlarak yeni yeni masallar uydurmakla; yeni tarihler, yeni felsefeler, yeni dinler, yeni ilimler icat ve keþfedilebileceði iddiasýna düþmüþler, Hak Din´in bir hakikat olduðunu, hayallerin, masallarýn bile bir hakikatýn yansýmasý ve inhirâfý demek olduðunu anlayamamýþlardýr. Bunlar, hak ve bâtýlý ayýrmayarak bütün dinlere "Esâtýrü´l evvelin", efsâne ve hurâfeler derler ve böyledir diye de mücâdele ederler. Bu da kalplerinin hurâfe ve uyduruk þeylerle dolu olmasýndan ve bu engeller içinde hakký anlama kabiliyetini kaybetmiþ bulunmalarýndan doðmaktadýr. Bunlarýn uzantýlarý olan Mekke´li müþrikler de Kur´ân-ý Kerîm´e dil uzatarak, "O bir ilâhi vahiy, bir kitâb-ý hak deðil; aksine, ilham kaynaðý eskiden yazýlmýþ olan mestûrat ve mektûbattan ibarettir; Muhammed bunu eski kitaplardan alýp yazdýrýyor. Binâenaleyh bu bir mûcize deðildir; hatta bunda yeni bir hakikat olmadýktan baþka hiçbir hakikat da yoktur. Zira bu, sadece esâtîr (efsâne) deðil, esâtîr-i evvelinden, esâtîr-i evvelîn gibi hakikatte manasý olmayan boþ satýrlardan, yalan hurâfelerden, masallardan ibarettir. O bunlarý yazdýrýp yazdýrýp söylüyor" diye bir târiz de yapýyorlardý. Kalplerinin bozukluðundan dolayý en güzel kelâm olan kelâm-ý hak ile esâtîr-i evvelini ve hurâfeleri ayýrýp temyiz edemeyecek bir halde bulunuyorlardý. Bugün de Kur´ân-ý Kerîm ve Hz. Muhammed (s.a.s)´e dil uzatanlar bunlarýn öðrencileridir.

Onlar, Kur´ân-ý Kerîm´in eskilere âit bir efsâne (Ýranlýlarýn Rüstem ve Ýsfendiyar´a ait efsaneleri gibi) olmadýðýný yakînen bilmekte idiler... Ve eðer insanlarý Kur´ân-ý Kerîm´i dinlemeye býraksalardý; onlarýn "bu öncekilerin masallarýndan baþka birþey deðildir" yolundaki iddialarý bir mânâ taþýmayacaktý. Kureyþ büyükleri, taraflarýna Kur´ân-ý Kerîm´in tesir edeceðinden korktuklarý gibi, bizzat kendilerine de müessir olacaðýndan endiþeleniyorlardý. Ahnes b. Þürayk, Ebû Süfyân, Amr b. Hiþâm´ýn; Kur´ân-ý Kerîm´in cazibesine mukavemet ettikleri halde, gizliden gizliye onu dinledikleri ve dinlemekten kendilerini alamadýklarý tarihin meþhur hakikatlerindendir.

Bir efsâne, çoðu zaman, halk veya folklar hikâyelerini konu almakla beraber, bir hikâyeci veya bir þâirin, zamanýnýn tasavvuruna veya kendi hayal gücüne dayanarak meydana getirdiði orijinal bir masal da olabilir. Efsâneler sanatlý bir anlatýma sahip olmayýþlarýyla destandan ayrýlýrlar
. Türleri bakýmýndan þu gruplarda toplanýrlar: 1- Dünyanýn yaratýlýþýný, varlýklarýnýn zuhurunu ve þekil deðiþtirmesini anlatanlar
2- Tarihî efsâneler. Þehirlerin tarihini, büyük þahýslarýn hayal ve sevdalarýný anlatanlar;
3- Olaðanüstü varlýklarla ilgili efsâneler, Kader, ölüm ve cin ile perilerden bahsedenler;
4- Dinî efsâneler, din inanýþlarýna yer veren efsânelerdir.

Müzikte efsâneler iki þekil altýnda belirir
 1
- Tek çalgý için parçalar;
2-Dramatik eserler.

Büyük ve ünlü manasýna gelmek üzere bu kelimeden "efsânevî" kelimesi kullanýlýr.

Aþýklardan Nuri Efendi;

"Efsâne sen söyleme-Hor olursun indallah,

Nazar eyle Kur´ân´a-Kendine gel hey kendine" demekle efsâneyi boþ söz olarak deðerlendirir.


radyobeyan