Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Duha suresi By: armi Date: 11 Þubat 2010, 17:11:40
DUHA SÛRESÝ




Kur´ân-ý Kerim´in doksanüçüncü sûresi. Onbir âyet, kýrk kelime, yüzyetmiþ iki harften müteþekkildir. Fasýlasý, se´, râ´, elif harfleridir. Sûre, ismini ilk âyetindeki "Duhâ" kelimesinden almýþtýr.

Sûrenin muhtevasýndan, Mekke dönemi baþlarýnda nazil olduðu açýkça anlaþýlmaktadýr.

Rivâyetler; Rasûlullah (s.a.s.)´e,gelen vahyin bir müddet kesildiðini, Cibrîl (a.s.)´in bu süre zarfýnda görünmediðini, bunun üzerine müþriklerden bazýlarýnýn, "Rabbi Muhammed´e küstü, O´nu terk etti" iddiasýnda bulunduklarýný, bazýlarýnýn ise -vahyin þeytandan geldiðine inandýklarýndan; "Þeytaný onu terk etti" dediklerini naklederler (el-Vâhidî, "Esbâbü´n-Nüzûl ", Sûretu ve´d-Duhâ; Buharî, Kitâbü´t-Tefsîr, Sûretu ve´d-Duhâ)

Teblîð görevine baþladýðýndan beri müþriklerin sert tepkileriyle karþýlaþan Rasûlullah, bu defa onlarýn alaylarýna muhatap oluyordu. Haliyle bu durum onu çok üzüyor, âdetâ dünyayý kendisine zindan ediyordu. Ancak, O bir peygamberdi ve her ne pahasýna olursa olsun görevini eksiksiz yerine getirmesi gerekiyordu. Onun en büyük yardýmcýsý ve koruyucusu da hiç þüphesiz Rabbi idi. Rabbinden kendisine gelen vahiy, ona bir taraftan bu meþakkatli yolda nasýl hareket etmesi gerektiðini bildiriyor, diðer yandan güç ve huzur veriyordu. Vahiy onun için, âdetâ uzun bir yola çýkmýþ yolcunun hem azýðý hem de can yoldaþý durumundaydý. Vahyin kesilmesi onu bu azýktan ve kendisiyle teselli olacak dosttan mahrum býrakmýþtý.

Peygamber (s.a.s.)´e huzur ve güven veren, içine düþtüðü sýkýntýyý gideren bu sûre, iþte böyle bir zamanda nazil oldu. Bu sebepledir ki, asýl konuyu, Rasûlullah´ý teselli etmek ve bundan sonraki mücadelelerinde, karþýlaþabileceði her türlü engelin üstesinden gelebilmesi için ona manevî güç kazandýrmak teþkil eder.

Sûre þöyle baþlýyor:


"Andolsun kuþluk vaktine! Sükuna vardýðýnda geceye (ki), Rabbýn seni ne terk etti ne de darýldý." (1-3)

Yüce Rabbimiz, kuþluk vaktine ve sükûna vardýðý zaman geceye yemin ederek baþlýyor. Böylece bu iki ânýn önemine dikkatleri çekiyor. Kâinat hadiseleriyle rûhî duygularý birbirine baðlýyor. Âdetâ Rasûlüne, sûrenin baþýndan itibaren çevresini dost varlýklarla doldurduðunu imâ ediyor, yalnýz baþýna ve kimsesiz olmadýðýný hatýrlatýyor. Peygamberi üzmek, onu ye´se düþürmek ve savunduðu davadan vazgeçirmek için müþriklerin:

"Rabbi O´nu terketti." demelerine cevap olarak; " Rabbin seni ne terketti ne de darýldý" (3) buyurmaktadýr.

Onlarýn iddia ettikleri gibi Rabbin seni asla terk etmez. Sen onun sevgili kulu ve Rasûlüsün, sen yüce bir dâvânýn tebliðcisisin, sen onun tarafýndan yetiþtirilip korunmaktasýn, nasýl terk etsin seni? "Âhiret elbette senin için dünyadan daha hayýrlýdýr. " (4)

Rabbin, sana bu dünyada da verecek. Ancak senin için öbür dünyada, bu dünyadakilerden daha güzel, çok daha mükemmel mükâfatlar hazýrlamýþtýr:

"Þüphesiz Rabbin sana verecek ve sen hoþnut olacaksýn. " (5)

Rabbin, senin için, hoþlanacaðýn herþeyi hazýrlamýþtýr. Bu dünyada davaný baþarýya ulaþtýracak, yolundaki engelleri kaldýracak, savunduðun düzeni galip getirecek, seni ve davaný üstün kýlacaktýr. Bundan hiç þüphen olmasýn. Nitekim:

"O, seni öksüzken barýndýrmadý mý? Sen bilmezken doðru yola eriþtirmedi mi? Fakirken zenginleþtirmedi mi?" (6-8)

Evet, Cenâb-ý Allah, sevgili Peygamberine, geçmiþine þöyle bir bakmasýný tavsiye ediyor. Kimsesiz iken onu korumuþ, þaþkýn bir durumdayken hidâyete erdirmiþ ve fakir iken sonsuz ihsaný ile onu herkesten zengin kýlmýþtýr. Henüz küçücük bir yavru iken de, annesini kaybederek hem ana hem de babadan yetim ve öksüz kalan sevgili Peygamberini korumuþ, sapýk bir cahiliyye ortamýnda yetiþtiði halde onu þirkten korumuþtur. Ne þirk pisliðine bulaþtýrmýþ, ne de muharref dinlerden yahudilik ve Hýristiyanlýða meyletmesine müsaade etmiþtir.

Peygamberlik görevini yaparken, kendisini engellemek isteyen müþriklere karþý, amcasý Ebu Tâlib´i kendisine yardýmcý kýlmýþ, mal bakýmýndan fakir olmasýna raðmen gönülce zenginlerin en zengini yapmýþtýr.

Sûrenin buraya kadar olan kýsmý, müþriklerin, "Rabbi Muhammed´e küstü, O´nu terketti" gibi iftiralarýna bir cevap ve vahyin yalnýzca Allah´tan olduðunu beyan eder mahiyettedir. Ayrýca sevgili Rasûlü´ne ihsan ettiði nimetleri de hatýrlatmakta, buna bir þükran olarak kendisinden nasýl davranmasý lazým geliyorsa öylece davranmasýný istemektedir:

"O halde yetime zulm etme. Dilenciyi de azarlama. Sadece Rabbinin nimetini (hatýrla ve) anlat. " (9-11)

Rabbi onu yetimken koruduðunu, kararsýz iken onu hidâyete erdirdiðini, fakir iken zenginleþtirdiðini belirtmiþken, hem kendisini hem de peþinden giden ümmetini, her yetimi korumaya, her muhtaca destek olmaya ve Allah´ýn üzerlerindeki nimetini hatýrlamaya yöneltiyor.

Yetime zulmetmekten nehyettiði gibi, ikram edilmesini de emrediyor. Ýkram ederken, ona verirken de gönlünü kýrmadan, horlamadan, haysiyetini zedelemeden vermeyi emrediyor.


radyobeyan