Havale By: neslinur Date: 10 Þubat 2010, 18:19:50
Reddü´l Muhtar / Havale
KÝTABU´L HAVALE (HAVALE BAHSÝ)
METÝN
Havale lügatta nakletmek demektir. Fýkýh ýstýlahýnda ise, borcu, havale edenin zimmetinden havaleyi kabul edenin zimmetine nakletmekten ibarettir. Bu havale yapanýn zimmetinden borcu düþürür mü, düþürmez mi? Doðru olan görüþün cevabýna göre, düþürür. Fetih.
Bu babta borçlu olana ve borcunu baþkasýna havale edene muhil, alacaðý baþkasýnýn zimmetine intikal edene muhtal, muhtalunleh, muhal muhalinleh, denir. Fetih´de beyan edildiðine göre beþinci
olarakta bu kimseye havil denir.
Havaleyi kabul edene, borcu baþkasýnýn zimmetinden kendi zimmetine aktarana muhtalunaleyh
veya muhalûnaleyh denir. Alacaðý baþkasýnýn zimmetine aktarýlanla borcu kendi zimmetine aktaran
arasýnda kelime farký sonlarýna getirilen ek iledir. Bazan bu ek alacaklý olan kiþiye ait olan
isimlerden hazfedilebilir. Havale edilen borca muhalunbih denir.
Havalenin sahih olmasýnýn þartý, bunlarýn tümünün razý olmalarýdýr. Bunda ihtilaf yoktur. Ancak
borcu havale eden muhil dediðimiz kiþi de ihtilaf vardýr. Benimsenen görüþe göre onun rýzasý þart
olmamaktadýr. Bu da Mevahib isimli eserden naklen Þurunbullaliye´de beyan edilmektedir.
Ýbn-i Kemal der ki; «Ýmamý Kuduri onun rýzasýný da þart koþmuþtur. Zira borcu kendi zimmetine
aktaran kiþinin daha sonra buna rücu edebilmesi için bu þarttýr.»
Rivayet konusunda ihtilaf yoktur. Ancak Ekmel isimli fakih bu konuya daha da açýklýk getirerek,
«Eðer havale aktý muhil dediðimiz havale edenden baþlýyor ise rýzasý þarttýr. Zira bu bir zarurettir.
Eðer ondan baþlamýyor ise þart deðildir.» demiþtir. Buradaki razý olmadan maksat havaleyi kabul
etmek demektir. Çünkü havalenin yapýldýðý mecliste kabul edilmesi, havale aktinin intikad
etmesinin þartýdýr. Bedai´den naklen Bahýr´da bu þekilde zikredilmiþtir. Ancak Dürer isimli eserde,
«Havalenin intikadý için kabul þartý, ancak alacaðý havale edilenin veya vekilinin kabulüdür.
Diðerlerinin mecliste hazýr olmalarý þart deðil, razý olmalarý yeterlidir.» denilmiþtir. Musannýf da bu
görüþü benimsemiþtir.
Havale akti, miktarý bilinen borçlarda sahihtir. Ayin dediðimiz mücessem mallarda ise sahih
deðildir. Cevhere isimli eserde, «Hukukta da sahih deðildir» denilmiþtir. Buna göre harbe iþtirak
eden gazinin ganimetteki alacaðýný ve buradaki hakkýný baþkasýna havale yoluyla devretmesi sahih
deðildir. Yine vakýfta belirli bir hissesi olan (alacaklý olan) kiþinin hakkýný vakýf nazýrýndan almak
üzere baþkasýna havale etmesi sahih olmamaktadýr. Nehir.
Bu son eserin müellifi iki yaprak sonra, «Bunun mutlaka havale dediðimiz havalede sahih olmadýðý
acýktýr. bellidir. Ama mukayyet havalede ise durum deðiþiktir.» demektedir. Onu da Bahýr sahibi
þöyle izah etmektedir: «Eðer vakýf malý, vakýf mütevellisinin elinde ise, baþkasnýn elinde olan
emanet mala havale yapýldýðý gibi burda da havalenin yapýlmasý sahihtir. Eðer elinde deðilse, sahih
olmaz, çünkü havale mutalebedir.» Buna göre ganimette olan hakkýn havale edilmesi de sahihtir.
Benim bu konuda tereddütlerim vardýr. Borcu zimmetinden baþka bir zimmete havale eden kiþi,
hem borçtan ve hem de o borcun mutalebesinden beri olmuþ olur. Bu da havalenin alacaklý
tarafýndan havale meclisinde kabul etmesine baðlýdýr.
ÝZAH
Havale ve kefalet akidleri borçlu olan kiþinin zimmetindeki borcun tahsil edilmesi ile ilgili garanti
olmasý bakýmýndan birer iltizam akdidir. Ancak havale akdi, ilerde de geleceði gibi, þartlý olarak asil
borçlunun ibrasýný tazammun etmesi bakýmýndan kefaletten farklýdýr. Buna göre havale akdi
mürekkep, kefalet akdi müfret mesabesindedir. Onun içinde kefalet akdi öne alýnmýþ, havale daha
sonraya býrakýlmýþtýr. Nehir.
«Havale lugatta nakletmek demektir ilh...» Bu borcun veya belirli mücessem bir aynýn nakli de
olabilir. Muðrip isimli lugat kitabýna göre havalenin terkibi zail olmaya ve nakletmeye delalet eder.
Tahvil de bu kabildendir. Çünkü tahvil bir þeyi bir yerden diðer bir yere nakletmektir. Fetih.
«Fýkýh ýstýlahýnda ise borcun naklinden ibarettir ilh...» Yani hem borcu, hem de bunun gereði
mutalebeyi birlikte muhilden muhalialeyhe nakletmektir. Diðer bir rivayete göre yalnýz mutalebeyi
nakletmeden ibarettir. Ýmamý Zeylai birinci görüþü Ebu Yusuf´a, ikincisini de Ýmam Muhammed´e
nisbet etmiþtir.
Birinci görüþün delili icma ile kabul edilen þu husustur: Alacaklý, borcu zimmetine alan
muhalualeyh dediðimiz kiþiyi borçtan ibra etse veya borcu ona hibe etse sahih, muhil dediðimiz
havale edeni ibra etse veya ona hibe etse sahih deðildir. Mecma isimli eserde Ýmam Muhammedin
ikinci þýkka katýlmadýðý hikaye edilmektedir.
Ýkinci görüþün, yani yalnýz mutalebeyi nakilden ibarettir diyen diðer görüþün delili de yine icma ile
kabul edilen þu husustur:
Esas borçlu, yani zimmetinden borcu baþkasýnýn zimmetine havale eden kiþi, havaleyi kabul eden o
borcu henüz ödemeden, alacaklýya ödeyecek olursa teberru yapmýþ olmaz ve alacaklý da bunu
kabule mecburdur. Ve yine alacaklý borcu üzerine olan kiþiyi havale borcundan ibra etse onun
ibrayý kabul etmemesi ile ibra geri çevrilmiþ olmaz. Ama borcu ona hibe edecek olur o da kabul
etmeyecek olursa bu hibe akdi geri çevrilmiþ olur. Bu da aynen kefalet babýnda alacaklýnýn kefili
ibra etmesi veya ona borcu hibe etmesi durumuna benzemektedir. Eðer borç havale edenin
zimmetinden havaleyi alan kiþinin zimmetine tamamen intikal etmiþ olsaydý, ibra hükmü ile hibenin
hükmü deðiþmemesi gerekirdi. Ayrýca alacaklý, borcu zimmetine alan kiþiyi ibra ettiði taktirde,
borcu havale edene o kimsenin rücu hakký olmazdý. Hatta bu isteðe binaende olsa böyledir. Aynen
kefalette olduðu gibi. Ama ibra etmez, borcu ona hibe edecek olursa, havale edenin kendisinde bir
alacaðý yok ise, hibeyi kabul etmesi nedeniyle havale edene rücu hakký sabit olur. Meselenin
devamý ve tamamý Bahýr isimli eserde mevcuttur.
Bundan da anlaþýlan yukardaki iki görüþün bu meselelerde ittifak halinde olduðudur. Ýbni Nüceym
Bahýr isimli eserinde iki görüþün ittifakýný belirten þu aþaðýdaki meseleleri de zikretmiþtir: Mesela
havaleyi kabul eden kiþinin iflas etmesiyle borcun tekrar havale edene dönmesi, havale eden kiþi
borcu ödemek istese alacaklýnýn ondan bunu kabule mecbur edilmesi, ölümünden sonra alacaklý
borcu kabzetmemiþ ise borcun havale edenin alacaklarý arasýnda teslim edilmesi, havale edilen
kiþinin esas olacaklý tarafýndan ibra edilip kabul edilmediði taktirde ibranýn sahih olmamasý,
alacaklý olan kiþinin borcu havale edeni havale edilen kiþiden borcu kabzetmek üzere vekil tayin
etmesinin sahih olmamasý, alacaklý olan kiþinin havaleyi kabul edene borcu hibe etmesi halinde
havale edene rücu hakkýnýn sabit olmasý, fesih ile havalenin fesh olmasý. müþteri borcunu satýcýya
ödemeyip baþka birine havale etmesi halinde dahi satýcýnýn sattýðý malý hapsetme hakkýnýn
düþmemesi ve alacaklý kiþinin borcu havale eden kiþiye ait bir malý rehin almasý ve havale
yapýlmasýna raðmen bu rehinde hapis hakkýnýn devam etmesi. Bütün bunlar iki görüþün birleþtiði
meseleler olmaktadýr.
Yalnýz þu meselede havale eden satýcý olur, havaleyi müþteriye yaparsa veya malý rehin alan rehin
býrakana havale yapacak olursa, bu durumda satýlan malýn ve rehin býrakýlan malýn hapsedilmesi
caiz olmaz. Çünkü mutalebe hakký düþmüþ bulunmaktadýr.
Bütün bu meseleler, havalenin borcu nakletmek olduðuna ters düþüyor. Ancak þu denebilir. Havale
bazý hükümlerde havaleyi kabul edenin iflasýna kadar borcun tecili ve o zamana kadar yalnýz
mutalebenin nakli olur. Diðer bazý hükümlerde ise borcun nakliyle beraber ibra olarak kabul edilir.
Bu da borcun bir zimmetten diðer bir zimmete nakli sayýlýr. Meselelerin delilleri Bahýr isimli eserde
zikredilmiþtir. Fetava-i Hamidiye isimli eserde Karüûl Hidayeye ait fetva kitabýndan nakledilen bir
kavle göre, alacaklý bir baþkasýný kendisine borçlu olan birine havale etse ve bu borcun kefili de
olsa borçlu olan kiþi havale edenin borcundan beri olduðu gibi kefilde beri olmuþ olur. Dolayýsýyla
havaleyi kabul eden esas alacaklý borcu borçludan alýr, kefilden alamaz. Çünkü kefil onun için bir
þeyi zamin olmamýþtýr, ancak þu kadar var ki onun bu beraeti belirli bir süreye kadardýr, yani þartlý
beraettir. Yine malý rehin alan kiþi, alacaðýný olmak üzere malý rehin býrakan kiþiye bir baþkasýný
havale etse, rehini elinde tutma ve hapsetme hakký sona erer ve havaleyi kabul eden yeni alacaklýya
bu rehin intikal etmez.
Bu meselede rehini alan kiþi bizzat havaleyi yapan kiþidir. Yukardakinde ise esas alacaklý olan
kiþidir. Bununla da iki mesele arasýndaki fark ortaya çýkmýþ olur. Bezzaziye isimli eserde kefalet
meselesinde kefil, alacaklýyý baþka birine havale etse, alacaklýnýn da bu havaleyi kabul etmesiyle
hem kefil hem de esas borçlu olan asil ibra edilmiþ olurlar. Ancak burada bir istisna var, o da,
alacaklý olan kiþi havale yapýlýrken yalnýz kefilin beraetini þart koþarsa bu durumda yalnýz kefil ibra
edilmiþ olur, esas borçlu ibra edilmiþ olmaz.
«Alacaklý olana ve muhtal ve muhtalunileh denir ilh...» Yani fýkýh ýstýlahýnda bu kimseye alacaklý
dendiði gibi muhtal yani lehine havale yapýlan ve yine ayný manya gelen muhtalý-leyh, muhal ve
muhalûleh denir. Dürer. Ancak lugat kitaplarýnda bunun hilafýna rastlanmaktadýr. Bunun için de
Miraç isimli eserde, «Fukahanýn alacaklý olan kiþiye muhtal yerine muhtaiulleyh demeleri lâgývdýr.
Çünkü bu eke ihtiyaç yoktur.» denilmektedir. Fetih isimli eserde ise bu anlamda bazý eklerle mesele
açýklanmýþtýr.
Ben derim ki: Fukahanýn bu tür ifadelerini. düzeltme mümkündür. Þöyleki, havale lugatta mutlak
olarak nakil manasýnadýr. Nitekim yukarda lugatla ilgili meseleler nakledilirken söylendi. Buna göre
borçlu olan kiþi alacaklýyý kendisinden uzaklaþtýrýyor ve kendisinin alacaklý olduðu baþka bir
borçluya onu havale ediyor. Istýlahta ise mutlak manada bir nakil deðil, borcun nakledilmesinden
ibarettir. Buda genel olan lugat manadan bir bölüm niteliði arzetmektedir. Buna göre birinci görüþ
göre yalnýz muhtal denebilir. Ýkinci görüþe göre ancak muhtalûnleyh denebilir. Çünkü havale eden
demek borcu nakleden demektir. Muhalunaleyh demek, borç zimmetine nakledilen kiþi demektir.
Borç nakledilen þey olduðuna göre, alacaklýya yalnýz muhaluleyh denir. Yani borç kendi lehine
havale edilmiþ kiþi anlamýnadýr. Eðer leh eki olmadan yalnýz muhal denseydi nakledilmiþ þey
manasýna geleceðinden sahih olmazdý. Çünkü nakledilen yalnýz borçtur. Luðatla ilgili bu bölümde
bu kadarla iktifa edeceðiz. Zira ýstýlahlarý öðrenme bakýmýndan bu kadarý yeterlidir.
«Havalenin sahih olmasýnýn þartý ilh...» Nehir´de þöyle denmiþtir: Havale edenle ilgili olarak
havalenin sahih olmasýnýn þartý akýldýr. Dolayýsýyla deli olanýn havalesi, henüz meseleyi idrak
edemeyen, mümeyyiz olmayan çocuðun havalesi de sahih olmaz. Onun için ikinci þart rýzadýr. Ýkrah
edilen kiþinin havalesi de sahih deðildir. Balið olmaya gelince bu sýhhatinin þartý deðil nefazýnýn
þartýdýr. Çünkü akýl olup balið olmayan mümeyyiz çocuðun havalesi velisinin icazetine mütevakkýf
olarak sahihtir. Hürriyet þartlardan deðildir. Çünkü mutlak olarak kölenin havalesi sahihtir. Ancak
kendisine ticaretle izin verilen mezun dediðimiz kölenin havalesinde borç hemen talep edilir. Ýzin
verilmemiþ mahcur kölede ise talep, azad edilmesinden sonraya ertelenir. Sýhhatli olma þartý da
yoktur. Çünkü hasta olan kiþiden havale sahihtir. Alacaklý olan ve lehinde havale yapýlan kiþi
hakkýnda ise bu þartlar akýl ve rýza þartlarýdýr. Hür ve balið olma þartý bunda da nefazýnýn þartýdýr.
Küçük ve mümeyyiz olan çocuðun alacaðýnýn baþka birine havale edilmesi onunda bu havaleyi
kabul etmesi velisinin icazetine mütevakkýf olduðu gibi havaleyi üstlenen ikinci borçlunun
birincisinden daha zengin borcu ödeyebilir durumda olmasý þartýna da baðlýdýr. Yetimin malýyla
ilgili olarak borçlusunun havale kabul etmesi de aynen buna benzemektedir. Havalenin sahih
olmasýnýn þartlarýndan biride meclistir.
Haniye´de bu konuda þöyle denmektedir: «Burada þart olan yalnýz alacaðý havale edilen kiþinin
mecliste bulunmasýdýr. Bulunmadýðý taktirde onun lehinde yapýlan o havale sahih olmaz. Ancak bu
durumda onun yerine havaleyi kabul edecek baþka bir kiþi yani vekili (naibi) varsa o zaman sahih
olur. Havaleyi kabul eden, yani borcu yeniden üstlenen kiþinin mecliste olmamasý havalenin sahih
olmasýna mani teþkil etmez. Buna göre kendisine havale yapýldýðýný duysa ve kabul etse sahihtir.
Bezzaziye´de bu açýkça ifade edilmiþtir. Tabiki bu kabulde rýzanýn olmasý muhakkaktýr. Çünkü
kabule zorlanan kiþinin kabulü sahih olmayacaðýndan havalede sahih olmaz. Havalenin sahih
olmasýnýn þartlarýndan biri de havale edilen nesnenin ödenmesi lazým gelen bir borç olmasýdýr.
Kefalette olduðu gibi burada da kitabet bedeli olan borçta havale sahih olmaz.»
«Hepsinin rýzasý þarttýr ilh...» Havale edenin rýzasý þarttýr. Çünkü kiþiliði olan insanlar borçlarýnýn
baþkalarý tarafýndan üstlenilmesine tahammül etmezler, rýza göstermezler. Onun için açýktan razý
olmasý þart koþulmuþtur.
Alacaðý olan kiþinin de rýzasý þarttýr. Çünkü bu havalede ona ait bir hakkýn bir zimmetten diðer bir
zimmete intikali sözkonusudur. Zimmetler deðiþiktir. Onun için onun rýzasý da þart koþulmuþtur.
Borcu üstlenen havaleyi kabul eden üçüncü kiþinin rýzasý da þarttýr. Zira havale borç ile bir kimseyi
ilzam etmektir. Kendisi böyle bir borcu iltizam etmediði taktirde borçla ilzam etmek mümkün
deðildir. Ýltizam etmesi de rýzasýna baðlýdýr. Dürer.
Ben derim ki: Sayýhani, Bahýr isimli eserin lukata bahsinden naklettiðine göre, karýnýn kocasýnýn
olmadýðý bir anda mahkemenin kararý ile nafakasý hakkýnda borç almasý caiz ve aldýðý bu borcu
kocasýna havale etmesi sahihtir. Velevki kocanýn böyle bir havaleye rýzasý olmasýn. Çünkü
mahkemenin kararý ile bu borç kadýn lehine koca aleyhine yapýlmýþ bir borçtur. Havale yapýldýðý
taktirde kocanýn rýzasý olmasa da sahih kabul edilmiþtir.
«Benimsenen kavle göre havale edenin rýzasý, havalenin sýhhati içîn þart deðildir ilh...» Bu rivayet,
Ziyadat isimli eserin rivayetidir. Orada bu konuda þöyle denmektedir: «Çünkü havaleyi kabul eden,
borcu üstlenen kiþinin borcu üstlenmesi kendisi ile ilgili ve kendi hakkýnda yapmýþ olduðu bu
tasarruftur. Bu tasarrufun havale eden kiþinin zararýna olmadýðý aþikardýr. Hatta böyle bir durumda
onun menfaati söz konusudur. Çünkü havaleyi kabul eden kiþi isteðe binaen kabul etmemiþ,
kendiliðinden kabul etmiþ ise, ilerde havale edene rucu hakký sabit olmaz.» Dürer.
«Rucu hakkýnýn sabit olmasý için Kuduri þort koþmuþtur ilh...» Yani borcu havale yoluyla kabul
eden kiþinin ilerde havale edene rucu edebilmesi için havale edenin böyle bir havaleyi kabul
etmesi, buna rýza göstermesi þarttýr. Ayrýca Onun rýzasýnýn ikinci bir faydasý da havaleyi kabul eden
kiþide alacaðý var ise bu alacaðýnýn düþmesi için onun havaleyi kabul etmesi þarttýr. Çünkü borcu
üstlenen ödeyen kiþinin menfaati de bunu gerektirir. Zeylai.
Havale edenin rýzasý bulunmazsa, borcu üstlenip ödeyen kiþinin ne rucu hakký, ne de zimmetinde
havale edene karþý olan borcun düþmesi mümkün olmaz. Bu da Ziyadat´tan yapýlan rivayetin
hamledildiði noktadýr.
«Ancak Ekmel isimlî fakihin belirttiðine göre ilh...» Bu fakih Ýnaye isimli Hidaye üzerine yazmýþ
olduðu þerhinde Ziyadat´tan yapýlan rivayet ile Kuduri´den yapýlan rivayetler arasýnda baþka bir telif
þeklidir. Buna yukarda zikredilen birinci te´lif suretini de eklemek gerekir.
«Eðer havale akdinin kaynaðý havale edense onun rýzasý zaruri olarak þarttýr ilh...» Çünkü havale
onun tarafýndan yapýlmakta, bu da ihtiyari bir fiil olduðundan iradesi dýþýnda rýzasý olmadan
meydana gelebileceði tasavvur edilememektedir. Bu da Kudurinin rivayetinin hamledildiði
husustur. Ancak havaleye baþlangýç borcu yeniden üstlenen havaleyi kabul eden kiþiden geliyor
ise, bu da borcu kabullenmek havaleyi kabul etmek olduðundan ancak onun irade ve rýzasýna
mütevakkýftýr. Havale eden kiþinin rýzasý ve iradesi burada sözkonusu olmaz. Bu da Ziyadat isimli
eserden nakledilen rivayetin delili olmaktadýr. Ýnaye.
Yalnýz burada dikkate deðer bir husus vardýr. O da ikinci görüþe göre havaleyi kabul eden kiþinin
ödediði miktarý almak üzere havale edene rucu hakký sabit olmaz. Havale eden kiþinin havaleyi
kabul eden kiþi zimmetinde alacaðý da olsa durum aynýdýr. Yani borcu ödenmiþ sayýlmaz. Borcunun
ödenmiþ sayýlabilmesi için havale edenin rýzasý þarttýr. Mesele de bu suretle birinci tevile irca
edilmiþ olur.
«Rýzadan maksat kabuldür ilh...» Yani akdin iki rüknünden biri olan kabuldür. Onun da ayný
mecliste olmasý þarttýr. Çünkü akdin bir bölümü olan kabulün o mecliste olmayan kiþinin kabulüne
tevakkuf etmesi sahih deðildir, akdin rüknü olmayan rýza ise bunun hilafýnadýr.
«Çünkü havalenin kabul edilmesi ilh...» Bahýr isimli eserde ilk olarak havalenin þartlarýndan havale
meclisi zikredilmiþ ve Orada þöyle denmiþtir: «Havalenin kabul edilmesi ve bu kabulün mecliste
olmasý Ebu Hanife ile Ýmam-ý Muhammed´e göre havale akdinin itikadýnýn þartlarýndandýr. Ebu
Yusuf´a göre ise bu nefazýnýn þartýdýr. Buna göre eðer alacaklý olan ve alacaðý baþkasýna havale
edilen mecliste bulunmasa ve daha sonra havale haberi kendisine iletilse ve bunu da kabullense ve
icazet verse, Ebu Hanife ve Ýmam-ý Muhammed´e göre havale akdi inikad etmiþ olmaz. Ebu Yusuf´a
göre inikat etmiþ olur. Sahih olan görüþte iki imamýn görüþüdür.»
Burada ise, «Rýzadan maksat icabýn yapýldýðý mecliste kabuldür.» demekte, delil olarak ta yukarda
söylediklerimiz beyan edilmektedir. Ki o da havalenin alacaklý tarafýndan mecliste kabul edilmesi
inikadýnýn þartýdýr. Bu þart Bedai isimli eserde açýkça belirtilmiþtir. Bahýr´da ilk olarak zikrettiði kavil
Bedai´in ifadesidir.
«Ancak Dürer ve diðer eserlerde ilh...» Mesela Haniye, Bezzaziye, Hulasa gibi eserlerde de ayný
hüküm benimsenmektedir. Hatta bu konuda Haniye´nin ibaresi aynen þu þekilde nakledilmiþtir.
«Havale, lehinde havale edilenin ve aleyhinde havale yapýlýp borcu kabul edenin kabullerine
dayanýr. Havale lehinde yapýlan kiþinin havale meclisinde olmamasý halinde Ebu Hanife ile Ýmam-ý
Muhammed´e göre havale sahih olmaz. Aynen kefalet bahsinde söylediðimiz gibi, bunun bir
istisnasý vardýr: Lehinde havale yapýlan kiþi havale meclisinde olmaz oma onun adýna biri kabul
edecek olursa o zaman havale sahih olur. Havaleyi kabul eden ve borcu üstlenen kiþinin havalenin
sahih olmasý için havale meclisinde hazýr bulunmasý þart deðildir. Durum böyle olunca bir kimse
borcunu mecliste olmayan baþka biri üzerine havale etse, lehinde havale yapýlan kabul etse ve
üzerine havale yapýlan durumdan haberdar olup kabul etse havale sahihtir».
«Onlarýn kabulüne dayanýr» cümlesindeki kabulden maksat, mecliste þart olan kabulden daha
genel olan rýza olsa gerektir. Çünkü ifadenin sonundaki karinelerde bu þekilde anlamamýza
yardýmcý olmaktadýr. Yalnýz burada havale edenin rýzasýna temas edilmedi. Bu da Ziyadattan yapýlan
rivayete göre þart deðildir sözüne binaen olsa gerektir. Müellifin yukarda bahsettiklerini
özetleyecek olursak, havalede þart, lehine ,havale yapýlanýn mecliste kabulü, gaipte olsa havaleyi
kabul eden kiþinin rýzasýdýr. Bu da Nehirde yapýlan özetlemenin ta kendisidir. «Lehinde havale
yapýlan kiþinin mecliste bulunmasý þart deðildir» sözü ancak Ebu Yusuf´a göredir. Ona göre
havaleyi kabul eden kiþide olduðu gibi rýzasý yeterlidir. Havaleyi kabul eden, borcu üstlenen kiþinin
havale meclisinde bulunmasý þart deðildir. Bu konuda hiçbir ihtilafta yoktur. Bu ifadelerden de
anlaþýldýðý gibi Dürerdeki ve diðer eserlerdeki ifadeleri sahih olmayan Ebu Yusuf´un kavline
hamletmekle iki görüþ arasýnda telif mümkün olmamakta, bunun içinde adý geçen eserlerdeki
hususlarýn sahih olan Ebu hanife ile Ýmam-ý Muhammed´in görüþüne hamledilmeleri gerekir. Bu da
gösteriyor ki genel manada rýzanýn þart koþulmasýna hiçbir ihtilaf yoktur. Ýhtilaf ancak lehine havale
yapýlan kiþinin mecliste kabulünün þart olup olmadýðý konusuna inhisar etmektedir. Bu da müellifin
«ihtilafsýz tümünün rýzasý þarttýr» sözüne ters düþmez. Her ne kadar Azmiye isimli eserde böyle
olmadýðý söylenmiþ ise de.
«Veya onun yerine kaim olan birisi tarafýndan kabul edilipte ilh...» Bu kabul eden fuzuli de olsa,
yani daha önceden vekil tayin edilmeyen, kendiliðinden alacaklý adýna kabul eden kiþi de olsa,
hüküm aynýdýr. Hatta Dürer de «fuzuli» ifadesini kullanmýþtýr. Fethü´l-Kadir de bu konu açýklanýrken,
«Fuzuli´nin yapmýþ olduðu kabulün muteber sayýlabilmesi için kendisine iletildiði zaman alacaklý
olan kiþinin icazetine baðlýdýr.» denilmiþtir.
«Diðer ikisinin rýzasý yeterlidir ilh...» Bazý nüshalarda «diðerlerinin rýzasý yeterlidir» diye çoðul
sigasýyla ifade edilmiþtir. Buna göre bu cemi sigasýndan birden fazlasý kasdedilmiþ, bu iki kiþi de
olabilir denmiþtir. Þunu hatýrlamakta yarar var: Havale yapan kiþinin rýzasýnýn þart olmasý,
Kuduri´nin rivayetine göredir. Bu da kabul edilen görüþün hilafýnadýr. Zira burada en uygun olan
Dürer´in metni olan Gurar isimli kitabýn ibaresidir. Ki o da þöyledir: «Havale akdinin yapýldýðý
mecliste alacaklý olan yani alacaðý havale edilen kiþinin bulunmasý ve kabulü þarttýr. Onun adýna
fuzuli de kabul edebilir. Diðerlerinin havale meclisinde hazýr olmalarý þart deðildir.»
Görüldüðü gibi bu ifadede borcu havale eden ve havaleyi kabul edip borcu üstlenen kiþilerin
rýzalarý þart koþulmamýþ, bu da her iki rivayete göre uygun sayýlmýþtýr. Yine Dürer´de havaleyi yapan
birinci borçlunun hazýr olmasýnýn þart olmadýðý þu misalle açýklanmaktadýr: «Bir kimse alacaklý olan
kiþiye «Senin falan oðlu falanda alacaðýn olan bin lirayý benim zimmetime borç olarak naklet,
havale yoluyla ben üstleneyim» dese, alacaklý olanda buna rýza gösterse, havale sahih olmakta,
ancak ödediði taktirde bu kimsenin birinci borçluya verdiðini almak üzere rucu hakký sabit
olmamaktadýr.»
Zimmetine havale yapýlan borcu ikinci olarak üstlenen kiþinin hazýr olmasýnýn þart olmadýðýna da þu
örnek verilebilir: Borçlu alacaklýyý mecliste bulunmayan bir üçüncü þahsa havale etse, alacaklý
mecliste bunu kabul etse, daha sonra üzerine borç havale edilen üçüncü kiþiye bu haber iletildiði
zaman o da kabul etse, havale sahihtir. Haniye. Birinci meselenin tasviri yapýlýrken mevcut olmayan
ve havaleyi yapan muhil dediðimiz kiþinin rýzasýna yer verilmedi. Ama ikinci meselenin tasvirinde
borcu yeniden üstlenen muhtalialeyh dediðimiz kiþinin mecliste olmamasý halinde haber kendisine
iletildiðinde rýzasý þartmýþ gibi bir ifade kullanýldý. Ve havaleyi kabul ederse ifadesi ile bunu açýkça
belirtmiþ oldu. Bu da yukarda belirtildiði gibi fetva için benimsenen Ziyadat´ýn rivayetine binaendir.
«Havale borçta sahihtir ilh...» Bunun þartý da alacaklýya ait borcun muhil dediðimiz borçlunun
zimmetinde sabit olmasýdýr. Aksi halde akid havale akdi deðil vekalet akdi olur. Ama havaleyi kabul
eden, borcu üstlenen kiþinin havale yapan kiþiye borçlu olmasý þart deðildir. Bahýr. Yine Muhit´ten
naklen Bahýr isimli eserde, «Borç zimmetine havale edilen kiþi alacaklýyý bir baþkasýna havale etse
caizdir. Birincisi beri olmuþ olur, mal sonuncusundan alýnýr. Bu da kefalet bahsinde kefile kefil
olma meselesine benzer.» denilmiþtir.
Yukardaki borç kelimesinin zýmninde havale borcu olduðu gibi kefalet borcuda olabilir. Mesela
kefil, alacaklýyý baþkasýna havale etse, ilerde beyan edileceði gibi caizdir. Bezzaziye´de bu konuda
þu ifadeye yer verilmiþtir: «Kefaletin caiz olduðu her borçta havalede caizdir. Hindiye isimli eserde
kefalet caiz olmayan borçlarda havalede caiz deðildir denmektedir.»
«Havale edilen borcun belli bir borç olmasý þarttýr ilh...» Buna göre zimmetinde miktarýný bilmediði
bir borcu baþkasýna havale etse ve. «Senin için zimmette sabit olacak borcu falana havale ettim.»
dese, havale sahih olmaz. Çünkü havale edilen miktar meçhuldür. Ayrýca bu ifade ile havalede
sahih olmamaktadýr. Bezzaziye´den naklen Bahýr´da bu þekilde ifade edilmiþtir.
«Ayýn dediðimiz mücessem mallar da havale sahih deðildir ilh...» Çünkü havalenin tazammun ettiði
nakil þer´î bir nakildir. Bu da ayin dediðimiz mallarda tasavvur edilememektedir. Çünkü mallardaki
nakil bildiðimiz bir yerden bir yere elden o malýn nakledilmesidir. Durum böyle olunca havalenin
nakil manasýný ihtiva etmesi zimmete vasýf olarak sabit olan bir borcun nakledilmesi olduðu
kesinleþmiþ olmaktadýr. Fetîh. Þurumbulaliye´de, «Bu ifade üzerine itiraz mahiyetinde þu hususlar
ileri sürülebilir: Mesela emanet olarak býrakýlan paralarda havale sahihtir. Halbuki burada bir
borcun nakli söz konusu deðildir. Keza gasbolunmuþ malda da havale sahihtir. Bu da gasýpta
bizatihi gasbedilen malýn aynen iadesi vaciptir, kýymetini ödeme kurtuluþtur, çaredir diyen görüþe
göredir. Bu itirazlarý þu þekilde cevaplandýrmak mümkündür: Emanet býrakýlan mallardaki havale
aslýnda vekalettir.» denilmiþtir.
Ben derim ki: Aþaðýdaki hususlar nazarý itibare alýnacak olursa bu cevap pek uygun deðildir.
Mesela emanet mallarla kayýtlanan havale de muhil dediðimiz havaleyi yapan, havaleyi kabul edeni
sorumlu tutamaz ve muhtalunaleyh dediðimiz havaleyi kabul edende havale ederse o malý veremez.
Bu da «vekalet akdidir» sözüne ters düþer. Çünkü vekalete uygun deðildir. Öyle ise yukardaki
itirazlara doðru cevap, naklin burada da mevcut olduðunu kabul etmektir. Çünkü borçlu olan
alacaklýyý kendisine emanet býrakýlmýþ bir kiþiye havale ettiðinde borç borçludan emaneti kabul
edene intikal etmiþ olur. Ve emanet elinde olan kiþi borcu ödeme sorumluluðunu üstlenmiþ sayýlýr.
Sanki borç daha önceden onun zimmetinde sabitmiþ gibi. Buna görede buradaki havale ayn
dediðimiz belirli bir malda deðil, borçta yapýlmýþ bir havale olmaktadýr. Evet ayný havale etme
sayýlýr. Eðer yanýna emanet býrakýlan, emaneti býrakaný baþkasýna o emanet konusunda havale
edecek olursa bu, ayýnda havale olmasý itibariyle sahih deðildir.
«Buna göre harbe iþtirak eden gazinin ganimetteki hakkýný havale etmesinin hükmü anlaþýlmýþ olur
ilh...» Yani harbe iþtirak edip ganimet elde edildikten sonra, tevziinden önce gazi olan kiþi
ganimetteki hakkýný almak üzere birini devlet baþkanýna veya ordu kumandanýna havale etse
demektir. Nehr´in ifadesine göre havale gazi tarafýndan devlet baþkanýna yapýlmaktadýr. Halbuki
bizim burada bahsettiðimiz mesele bu deðildir. Çünkü musannýfýn izah etmeye çalýþtýðý husus,
kefalete konu olan hususun beyanýdýr. Bu da borçtur, hak ve muayyen mal deðildir. Buna göre
harbe iþtirak eden gazi, mesela Zeyd isimli birinden borç alsa, daha sonra borcunu almak üzere
Zeydi devlet baþkanýna veya ordu kumandanýna havale etse, bu havale sahih olur. Devlet
baþkanýnýn borcu ödemesi ihraz edilmiþ ganimetteki hakkýndan olmasý veya olmamasý durumu
deðiþtirmez. Çünkü havaleyi kabul eden kiþinin havale yapana karþý borçta veya herhangi bir malda
ona karþý sorumlu olmasý þartý yoktur. Ayýca burada havale yapýlan miktar belli ve sahih olan bir
borçtur. Bunun da sahih olmadýðýný söylemek için elde yeterli bir delilin olmasý gerekir ki o da
mevcut deðildir.
Vakýfta belirli bir hakký olan kiþinin yapmýþ olduðu havale dbmbnr benzer. Þöyle ki, orada hakký
olan bir baþkasýndan borç alsa, aldýðýný vakýf nazýrýna havale etse ve bu havale de vakýf nazýrýnýn
elinde olan malum bir miktarda olsun veya olmasýn durum eþittir. Buna göre de havale hakta deðil,
borçta olmuþ olmaktadýr.
Eðer Ýmam veya devlet baþkaný olan kiþi harbe iþtirak eden gaziyi baþka birine havale etse veya
vakýf nazýrý olan kiþi vakýfta müstehak olan kiþiyi bir baþkasýna havale etse bu durumda hakkýn
havalesi olma ihtimali mevcuttur. Çünkü harpte alýnan ganimetin Ýslam ülkesine aktarýlmasý ile o
ganimete hakký olanlarýn haklarý pekiþmiþ, kesinleþmiþ olur. Ancak, «O ganimetteki haklarýna malik
olmalarý, taksim ile mümkündür. Ganimetin Ýslam ülkesine aktarýlmasýndan sonra, taksiminden
önce, gazi ölecek olursa, hakký varisine intikal eder. Bu da taksimden önce mülkiyetin sabit
olduðunu gösterir.» þeklindeki ifade, yukarýya itiraz mahiyetinde varit olmaz. Çünkü pekiþmiþ olan
haklar, mesela rehindeki hapis hakký, ayýplý maldaki iade hakký gibi haklar, miras yoluyla varislerine
intikal eder. Zayýf olan þufa´ hakký gibi haklar ise bunun hilafýnadýr. Varise intikal etmez.
Muhayyerlik þartý da zayýf olan þuf´a gibi intikal etmeyen haklardandýr. Ayný durum vakýftan elde
edilen gelirlerde de söz konusudur. Mesela vakýfta hakký olan kiþinin nasibi ölümünden sonra
miras yoluyla varislerine intikal eder. Ancak bu da þu þartlara baðlýdýr: Ölümün, taksimden önce
olmasý ve bunun zürriyet vakfýnda vakfýn gelirinin ortaya çýkmasýndan sonra veya vazifeli olan
kiþinin üzerine düþen vazifeyi yapmasýndan sonra ölümü halindedir. Bunun gereði ise böyle bir
havalenin sahih olmamasýdýr. Zira harbe iþtirak eden gazi ve vakýfta nasibi olan kiþinin ne devlet
baþkanýnýn zimmetinde ve ne de vakýf nazýrýnýn zimmetinde borçlarý bulunmamaktadýr. Buna göre
durum kendisine havale yapýlan kiþi. olacaklý olan kiþiyi baþka birine hakkýný kabzetmek üzere onu
vekil tayin etmesinden ibarettir. Vakýf nazýrýnýn vakýfta hissesi olan kiþiyi vakfý kiralamýþ olan
müstecire havale etmesi buna bir örnektir.
Hamidiye isimli eserde fetva olarak verilen bir mesele þöyle anlatýlmaktadýr: «Havale edilen kiþi,
henüz hakkýný almadan önce vakýf nazýrý ölecek olur bir baþka nazýr tayin edilirse, ikinci nazýrýn onu
almasý caizdir.»
Biz yukarda ganimet bahsinde bu konuyu anlatýrken þöyle demiþtik: Vakfýn geliri belirdikten sonra,
onda hissesi olanlarýn haklarý gerçekleþmiþ olduðundan varislerine ölümleri halinde intikal eder.
Ama nazýr onu kabzetmiþ ise, o zaman özel bir þirket þeklinde haklarý olan müstahiklara ait bir mülk
olmasý gerekir. Ganimetteki durum bunun hilafýnadýr. Çünkü ganimet, taksim edilmeden önce
ganimette hakký olanlar tarafýndan henüz malik olunmuþ deðildir. Hatta harbe iþtirak edenlerden
biri, ganimet kölelerinden birinde olan hissesini azad etse, þirketin genel olmasý itibariyle bu azad
etme durumu gerçekleþmez. Ancak bölüklere veya mangalara göre ganimet taksim edilir, belirli
kiþilerin ortak olmasý gerçekleþirse, o zaman sahih olur demiþtik.
Buna göre de vakfýn gailesi dediðimiz gelir, vakýf nazýrýnýn elinde emanet bir maldýr. Müstahiklarýnýn
mülküdür. Nazýrdan haklarýný isteyebilirler. Vermediði taktirde hapsini bile isterler. Eðer onu telef
etmiþ ise veya talep etmelerinden sonra vermeyip elinde helak olmuþ ise, ödemesi gerekir. Bu
durumda nazýr vakýfta hisseleri olan müstahiklerin bir kýsmýný baþka birine havale edecek olursa,
ayýnda (belirli bir malda) havale olmasý nedeni ile sahih olmaz.
Ama nazýr o malý telef etmiþ veya kendi özel malý ile karýþtýrmýþ ise, zimmetinde borç olduðu için
baþkasýna havale ettiði taktirde borcu havale etmiþ olacaðýndan bu tür havale sahihtir. Zira bu
durumda ne ayýnda ve ne de hakta bir havale olmamýþ bizatihi borçta havale olmuþ olur. Bütün
bunlarla þu gerçek ortaya çýkar; buradaki havale ister mutlak bir þekilde havale olsun, ister
mukayyet bir þekilde havale olsun, harbe iþtirak eden gazi veya vakýf nazýrý havaleyi yapan olsun
veya kendi lehine havale edilen kiþi olsun, buradaki havale hakla ilgili bir havale olmamakta, borçla
ilgili havale olduðu kesin olarak belirmiþ bulunmaktadýr. Bu da þarihin yukarda Nehir´den
naklederek benimsediði ifadenin mutlak bir þekilde kabul edilen bir ifade olmadýðýný ortaya
çýkarmýþ olmaktadýr.
«Bu mutlak bir havalede belirgindir, açýktýr ilh...» Zira fukahanýn açýk ifadelerine göre mutlak havale
borçlarla ilgilidir ve borçlarýn bir zimmetten diðer bir zimmete nakledilmesiyle ilgilidir. Nehir.
Ben derim ki: Bu mutlak bir havale de olsa, bu havale borçla ilgili bir havaledir. Burada uygun olan
sahih olmamasý deðil, sahih olmasýdýr. Çünkü mutlak havalelerde, ilerde geleceði gibi, havaleyi
yapan kiþi zimmetine havale ettiði bir kiþiye belirli bir borçta veya ona ait evinde bulunan mal ile
ilgili havale olarak kayýtlamasý gerekmez. Vakýfta nasibi bulunan kiþinin borçlu olduðu kiþinin
alacaðýna binaen vakýf nazýrýna havale etmesi mutlak bir havale olmakta, bunun da sahih
olduðunda þüphe bulunmamaktadýr.
«Sahih olmasý gerekir ilh...» Yukarda beyan ettiðimiz gibi vakýf malý, vakýf mütevellisinin elinde
emanet mal hükmündedir. Bu konuda havale sahih olduðu taktirde, hakla ilgili bir havale niteliðine
bürünmemektedir. Çünkü vakýfta hissesi olan müstahik, kendisinden alacaklý olan bir kiþiyi
borcuna karþýlýk baþka birine havale etmiþ olmakta, bu da borçla ilgili havale olduðu için sahih
kabul edilmekte, ancak muhalûnaleyh dediðimiz buradaki nazýrýn elinde bulunan bir mala yapýlmasý
nedeniyle mukayyet bir havale olmaktadýr.
«Bu da elinde emanet bulunan birine yapýlan havale gibidir ilh...» Yani elinde vakfýn ürünü ve
gallesi bulunan nazýra yapýlan havale, yanýnda emanet para olan kiþiye yapýlan havaleye benzer. Bu
benzetmedeki ortaklýkta hem nazýrýn ve hem de yanýnda emanet olan kiþinin emin kiþiler olmalarý,
zimmetlerinde borç bulunmamasýdýr. Tahtavi.
«Çünkü o mutalebeden ibarettir ilh...» Yani havale mutalebeyi gerektiren bir akiddir. Nazýrýn eline
mal ulaþmadýðý taktirde, havale de onunla kayýtlanacak olursa, nazýrýn böyle bir mutalebeye
muhatap olmasý düþünülemez.
«Ancak belirli konularda tereddütlerîm vardýr ilh...» Hamevi´nin ondan naklettiði ve benimsediði de
budur. Fakat sahih olduðuna ganimet bahsinde fukahanýn zikrettikleri þu husus þahit olsa gerektir.
Ki, ganimette hakký kesinleþmesinden ötürü ölmesi halinde miras olarak varislerine intikal eder.
Yani nazýrýn elinde olan mala havale sahih olduðu gibi, kumandanýn elinde olan ganimete havale de
sahihtir. Bu ikisi arasýnda yapýlan kýyasta ortak nokta, emanet býrakýlan mala yapýlan havalede de
aynen mevcut olmaktadýr. Tahtavi.
«Havale sonucu havaleyi yapan kiþi þartlý da olsa borçtan beri olur ilh...» Þartlý olan beraetten
maksat, alacaðýný almak üzere baþkasýna havale eden kiþi hakkýný alamadýðý taktirde, tekrar havale
edene dönebilir. Böyle bir durum istisna edildiði takdirde havale yapanýn zimmeti borçtan beri
olmuþ olur. Beri olmasýnýn sonucu da havale yapan ölecek olursa, alacaklý olan kiþi bunun
terekesinden borcunu alamaz. Yalnýz vereseden kefil isteyebilir. Baþka alacaklýlarý borçlarýna
karþýlýk kendi aralarýnda taksim edecek olurlarsa, ilerde dönebileceði ihtimaline binaen onlardan
kefil almasý sahihtir. Þerhi Mecma.
Böyle bir beraetin gereði olarak müþterinin satýcýya ödeyeceði miktarla ilgili satýcýyý baþka birine
havale etse, satýlan o malý henüz paramý almadým diye müþteriye karþý elinde hapsetme hakký
olmamasý gerekir. Yine rehin mal veren kiþi rehin alana borcunu almak üzere baþka birine havale
ettiði taktirde, rehin alan kiþinin o malý elinde hapsetme hakký sona erer. Mecma.
Evlenen bir kadýn muaccel mehri almadan koca evine gelmeyebilir. Ancak kocasý karýsýna
ödeyeceði muaccel mehri borcunu olmak üzere kadýný baþka birine havale edecek olursa, koca
evine gitmemekte direnemez. Satýcýnýn, kendisinden alacaklý olan birini müþteriye havale etmesi,
rehin alan kiþinin alacaklýsýný rehin verene havale etmesi, kadýnýn kendisinden alacaklý olaný
kocasýna havale etmesi meseleleri bûnun hilafýnadýr. Ziyadat isimli eserdeki hüküm ise bunlarýn
aksinedir.
Ziyadat´ta, «Satýcý ve malý rehin alan kiþi baþka alacaklýlarý müþteri ve rehin verene havale etmeleri
halinde, ellerindeki malda hapsetme haklarý düþer. Ama, bunlar baþkasýna havale edildiði taktirde
düþmez. Meselenin tamamý Bahýrda´dýr.» denmektedir.
Ben derim ki: Bundan da anlaþýlacaðý gibi, satýcý ve rehin alan mürtehin dediðimiz kiþi,
alacaklýlarýný müþteri ve rehin býrakana havale edecek olurlarsa, artýk onlarýn müþteri ve rehin
verenden haklarýný talep etme haklarý kalmadýðýndan ellerinde olan malý hapsetme haklan da sona
ermiþ olur. Ama satýcý ve rehin alan kiþi, baþkalarýna havale edilirlerse onlarýn mutalebe hakký
bakidir. Zeylai de meseleyi bu þekilde izah etmiþtir. Bahýr´da da, «Havale yapan beridir.» sözü
üzerine þu not düþülmüþtür: «Bu da kefilin beri olacaðýna iþaret sayýlmaktadýr. Mesela esas borçlu
alacaklýyý kefil olmasýna raðmen kefilden baþka birine havale edecek olursa, hem asil ve hem de
kefil beri olur.» diyerek Muhit´ten bu þekilde nakletmektedir.
Yine Bahýr´da, «Hem borç ve hem de mutalebe düþmektedir» sözü üzerine þunlar ilave
edilmektedir: «Kefil alacaklýyý havale ettiðinde kendi beraetini þart koþarsa. mutalebeden beri olur.
Havaleyi mutlak bir þekilde yaparsa asil de beri olur.» Remli´nin Bahýr üzerine yazmýþ olduðu
haþiyede, «Havale edenin beraetinden þu husus da çýkarýlabilir: Kefil alacaklýyý yine borçlu üzerine
kefil olduðu borcu almak üzere havale etse ve karþý tarafta bunu kabul etse kefil beri olur.»
demektedir. Bu da hakkýnda fetva verilen meselelerden biridir.
«Alacaklý olan muhtal tarafýndan kabul þarttýr ilh...» Þarih Bahýr´a tabi olarak bu kadarýyla iktifa
etmiþ bulunmaktadýr. Nehir´de buna ek olarak, «Üzerine havale yapýlan kiþinin de kabulü þarttýr.»
ifadesi eklenmiþtir. Ama bu yukarda beyan edilen alacaklýnýn veya onun adýna birinin kabulü þarttýr,
diðerlerinin rýzasý yeterlidir sözüne ters düþmektedir. Yine Nehir isimli eserde, «Havale edilen kiþi
alacaðýný mecliste hemen kabzetmesl gerekmez. Ancak sarf olduðu taktirde o zaman mecliste kabzý
þarttýr. Mesela,alacaklýnýn hakký altýn olsa ve gümüþ almak üzere baþka birine havale edilse caizdir.
Bu da borçlu olan havaleyi kabul eden kiþinin havale yapan ve lehinde havale yapýlan kiþinin
bulunduðu bir mecliste ödemesi þartýna baðlýdýr.» denilmiþtir. Mesele Telhisü´l Cami isimli eserden
naklen Bahýr´da da böyle beyan edilmiþtir.
Ynt: Havale By: neslinur Date: 10 Þubat 2010, 18:31:57
METÝN
Havale akdinin tamam olmasý ile alacaklý borcunu havale eden kiþiye, karþý taraftan alamamasý hali
müstesna, hiçbir þekilde rucu edemez, borcu tekrar ondan isteyemez. Esas borçlu olan ve havaleyi
yapan kiþinin alacaklýya karþý zimmetinin beri olmasý, alacaklýnýn hakkýný karþý taraftan eksiksiz
almasýna baðlýdýr. Bahýr´da buna ikinci bir kayýt olarak, «Havaleyi kabul eden kiþinin tekrar
alacaklýyý birinci borçlu ve havale edene ikinci defa havale etmemesine baðlýdýr.» denmektedir.
Alacaklýnýn havale edenden tekrar borcunu isteyebilmesi iki durumda gerçekleþir. Birincisi:
Havaleyi kabul eden havaleyi inkar eder ve havale olmadýðýna yemin eder. Ne alacaklýnýn, ne de
havale edenin havale ile ilgili beyyineleri (isbatlarý) olmazsa, ikinci olarak, havaleyi kabul eden
kiþinin hiç bir mal veya alacak veya kefil býrakmadan iflas halinde ölmesidir.
Ebu Yusuf´la Ýmam Muhammed bu iki duruma bir üçüncüsünü de eklemiþlerdir. O da hakim
tarafýndan havaleyi kabul edenin iflasýna karar verilmesidir. Alacaklý ile havale yapan havaleyi kabul
edenin iflas etmiþ olarak öldüðünde veya borcu ödeyip ödemeden evvel öldüðünde ihtilaf etseler,
yemini ile birlikte söz hakký alacaklýnýndýr. Zira havale yapanýn iflas etmiþ olarak deðil, para
býrakmýþ olarak (terekesi olarak) öldü iddiasýný inkar eden, ikinci durumda parayý ödedikten sonra
ölmüþ iddiasýna karþýlýk hayýr ödemeden öldü diye inkarla karþýlýk veren muhtale yani alacaklý
olduðuna göre, söz hakkýnýn ona ait olmasý gerekir. Zeylai.
Fetih´te söz hakkýnýn yemini ile birlikte havaleyi yapana ait olduðu da bir rivayet olarak
zikredilmiþtir. Havaleyi kabul eden kiþi havale miktarý olan parayý alacaklýya ödedikten sonra havale
edene, «Emrine binaen borcunu ödedim.» iddiasýyla döner ve «Borcunu ödediðim için paramý ver»
derse, havale edende, «Sendeki alacaðýma karþýlýk havale yapmýþtým. Takas olduk alacaðýn yoktur»
dese sözü kabul edilmez. Havale eden kiþi, ayný miktarý havaleyi kabul edene ödemesi gerekir.
Çünkü karþý taraf borçlu olduðunu inkar etmekte, öbür tarafta havaleyi kabul etmiþ olmaktadýr.
Havaleyi kabul eden kiþinin kabulü, borçlu olduðunu ikrar demek deðildir. Çünkü borç olmadan da
böyle bir havaleyi kabul etmek sahihtir. Havale eden kiþi, havale edilene «Ben seni falana alacaðýmý
kabzetmek üzere vekil olarak havale ettim.» dese, havale edilen de «Hayýr, zimmetindeki alacaðýma
karþýlýk havale ettin.» diye cevap verse, söz hakký bu meselede havale yapana aittir. Çünkü borçlu
olma iddiasýný inkar eden odur. Ayrýca havale kelimesi vekalet yerine de kullanýlabilir.
ÝZAH
«Havale edilen havale edene rücu edemez ilh...» Bu da havale edilen kiþinin muhayyer
býrakýlmamasýna veya havaleyi havale edenle birlikle fesh etmemelerine baðlýdýr. Havale edilen kiþi
dilediðinden borcunu isteyebileceðine dair bir muhayyerlik þartý koþmuþ veya havale yapýlýrken
dilediðinden borcunu isteyebileceði þartýný ileri sürmüþ ise, bu durumda havale edilenin havale
edene rucu etmesi, borcunu ondan da istemesi sahihtir. Bezzaziye. Keza havale feshedilirse,
havale edilen kiþi borcunu almak için tekrar havale edene dönebilir. Bunun için de Bedai isimli
eserde böyle demiþtir. Havalenin hükmünün feshedilmesi ve karþý tarafýn borcu ödemekten aciz
kalmasý hallerinde sona erer.
Bezzaziye´de «Havale eden ve havale edilen kiþilerin havaleyi bozma yetkileri vardýr. Bunun gereði
de havaleyi kabul eden kiþi devreden çýkar ve beri olur.» denilmiþtir. Zahire isimli eserde ise,
«Borçlu alacaklýyý bin lira almak üzere bir baþkasýna havale eder veya bütün hakkýný almak üzere
havale eder o da bu havaleyi kabul ederse bundan sonra ayný kiþiyi baþka birine bütün hakkýný
almak üzere havale eder ve havale edilende bunu kabul edecek olursa ikinci havale birinci havaleyi
nakzetmiþ, bozmuþ olur. Birinci havaledeki havaleyi kabul eden kiþi de beri olmuþ sayýlýr.»
denilmektedir. Bahýr.
Ben derim ki: Bunlara ek olarak þu meseleler de zikredilebilir: Mesela satýcý bir baþkasýný müþteriye
havale etse, daha sonra satýlan malýn baþka birine ait olduðu istihkak yoluyla ortaya çýksa veyahut
köle diye sattýðý hür çýksa, bu konuda yapýlmýþ olan havaleler sona erer. Ama satmýþ olduðu mal
ayýptan dolayý iade edilse, velev ki bu mahkeme kararý ile de olsa, o zaman havale sona ermez. Yine
köle müþteri tarafýndan kabzedilmeden önce helak olsa, havale batýl olmaz. Havaleyi kabul eden
kiþi, borçlu olarak ölse, terike olarak býraktýðý alacaklýlarla havaleyi kabul eden arasýnda hisseleri
karþýlýðýnda taksim edilse, buna raðmen havale edilenin bir miktar daha alacaðý kalsa, o miktarý
almak üzere tekrar havale edene rücu edebilir.
Bir baþka mesele de, havale eden borçlu olarak ölse, havale edilen kiþi de saðlýðýnda ondan bir
þeyler almýþ ise aldýðý o mal özellikle ona ait olur. Ama almamýþ ise, ölümünden sonra býraktýðý
mallar onunla diðer alacaklýlar arasýnda ortak mal sayýlýr. Kafii.
«Çünkü havale edenin havaleyi kabul edene karþý zimmetinin beri olmasý þartlýdýr ilh...» Yani havale
edenin borçtan beri olmasý, alacaklý olan kiþinin alacaðýný karþý taraftan eksiksiz olarak tahsil
etmesi þartýna baðlýdýr. Fukaha, borcun tekrar havale kabul edenden havale edene dönüþü
hakkýnda ve bunun keyfiyeti ile ilgili olarak ihtilaf etmiþlerdir. Bir kavle göre havalenin lehinde
havale yapýlan kiþi tarafýndan feshedilmesi sebebiyle borç tekrar havale edene döner. Buna da
örnek olarak müþteri satýn aldýðý malda bir ayýp görse, nasýl o malý satýcýsýna iade edebiliyor ve akdi
feshediyorsa burda da ayný durum mevcuttur.
Diðer bir kavle göre, havale akdi kendiliðinden münfesih olduðunda nasýl satýlan malýn müþteri
tarafýndan henüz kabzedilmeden önce satýcýsýnýn elinde helak olmasý ile kendiliðinden aktin
bozulmasý buna bir misaldir.
Diðer bir kavle göre, ölüm halinde havale münfesih olursa, borç tekrar havale edene döner. Ýnkar
etmesi halinde havale münfesih olmaz. Havale edilen kiþinin fesh etmesi mahkeme kararýna
dayanmalý mýdýr dayanmamalý mýdýr bu konuda bir þey görmedim. Fakat meselenin yukarda
müþterinin satýn aldýðý malý ayýplý olarak bulmasý halinde akdi bozabileceði haline benzetildiðine
göre nasýl ki omda mahkemenin kararýna gerek var ise, bu mesele de ona benzetildiðine göre,
burda da gerek vardýr denir. Ama kendiliðinden münfesih olur dediðimiz taktirde, mahkemeye
müracaata gerek yoktur. Nehir.
Ben derim ki: Yukardaki müþteri malý ayýplý bulmasý halinde mahkemeye müracaata gerek
kalmadan tek baþýna fesh etme yetkisine sahiptir. Mahkemeye müracaat etme ihtiyacý orada
satýcýsýnýn da satýcýya iade edebilmesi için þarttýr.
«Bahýr da bunu baþka bir kayýtlada kayýtladý ilh...» Bahýr sahibi bu kaydýný Zahire´de olan þu ifadeye
binaen eklemiþ bulunmaktadýr: «Bir kimse kendisinden alacaklý olan birini bir baþkasýna havale
etse, havaleyi kabul eden bu kiþi tekrar alacaklý olan kiþiyi esas borçluya havale etse, birincisi de
bunu kabul edecek olursa, havaleyi kabul eden kiþi devreden çýkmýþ, sorumluluktan kurtulmuþ
olur. Bu durumda esas borçludan alacaklý alacaðýný tahsil edemediði taktirde tekrar havaleyi kabul
eden ve devreden çýkmýþ sayýlan kiþiye rücu edemez, tekrar ondan borcu isteyemez.
«Ýki sebebten biri ile rücu edebilir ilh...» Bu da mutlak olarak yapýlan havalelerdedir. Kayýtlý olan
havalelerde ise mesela alacaklýyý emanet býraktýðý bir kiþiye havale etse ve o emanet býrakýlan
kiþinin elinde emanet helak olmuþ olsa, havale edilen tekrar havale edene rücu edebilir. Çünkü
burada havale ancak elde emanet olarak bulunan malý alma ile kayýtlanmýþtýr. Mal da helak
olduðuna göre, tekrar esas borçluya dönmesi tabidir.
«Havale edenin ve havale edilenin havale ile ilgili ellerinde beyyine ve isbat yoksa ilh...» Eðer
ikisinden birinin elinde havalenin yapýldýðýna dair beyyine bulunacak olursa, «Havale yapýlmamýþtýr,
ben böyle bir havale kabul etmedim.» þeklindeki inkarýna iltifat edilmez ve borcu ödemekle
mükellef tutulur.
«Ýflas etmiþ olarak ölürse ilh...» Bu kelimenin esas manasý elinde altýn ve gümüþ paralarý varken
bunlarý kaybedip elinde bir kaç felsi kalan kiþidir ki bu da elinde ve avcundakini kaybetmiþ fakir bir
kiþi demektir.
«Bir ayýn býrakmadan ölmüþ ise ilh...» Uygun olan, geride hiçbir mal býrakmadan ölüne ifadesidir.
Bunun da manasý, havale edilen miktarý karþýlayacak kadar elinde bir malý olmayan ve ölümünden
sonra böyle bir mal býrakmayan demektir. Alacaðýnda da ayný þey söylenir. Yani kabul ettiði borcu
ödeyecek kadar olacaðý olmazsa demektir. Kefil konusunda ise borcun tümüne kefil olmuþ olmasý
þartý vardýr. Eðer ölenin borcunun bir miktarýna kefil olmuþ ise onun dýþýnda kalan miktar alacaklý
için tahsili mümkün olmayan bir miktar olduðu için tekrar o miktarý almak üzere esas havale eden
borçluya rücu edebilir. Býraktýðý malýn üstlendiði borcu karþýlamamasý halinde de durum aynýdýr.
Yine borçlu olarak ölür. Malý diðer alacaklýlarla bu havale yoluyla alacaklý olan kiþi arasýnda
hisselerine tekabul eden miktarlarý taksim eder ve havale yoluyla alacaklý olan hakkýný tam olarak
alamadýðý taktirde geri kalanýný almak üzere havale edene rücu edebilir.
«Alacaðý da yoksa ilh...» Burdaki «alacak» kelimesinden maksat, baþkalarýnýn zimmetinde onun
lehinde sabit olan her þey demektir. Bu para olabilir, Ölçek veya tartý ile alýnýp satýlan mallar
olabilir. Hindiye´de Muhit´ten naklen þu ifadeye yer verilmiþtir: «Eðer kadý, havaleyi kabul edipte
ölen kiþinin baþka iflas etmiþ birinde alacaðý olduðunu bilse durum ne olur? Ebu Hanife´nin
görüþüne göre, havalenin batýl olduðu istikametinde kadý hüküm veremez.» Çünkü iflas, Ebu
Hanifeye göre borcun alýnamayacaðý þeklinde bir hükme varmak için yeterli deðildir. Çünkü bu gün
için elinde yoksa yarýn için mal elde etme imkaný mevcuttur. Buna göre havaleyi kabul eden kiþi
geride hükmen bir mal býrakmýþ sayýlýr. O da iflas halinde, fakat henüz sað olan borçlusuna havale
etmesi iledir.
«Kefil býrakmamasý hali ilh...» Kefil býrakmýþ olarak ölmesi halinde, Ziyadat´taki ifadeye göre, iflas
halinde ölmüþ sayýlmaz. Hülasa da «iflas halinde ölmüþ olmasýna mani deðildir. Yine iflas içinde
ölmüþ kabul edilir.» denmektedir. Bahýr da bu görüþü nakletmektedir. Menih isimli eserde musannýf
da bu görüþü benimsemektedir. Ancak ben bu görüþü Hulasa´da araþtýrdýðýmda orada böyle bir
ifadeye rastlamadým. Orada yalnýz Ziyadat´tan nakledilen ifade ile iktifa edilmiþ ve konuya þu
ifadelerle devam edilmiþtir: «Eðer havaleyi kabul eden ölür ve arkasýnda mal olarak bir þey
býrakmamýþ fakat borcuna kefil býrakmýþ ise, daha sonra alacaklý olan kiþi de kefili ibra etmiþse,
alacaklýnýn tekrar esas borçlu olan ve havale yapan kiþiye rucu hakký sabit olur.»
Bu mesele baþka bir meseledir. Yukarda ona nisbet edilerek nakledilen ifade ile bir ilgisi yoktur.
Bunun için de Fetih ve diðer muteber eserlerde Ziyadat´taki ifade nakledilirken hiçbir ihtilafýn
olduðu söylenmeden nakledilmiþtir.
TENBÝH: Bezzaziye´den naklen Bahýr´da, «Eðer kefili yoksa ama biri teberru ederek o borç karþýlýðý
bir rehin býraksa ve daha sonra havaleyi kabul eden kiþi ölse, iflas etmiþ olarak ölmüþ olur. Bunun
gereði de borç tekrar havale edenin zimmetine avdet etmiþ sayýlýr. Ama rehin býrakan bu malýn
satýlmasýna onu yetkili kýlmýþ ve satmýþ ise, henüz parasýný da kabzetmeden yine müflis olarak ölse
havale batýl olur. O satýlan malýn bedeli rehin sahibine ait olur.» denilmiþtir.
Yine þu mesele rehin vererek teberru edilen o mesele mesabesindedir. Borçlu olan baþkasýndan
ödünç bir mal alsa ve onu alacaklýya rehin olarak verse ve daha sonra borçlu iflas etmiþ olarak
ölse, durum yine aynýdýr. Haniye´den naklen Þurunbulaliye´de bu mesele bu þekilde nakledilmiþtir.
«Ebu Yusufla Ýmam Muhammed bu iki meseleye bir baþkasýný da eklemiþlerdir ilh...» Yani havaleyi
kabul eden kiþinin havaleyi kabul etmediðini söylemesi ve iflas etmiþ olarak ölmesi meselelerine
bir de hakimin iflasýna karar vermesi meselesini eklemiþlerdir. Ki bu da onun saðlýðý ile ilgilidir,
yani saðlýðýnda böyle bir iflasýna hüküm verilmesi gerekir.
Bu üçüncü mesele mahkemenin bir kimsenin iflasý hakkýnda karar verip verememesi meselesine
baðlýdýr. Ebu Yusuf´la Ýmam Muhammed´e göre mahkemenin böyle bir iflasa karar vermesi caiz, Ebu
Hanife´ye göre ise caiz deðildir. Çünkü her an yeni bir mal kazanma ihtimali mevcuttur. Buna göre
mahkemenin iflasýna dair karar vermesi halinde Ebu Hanifeye göre alacaklý tekrar havale edene
rücu edemez. Fetih.
Alacaðýný tahsil edememesi eðer havaleyi kabul edenin gaip olmasý, ortalarda görülmemesine
binaen olacak olursa, bu da alacaklýnýn tekrar borçluya rücu etmesi için yeterli bir sebep deðildir.
Ýflas etmiþ olarak ölmesi bunun hilafýnadýr. Çünkü ölümü ile zimmette son bulmuþ ve alacaklýnýn
hakkýnýn alýnamayacak bir duruma düþmesi kesinlikle kabul edilmiþ, dolayýsýyla esas borçluya rücu
etme hakký sebeb olarak ortaya çýkmýþ bulunmaktadýr. Bu konu da metin ve þerhlerde kabul edilen
Ebu Hanife´nin görüþüdür. Yani mahkemenin iflasla ilgili bir karar verememesidir.
Allame Kasým´ýn Tashih isimli eserinde bu görüþ nakledilmiþ ve, «Sahibeynin kavlini kabul eden bir
metin veya þerh kitabýna rastlamadým,» denilmiþtir, Evet her ne kadar Fetihle ilgili hacir konusunda
sahibeynin görüþü Ebu Hanifenin görüþüne tercih edilmiþ ise de o sefih olan kiþinin durumunu
daha kötüye gitmekten kurtarmak içindir. Bununla ilgili hükümler ilerde hacir bahsinde gelecektir.
«Eðer ihtilaf ederlerse ilh...» Mesela alacaklý olan, «Havaleyi kabul eden hiçbir mal býrakmadan
öldü.» der, havale eden kiþi de «Hayýr, mal býrakarak ölmüþtür.» diyerek ihtilaf etseler. Bezzaziye.
Yine ölümünden önce ödedi veya ödemedi þeklinde ihtilaf etseler.
«Alacaklý olan alacaðýmý ödemeden öldü der öbürü de borcunu sana ödedikten sonra öldü diyerek
aralarýnda ihtilaf olsa söz hakký yeminiyle birlikte alacaklýnýndýr ilh...» Burada yemini karþýdakinin
zengin olduðunu bilmediðine dair yemin ederse þeklindedir. Ama borcu ödemeden öldü veya
ödedikten sonra öldü meselesindeki ihtilafta, borcu kabzedip etmediðine yemin ettirilir.
«Ýkinci bir kavle göre yemin havale edene teklif edilir ilh...» Çünkü borcun kendisine avdet ettiðini
inkar eden odur. Yemin inkar edene teklif edileceðine göre, buna teklif edilir, denmiþtir. Fetih.
«Havaleyi kabul eden havale yapana müracaat edebilir ilh...» Yani havaleyi kabul eden kiþi, havale
edilen miktar, alacaklýya ödediði taktirde velevki bu ödeme hükmen de olsa, havale yapandan
verdiði miktarý alabilir. Hükmen ödemenin sureti ise alacaklý olan kiþi havaleyi kabul edene borcu
hibe eder o da kabul edecek olursa, hükmen borcu ödemiþ sayýldýðýndan ayný miktarý almak üzere
havale yapana döner ve ondan o miktarý alýr. Çünkü henüz ödemeden havaleyi kabul edenin
havaleyi yapana rucu etme hakký yoktur. Ancak alacaklý ondan istediði taktirde o da havale
edenden isteyebilir. Alacaklý havaleyi kabul edeni sýkýþtýrdýðý taktirde o da onu sýkýþtýrabilir.
Meselenin tamamý Bahýr isimli eserde mevcuttur.
«Eðer onun isteðine binaen olmuþ ise ilh...» Yani havaleyi kabul eden kiþi havale yapanýn isteðine
binaen havaleyi kabul etmiþ ise, havaleyi kabul eden kiþi havaleyi yapan kiþiye rucu edebilir. Bu
kayýt önemlidir. Çünkü onun isteði olmaksýzýn kendiliðinden ödediði taktirde, teberru yoluyla
ödemiþ olacaðýndan rücu hakký sabit olmaz.
«Borç kadarýný alabilir ilh...» «Verdiðini alabilir» ifadesi yerine bu ifade tercih edilmiþtir. Çünkü
havale edilen miktar gümüþ para olur onun yerine karþý taraf altýn para, dinar öderse veya durum
bunun aksi olacak olursa havale nede yapýlmýþ ise rucu hakký da ancak onda olur. Yine para yerine
havaleyi kabul eden bir baþka mal ödeyerek borcu ödediði taktirde yine ödemeyi kabul ettiði miktarý
alýr. Kalite bakýmýndan iyi yerine daha aþaðý bir kalite ödeyecek olursa, havale ilk yapýldýðý zaman
kaliteli olanda yapýldýðýndan ödediði kalitesizi deðil havaleyi kabul ettiði kaliteli miktarý alýr.
Ayrýca havaleyi kabul eden kiþi alacaklý ile belirli bir þey üzerinde sulh olarak borca karþýlýk o sulh
bedeli olan malý alacak olursa yine havale edenden havale yapýlan parayý alýr. Bunun istisnasý ise
sulh olduðu mal ödemesi gereken mal cinsinden olur ve daha azý ödemiþ olacak olursa bu
durumda ödediði miktarý alýr. Borcun tümünü yani havale edilen miktarýn tümünü deðil.
Borcu ödemekle görevlendirilen þahsýn durumu bunun hilafýnadýr. Çünkü o ödediðini alýr. Onun da
istisnasý eðer ödediði istenilen miktardan daha kaliteli veya deðiþik cins olduðu taktirde ödemekle
emrolunduðu miktar ve kaliteyi alýr. Bahýr.
«Ýnkar ettiði için havale edilenin benzerini alýr ilh...» Yani havaleyi kabul eden kiþi borcu ödedikten
sonra havaleyi yapan kiþiye, «Borcunu ödedim, ver ödediðim miktarý» diye talep ettiðinde o da
«Benim sendeki alacaðýma karþýlýk havale yapmýþtým.» diye cevap verir, karþý tarafta «Benim sana
hiç borcum yoktu, ben senin borcunu borcum olmadan ödedim» dediði taktirde, havale edenin
borç iddiasýný inkar ettiði için ödediði miktar kadarýný havale yapandan alýr. Bu konuda Bahýr´da þu
gerekçe belirtilmektedir: «Çünkü rücuu gerektiren ödeme sebebi gerçekleþmiþtir. Borcu onun
isteðine binaen alacaklýya ödemiþtir. Ancak þu kadar var ki havaleyi yapan kiþi, kabul edenin
zimmetinde bir alacaðý olduðunu iddia etmekte karþý tarafta bunu inkar etmiþ olduðundan söz
hakký da inkar edene ait olacaktýr.»
«Lehine havale yapýlan alacaklý deseki ilh...» Bu ifadede alacaklý olan kiþinin bizzat mecliste
bulunduðuna iþaret edilmektedir. Ama bulunmayacak olur buna raðmen havaleyi yapan kiþi
havaleyi kabul edene gelir, «Ben zaten onu vekalet yoluyla kabze tevkil etmiþtim, dolayýsýyla benim
adýma kabzedecekti ver benim paramý.» diye havaleyi kabul edenden istiyecek olursa, durum ne
olur?
Ebu Yusuf der ki: «Ben onun böyle bir iddiasýný tasdik etmem ve bu konuda getireceði isbat ve
beyyineyi de kabul etmem.» Ýmam Muhammed ise «kabul edilir» þeklinde cevap vermektedir.
Haniye.
Bir diðer mesele, alacaklý olan kiþi, havale edilen miktarýn kendisine ait havale yapan kiþinin
vekalet yoluyla sattýðý malýnýn bedeli olduðunu iddia eder ve havaleyi yapan benim vekilimdi der
havale edende bunu inkar edecek olursa söz inkar edenindir. Nehir.
«Söz havale edenindir ilh...» Yani havaleyi yapan kiþi, parayý olmak üzere lehine havale yapaný
havale kabul edene gönderip ondan kabzetmesi sonucu havaleyi yapan gelir parayý kabzeden
alacaklý görünümünde olan kiþiden «Senin için para temin ettim benim adýma aldýn ver o aldýðýn
parayý» der, o da «Sendeki alacaðýma karþýlýk beni oraya havale etmiþtin?» diye cevap verir, havale
eden de böyle bir borcu inkar ederse, söz hakký havale edenindir.
Buna göre de alacaklý durumunda olan ve parayý kabzeden kiþiye havale edene öbür taraftan aldýðý
kadarý ödemesi emr olunur. Çünkü havaleyi yapan zimmetinde bir borç olduðunu inkar etmekte,
söz hakký da inkar edenin olduðuna göre, karþý tarafýn beyyinesi olmadýðý taktirde onun sözü
geçerlidir. Havaleyi yapmasý, havale eden kiþinin lehinde havale yapýlan kiþinin alacaklý olduðuna
dair ikrar mesabesinde sayýlmamaktadýr. Çünkü havale vekalet yerinde de kullanýlabilir. Ýbni Kemal.
«Havale lafzý vekalet yerinde kullanýlabilir ilh...» Bu kullanma mecaz yoluyladýr. Binaenaleyh Ýmam
Muhammed þöyle der: «Mudarebe yoluyla ortak olan kiþi, aldýðý parayý çalýþtýrdýktan sonra alacaklý
durumuna düþer. Kar etmediði gerekçesiyle alacaklarý toplamaktan imtina edecek olursa sermaye
sahibini alacaklý olduðun kiþilere havale et, onu senin adýna kabzetmeye vekil tayin et. » denir.»
Nehir.
Ancak burada bir bakýma muhalefet olmasý dolayýsýyla yemini ile tasdik edileceði Menih isimli
eserde beyan edilmiþtir. Bahýr´da Sirac isimli eserden naklen þu ifadeler yer almaktadýr: «Havaleyi
yapan kiþi böyle bir havaleyi iptale yetkili deðildir. Çünkü bunun, alacaða karþýlýk veya borca
karþýlýk bir havale olma ihtimali olduðu gibi vekalet yoluyla havale edilmiþ olma ihtimali de
mevcuttur. Böyle bir ihtimal sebebi ile iptali cihetine gidemez.»
Ynt: Havale By: neslinur Date: 10 Þubat 2010, 18:34:39
METÝN
Alacaklýsý olan kiþiyi, mesela Zeyd yedinde emanet olarak bulunan parasýna havale etse, þöyle ki,
biri diðerinin yerine emanet olarak bin lira býraksa, alacaklýyý da oradan almak üzere emaneti kabul
eden kiþiye havale etse, bu havale sahih olmaktadýr. Ancak emanet olan mal emaneti alan kiþinin
yedinde helak olmuþ olacak olursa, emanet olarak helak olduðundan emaneti kabul eden kiþinin
zimmeti beri olur ve alacaklý tekrar havale edene borcunu almak üzere rücu edebilir.. Çünkü
buradaki havale falan kimse yanýndaki emanet paraya havale edildiðinden mukayyet bir havale
olmaktadýr. Gasbedilen bir malý almak üzere havale edilecek olursa, bu havale mukayyet te olsa
bunun hilafýnadýr. Çünkü kendisine havale yapýlan kiþi gasýp olmasý dolayýsýyla elinden malýn helak
olmasý halinde zimmeti beri olmayacaktýr. Benzerini ödemekle mükellef olduðundan, onun
zimmetinde havale edene ait bir miktarýn bulunduðu için alacaklýnýn rücu hakký ancak borcunun
batma tehlikesiyle karþý karþýya kalmasý halinde mümkün olacaktýr. Alacaklý olduðu kiþideki
alacaðýný almak üzere birini ona havale etmesi de sahihdir. Bu da mukayyet bir havale olmaktadýr.
Bununla da mukayyet havalenin sayýsý üç kýsma, üç bölüme ulaþmaktadýr.
Mukayyet havalenin hükmü, havaleyi yapan kiþinin havaleyi kabul edenden borcu isteme hakkýna
sahip olamamasý yine havaleyi kabul eden kiþinin de havaleyi kabul ettikten sonra onu havaleyi
yapana ödeme hakkýna sahip olmamasýdýr. Halbuki havaleyi yapan kiþi öldüðü taktirde, baþkalarýna
da borcu var ise, havale lehine yapýlan alacaklý diðer alacaklýlara eþit olmakta tek baþýna bu
mukayyet havalede borcunu diðer alacaklýlardan önce tahsil etme hakkýna sahip olamamaktadýr.
Havale mutlak bir havale olsaydý durum bunun hilafýna olurdu. Nitekim Molla Hüsrevin ve
diðerlerinin meseleyi açýklamalarý da bunu göstermektedir.
Bir kimse birine malýný satar, alacaklýsýný müþteriye havale etme þartýný da koþacak olursa, bu satýþ
fasit olduðu gibi havale de fasit olur. Ama parayý baþkasýna havale etmesi þartý ile müþteriye bir þey
satacak olursa sahihdir. Çünkü bu þart akdin gereðine uygun bir þarttýr. AIýnacak paranýn kalite
bakýmýndan iyi olmasý þartýna benzemektedir. Birincisi bunun hilafýnadýr. Fasit bir havalenin gereði
para ödenecek olursa, ödeyen dilerse parayý kabzedenden, dilerse havale edenden alabilir. Ýstihkak
varit olan her yerde durum aynen buna benzer. Bezzaziye.
Yine adý geçen eserde havalenin fasit olduðu suretlerden biri de þu þekilde izah edilmektedir.
Havalede miktarýn havale yapanýn evinin parasýndan ödenmesi þart koþulacak olursa fasittir. Çünkü
iltizam edilen borcu ödemekten aciz olmasý söz konusudur. Havale eden evinin satýlarak alacaklýya
paranýn ödenmesini kabul eder bu þartý onaylarsa caizdir. Nitekim havaleyi kabul eden kiþiye
ödemeyi kendi evinin bedelinden ödemesi þartý koþulur ve havaleyi kabul edende bunu kabul
ederse caiz olduðu gibi, yukarda da caiz olmaktadýr. Ancak bu durumda satýþa zorlanmaz fakat
sattýðý taktirde ödemeyi o paradan vermeye zorlanýr.
Havale akdinin tecili sahih deðildir. Buna göre bir kimse, «Senin falan kimsedeki alacaðýna kefilim
oma bir þartla, benden talep ettiðin taktirde, bir ay süre ile olmak üzere falana havale edeceðim.»
derse, buradaki tecil borca hamledilir. Çünkü havale akdinin tecili sahih deðildir. Muhitten naklen
Bahýr´da böyledir. Süftece denilen poliçede mekruhtur. Süftece demek yol emniyetini saðlamak için
karþý tarafa borç vermek demektir. Buna göre sanki paraya karþý tehlikeyi mustakrýza havale etmiþ
olmaktadýr. Bu da havale manasýný taþýdýðý için havale bölümünde zikredilmiþtir. Fukahaya göre,
bunun mekruh olmasý için menfaatin þart koþulmasý veya örfen menfaat bilindiði için bu tür borca
gidilmesi mekruhtur. Ancak menfaat þart koþulmaz, örfen de menfaat olduðu bilinmeyecek olursa,
böyle bir borç almada beis yoktur.
ÝZAH
«Emanet olarak býrakýlmýþ parayý almak üzere havale edilirse ilh...»
Burada aslýnda vedia kelimesi ve karþýlýðýnda emanet kullandýðýmýz ifade söz konusu mutlak
emanetlerin de ayný olduðu Fethü´l-Kadir´de ifade edilmektedir. Hatta bu konuda Tahtavi, «Ariyet
yoluyla alýnana, hibe olarak verilipte iade edilmesi konusunda karþýlýklý anlaþmaya vardýklarý hibe
edilmiþ mala da þamil olmaktadýr. Mahkemenin hibeyi iade etme konusunda vermiþ olduðu karar
sonucu hüküm yine aynýdýr. Müstecirin elinde kiralanmýþ olan herhangi bir malýn kiralama
müddetinin bitiminden sonra elinde emanet olarak kalmasý itibariyle bu hüküm ona da þamil
olmaktadýr.» demektedir.
«Böyle bir havale sahihtir ilh...» Çünkü ödemeye daha elveriþli olmaktadýr. Ödeyeceði miktar elde
mevcut, hazýrdýr. Bulunmasý için bir külfete katlanma söz konusu deðildir. Borç ise bunun
hilafýnadýr. Çünkü onun temininde bazý güçlükler olabilir. Fetih.
«Emanet olan mal yedi eminde helak olursa ilh...» Yani emanet alan kiþinin o emanet býrakýlan mal
üzerindeki yedi, yedi emanettir. Dolayýsýyla kusuru olmaksýzýn veya kendisi tarafýndan bir teaddii
olmaksýzýn helak olmasý halinde. karþýlýksýz helak olur. Bunun için de vedia dediðimiz bu emanet
malýn helaki ifadesi ile kayýtladý. Çünkü havale bir belirli borçla takyid edilip kayýtlanacak olur, daha
sonra o borç ortadan kalkarsa, havale bozulmaz. Ancak bu konuda Bahýr´da beyan edilen tafsilat
geçerli olur.
«Elinde emanet olan kiþi malýn helakinden sorumlu olmayýp beri olmaktadýr ilh...» Malýn helak
olduðunu elinde emanet olan kiþinin söylemesi yeterlidir. Nehir. Emanet olan malýn istihkak yoluyla
baþka birine ait olduðunun tesbiti, havaleyi iptal edicidir. O zaman durum ayný helak olmasýndaki
duruma benzemektedir. Haniye.
Elinde emanet olan kiþiye yapýlan havale sonucu havaleyi elindeki olan o emanetten deðil de kendi
cebinden ödeyecek olursa kýyas yoluyla teberru etmiþ sayýlýr. Ama istihsan yoluyla teberru etmiþ
sayýlmaz. Muhit. Tatarhaniye isimli eserde, «Lehine havale yapýlan alacaklý kiþi, elinde emanet mal
bulunan ve havaleyi kabul eden kiþiye o emanet malý hibe edecek olursa sahihtir. Dolayýsýyla ona
malik olmuþ olur. Çünkü alacaklý olan onu almak üzere gittiðinden ve ona malik olma hakký
olduðundan baþkasýna temlik etme hakkýna da sahip bulunmaktadýr.» denilmiþtir. Bahýr.
«Borç havale edenîn zimmetine avdet eder ilh...» Çünkü hakký helak olmuþ. yok olmuþtur. Yukarda
beyan edildiði gibi, borcun yok olmasý, yani batmasý ihtimali Ebu Hanifeye göre iki þekilde,
sahibeyne göre üç þekilde gerçekleþmiþ olduðu ve bunun mutlak havalede olacaðý beyan edilmiþ
idi. Bu dördüncü bir þekil olarak veya durum olarak varit olmamaktadýr. Yakubiye.
«Çünkü benzeri onun yerine ikame edilir ilh...» Yani gasbeden kiþi, gasbettiði mal elinde helak
olacak olur, esas mal sahibi de havale yoluyla baþka birini kabzetmek üzere ona gönderecek
olursa, tekrar havale edene rücu hakký sabit olmaz. Çünkü helaki halinde bedel karþýlýðý misli ile
helak olmuþtur. Kýymete tabi de olsa kýymeti zimmette sabit olacaðýndan bu ifade her ikisine de
þamil görülmektedir.
Fetih´de bu konuda, «Havale edilen ve gasbedilen mal helak olacak olursa havale batýl olmadýðý gibi
zimmetine havale edilen kiþide beri olmuþ olmaz. Çünkü gasýp olan kiþi üzerine vacip olan,
gasbettiði malý aynen iade etmektir. Ýade etme imkaný bulunmadýðý taktirde, onun benzerini veya
kýymetini iade etmek mecburiyetindedir.» denilmiþtir. Buna göre gasbedilen mal havaleyi kabul
eden gasýbýn elinde helak olacak olursa beri olmaz. Çünkü helak olanýn yerine kaim olacak bir
bedel, bir halef söz konusudur. Zira her ne kadar yok olmuþ gibi görünüyor ise de onun yerine
ikame edilen bedel onun yerine kaim olmuþ olduðundan sanki hiç yok olmamýþ mesabesinde kabul
edilir. Dolayýsýyla havaleyi kabul edipte almak üzere gelen kiþinin hakký, gasbedilen o malý
bulamadýðý taktirde onun halefi sayýlan miktara taalluk eder. Ama helak olmazda gasp edilmiþ olan
mal daha sonra baþka birine ait olduðu tesbit edilir, beyyine ile isbat edilmesi akabinde istihkak
yoluyla gasýbýn elinden alýnacak olursa, bunu olmak üzere yapýlan havale de batýl olur. Çünkü bu
durumda onun yerine kaim olabilecek bir husus mevcut deðildir. Dürer.
«Özel bir borca havalede sahihtir ilh...» Meselenin tasavvuru þöyledir: Bir kimsenin diðer bir kimse
zimmetindeki alacaðýna bir baþkasýný havale yoluyla göndermesi sahihtir. Fetih. Hülasa´da
Tecrit´ten naklen þöyle denir: Eðer havaleyi yapan kiþinin havaleyi kabul eden kiþi zimmetinde bir
alacaðý olur, mutlak bir þekilde bu alacaðý almak üzere baþka birini havale edecek olursa ve
havalede de zimmetindeki borçtan ödemesi þartý koþulmayacak olursa, havale caiz olur. Havaleyi
eden kiþinin alacaðý, eski hali üzerine devam eder. Tekrar onu istemek üzere müracaatý da
mümkündür.»
Benzeri bir ifade Bezzaziye´de de yer almakta, bunun gereði de o zaman bu havalenin belirli borç
kaydý açýkça belirtilmediði taktirde bu mukayyet bir havale olmamasýdýr.
«Mukayyet havale üç kýsma balið olmuþ olur ilh...» Emanet bir ayýnla mukayyet havale, gasbedilmiþ
bir mal ile mukayyet havale, özel bir borçla mukayyet bir havaledir.
«Mukayyet havalenin hükmü ise ilh...» Yani bu yukarda saydýðýmýz üç mukayyet havalenin hükmü,
havaleyi yapan kiþinin havale edilen o malý havaleyi kabul edenden isteyememesi ve o borcu da
istiyememesidir. Çünkü havale onunla takyit edilince alacaklýnýn hakký ona taalluk etmiþ
bulunmakta, dolayýsýyla alacaðýný ondan almýþ olacaðýndan rehne benzemiþ olmaktadýr. Havaleyi
yapan kiþinin bunu tekrar almaya yeltenmesi, alacaklýnýn hakkýný iptal edeceðinden caiz
görülmemektedir. Ama havaleyi kabul eden kiþi, o elindeki emanet malý veyahutta zimmetindeki
belirli borcu, havaleyi yapan kiþiye verecek olursa, onu alacaklýya ödemesi gerekir. Zira alacaklýnýn
hakký taalluk eden bir malý istihlak etmiþ, telef etmiþ durumuna düþmüþ olur. Aynen rehin olan malý
mürtehinin elinde iken baþka birinin telef etmesi halinde, rehin alan kiþiye ödemesi durumunda
olduðu gibi. Çünkü ona müstehýk sayýlmaktadýr. Fetih.
«Halbuki havale lehine yapýlan alacaklý kiþi ilh...» Yani bütün bu mallar alacaklýnýn hakký taalluk
etmesi halinde, havale yapan kiþinin ölümünden sonra diðer alacaklýlarla ortaklaþa alacaðý bir mal
olmamasý gerekir. Aynen rehinde olduðu gibi. Fakat buna raðmen alacaklý olan kiþi, havale edenin
ölümünden sonra diðer olacaklýlarla birlikte mukayyet havale yoluyla almak istediði malda, onlarla
ortaklaþa hisseleri karþýlýðý almalarý söz konusudur. Çünkü zimmetine havale edilen kiþinin elindeki
o mal veya zimmetindeki o borç havale edene aittir. Henüz alacaklýnýn mülkü olmamaktadýr. Velevki
havale akdiyle de olsa. Ne onda evleviyet hakký, ne de onun rekabesine malik olma hakký alacaklý
için sabit görülmemekte. Çünkü havale temlik için vaz edilmemiþtir. Havalenin esas maksadý, bir
þeyi bir yerden diðer bir yere nakildir. Dolayýsýyla bütün alacaklýlar arasýnda paylarýyla orantýlý
olarak taksim etmeleri gerekir.
Rehin alan kiþinin durumu ise, hem hapsetme, hem de el bakýmýndan rehin býrakýlan mala bir
bakýma malik olmuþ durumdadýr. Buna göre de diðer alacaklýlara nisbetle özel bir hakka sahip
olmuþ olmasý, baþkasýnýn ona ortak olmasýna mani durum meydana getirdiðinden baþkalarýyla
ortaklaþa deðil yalnýz rehin alan kiþi hakkýný aldýktan sonra artan miktar, eðer ki olacak olursa,
diðer alacaklýlara hisseleri ile orantýlý olarak tevzi edilir. Dürer.
Bahýr´da bu konuda þöyle denmektedir: «Borç havale edenin alacaklýlarý arasýnda tevzi ve taksim
edildiðinde alacaklý olan kiþi alacaklý olanlar aldýktan sonra onlarýn hissesine tekabul eden
miktarda tekrar havaleyi kabul edene rucu edememektedir. Çünkü zimmetteki ölen havale eden kiþi
için sabit olan borç, sanki istihkak yoluyla diðer alacaklýlar tarafýndan alýnmýþ sayýlmaktadýr.»
Havaleyi yapan ölür alacaklýlarý deðil de vereseleri bulunacak olursa, yine Bahýr´da bu meselenin
hükmü hakkýnda kýyas yoluyla bu neticeye varmýþ oluyor. Bahýr sahibinden sonra gelen fukaha da
bu görüþü desteklemektedir. Þöyle ki, havale yapýlan esas borç olacaklýnýn kabzetmesinden önce
verese arasýnda taksim edilir, yani onlarýn aralarýnda alacaklý olmaksýzýn borcu mutalebe etmeye
yetkileri vardýr. Aldýklarý taktirde terekeye eklenir. Bunun gereði de alacaklý ve borç rehinde havale
edilmiþ olan kiþide terekeden hakkýný almak üzere rücu edebîlir. Alacaklý olan rehinde havale
yapýlan kiþi terikenin peþine düþer. Tahtavi.
TENBÝH: Yukarda anlatmaya çalýþtýðýmýz taksimle ilgili mesele ve alacaklý lehinde havale yapýlan
kiþinin diðer alacaklýlara eþit olmasý ve bunun da mukayyet havalede olmasý durumunda mutlak
havalede de durumun ayný olduðu istimbat edilebilir. Nitekim Bezzaziye ve Hülasa´da bu husus
açýkça ifade edilmiþtir. Havi isimli eserde, havaleyi kabul eden, zimmetine borcu aktaran kiþinin
ölümü ile havalenin batýl olacaðý ifade edilmiþtir. Kafi´den yukarda naklen belirtmeye çalýþtýðýmýz
ifadeye göre, lehinde havale yapýlan alacaklý taksime iþtirak edip alacaðýnýn tümünü alamadýðý
taktirde, gelip geri kalan miktarý almak üzere havaleyi yapan kiþiye rucu edebilir demiþtik. Ve yine
havaleyi yapan kiþi borçlu olarak öldüðü taktirde, lehinde havale yapýlan alacaklýnýn kabzetmýþ
olduðu onun olur, geri kalan ise onunla birlikte alacaklýlar arasýnda taksim edilir.
«Mutlak havale bunun hilafýnadýr ilh...» Yani havaleyi yapan kiþi, mutalebe hakkýna sahiptir.
Mukayyet havalede ise sahip deðildir. Fetih´te bu konuda þöyle denmekte: Bu ifade tamamen
yukarda mukayyet havale ile ilgili olarak bahsettiðimiz havale edenin havaleyi kabul eden
zimmetindeki o muayyen borcu ve ayný mutalebe ve hakkýnýn olmadýðý meselesiyle ilgilidir.
Mutlak havale þu þekilde tasavvur edilmekte; havaleyi yapan kiþi, alacaklýya «Senin zimmetinde
olan bin lira borcunu almak üzere falana seni havale ettim» demesi ve «Bana ait zimmetindeki
maldan ödemesi» kaydýna yer vermeden mutlak bir þekilde ifade etmesidir. Buna göre havale
edene ait havaleyi kabul eden kiþi nezdinde emanet malý veya gasbedilmiþ malý olsa veya onun
zimmetinde havale edene ait bir alacak bulunsa bu durumda havaleyi yapan kiþinin bunlarý almak
için havaleyi kabul edene rücu etmesi mümkün olmaktadýr. Çünkü olacaklýnýn hakký ne o borca, ne
de o eldeki mala taalluk etmemektedir. Sebebi de havale akdi yapýlýrken bu hususlar dile
getirilmeden mutlak bir þekilde havalenin yapýlmýþ olmasýdýr.
Alacaklýnýn hakký havaleyi kabul edenin zimmetine taalluk etmiþ olduðundan ve zimmetinde ihata
gücünün geniþ olmasý dolayýsýyla havale yapanýn borcu, veya eldeki malý havaleyi kabul edenden
almasý halinde, havale batýl olmamakta, alacaklý ondan hala havale yapýlan miktarý almak için
mutalebesine devam etme hakkýna sahip bulunmaktadýr. Ve yine bir kimse zimmetinde olan borcu
alacaklýsý istediði taktirde onu kendisine borçlu olmayan veyahutta emanet malý bulunmayan bir
kiþiye havale etmesi de mutlak havaleden sayýlýr.
Cevhere´de þöyle denmektedir: «Mutlak havale ile mukayyet havale arasýndaki fark, mukayyet
havalede havaleyi yapan kiþinin havaleyi kabul edende mutalebe hakkýnýn olmamasýdýr. Mukayyet
havalede havaleyi kabul edenin zimmetinde havale edene ait bir alacak olmaz veya ona ait
nezdinde bir mal bulunmazsa o borca binaen yapýlan havalede batýl olmuþ olur, þöyleki satýcý bir
kimseyi müþterideki alacaðýna havale etse daha sonra satmýþ olduðu mal müþteri elinden
müstahikki tarafýndan alýnsa veya sattýðý kölenin hür olduðu anlaþýlsa havale batýl olur.
«Bu durumda alacaklýnýn tekrar alacaðýný havale edenden almak üzere rucu etmesi gerekir.
Havaleyi bir emanet mal ile kayýtladýðý taktirde de durum aynýdýr. Ki havale konusu olan o emanet
malýn, emaneti kabul edenin yedinde helak olmasý halinde alacaklý ondan bir þey alamýyacaðýndan
tekrar havale edene rücu edebilir. Ama havale yapana ait havaleyi kabul edenin zimmetindeki borç,
arýzi bir sebeple sakýt olmuþ olsa, esas havaleyi kabul eden borçlunun zimmetinin de beri olmadýðý
anlaþýlsa, bu durumda havale batýl olmaz. Buna örnek olarak ta þu misal verilebilir. Havale eden
kiþinin bir mal satmasý halinde müþteriye bir alacaklýsýný havale etse satýcý malý henüz müþteriye
teslim etmeden yanýnda mal helak olsa müþterinin zimmetinden bedel düþmüþ olur.
«Bu durumda havale batýl olmaz. Ancak havaleyi kabul eden kiþinin ödemesi halinde, havale
edenin isteðine binaen olduðu için havale edene rücu hakký sabit olur. Çünkü emrine binaen onun
borcunu ödemiþ olmaktadýr. Ama havale mutlak bir þekilde yapýlacak olursa, hiçbir surette batýl
olmaz. Binaenaleyh Havaleyi yapan kiþinin mutlak havalede eðer havaleyi kabul eden zimmetindeki
borca karþýlýk mukayyet bir þekilde kabul etmemiþ ise, havaleyi kabul edenden borcunu istemesi
alacaklýya onun borcu ödeyinceye kadar devam eder. Ödediði taktirde havale edene karþý
zimmetindeki borç karþýlýklý takas yoluyla zimmetten sakýt olacaðýndan, ödeme akabinde artýk
havale edenin ona rucu hakký sabit olmaz. Havaleyi kabul eden kiþinin zimmetinin beri olduðu
ortaya çýksa ve havale edene karþý borçlu olmadýðý anlaþýlsa, yine havale batýl olmaz. Eðer havale
edilen alacaklý havaleyi kabul edeni borçdan ibra etse, havaleyi kabul eden bunu kabul etmese de
ibra sahihtir.
«Ancak, havale edene hiçbir þekilde rücu edemez. Çünkü buradaki ibra temlik deðil, borcu iskattýr.
Ama alacaðýný alacaklý ona hibe edecek olursa hibe olduðundan onun kabulüne mütevakkýftýr. Bu
durumda havale edene rücu edebilir. Çünkü zimmetindeki borcu karþý tarafýn kendisine hibe
yoluyla temlik etmesi sonucu ona malik olmuþ olur. Bu da sanki ona ödeyerek o borca malik olma
durumuna benzemektedir. Yine durum aynýdýr. Havaleyi yapan kiþi ölse, zimmetine havale yapýlan
kiþi de onun varisi olsa, o zaman havale yapan kiþiye rucu edebilir. Çünkü ona irs yoluyla malik
olmuþ olur.» Cevhere´deki meseleler burada sona ermektedir.
Bahýr´da þöyle bir meseleye de yer verilmekte ve bunun fetva olayý olarak vaki olduðu
zikredilmektedir: Borçlu olan bir insan alacaklýsýna bir mal satsa ve bu da zimmetindeki borç kadarý
ile olsa, daha sonra bu malýn bedeline benzer bir miktar veya o bedeli almak üzere havale yoluyla
bir baþkasýný alacaklý olan müþteriye havale etse, sahih olur mu olmaz mý sorusu sorulmuþ. Bahýr
sahibi tarafýndanda, «Eðer bedel kadar bir miktar ile havale olursa bunda havale sahihtir. Çünkü
satýlan mala karþýlýk olan bedel ile kayýtlanmamaktadýr. Aynca havalenin sahih olabilmesi içinde
havaleyi kabul edenin zimmetinde borcun olmasý þartý koþulmamaktadýr. Ama sattýðý malýn bizatihi
bedeline havale edecek olursa. Bu takdirde alacak borç ile mukayyet olmaktadýr. Bu da havaleyi
kabul edenin hakkýdýr. Çünkü alacaðýna karþýlýk vereceði borcu satýn alýr almaz takas yoluyla
ödemiþ; zimmetinde borç kalmamýþtýr.» þeklinde cevaplandýrýlmýþtýr.
Yukarda da beyan ettiðimiz gibi borçla mukayyet havale, o borcun istihkak yoluyla do olsa düþmesi
ile batýl olur. Çünkü borç havaleden sonra arizi bir sebeple düþmeyip, havaleyi kabul edenin
zimmetinin beri olmasý borcu olmadýðýnýn anlaþýlmasýna binaen o havale batýl olmuþtur.
«Satýþ akdi fasit olur ilh...» Çünkü bu satýþ içerisinde akdin gereði olmayan ve satýcý için faydasý
bulunan bir þart ileri sürülmüþ olmaktadýr. Dürer. Bir þey batýl olunca, onun zimnindeki de batýl olur
kaidesine binaen satýþ akdi batýl olunca onun zimninde olan havale de batýl olmuþ olur. Tahtavi.
Ben derim ki: Burada satýcýnýn menfaati þudur: Alacaklýsýna karþý sorumluluðunun kalkmasý ve onu
müþteriye havale etmesi, onun için fayda sayýlmaktadýr.
«Çünkü mülaim bir þarttýr ilh...» Mülaim bir þart olmasý akdin gereðini tekid eden, kuvvetlendiren
bir þart olmasýndandýr. Çünkü adeten havale daha çok ödeme imkaný olan zengin kiþiler üzerine
yapýlmaktadýr, bu da malýn kalitesinin yüksek olmasý þartýnýn koþulmasý meselesine benzemektedir.
Dürer.
Ben derim ki: Netice olarak bu þartta satýcýnýn iddiasýna göre malýn bedeli olan semeni bir an önce
alma imkaný yatmaktadýr.
«Birinci mesele bunun hilafýnadýr ilh...» Çünkü orada kendisinden, ödemesi istenen kiþi havaleden
önce ve sonra tek kiþidir, o da müþteridir.
«Ýstihkakýn varid olduðu her yerde durum böyledir ilh...» Yani bedeli havale yoluyla baþka tarafa
aktarýlan malýn müþteri elinden istihkak yoluyla baþkasýna devredilmesi meselesidir. Bu konuda
Hülasa ve Bezzaziye de þöyle denmektedir: Buna göre kiraya veren, kiraya verdiði malý satacak
olur, kiracýyý da müþteriye havale eder, daha sonra satýlan mal müþterinin elinden istihkak yoluyla
alýnýr. O da bedeli müstecire ödemiþ ise, bu durumda müþteri isterse kiraya veren ve havaleyi
yapana rucu eder. Vermiþ olduðu bedeli ondan alýr veya parayý kabzeden müstecire rücu eder.
Ondan alýr.
«Havalede ödemenin belirli bir þeyden ödenmesi þart koþulursa ilh...» Bu fasit havalelerden birinin
suretidir ´ki, bu da mesela havaleyi havale yapanýn evinin bedelinden ödemek þartý ileri sürülecek
olur bu þartta havale eden, havaleyi kabul eden ve lehine havale yapýlan kiþiler arasýnda veya
havale edenle alacaklý arasýnda vuku bulacak olursa, havale fasit olur. Çünkü ödemeyi üstlenen
borcu bizatihi kendi malýndan ödeme imkanýna sahip olamamaktadýr. Bu da mukayyet havale
bölümünden bir meseledir.
«Çünkü yerine getirmekten acizdir ilh...» Bu ifade fasit oluþunun nedeni ve illetidir. Çünkü bu ,þart
akdin gereði olmadýðý gibi akdin gereðine uygun olan þartlardan da deðildir. Ýcazet verecek olursa,
yani yukardaki þartta havale edenin evinin satýlýp bedelinden havalenin ödenmesi þart koþulduðu
taktirde havale fasittir, dedik. Ancak havaleyi yapan kiþi, evinin satýlmasýna icazet verir, yani sat
diye havaleyi kabul edene izin verecek olursa, bu durumda bedeli ödeme imkaný olduðundan
havale sahih olmaktadýr. Çünkü bu durumda satýþa muktedir, dolayýsýyla bedelini alýp ondan
havaleyi ödemeye ´kadir olmaktadýr. Dürer.
Bezzaziye de bir mesele daha zikretmiþ, ancak buradaki bazý hususlara orada temas edilmemiþtir.
Bezzaziye bu ifadeyi naklettikten bir sayfa sonra nassan þöyle demiþtir: «Zahiriye isimli eserde
þöyle denmektedir: Alacaklý olan kiþi, havaleyi yapanýn evinin bedelinden ödenmesi þartýyla
havaleyi kabul etse, o da evinin satýlmasýna izin verecek olursa havale caizdir. Bu durumda her ne
kadar havaleyi kabul eden ve borcu üstlenen kiþi satmadan önce ödemeye mecbur edilemez ise de
satýþa mecbur edilir. Bu da satýþ yapýlmasý havale akdinde þart koþulmuþ ise, nitekim rehinde de
durum böyle olmaktadýr. Yani rehni kabul eden kiþi borcunu ödemediði taktirde, rehni satarak
borcunu almasý için rehin verenden daha önce satmak için bir yetki aldýðýnda durum ne ise burda
da durum ayný olmaktadýr.
Meseleyi biz burada tekrar ettik. Çünkü muhtelif rivayetler arasýnda bir te´vil yapýlmasý, uyum
saðlanmasý bunu gerektiriyordu. Bunun ifade etmek istediði husus bazý rivayetlere göre mecbur
edilir, bazý rivayetlere göre mecbur edilmez. Bu iki görüþ arasýndaki telif þöyledir: Eðer havaleyi
kabul eden kiþi, havale edenin evinin satýlmasý þartýný ve oradan havaleyi ödemeyi kabul edecek
olursa ve havale bedelini de o evin bedelinden ödeyecek olursa, hem havale hem de þart sahih
olmaktadýr. Nitekim yukarda beyan ettiðimiz gibi, malý rehin alan kiþi, rehin alýnan malý rehin veren
kiþi borcunu ödemediði taktirde satmasý için rehin akdinde þart koþulacak olursa, bu þart sahihtir.
Rehin veren bu þartý kabul ettikten sonra, bundan rücu hakkýna sahip olamamaktadýr.
Yine bu durum havaleyi kabul eden kiþinin kendi evini satarak onun bedelinden havaleyi ödemesi
þartý ileri sürülür o da kabul ederse, havaleyi kabul eden ödemeye muktedir olmasý dolayýsýyla
caizdir. Burada caiz olduðu gibi bir önceki meselede de caiz sayýlmaktadýr.
«Ancak satýþýna mecbur edilmez ilh...» Yani havaleyi kabul etmesine raðmen evini satýp bedelinden
havaleyi ödemeye mecbur edilmez. Çünkü satýþtan önce ödeme vacip olmamaktadýr. Dürer.
Bezzaziye´nin birinci olarak ifadesi, evini satmaya mecbur edilir demesi, sanki hasat zamanýnda
ödeme þartý ile havaleyi kabul etmesi haline benzetilmekte, süre gelmeden nasýl burada borcu
ödemeye mecbur edilmiyorsa, evini satýp ödemeyi üstlenmede de evini satmadan ödemeye mecbur
edilemez demektedir.
«Ama satacak olursa, bedelinden havaleyi ödemeye mecbur edilir ilh...» Çünkü üstlenmiþ olduðu
ödeme, belirli bir semenden ve þart koþulan ev bedelinden olacaðý için burada ödemeye muktedir
olduðundan mecbur edilmektedir. Dürer.
«Seni o borç miktarýný ödemek üzere falana havale ettim kaydýyla ilh...» Buna raðmen havale eder,
karþý tarafta bunu kabul edecek olursa, caizdir. Kabul etmediði taktirde kefil damandan beri olmuþ
olur. O falan dediðimiz kiþi (üçüncü kiþi) kabul etmeyecek olursa, kefil hala ödeme sorumluluðunu
üstlenmiþ sayýlýr. Eðer üçüncü kiþi ölecek olursa, kefil olan kiþi bir aydan önce o parayý ödemekle
sorumlu deðildir. Muhit´ten naklen Bahýr´daki ifadenin özeti budur. Sorumluluðu bir aydan sonra
baþlar sözü, yani üçüncü kiþinin ölmesi ile havale mümkün olmamaktadýr. Daha önceden alacaklý
olan kiþi alacaðýnýn bir ay ertelenmiþ olarak havalesini kabul etmesi ve buna rýza göstermesi ile bu
süre kefile intikal etmekte, kefil bu süre geçmeden önce de borç ile mutalebe edilememektedir.
Ayný durum o üçüncü kiþi kabul etmediði taktirde durum yine ayný olsa gerektir. Benim meseleden
anladýðým bundan ibarettir.
Havalenin teciliyle ilgili mesele: Yukarda metinde havalenin tecilinin havale akdinin tecil
edilmesinin sahih olmadýðý söylenmiþ idi. Ancak zimnen havale yoluyla borcun bir baþkasýna
havale edilmesi. onun da bir aylýk bir süre sonra ödeyeceðini kabul etmesi halinde bu durumda
havale deðil aslýnda borç ertelenmiþ sayýlýr. Bunun içinde müellif burdaki erteleme, borcun
ertelenmesine hamlolunur demektedir. Yani o üçüncü yani havaleyi kabul eden kiþi, ancak bir ay
sonra havale bedeli olan miktarý ödemekle sorumludur. Eðer buradaki tecil havale akdine
hamledilmiþ olsa idi, o zaman mana bir aylýk süre ile havaleyi takyit ederek havale edilmiþ olmasý
gerekirdi. Bu da sahih deðildir. Çünkü bu durumda borcun bir zimmetten diðer bir zimmete
intikaline maný bir durum mevcut olmaktadýr.
TENBÝH: Fetih´te þöyle denmektedir: Havale mutlak olduðu taktirde peþin ve müeccel diye ikiye
ayrýlýr. Peþin ödenen havale ise, alacaklýnýn bin lira alacaðý karþýlýðýnda alacaðý peþin olur. Havale
yapýldýðý taktirde havaleyi kabul eden kiþide bunu peþin ödeme ile kabul etmiþ sayýlýr. Çünkü
havale borcun zimmet deðiþtirmesinden ibarettir. Bütün vasýflarýyla deðiþtireceðine göre, esas
borçlu olan kiþinin peþin ödemesi gerektiðinden borcu havale yoluyla üstlenen kiþinin de peþin
ödemesi gerekir. Tecil edilmiþ havale ise, kiþinin olacaðý bir yýllýk süre ile ertelenmiþ ise ve yine o
bin lira alacaðý baþka bir zimmete havale yoluyla aktardýðý taktirde bir sene ertelenmiþ sayýlýr. Ama
bir sene ertelemeyi zikretmeden müphem olarak havale edecek olursa, bu mesele hakkýnda Ýmamý
Muhammedin bir þey söylemediði zikredilmiþtir. Fukaha bu konuda þöyle demiþlerdir: Eðer havale
esnasýnda bu þart koþulmamýþ ise, yine ertelenmiþ olarak havale kabul edilmiþ sayýlýr. Nitekim
kefalede de böyledir. Mesela havale eden kiþi ölecek olursa. onun zimmetinde bir yýl ertelenmiþ
olan borç ve bu borcun süresi zimmette baki kalmýþ olur.
Ama havaleyi kabul eden kiþi ölecek olursa, bu durumda süreye gerek kalmadýðýndan borcu peþin
ödemesi gerekir. Eðer bu durumda borcu ödeyebilecek bir miras býrakmadýðý taktirde borcun
batma tehlikesi olduðundan alacaklý tekrar havale edene rücu eder ve bu konuda eski sürede
havale eden kiþi için devam eder. Çünkü buradaki süre, tecil, havale için hükmen sakýt olmuþ idi.
Bu da havale borcun batma tehlikesi ile karþý karþýya kaldýðý an yok hükmünde olduðundan onun
zýmninde hükmen düþen sürede onunla beraber gitmiþ, tekrar havale edene dönüldüðünde b eski
vakfý ile birlikte dönmüþ sayýlýr. Mesela borcu ertelenmiþ bir alacaklýya bir mal satsa, alacaklý olan
kiþinin elinde iken o mal ise la baþka biri tarafýndan alýnsa, esas borçlunun borçlu kalmasý ve eski
borçta olan süre de birlikte satan kiþinin, yani borçlunun zimmetine avdet eder.
Yukarda Bezzaziye´den naklen þöyle bir ifadeye de yer vermiþ idik:Eðer hasada kadar bunu kabul
etmiþ ise, hasat mevsimine kadar ödemeye zorlanamaz. Bu da eðer süredeki cehalet az bir cehalet
olacak olursa. Basit olmasý hasebiyle bu süreye ertelenmesinin caiz olduðunu gösterir. Nitekim
kefalet bahsinin ilk bölümünde bunu açýkça da beyan etmiþ idik. Bu tecil karz yoluyla alýnan borca
da þamil olduðundan burada da sahih kabul edilmektedir.
Hakim´in Kafi isimli eserinde netice olarak þöyle bir misal verilmekte: «Zeyd isimli þahsýn Amr
isimli þahýsta karz yoluyla bin lira alacaðý olsa, ve Amr dediðimiz borçlunun da Bekirde bin lira karz
yoluyla alacaðý olsa, Amr Zeydi o bin lira borcu karþýlýðýnda Bekire bir yýl müddetle havale etse,
caizdir. Burada Amr dediðimiz kiþinin Bekir´den o parayý süre dolmadan almasý caiz olmaz. Ama
onu ibra edecek olursa veya ona o borcu hibe edecek olursa caizdir.»
Poliçe «süftece» meselesi
«Süftece (poliçe) mekruhtur ilh...» Süftece borç para vermektir yani falan þehirdeki arkadaþýna
vermek üzere birinin diðerine borç vermesidir. Emanet olarak vermeyip de borç olarak verme
yolunu tercih etmesinin sebebi paranýn yolda kaybolmasý, çalýnmasý veya elinden alýnmasý gibi
tehlikelere karþý alanýn sorumluluðunu saðlamak ve parasýný emniyete almaktýr. Çünkü emanet
olarak verseydi onun adýna zayi olacaktý. Borç olarak vermesiyle bunun alan hesabýna olmasýný
saðlamýþ ve böylece verdiði borçtan bir fayda temini cihetine gitmiþ olmaktadýr ki bu da mekruhtur.
Diðer bir görüþe göre borç verenin istediði þehirde almak ve parasýný tehlikelerden korumak, onun
yol emniyetini saðlamak için bir insana borç vermesidir. Kifaye.
«Sanki havale etmiþ sayýlýr ilh...» Bu meselenin havale ile olan münasebetini açýklamak için onu
havale babýnda zikretmiþtir. Ýbnül Fasih denilen fakih manzum eserinde. «Yol emniyetini saðlayan
ve süftece denilen borç mekruhtur sahih olan kavle göre bu havaledir.» demektedir. Bu eserin
þarihi Makdisi der ki, «Sanki burada diðer þehirde olan arkadaþýný borç alana havale etmiþ
sayýlmakta veya yazý ile bildirdiði kiþiyi bu borç olana havale etmiþ olmaktadýr.»
«Fukaha bu konuda þöyle demektedirler ilh...» Nehir´de, «Musannýfýn mutlak bir ifade kullanmasý
bunun menfaat saðlayan bir borç olmasý hasabiyle mutlak bir þekilde mekruh olmasýný gerektirir.
Borç esnasýnda þart koþulsun koþulmasýn hüküm böyledir.» denmektedir.
Zeylai ise, «Eðer akýt esnasýnda bu menfeat þart koþulmamýþ ise, böyle bir borçta beis yoktur.»
demektedir. Suðra isimli eserde, Vakýat isimli eserde Beyhaki´nin Kefalet isimli eserinde bu ikinci
kavlin doðru olduðu ve bu görüþün benimsenmesi gerektiði istikametinde kesin ifadeler
bulunmaktadýr. Buna göre de Bezzaziye´nin sarf bahsinde bu ifadeyi destekleyen görüþlere yer
verilmektedir. Fetih isimli eserin zahirinden anlaþýlan da bu görüþün benimsenmiþ olmasýdýr ki,
orada þöyle denmektedir: «Fetavayýsuðra´da ve diðer kitaplarda, eðer bu süftece dediðimiz borç
þekli karz esnasýnda þart koþulacak olursa haramdýr. Bu þartla alýnan borç ise fasittir. Eðer akid
esnasýnda þart koþulmamýþ ise caizdir.»
Þart koþmanýn sureti de Vakýat isimli eserde olduðu gibi þöyledir: Bir kimse diðerine bir borç para
veriyor bu parayý verirken falan þehirde olan arkadaþýna yazmayý da ve ondan teslim almasýný ona
havale etmiþ olduðunu da kayýt ve þart koþacak olursa caiz deðildir. Ama þart koþmadan borcu
verir, buna raðmen arkadaþýna yazacak olursa, caizdir. Yine sana burada vermen þartý ile falan
yerdeki kiþiye benim adým bir suftece (poliçe) yaz diyecek olursa, bunda da nayrýn olmadýðý, caiz
olmadýðý söylenmiþtir. Bu da Ýbni Abbas´tan rivayet edilmektedir. Mesela bir kimse zimmetindeki
olan borcu þart koþulmaksýzýn daha iyisi ve daha kalitesiyle ödeyecek olursa mekruh deðildir. Bu
konuda þart olmadýðý için ve böyle bir örfün bulunmadýðý yerlerde helal olduðunu söylemiþlerdir.
Ama borcu alan kiþinin daha fazla vermesi daha kaliteli bir vasýfta ödemesi þart koþulur veya örfen
böyle ödeyeceði bilinirse olmaz, demiþlerdir.
Ynt: Havale By: neslinur Date: 10 Þubat 2010, 18:36:17
METÝN
FER´Î MESELE: Nehir ve Bahýr isimli eserlerde Bezzaziye´nin sarf bölümünden naklen þu meseleye
yer verilmekte: Borç alan kiþi alacaklýya öderken fazla miktarda öder, o fazla miktarý do alacaklýya
hibe edecek olursa caiz deðildir. Çünkü taksimi mümkün olan müþa bir mal olmaktadýr. Zýmnen
verdiði paranýn içerisinde onu hibe etmesi caiz deðildir. Ki buradaki esas kaide taksimi ve tevzii
mümkün olabilecek malý baþkasýyla birlikte müþa olarak hibe edecek olursa, bu hibe sahih deðildir.
Havale akdi tamamlandýktan sonra havaleyi yapan kiþi, havaleyi kabul edenden havale borcunu
kabzedip havale lehine yapýlan kiþiye vermeyi vekalet yoluyla kabul edecek olursa, sahih deðildir.
Ama havale lehine yapýlan alacaklý, havale yapan kiþiye borcu ödemesi þartýný þart koþarsa sahihtir.
Ki olacaklý dilediðinden borcunu isteyebilir. Zira yukarda da beyan ettiðimiz gibi havale edenin
beraeti þart koþulursa akit havale, þart koþulmamasý halinde havale kefalet olmaktadýr. Haniye.
Yine Haniye isimli eserde Ebu Yusuf´tan naklen þu meseleye yer verilmekte. Havaleyi kabul eden
kiþi gaip olur, alacaklý gelir, malýnýn inkar edildiði, borcun kabul edilmediði iddiasýný ileri sürecek
olursa, bunu isbatta etse tasdik edilmez. Çünkü aleyhinde þahitlik yapan kiþi mevcut deðildir. Ama
o kiþi mevcut olur, gerçekten havaleyi inkar eder, ortada da havaleyi kabul ettiðine dair bir beyyine
olmayacak olursa, o zaman söz hakký onun olur. Karþý tarafýn inkarý havaleyi fesh kabul edilir.
FER´Î MESELE: Baba veya vasi yetim olan bir çocuðun malýný havale yolu ile baþka yerden almayý
kabul ederlerse, eðer havaleyi kabul eden kiþi esas borçludan daha imkanlarý bol, ödeyebilecek
durumda ise sahihtir. Siraciye. Eðer, havaleyi kabul eden birincisînden daha imkanlarý bol olan bir
kiþi deðilse caiz deðildir. Nitekim Cevhere isimli eserin Mudarebe bahsinde de bu þekilde
nakledilmektedir.
Ben derim ki: Bu iki cümlenin ifadesi ikisi de, yani havale edenle havaleyi kabul eden mali imkanlar
bakýmýndan eþit olacak olurlar veya birbirlerine yakýn durumda olurlarsa caiz olmayacaðýdýr.
Nitekim Haniye´de bu açýkça ifade edilmiþtir. Bunun gerekçesi ise þöyledir: Zira bu faydasýz bir
konu ile iþtigalden ibarettir. Akitler bir fayda saðlamasý bakýmýndan meþru kýlýnmýþtýr. Havale
yoluyla borcun bir baþka zimmete havale edilmesi halinde bir fayda saðlanamýyor ise bilhassa
yetimin alacaðý için havale aktinde fayda olmadýðýndan caiz deðildir denmiþtir.
ÝZAH
FER´Ý MESELE: Musannýf bunu dolaylý olarak zikretmiþ bulunmaktadýr. Bezzaziye´den nakledilen,
Bahýr ve Nehir isimli eserlerde yer alan bu meselenin bu konuyla direkt münasebeti mevcuttur.
Onun içinde burada zikredilmesi uygun görülmüþtür.
Netice olarak borç alan kiþi borcunu almýþ olduðu maldan daha kaliteli olarak ödeyecek olursa, bu
da þart koþulmadan yapýlacak olursa helaldir ve caizdir. Evet ödediðini aldýðýndan fazla olarak
ödeyecek olursa, bu meselede tafsilat bulunmaktadýr.
Yukarda karz bahsinde Haniye´den naklen devam ettiðimiz ifadeye göre, eðer fazlalýk veznde
belirmeyecek derecede ise yani bazý ölçek ve tartý aletlerinde belirir, bazýlarýnda belirmeyecek
derecede az olacak olursa, caiz olmaktadýr. Bu da, yüz dirhemde bir danik, (bir dirhemin altýda biri)
durumunda olacak olursa caizdir. Ama yüz dirhemde bir dirhem miktarý kadar olacak olursa caiz
deðildir. Ama daha fazla olursa, eðer bunu veren kiþi bilmiyor ise, alan kiþi onu iade eder. Ama bilir
ve kendi isteði ile vermiþ ise bakýlýr. Eðer dirhemler bölünerek parçalanmasý zarar vermiyor ise caiz
deðildir. Bölüp parçalayýp iade etmesi gerekir. Çünkü bu durum da taksimi mümkün olan müþa bir
malýn hibesidir. Bunun hibesi de sahih olmamaktadýr. Ama bölmek yada onu ayýrmak zarar verecek
durumda ise caizdir. Bu durumda taksimi mümkün olan müþa bir malýn hibesi olmuþ olmaktadýr.»
Binaenaleyh almýþ olduðu miktar kadar öder daha sonrada ayrýca bir dirhem ekleyecek olur veya
daha fazla ekleyerek alacaklýya verirse, bu akidde meþrut (þart kýlýnmamýþ) olmasý halinde caizdir.
Yine orada karz bahsinde Haherzade´den naklen þu ifadelere yer vermiþtik: O da borçta menfeat
þart koþulmadýðý takdirde hiçbir hilafa mahal kalmadan caizdir.»
«Havale edenin alacaklý için vekil olmasý sahih deðildir ilh...» Çünkü havale eden kiþi kendisi için
çalýþmakta ve bu çalýþmada müebbet ibradan istifade etmek istemektedir. Bahýr. Tahtavi´den
nakledilen bir ifade göre, eðer vekalet sahih olmayacak olursa havaleyi kabul eden kiþi ona, yani
havale edene vekil olmasý sebebiyle ödeme mecburiyetinde deðildir. Çünkü vekalet akdi sahih
olmamaktadýr.
«Çünkü havale ilh...» Yani havalede havale edenin beraeti þart koþulmaz, onun da sorumlu olmasý
akit içerisinde þart koþulacak olursa, þeklen havale olan bu akid kefalet akdi demektir. Nasýl ki
kefalet akdinde esas borçlunun beraeti þart koþulduðunda havale oluyor ise havale edenin
beraetinin þart koþulmamasý onun da sorumlu olmasýnýn istenmesiyle havale kefalete dönüþür.
Nitekim Hidaye ve Mültekada böyle izah edilmiþtir.
«Eðer beyyine de yok ise ilh...» Beyyinenin (isbatýn) olmadýðý yerde, inkar eden kiþinin yemin
etmesi gerekir. Burada da inkar eden yemin ettiði taktirde durum ayný olmaktadýr. Tahtavi.
«Onun inkarý havaleyi fesih olarak kabul edilir ilh...» Ki bu da daha önceden havale yoluyla
üstlenilen borcun batma tehlikesiyle karþý karþýya kalmasý meselesidir. Orada alacaklýnýn tekrar
havale edene rücu etmesi Ebu Hanifeye göre iki meselede, sahibeyne göre üç meselede olduðu
beyan edilmiþ idi. Bunlardan biri de havaleyi kabul ettiðini söyleyen kiþi havaleyi inkar edecek olur,
bunu isbat edecek bir beyyine bulunmaz, o da yemin edecek olursa, bu durumda alacaklýnýn borcu
tehlikeye girdiðinden tekrar havale edene dönmek hakký mevcut idi. Bunun için de havale eden
kiþinin beraetinin muvakkat olduðu, þartlý olduðunu söylemiþ idik. Çünkü alacaklýnýn hakkýnýn zayi
olmamasý önemlidir. Havale edenin beraeti de onun hakkýnýn salimen alýnmasý þartýna baðlýdýr.
Borç batma tehlikesiyle karþý karþýya olduðu zaman alacaklýnýn tekrar havale edene dönmesi
hakkýdýr. Tahtavi.
«Yetimin alacaðý için havaleyi kabul eden veli veya vasi daha çok imkaný olan birine havale edilmiþ
ise caiz aksi halde caiz deðildir ilh...» Çünkü baba ile vasinin yetim çocuðun malý hakkýndaki
tasarruflarý o çocuðun hakkýnýn korunmasý ile ilgilidir. Bununla mukayyettir, Bunun için de Hakim´in
Kafi isimli eserinde þu meselenin de bu kabilden olduðuna yer verilmektedir: «Peþin alacaðý
ertelenmiþ vadeli bir alacak þeklinde havale edilmesi meselesi. Bu meselelerden biridir. Keza
müvekkil vekiline yetki vermediði takdirde de durum böyledir.» Bahýr´da Muhitten naklen þu talilede
yer verilmekte ve orada. «Çünkü bu muvakkat bir ibradýr. Müebbet ibraya kýyas edilir.»
denilmektedir. Bu da murisin ölmesi ve ona küçük bir çocuðun varis olmasý halindeki borçlarda
durum böyledir. Ama veli veya vasinin akdi ile ertelenmiþ olarak bir borç olacak olursa, bu Ebu
Yusuf dýþýnda Ebu Hanife ile Ýmamý Muhammede göre vade caiz olmaktadýr.
«Ben derim ki: Bu iki cümlenin ifade etmek istediði husus ilh...» Yani Siraciye´de ve Cevhere´dekl
ifadelerin sonucu bu olmakta, bu görüþte iki görüþten birini yansýtmaktadýr. Bu iki görüþü de
musannýf Zahire´den naklen beyan etmektedir. Daha sonra ise Haniye´dekl görüþ tercih edilmekte,
buna gerekçe olarakta þarihin beyan ettiði sebebler gösterilmektedir.
radyobeyan