Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Diyet By: armi Date: 10 Þubat 2010, 17:49:53
DÝYET




Ýnsan veya insan uzvunun telef edilmesi karþýlýðý olarak verilmesi gereken tazminat, kan bedeli. Kur´ân-ý Kerim´de: "Bir müminin diðer bir mümini, yanlýþlýk eseri olmayarak (kasden) öldürmesi, yakýþmaz. Kim, bir mümini yanlýþlýkla (hatâen) öldürürse, mümin bir köleyi azad etmesi ve (ölenin) ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi lâzýmdýr. Meðer ki, onlar (o diyeti), sadaka olarak baðýþlamýþ olsunlar. Eðer (öldürülen), mümin olmakla beraber, size düþman bir kavimden (Dârü´l-Harb ahâlisinden) ise, o zaman öldürenin, mü´min bir köleyi azad etmesi lâzýmdýr. Þâyet kendileriyle aranýzda anlaþma olan bir kavimden (Dârü´l-Ahd ahalisinden) ise, o vakit mirasçýlarýna bir diyet vermek ve bir mü´min köleyi azad etmek gerekir. Kim bunlarý bulamazsa Allah´tan tövbesinin kabulü için, birbiri ardýnca iki ay oruç tutmasý icab eder. Allah her Þeyi bilendir, gerçek hüküm ve hikýnet sahibidir. " (en-Nisa, 4/92) hükmü beyan buyurulmuþtur.

Diyetin meþrûiyeti, Kitap, Sünnet ve Sahâbe-i Kiram´ýn Ýcmâý ile sabittir. Bilindiði gibi kasden öldürme hadisesinde "kýsas" gündeme girer. Kýsas cezasýnda, hem Allah´ü Teâlâ´nýn hukuku, hem kul hukuku bir aradadýr. Kýsasýn icra edilebilmesi için, öldürülen kimsenin velisinin cezasýnýn tatbikini istemesi esastýr. (Ýmam Kâsânî el-Bedâiu´s-Sanâyi fi Tertibi´þ-þerayi. Beyrut 1974, VII, 182) Zira Kur´ân-ý Kerim´de: "Kim, mazlum olarak öldürülürse, biz onun (öldürülenin) velisine bir salâhiyet vermiþizdir. O da (öldürülenin velisi), öldürmekte aþýrý gitmesin. Çünkü o, zaten yardýma mazhar olmuþtur. " (el-Ýsrâ, 17/33) hükmü beyan buyurulmuþtur. Öldürülen kimsenin velîsi, kýsasý talep etmek veya diyete razý olmak noktasýnda serbesttir. Hz. Enes b. Mâlik (r.a.)´den rivâyet edildiðine göre, Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)´e "kýsas"la ilgili herhangi bir mesele arzolunduðu zaman, maktulün velîlerine, affetmelerini tavsiye buyurmuþtur. (Ýmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 213, 252; Sünen-i Ýbn Mace, Diyet, 35). Dolayýsýyla, müminlerin emîri, öldürülenin velîlerine affetmelerini veya sulh yapmalarýný tavsiye eder. Ancak katiyyen bu konuda selâhiyet sahibi deðildir. Kýsasýn tatbîki, affetme veya sulh yapma noktasýnda tek yetkili, maktulün velîsidir. Esasen, zarara uðrayanlarýn baþýnda da, maktulün velileri gelir.

Ýnsan veya insanýn bir uzvunun telef edilmesi, kasden veya hatâen olabilir. Mümin bir erkek, hatâen bir kardeþini öldürürse, maktulün velîsine diyet vermek mecburiyetindedir. Bu husus kat´i nassla sabittir. Diyetin miktarý, öldürülen kimsenin erkek veya kadýn olmasý halinde farklýlaþýr. Ayrýca hür olan bir kimsenin diyeti ile kölenin diyeti ayný deðildir. Dolayýsýyla diyetin miktarýna, hürriyet ve cinsiyet durumu etki eder. Öldürülen mümin bir erkeðin diyetinin bin dinar altýn olduðu Sünnet´le sabittir. (Ýbn Hümam, Fethu´l-Kadir, Beyrut 1318, VIII, 308) Ýmam Azam Ebu Hanife (rh.a) diyetin yüz deve (Tirmizî, Diyet,1) veya bin dinar altýn veya onbin dirhem gümüþ olarak verilmesinin esas olduðunu söylemiþtir. (Ebu Davud, Diyet, 16; Nesâî, Kasâme, 33) Ýmameyn´in bu husustaki tesbiti ise þu þekildedir: "Bu üç ana ölçünün dýþýnda, ikiyüz sýðýr veya ikibin koyun olarak da vermek mümkündür." (Þeyh Nizamüddin ve Heyet, el-Fetevây-ý Hindiyye, Beyrut 1400, VI, 24; Ýbn Hümam, a.g.e., VIII, 302-303). Rasûlullah (s.a.s.)´ýn döneminde bir koyunun bedeli, beþ dirhem gümüþtür. (Ýmam Serahsî, el-Mebsût, Beyrut (t.y.) II,150; Þerhu Damad, II,197) Ýkibin koyun, beþ dirhem gümüþle çarpýlýrsa, karþýmýza onbin dirhem gümüþ çýkar. Dolayýsýyla bütün bu ölçüler, mâlî deðer olarak birbirine eþittir.

Öldürülen kimsenin müslüman olup olmamasýnýn diyetin miktarýna etki edip etmemesi hususunda iki ayrý görüþ vardýr. Hanefî fukahasý, Rasûlullah´ýn: "Her ahid sahibinin diyeti bin dinar altýndýr. " (Ebu Davud, Diyet, 16) hadisini esas alarak, Darü´l-Ýslâm tebaasýndan olan gayrimüslimin (zimmînin) diyeti, týpký müslümanýn diyeti gibidir, hükmünde ittifak etmiþtir. (Ýmam Merginânî, el-Hidâye Þerhu Bidâyeti´l-Mübtedi, Kahire 1965, IV,168; Þeyh Abdulgani el-Meydânî, el-Lübab, Beyrut 1400, III, 154; Ýbn Hümam, a.g.e., VIII, 308; Ýmâm Kâsânî, a.g.e., VII, 255).

Hz. Abdullah b. Mes´ud (r.a.)´dan da, müslüman ile zimmet sahibinin diyetinin eþit olduðuna dair bir rivâyet vardýr. Ayrýca Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer (r.a.) dönemindeki uygulama da ayný þekilde olmuþtur. Ýkinci görüþ gelince, Ýmam Þafiî (rh.a) Amr b. Þuâyb (r.a.)´dan rivâyet edilen: "Zimnînin (gayrimüslimin) diyeti; müslümanlarýn diyetinin yarýsýdýr. " (Ebu Davud, Diyet, 16-21). hadisini esas alarak, eþitlik sözkonusu olmayacaðýný beyan etmiþtir. (el-Cezîri, Kitâbu´l Fýkh ale´l-Mezahibi´l-Erbaa, Beyrut 1392, V, 370; Ebu Ýshak eþ-Þirâzî, el-Mühezzeb, II, 211; Ýmam Merginani, a.g.e., IV, 168).

Kadýnýn diyeti, nefse kýymak (yani öldürmek) veya uzvu telef etmek noktasýnda erkeðin diyetinin yarýsýdýr. (Geniþ bilgi için bk. Müslim, Kasame, 36, 37) Bu hüküm mevkûf olarak Hz. Ali (r.a.)´den merfu olarak Rasûlullah´dan rivâyet edilmiþtir. (Ýmam Kasani, a.g.e., VII, 254; Ýbn Hümam, a.g.e., VIII, 307).

Hür bir müminin diyeti ile kölenin diyeti de birbirine eþit deðildir. Dolayýsýyla diyetin miktarýna, Hanefî fukahasýna göre hürriyet ve cinsiyet tesir etmektedir. Ýmam Þâfiî (rh.a.)´ya göre ise, Ýslâm, hürriyet ve cinsiyeti diyetin miktarýnýn belirlenmesinde esas alýr.

Ýnsan uzvunun koparýlmasý veya ta´tili (iþ göremez hale getirilmesi) veya yaralanmasýnda, maðdura ödenmesi vacip olan mala "erþ" denilir. (Molla Hüsrev, Dürerü´l-Hükkâm fî Þerhi´l Gureri´l Ahkâm, Ýstanbul 1307, II,103). Tabiî ki, erþin vacip olmasý için misli sözkonusu olmadýðýndan kýsas tatbik edilemez olmalýdýr. Zira kasden uzvun koparýlmasýnda da, misli sözkonusu olduðu süre içerisinde kýsas esastýr. (Ýmam Serahsi, a.g.e., 27, 74; Ýmâm Kâsânî, a.g.e., VII, 297) Hem kýsas imkâný olmaz, hem katî nasslarla beyan edilmiþ erþ* miktarý bilinemezse, ehl-i hibre tayini gündeme girmektedir. Ehl-i hibrenin (bilirkiþi heyetinin) maðdura ödenmesini esas aldýðý mala da "hükümet-i adl" ismi verilir. Dolayýsýyla insana veya insan uzvuna karþý, hataen iþlenen her cürümde mutlaka maðdura veya velisine mal ödenir.

Hataen veya hata yerine sayýlan öldürme çeþitlerinde, diyetle birlikte keffâret de gündeme gelir. Keffâret, mümin bir köleyi azad etmek veya buna imkân bulunamazsa, iki ay fasýlasýz (devamlý) oruç tutmaktýr (en-Nisa, 4/92; Ýmam Merginânî, a.g.e., IV, 169; Ýmam Kâsânî, a.g.e., VII, 297; V, 95; Ýbn Hümam, VIII, 253). Ayrýca, keffaretlerde illet katî olarak tespit edilemeyeceði için, ictihad gündeme giremez. Bu sebeple hataen veya hata yerine sayýlan öldürmelerde yoksul ve miskinleri doyurmak, keffâret yerine geçmez. Çünkü, "mümin bir köleyi azad etmek veya iki ay fasýlasýz oruç tutmak" hususunda katî nass mevcuttur.

Ýslâm ulemasý, "diyetin kim tarafýndan ve nasýl ödeneceðini" izah ederken, "âkýle" üzerinde durmuþtur. Bilindiði gibi, akýl kelimesi, men etmek, tutmak ve korumak gibi mânâlara gelmektedir (Molla Hüsrev, a.g.e., II,124). Hataen bir cürüm iþleyen kimseden diyet borcunu kaldýrmak ve onun suç iþlemesini önlemek, baba tarafýndan en yakýn akrabalarýn görevidir. Rasûlullah (s.a.s.)´ýn, Huzeyl kabilesinden iki kadýnýn kavgasý sonucu ortaya çýkan cenin cinayetini hükme baðlarken, hamile kadýnýn karnýna vuranýn akýlesine hitaben: "Kalkýnýz ceninin diyetini (gurreyi) veriniz." (Müslim, Kasame, 11; Ebu Davud, Diyet, 21; Tirmizî, Diyet,18; Ýbn Mâce, Diyet, 17; Molla Hüsrev, a.g.e., II,125) emri, bu hususta katî bir delildir. Kasden iþlenen cinayetlerde akýle herhangi bir ödemede bulunmaz.

Hanefi fukahasý: "Beþyüz dirheme kadar olan cezalarda, akýle, hiçbir þey ödemekle mükellef deðildir. Bunu cinayeti iþleyen kimse bizzat kendisi öder. Beþyüz dirhem gümüþü (yaklaþýk 100 koyun fiyatýný) aþtýðý zaman, suçlunun âkýlesine dahil olan (kadýn ve çocuklarýn dýþýndaki her ferd) üç veya dört dirhem ödemek durumundadýr. Hz. Ömer (r.a.), Rasûlullah´tan bu ödemenin üç yýl içerisinde olacaðýný rivâyet etmiþtir." (Ýmam Serahsî, a.g.e., 27, 127; Ýmam Kâsâni, a.g.e., VII, 256; Molla Hüsrev, II, 125) hükmünü esas almýþtýr.

Hataen bir cinayet iþleyen kimsenin, yakýn veya uzak hiçbir akrabasý veya baðlý bulunduðu bir divan yoksa, Beytü´t-Mâl, âkýle görevini üstlenir ve Ýslâm devleti diyeti öder.


radyobeyan