Dergah By: armi Date: 10 Þubat 2010, 17:08:53
DERGÂH
Kapý, kapý yeri, eþik; büyük makamlarýn kapýsý tekke, hangâh. Farsça´dan gelen bir kelime olup "hangâh" þeklinde de ifade edilmektedir. Bu terim, bir yüceltme ve onurlandýrma ifadesi olarak kullanýlagelmiþtir. Ýlâhî kelimesi ile beraber kullanýldýðýnda "Allah´ýn katý" þeklinde bir mana kazanýr. Bu arada hükümdarlara ait yer ve makamlarý yüceltmek maksadý ile "Dergâh-ý Âlî" þeklinde de kullanýlmýþtýr. Burada ifade edilmek istenen þey, hükümdarýn oturduðu "saray"dýr.
Tarikatlarýn bulunduðu tekkelere de "dergâh" isminin verildiði görülmektedir. Tekke ve zaviyeler, dergâh kelimesinin manasý içerisinde yer alan müesseselerdir. Her ne kadar geçmiþte ve zamanýmýzda tarîkat yer veya merkezlerine dergâh deniyor ise de; gerçekte tarih boyunca görülen tekke ve zaviyeler, hatta hangâh´lar birer dergâh´týrlar. Kullaným þekline göre büþþük dergâhlara âsýtâne, küçüklerine ise zaviye ismi verilmiþtir.
Tekkeler ve zaviyeler, baðlý olduklarý hangâhlar vasýtasýyla maddî ve manevî ihtiyaçlarýný temin ederlerdi. Bu sebeple hangâh postunda oturan þeyh, tarîkatýn en büyük uzvu sayýlýrdý. Hangâhlarda tekke ve zaviyelerin kayýtlarý tutulurdu.
Dergâhlar ayný zamanda eðitim yerleriydi. Tekkeler, özellikle kuruluþ yýllarýnda kendi seçtikleri yerlerde yapýlmýþtýr. Bunlar, müntesiplerinin ruh selâmetiyle beraber, etraflarýndaki insanlarýn da manevî ihtiyaçlarýný temin ederek bölge insanlarýna sahip çýkmýþ ve bunu önemli bir görev saymýþlardýr. Kur´ân´ýn belirlediði bir metod olan hikmet ve güzel sözlerle insanlarý Ýslâm´a çaðýrma iþinde de -menfaata dayanmadýðý için- büyük mesafeler katetmiþlerdir. (Mustafa Kara, Tekkeler ve Zaviyeler, Ýstanbul 1977, 121).
Dergâhlarda dini ilimlerin öðretiminin yanýsýra, meslekî ve sanat çalýþmalarý da yürürlükteydi. Bir tarîkat olan Ahîlik sistemi içerisinde tutunan sanayi kollarý, baþlarýndaki þeyhler ya da kâhyalar aracýlýðý ile merkezi hükümete baðlý bulunuyorlardý. Hükümetin üretim miktarýný denetlemekten, narh koymaya kadar piyasa üzerinde geniþ bir etkisi bulunmakta idi. Dergaha baðlý çýraðýn, kalfanýn ve ustanýn yýkýlmaz bir hiyerarþik ortamda, tam disiplinle birbirine baðlý olmasýnýn ve rekabetçi bir geliþmeyi önleyecek olan güçlü bir otokontrol sisteminin Ahîlik aracýlýðý ile sanayiye uygulanmasýnýn yanýsýra; bu devlet denetimi, baðýmsýz rekabetçi bir sanayinin geliþmesini de engellemekteydi. Yüzlerce çýrak, usta ve kalfanýn meslek ve çalýþma hayatýný her türlü stresten uzak, kendine has eðitim prensipleriyle idare ve kontrol eden fütüvvet teþkilatý, kanaatýmýzca her þeyi "alt ve üst yapý" larla açýklamaya çalýþan düþünceleri yalanlamaktadýr. Ýslâm´ýn ekonomik anlayýþýnýn doðurduðu kurum olarak görebileceðimiz bu müessese, içinde bulunduðumuz dönemde görülen iktisadî krizlerin meydana gelmesine engel olurken, günümüz için de büyük bir deðer taþýmaktadýr. Böylelikle dergâhlarýn ayný zamanda birer sosyal yardým hizmeti gördüðü bilinmektedir.
Her dergâh bulunduðu semt için bir sosyal yardým kurumu rolünü oynardý. Herkes, bilhassa fakir ve muhtaç halk tabakalarý, dergâhý kendisi için bir melce ve bir sýðýnma yeri bilirdi. Tekkelerde her gün yemekler ve belirli zamanlarda lokmalar ve aþureler piþirilir, halka daðýtýlýrdý. Zenginler ve hayýrsever kimseler de tekkelerin bu hizmetini bildikleri ve gördükleri için vakit vakit oralara kurbanlar, yiyecekler gönderirler, bunlarýn fakirlere yedirilmesini isterlerdi. (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, Ýstanbul 1977, 234).
Dergâhlarda dini törenler yapýlýrdý. Bu törenler çevre halkýnýn katýldýðý manevî yönden istifade edip, hoþnut olduðu eðlencelerdi. Ayrýca çeþitli sohbetler düzenlenerek kitlelerin bilgi ve ahlâk seviyelerinin geliþmesine yardým edilmekteydi.
Dergâh, edebiyatta, "sýðýnýlacak yer" manasýnda kullanýldýðý gibi, bir hizmet ve eðitim müessesesi olarak da iþlenmiþtir.
radyobeyan