Dehriler By: armi Date: 10 Þubat 2010, 17:00:03
DEHRÎLER
Dehr, lügatte; zamanýn baþlangýcý, dünyanýn ömrü, asýr, çað gibi anlamlara gelmektedir.
"Dehrîler" veya "Dehriyye" ise, zamaný esas alýp, zamanýn ve maddenin ebedîliðine inandýklarý için, dünyadaki hadiselerin ancak tabiat kanunlarýna uyarak meydana geldiðini kabul eden zümredir. Bunlar, Maddiyyûn, Muattýla ve Zenâdýka isimleriyle de tanýnmaktadýrlar.
Gazzalî, felsefecilerden bahsederken, kendisinden önceki felsefecileri üç gruba ayýrmaktadýr. Bunlar: Dehriyyûn (Materyalistler), Tabîiyyûn (Natüralistler) ve Ýlahiyyûn (Metafizikçiler)dir. Gazzali bu ayýrýmý takiben, onlarýn fikirlerini kýsa ve tiz bir þekilde þöyle özetler: "Bunlar, en eski filozoflardan bir zümredir. Kâinâtý idare eden ve herþeye muktedir olan bir yaratýcýnýn varlýðýný inkâr etmiþlerdir. Âlemin bir yaratýcý tarafýndan deðil de, öteden beri kendiliðinden mevcut olduðunu, canlýnýn meniden, meninin canlýdan vücûda geldiðini, böylece ebedî olarak devam ettiðini iddia etmiþlerdir ki, bunlar zýndýklardýr." (Ýmam-ý Gazzali, el-Munkýzu mine´d-Dalâl, Çev. A. Subhi Furat, Dalâletleri Hidâyete, Ýstanbul (t.y.), 48)
Bir baþka ayýrýma göre de Dehrîler, Ýslâm felsefesinin kollarýndan olan tabiat felsefesinin kýsýmlarýndan birisidir ki, bu ayýrýma göre tabiat felsefesi ile uðraþanlar dörde ayrýlýrlar. Bunlar; Tabiatçýlar (Natüralistler), Dehrîler (Maddeciler), Batýnîler ve Ýhvânu´s-Safâ´dýr. (Prof. Dr. Cavit Sunâr, Varlýk Hakkýnda Ana Düþünceler, Ankara 1977, 170).
Dehrîlerin görüþlerine gelince... Bunlar ana hatlarýyla þöyle özetlenebilir:
Bütün metafizik gerçekleri inkâr ederler. Dinleri ve peygamberleri lüzumsuz kabul ederler. Bundan dolayý kendilerine "Zanâdýka" denmektedir. Her þeyi dýþ duyularýn verilerinden ibaret sayarlar. Duyularla elde edilen bilgiyi gerçek bilgi kabul ederler. Zirâ onlara göre her þey bu dünyadadýr, ilâhî birþey yoktur. Bunun için de kendilerine "Duyumcular" (Hissiyyûn) adý verilir. Allah´ý ve rûhu inkâr ederler. Maddeden baðýmsýz bir ruh yoktur. Her mevcut maddîdir. Allah´ýn vücûdunu ve dünyanýn Allah tarafýndan ve yine Allah´ýn lûtuf ve keremiyle yaratýldýðýný inkâr ederler. Bundan dolayý da kendileri "Muattýla" ve "Mülhidler" (Ateistler) olarak bilinir.
Hiçbir þekil ve sûrette eskimeyen veya her þeyin kendisinde eskidiði tek ve yegane gerçek vardýr ki, o da dehr (zaman)dýr. Buna inanýrlar. Kendilerine "Dehriyyûn" denmesinin sebebi de bu inançlarýdýr. Bunlarýn inançlarýnýn en belirgin tarafý, zamanýn baþlangýcý olmadýðý fikridir. Önemle baðlandýklarý bu nokta, onlarýn diðer bütün inançlarýnýn temelini oluþturur. Dehr (zaman)dan sonra duyulara konu olan ikinci bir gerçek daha vardýr ki, o da maddedir. Maddenin ötesinde baþka hiçbir gerçek yoktur. Bundan dolayý da kendilerine "Maddiyyûn" (Materyalistler) denmiþtir. Âlemin iki buudu vardýr: Dehr ve madde. Bu ikisi ezelî olduðu için âlem de ezelîdir ve yaratýlmamýþtýr. Bundan dolayý da âlem sürekli varoluþ içinde sonsuza kadar devam edecektir. Âlemden ayrý iradeye sahip bir Allah yoktur. Allah ve âlem aynýdýr. Ýnsan þahsiyeti psikolojik deðildir; tümel varlýðýn bir sonucudur. Ýnsan ruhu âlemden sonra tümel varlýða karýþýr; ebedîlik de bunun ebedîliðinden ibarettir. Bu yüzden bunlar "Ehlu´t-Tenâsuh" (Tenâsuhçular) olarak da tanýnmaktadýrlar. Onlara göre, yaratýlýþýn arzu ettiði herþey mübahtýr. Ýnsan ile hayvan arasýnda fazla bir fark yoktur. Hazlara engel olan herþey kötüdür. Kendisine faydalý olan birþey birisinin ölümüne sebep olsa bile iyidir. Bunlar, ayrýca meleklerin varlýðýna da inanmazlar. (el-Baðdâdî, el-Fark Beyne´l-Fýrâk, Çev: E. R. Fýðlalý, Mezhebler Arasýndaki Farklar, Ýstanbul 1979, 268-271; Prof. Dr. Cavit Sunar, a.g.e., 170; Mehmet Bayraktar, Ýslâm Felsefesine Giriþ, Ankara 1988, 90; I. Goldzýher, Ý.A "Dehriye" maddesi).
Dehrîlik, doðrudan doðruya Ýslâm kültüründen doðmuþ felsefî bir cereyan deðildir. Kur´ân-ý Kerim´de "Hayat, ancak bu dünyadaki hayatýnýzdýr; ölürüz ve yaþarýz: bizi ancak zamanýn geçiþi yokluða sürükler derler. Onlarýn bu hususta bir bilgisi yoktur, sadece böyle sanýrlar" (el-Casiye, 45/24) âyetinde de iþaret edildiði üzere Ýslâm´dan önce ve Ýslâm´ýn yayýlýþý sýrasýnda Ortadoðu´da bunlar veya bu fikirler mevcuttu. Ancak, bunu tarihen söylemek biraz güç görünmektedir. Zirâ, böyle bir cereyanýn bizzat Orta Þark´ta oluþmuþ ve oraya has bir cereyan mý, yoksa Helenistik devirde materyalistlerin tesiriyle ortaya çýkmýþ bir cereyan mý olduðunu kesin olarak söyleyemiyoruz.
Ayný zamanda bu düþünce akýmýnýn Ýslâm kültürüne ilk defa kimin tarafýndan sokulmaya çalýþýldýðý da þüphelidir. Ancak bu konuda genel olarak bilinen þey, bu fikirlerin, bu fikirlere sahip müslüman olmayan zümrelerin etkileri sonucu Ýslâm kültürüne geçtiðidir. Þurasý kesindir ki, Ýslâm Dehrîliði ve maddeciliðine, özellikle tercüme hareketinin sonucu olarak Heraklit, Demokrit, Epikürcülük ve Stoacýlýk gibi felsefi düþüncelerin etkisi olmuþtur (M. Bayraktar, a.g.e., 90).
Dehrîlerin temsilcileri ve bu fikri kabul edenler olarak þu isimler sayýlmaktadýr: Ebû Ali Rica, Talût (Yahudi asýllý), Salib b. Abdulkuddûs, Ebû Ýsâ el-Varrâk, Beþþâr b. Burd ve bunlarýn bir tür öncülüðünü yapan Ýbn Râvendî. (ö. 245/859)
radyobeyan