Daru'l hadis By: armi Date: 09 Þubat 2010, 17:48:36
DÂRU´L-HADÎS
Hadîs ilimlerinin ihtisas seviyesinde öðretildiði özel eðitim müessesesi.
Kur´ân-ý Kerim´den sonra, Ýslâm´ýn ikinci ana kaynaðý olan "Sünnet" ve bunun sözlü ifadesi olan "Hadis" öðretimi büyük bir önem arzeder. Hz. Peygamber, sözleri, fiilleri ve tasvipleriyle Ýslâmî hükümleri pratik hayata aktarmýþ, müslümanlar için canlý bir model olmuþtur. O´nun hayatý bütünüyle iyi bilindiði ve müslümanlarýn yaþayýþýna aktarýldýðý ölçüde Ýslâmiyet ferdî ve sosyal hayatta müsbet etkisini gösterecektir.
Ýslâmiyet´in ilk dönemlerinde öðretim ve eðitim faaliyetleri daha çok mescid ve camilerde yürütülmekte idi. Ýbadet yeri olan mescidler, bu dönemde ayný zamanda dershane görevini de yapmakta idiler. Hadis öðretiminin ilk yapýldýðý cami, Mescid-i Nebevî´dir. Hz. Peygamber döneminde Ashab-ý Suffâ, mescidin bir bölümünde Rasûlullah´tan hadis öðreniyorlardý. Ashab arasýnda en çok hadîs rivayet eden Ebu Hüreyre burada yetiþmiþtir. Sünen-i Ýbn Mâce de rivayet edildiðine göre, bir gün Hz. Peygamber (s.a.s.) camide Kur´ân tilaveti, dua ve ilim öðrenmekle meþgul olan iki ayrý halkaya rastlamýþ ve onlara iltifat etmiþtir (Ýbn Mâce, Mukaddime, 17). Bu haberden de anlaþýldýðý gibi, Hz. Peygamber (s.a.s.) ve ashab döneminde Ýslâmî ilimlerin öðretildiði yer mescitlerdi.
Emevîler döneminde çocuklar için "mektepler" inþa edilirken, Abbasîler döneminde ise "medreseler" tahsil müesseseleri olarak kurulmaya baþlanmýþtýr. Bunlarýn dýþýnda "mecâlis" denilen ilmî toplantýlar da hadîs, ilimlerinin öðretildiði yerlerdi. Bu dönemlerde, câmi ve mescidler yine ilim merkezi olarak kullanýlmaya devam etmiþtir. Ancak; hadîs ilminin önemi dolayýsýyla sonralarý, hadis ilimlerinin ihtisas seviyesinde öðretildiði "dârü´l-hadîs" denilen özel müesseseler kurulmaya baþlanmýþtýr ki, bu müesseseler birer hadîs araþtýrma merkezi mahiyetinde idiler.
Hadîslerin tetkîki için çok iyi düzeyde Arapça bilmek ve belâgat, tefsir, usûl-ý hadîs ve diðer þer´î ilimleri de bilmek gerekiyordu. Bunun için özel müesseseler kuruldu. Medreselerde okutulan derslerde icazet alanlarýn kabul edildiði bu ihtisas okullarýnýn ilki, Atabek Nureddin Mahmud Ýbn Zengi (541-569/1146-1174)tarafýndan hicrî 563 yýlýnda Þam´da kuruldu. Kurucusunun adýna nisbetle bu dârü´l-hadîs´e "Nuriye Medresesi" denildi. Ýkincisi Musul´da kurulan bu hadis medreseleri daha sonralarý çoðaldý. Hadisle birlikte Kur´ân ilimlerinin de okutulduðu medreselere ise "dârü´l-Kur´ân ve´l-hadis" ismi verildi.
Anadolu sahasýndaki ilk dârü´l-hadîs, Ýlhanlýlar zamanýnda Baþvezir Þemseddin Cüveynî´nin 670/1271-1272 yýlýnda Sivas´ta kurduðu çifte minareli medresedir. Anadolu Selçuklularý devrinde verir. Sahip Ata tarafýndan Konya´da yaptýrýlan ince minareli medrese, dârü´l-hadislerin en meþhurlarýndandýr.
Osmanlýlar döneminde önce Bursa´da, sonra da II. Murat tarafýndan 1447 yýlýnda Edirne´de dârü´l-hadîs kuruldu.
Ýstanbul´daki ilk dârü´l-hadîs ise, Kanuni Sultan Süleyman tarafýndan Süleymaniye Camii´nin tam karþýsýnda ve tabhanenin bulunduðu yerde kurulan Dârü´l-Hadîs´tir. Binasý bugün de ayakta duran bu medrese, kubbeli bir oda, kubbesiz ondokuz odadan müteþekkildir. Süleymaniye Dârü´l-Hadîs´i, paye bakýmýndan medreselerin en yükseði olduðu için, buraya ilk tayinlerinde müderrislere yüz akçe, bilâhare elli daha artýrýlarak yüzelli akçe yevmiye verilirdi. Payelerine göre dârü´l-hadîs müderrislerine verilen yevmiye on ile yüzelli akçe arasýnda deðiþiyordu. Ayrýca imkânlar nisbetinde talebelere de burs veriliyordu. Meselâ, Birgi Dârü´l-Hadîs´inde okuyan yedi öðrenciden her biri dörder akçe yevmiye alýyordu.
XV. ve XVI. yüzyýllar arasýnda Osmanlýlar tarafýndan, on üçü Ýstanbul´ da olmak üzere yirmi dârü´l-hadîs yaptýrýlmýþtý. Geri kalanlardan ikisi Amasya´da, ikisi Edirne´de, diðerleri de Ýznik, Birgi ve Ýstip´te kuruldu. Ayrýca Anadolu´nun Konya, Aksaray, Niðde, Kayseri, Sivas, Alanya, Erzurum, Urfa, Adana, Tokat, Ankara, Bursa, Manisa þehirlerinde dârü´l-hadîs´ler vardý. Evliya Çelebi´ye göre, XVII. yüzyýlda dârü´l-hadîs´lerin sayýsý yüzotuzbeþi buluyordu. 1882´de yapýlan umûmî nüfus sayýmý dolayýsýyla yapýlýp bastýrýlan istatistiðe göre, Ýstanbul´da çeþitli semtlerde onbir dârü´l-hadîs görülmektedir.
Dârü´l-hadîs´lerde, usûl-i hadîs ile birlikte Kütüb-i Sitte okutulurdu. Bunlardan Buhârî* ve Müslîm üzerinde bilhassa durulur, hadis kritiðine oldukça önem verilirdi. Dârü´l hadîs´ler genellikle vakýf kurumlarý olduðu için, buralarda okutulan kitaplar, vakfýn þartýna, -vakýf herhangi bir þart koþmamýþsa- o beldenin örfüne göre okutulan eserlerdi. Bu sebeple dârü´l-hadîs´lerde takip edilen program ve kitaplarý kesin olarak tespit etmek mümkün olamamaktadýr. Ancak, Osmanlý âlimlerinden Kemal Paþazade´nin Edirne Dârü´l-Hadîs´inde müderris iken Sahîh-i Buhârî´ye þerh yazmasý (Taþköprüzâde, Þekaikûn-Nu´maniyye, 381), Mevlâna Haydar´ýn ise Dârü´l-Hadis müderrisi iken Sahîh-i Buhârî´yi, Kirmânî þerhiyle birlikte okutmasý (a.g.e. 425) genellikle son devirde dârü´l-hadîs´lerde metin olarak Buhârî ve þerhlerinin okutulduðunu göstermektedir.
Dârü´l-hadîs´ler en yüksek medreseler olduðu için müderrisleri hem en yüksek yevmiye alýyorlar, hem de törenlerde öteki müderrislerin önünde bulunuyorlar ve onlara baþkanlýk ediyorlardý. Ýlim, eðitim ve kültür hayatýmýzda önemli hizmetler gören dârü´l hadîs´ler, diðer birçok müessese gibi kapatýlýnca, tarihe karýþmýþ olup; tekrar ihya edilerek Ýslâm´ýn yeniden hâkim kýlýnacaðý günleri beklemektedir.
radyobeyan