Çocuk Eðitimi
Pages: 1
Masallar Hikayeler 3 By: ecenur Date: 09 Þubat 2010, 15:18:50
Masallar Hikayeler 3


KÜTÜK

ALACAKARANLIK içinde sivri, siyah bir kayanýn belli belirsiz hayali gibi yükselen Þalgo Burcu uyanýktý. Vakit vakit inlettiði trampete, boru seslerini akþamýn hafif rüzgârý derin bir uðultu halinde her tarafa yayýyor... Kederli baðýrýþmalarýyla ölümü hatýrlatan küfürbaz karga sürüleri, bulutlu havanýn donuk hüznünü daha beter artýrýyordu. Mor daðlar gittikçe koyulaþýyor, gittikçe kararýyordu. Yamaçlardaki daðýnýk gölgeler, kuþsuz ormanlar, hýçkýran dereler, kaçan yollar, ýssýz korular, sanki korkunç bir fýrtýnanýn gürlemesini bekliyorlardý.

Burcun tepesinde beyazlý siyahlý bir bayrak, can çekiþen bir kartal ýstýrabýyla, kývranýyordu. Ýki bin kiþilik muhasara ordusunun çadýrlarý, kaleye giden geniþ yolun saðýndaki büyük diþbudak aðaçlarýnýn etrafýna kurulmuþtu. Yerlere kazýklanmýþ kýr atlar, yabancý kokular duyuyor gibi, sýk sýk baþlarýný kaldýrarak kiþniyorlar, týrnaklarýyla kazmaya çalýþtýklarý topraklarýn nemli çimenlerini otluyorlardý. Dallarda kýrmýzý çullar, sýrmalý eðerler asýlý duruyordu. Cemaatle kýlýnmýþ akþam namazýndan daðýlan askerler, çadýrlarýn arasýndan gürültü ile geçiyorlardý. Kýsa emirler, çaðýrýlan isimler, bir kahkaha, bir söz... baþlayacak suskunluðu bozuyor, atlarýn yanýnda itiþen birkaç gencin þen naralarý duyuluyordu. Çifte direkli yeþil çadýrýn kapýsý önüne serilmiþ büyük bir kaplan postu üzerinde kehribar çubuðunu fosur fosur çeken koca býyýklý, iri vücutlu, ateþ nazarlý þair kumandan, gözlerini, alacaðý kalenin sallanan bayraðýna dikmiþti. Karþýsýnda diz çökmüþ kâhyasýnýn anlattýklarýný dinliyordu. Ordugâha yarým saat evvel dörtnala gelen bu adam, yaþlý, þiþman bir askerdi. Ýþte kaç hafta oluyor, kumandanýnýn "Göndersdref Baronu Erasm Tofl´u beraber vurmak" teklifini içeren mektubunu tek baþýna, Hadým Ali Paþa´ya götürmüþtü. Ama, paþa çok meþguldü. Zaman bulup cevap verememiþti. Dregley Kalesini sarýyordu. Kuþatmanýn baþlangýcýndan sonuna kadar hazýr bulunan kahya, þimdi orada gördüklerini söylüyordu; bu kale sarp, gayet dik bir kayanýn üzerine yapýlmýþtý.

Arslan Bey sordu:

"Bizim kaleden daha yüksek mi?"

"Daha yüksek beyim."

Kumandanýn, "Bizim kale" dediði, henüz çýrpýnan bayraðýna hasretle baktýðý Þalgo Burcu idi. Fakat o, burasýný birkaç gün içinde zaptedeceðini iyice biliyordu. Daha birkaç hafta önce Boza Kulesi´nde hücumlarýna karþý durmak isteyen Adrenaki, Mihal Terþi, Etiyen Soþay, nasýl kendisine kuleyi teslim etmiþler; nasýl kahramanlýðýný, cesaretini alkýþlayarak iyi davranýþýna teþekkürler ederek çekilip gitmiþlerdi...

"Ben, bir kalenin karþýsýnda çok duramam" dedi, "Hiç sabrým yoktur. Ama Ali Paþa çok sabýrlý maþallah!"

Kâhya baþýný kaldýrdý:

"O da sabýrsýz... Ama ne yapsýn? Dregley, pek yalçýn, pek sarp... Borsem Daðlarý içinde baþ kale bu imiþ diyorlar."

"Paþa, muhafýzlara önce teslim teklif etmedi mi?"

"Etti. "

"Kabul etmediler mi?"

"Hayýr, etmediler."

"Kalenin kumandaný kimdi?"

"Zondi isminde bir kahraman..."

"Ben onlarýn kahramanlýklarýný bilirim. Verdikleri sözü tutmazlar... Vire´yi bozarlar. Elçiye hakaret ederler."

"Hayýr, Arslan Bey, Zondi bildiklerinizden deðil. Çok mert bir adam. "

"Paþa, teslim teklifini kiminle gönderdi?"

"Papaz Marten Uruçgalo ile...´

"Ne ise... Türk elçi gönderseydi, mutlaka kafasýný keserler, kale bedenlerinden aþaðý fýrlatýrlardý."

"Paþa Türk elçisi gönderseydi, Zondi bunu yapmazdý."

"Ne biliyorsun?"

"Papaz Marten´e söylediði sözlerden anladým?

"Ne demiþ?" .

"Demiþ ki; git, paþaya söyle. Bana teslim teklif etmesin. Bir askere bundan büyük hakaret olamaz. O nasýl savaþ adamý ise, ben de savaþ adamýyým. Ya ölürüm, ya galip gelirim. Ama görüyorum ki, benim iþim bitti. O durmasýn, bütün kuvvetiyle hücum etsin. Ben mutlaka, yýkýlacak kalenin taþlarý altýnda kalmak isterim."

"Sahi, namuslu bir askermiþ..." Kâhya;

"Yalnýz namuslu bir asker deðil, Arslan Bey" dedi, "Hem de gayet yüce ruhlu bir mert."

"Nasýl?..."

"Bakýn anlatayým. Papaz Marten, ordugâha ret haberini getirmek için dönerken, Zondi onu tutmuþ. Eskiden esir aldýðý iki Türk delikanlýsýný yanýna getirmiþ. Bunlara gayet kýymetli erguvani elbiseler giydirmiþ. Ceplerini altýnla doldurmuþ. ´Al bunlarý paþaya götür. Benimle beraber ölmelerini istemiyorum. Çok yiðit gençlerdir. Terbiyelerine dikkat etsin. Devletine iki büyük asker yetiþtirmiþ olur´ demiþ."

"Sahi yüce bir adammýþ..."

"Sonra, elimize diri geçen esirlerden iþittik: Kalenin avlusuna silahlarýný, gümüþ takýmlarýný, en kýymetli eþyalarýný yýðarak, yakmýþ. Ahýrýndaki savaþ atlarýný, aðlayarak, kendi eliyle öldürmüþ. Son hücumda bizim asker, kalenin kapýsýný zorladý. Kýrdý. Yeniçeriler, bir kurþunla yaralanan Zondi´yi diri diri yakalamaya çok çalýþtýlar. Ama mümkün olmadý. O, diz üstü sürünerek, her tarafý kýlýçla, mýzrakla delik deþik olup, ölünceye kadâr vuruþtu."

"Demek paþa, bu mert düþmanla konuþamadý."

"Evet, konuþamadý. Vücudu ile kesik baþýný kalenin karþýsýna gömdürdü. Mezârýnýn üstüne bir mýzrak, bir bayrak dikilmesini emretti." ´

"Aþkolsun! Ben olsam bir türbe yaptýrýrým vallahi..."

Arslan Bey, düþmanýn cesurunu, kahramanýný, yýlmazýný severdi. Onca, savaþ bir mertlik sanatýydý. Düþman ordusundan kaçýp, kendisine iltica edenlere hiç aman vermez, ´Hain, her yerde haindir´ diye hemen boynunu vurdururdu.

Ortalýk bütün bütün kararýyor, gece oluyordu.

Kâhya, uzun uzadýya anlattýðý Dregley Kalesi´nin hikâyesini hâlâ bitiremiyordu. Yatsý namazý için aptes suyu taþýyan angaryacýlar, meþalelerle geçmeye baþladýlar. Arslan Bey, Þalgo´nun, ýslanmýþ, hasta, ateþböcekleri gibi sönük sönük parlayan ýþýklarýna bakýyor, kâhyanýn sözlerini iþitmeyerek, kendi planýný düþünüyordu. O biliyordu; düþmanlarýn hepsi Zondi gibi, Plas Batanyus gibi, Lozonci gibi kahraman deðildi. Ýçlerinde tavþan kadar korkaklarý da vardý. Mesela Seçeni Kalesi´nin muhafýzlarý, daha Ali Paþa yaklaþýrken, toplarýný, tüfeklerini, cephanelerini, erzaklarýný, mallarýný, hattâ ihtiyarlarýný, çocuklarýný býrakýp, bir kurþun atmadan kaçmýþlardý. Birkaç güne kadar burasý da alýnýnca Holloko, Boyak, Sað, Keparmat kaleleri kalýyordu. Ama Allah kerimdi.

"Hepsinin alýnmasý belki bir ay sürmez..." diye mýrýldandý. Kâhya, kumandanýn ne düþündüðünden haberi yoktu. Anlamadý. Sordu:

"Bu kalenin alýnmasý mý beyim?"

"Hayýr, caným... Bu, birkaç günlük iþ! Hele hava biraz kapansýn... Fulek´e kadar dört beþ kale var... Onlarýn hepsini diyorum."

"Bir ayda dört beþ kale... Bu güç beyim."

"Niçin?"

"Daha bu kaleye bir tüfek atýlmamýþ... Ben attan inerken yoldaþlar söylediler."

"Ben burasýný, bir kurþun atmadan alacaðým."

"Nasýl beyim?"

"Senin aklýn ermez. Hava biraz kapansýn, görürsün..."

"Hiç topa tutmadan hücum mu edeceðiz?"

"Hayýr."

"Ya ne yapacaðýz?"

"Havanýn kapanmasýný bekle, dedim ya... Göreceksin..."

Arslan Bey, planlarýný en yakýn adamlarýndan bile saklardý. "Yerin kulaðý var" derdi. Aðzýndan çýkan bir sýr mutlaka iþitilecekti. Kâhya gibi bu sessiz, bu manasýz beklemeden bütün askerler sýkýlýyorlar, bir þey anlatmýyorlardý. Kumandanýn yardým, cephane, top beklediði söyleniyordu. Ýhtiyar sipahiler, "Biz burasýný yardým gelmeden alamaz mýyýz? Ýki top yetmez mi? Ne duruyoruz?" diye

çadýrlarýnda dedikodu yapýyorlardý. Buraya gelindiði günden beri askeri istirahat ettiren Arslan Bey, her sabah erkenden atýna biniyor, tek baþýna gerilerdeki ormanlarýn içine dalýyor, saatlerce kalýyor, gülerek dönüyor.

"Hava bozmayacak mý? Ah, biraz sis olsa..." diye gözlerini gökten, kalenin sallanan bayraðýndan ayýramýyordu.

Ýþte kâhyanýn getirdiði mektupta Ali Paþa da teklifini kabul ediyordu. Onunla birleþince ordusu yedi bin kiþi kadar olacaktý. O vakit þüphesiz Tofeli, Pallaviçini´yi diri diri esir tutabilecekti.

Koyu karanlýk içinden uzaktan uzaða Þalgo Burcu´ndaki nöbetçilerin attýklarý acý naralar, acý köpek ulumalarý iþitiliyordu. Gökte hiç yýldýz yoktu. Arslan Bey, hademesinin tuttuðu billur bardaktaki yakut suyu içti. Yeniden doldurulan çubuðunu çekiyor, kâhyasýyla öteden beriden konuþuyordu. Konuþurken düþündüðü hep kendi planýydý. Yine göðe dalmýþtý. Birdenbire sordu:

"Hava kapanýyor gibi, deðil mi?"

"Evet.. "

"Bakalým yarýn..."

"Hücum mu edeceðiz beyim?"

"Hayýr caným, hava bozsun, görürsün."

Kâhya, yine bir þey anlamadý...

Ynt: Masallar Hikayeler 3 By: Sevim Altunkaya 7/A Date: 30 Ekim 2015, 15:42:30
Okunmaya deðer bir paylaþým :)
Ynt: Masallar Hikayeler 3 By: ceren Date: 30 Ekim 2015, 18:58:06
Esselamu aleyküm.Rabbim razý olsun paylaþýmdan kardeþim....

radyobeyan