Cizye By: armi Date: 08 Þubat 2010, 17:55:57
CÝZYE
Ýslâm devleti bünyesinde yaþayan gayr-i müslim vatandaþlarýn mükellef olan erkeklerinden can ve mallarýný koruma bedeli olarak yýlda bir defa alýnan vergi. Buna cizye denilmesinin sebebi, zimmî denilen cizye yükümlüsünü ölümden koruduðu içindir. Bir islâm beldesinde yaþayan gayr-i müslim, Ýslâm´a girerse cizyeden kurtulur. Kur´an-ý Kerîm´de þöyle buyurulur:
"Kendilerine kitap verilenlerden Allah´a ve ahiret gününe inanmayan, Allah´ýn ve Peygamberinin haram kýldýðý þeyleri haram tanýmayan, hak dinini din olarak kabul etmeyen kimselere, zelil ve hakîr olarak kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaþýnýz. " (et-Tevbe, 9/29).
Cizye, borcunu ödedi demek olan "cezâ deynûhu" fiilinden bir çeþit borç ödeyiþi ifade eden bir isim olup, müahidin ahdi üzerine vereceði vergiye ýtlak olunur ki; can, mal ve özgürlüklerinin korunmasý karþýlýðýnda ödenmesi gerekir.
Müþriklere gelince onlarýn cizye ödeyerek þirklerini sürdürmeleri asla sözkonusu olamaz. Onlar için ya Ýslâm ya da kýlýç vardýr. Burada da cizyenin Ehl-i Kitab´a özgü kabul edildiðini ifade eder bir kayýt yoktur. Bunun için mesele içtihadî olmuþtur. Ýmamý Âzam Ebu Hanife´ye göre cizye mutlaka Ehl-i Kitap´tan ve Arap olmayan müþriklerden alýnýr; fakat Arap müþriklerden alýnmaz. Onlara ancak Ýslâm teklif edilir. Ebu Yusuf´a göre kitab´i olsun müþrik olsun Arap´tan alýnmaz; fakat Arap olmayan Ehli Kitap´tan ve müþriklerden de alýnýr. Ýmam Þafiî´ye göre ise Arap olsun olmasýn cizye ehl-i kitaptan alýnýr. Gerek Arap olan gerek olmayan müþrik ve putperestlerden alýnmaz. Ýmam Mâlik ve Evzâi ise bütün gayr-i müslimlerden alýnýr kanaatini belirtmiþlerdir.
Ýlk zamanlarda cizyenin nasýl uygulandýðýna dair elimizde delil olabilecek bilgi, yalnýz Mýsýr´da cârî muamele hakkýndaki bilgilerdir. Orada vergi ödeyenlere, bir kurþun mühür verilir, mükellef bunu boynuna takardý. Fakat sonralarý Hiþâm b. Abdülmelik Barâe namýyla muntazam makbuz vermek yönteminin uygulanmasýný istedi. Bu makbuzlardan çoðu günümüze kadar gelmiþ ise de henüz bunlar üzerinde gerekli araþtýrma yapýlmamýþtýr. Mýsýr´ýn fethinde adam baþýna iki dinar konduðu rivayet edilir (Elmalýlý Hamdi Yazýr, H.D.K.D III, 2509).
Ýslâm´ý kabul edenlerin çoðalmasý ile orantýlý olarak, cizye, kiþi baþýna vergi özelliðini kaybetti. Mýsýr´da, Selahaddin Eyyûbî devrinden itibaren, bu verginin yýllýk geliri sadece 130.000 dinardan ibaret kaldý (Makrîzî, Hitat, I, 107, 108, 27, 23).
Cizye Ýslâm´ýn ilk defa ihdas ettiði bir vergi deðildir. Cizye eski çaðlardan beri vardýr. Yunanlýlar, Milat´tan önce beþinci yüzyýl sýralarýnda Fenikeliler´in saldýrýlarýndan korunmak karþýlýðýnda küçük Asya sahillerinde yaþayan halklardan cizye almaktaydýlar. Romalýlar da hâkimiyetleri altýna aldýklarý kavimlerden cizye almýþlardýr. Ýranlýlar da yine hâkimiyetleri altýnda bulunan reayadan cizye alýrlardý.
Müslümanlar açýsýndan cizye, ilk defa Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafýndan konulmuþtur. Hz. Muhammed cizye verecek olanlara yaptýðý anlaþmalarda, durumlarýna göre cizyenin miktar ve þeklini belirlemiþtir. Hz. Peygamber, Necran hristiyanlarýyla yaptýðý anlaþmada her yýl Safer ayýnda iki bin ve Recep´te bin takým elbise cizye koymuþtur. Her takým elbisenin deðeri bir rukiye olarak belirlenmiþti. Bir rukiye kýrk dirhemdi. Cizye böylece bir þekil ve muayyen bir miktarda olmaksýzýn Hz. Ebu Bekir (r.a.)´ýn hilâfetinin sonuna kadar devam etti. Hz. Ömer (r.a.) hilâfet makamýna geçip de Ýslâm fetihleri geniþ bir alana yayýlýnca, cizyenin miktarý belirlendi. Hz. Ömer, etrafta bulunan kumandanlara; sakalý, býyýðý gelmiþ olanlara cizye tarh edilmesine ve bunun her adam baþýna dört altýn veyahut kýrk dirhem gümüþ olarak belirlenmesine dair emirler gönderdi. Bu miktar daha sonralarý gayr-ý müslimin ekonomik durumuna göre yeniden belirlenmiþtir. Cizye, Batýlýlar´ýn gözlerine çok batan bir vergi olduðu için, onlarý memnun etmek düþüncesiyle Tanzimat´ýn ilânýnda ilk iþ olarak "cizye" vergisi kaldýrýldý ve bu verginin patrikhaneler eliyle cemaatleri adýna toplanmasýna karar verildi. Ýslâm hukukunda Cizye iki türlüdür:
1) Sulh yoluyla konulan cizye: Bunun miktarý, anlaþma esaslarýna göre uygulanýr. Taraflar tek yanlý irade ile cizyenin miktarýný deðiþtiremezler. Meselâ; yukarýdaki ifadede de belirtildiði gibi Hz. Peygamber (s.a.s.) zamanýnda Necran halký ile yýllýk binikiyüz takým elbise üzerine anlaþma yapýlmýþtýr.
2) Ýslâm devleti tarafýndan doðrudan doðruya konulan cizye: Müslümanlar kendi güçleriyle bir düþman ülkesini ele geçirirler ve gayr-i müslim olan halkýný yurtlarýnda "tebea" olarak býrakýrlarsa, bunlara miktarý Ýslâm devletince belirlenen cizye vergisi konulur.
Cizye yalnýz Ehl-i Kitap denilen yahudiler ile hristiyanlardan ve kendilerinde Ehl-i Kitap þüphesi bulunan mecûsîlerden kabul edilir.
Cizyenin bir kimseden tahsil edilebilmesi için bu kimsenin akýllý, hür, saðlýklý, erginlik çaðýna ulaþmýþ erkek olmasý þarttýr. Bu nedenle akýl hastalarý, bunaklar, çocuklar, kadýnlar, köleler, kör ve topallar, çok yaþlýlar, yýl içinde altý aydan fazla bir süreyle hasta olanlardan cizye alýnmaz. Çünkü cizye, þer´an savaþmaya muktedir olan gayr-i müslimlere ait bir yükümlülüktür. Yukarýda sayýlanlarýn ise savaþmaya gücü olmadýðýndan, bunlar cizye ödemekle yükümlü deðillerdir. Kilise ve havralarda bulunan rahip ve papazlara cizye baðlanýp baðlanamayacaðý konusunda görüþ ayrýlýðý vardýr.
Cizyenin miktarý, yükümlülerin ekonomik durumlarý dikkate alýnarak belirlenir. Geçmiþ devirlerde devlet tarafýndan konulan cizyenin miktarý için yükümlüler üç sýnýfa ayrýlmýþtýr. Zengin sayýlanlardan yýllýk kýrksekiz; orta hallilerden yirmidört; çalýþmaya muktedir fakirlerden de oniki dirhem cizye alýnmýþtýr. Nisap miktarýna mâlik olanlar da zengin sayýlmýþtýr. Bazý bilginlere göre ise, zengin, orta halli veya fakir sayýlma konusunda ikâmet ettiði beldenin örfüne göre karar verilir. Saðlam ve geçerli olan görüþ de budur.
Cizye ödeyen mükellefler, Ýslâm devleti ile sadece inanç ve dini merasimlerine için verilmesi için deðil; ayný zamanda can ve mallarýnýn korunmasý ve. devlet garantisi altýna alýndýðýna dair bir anlaþma yapmýþ olurlar. Bu vergiden ziyade, devletin bu vatandaþlarýna yaptýðý harcamalara onlarýn bir nevî katkýlarýdýr.
Hanefîlere göre cizye, yýl baþýndan itibaren tahsil edilmeye baþlanýr. Çünkü cizye yükümlüsü, yýl baþýndan itibaren geleceðe doðru saldýrýdan korunma hakkýný elde etmiþ olur. Bu yüzden cizye oniki taksit halinde her ay tahsil edilir. Bazý Ýslâm hukukçularýna göre ise, cizye, yýl sonunda tahsil edilebilir. Devlet bunu daha önce talep edemez.
Cizye, tahakkuk ettikten sonra þu üç sebepten biriyle düþer:
a) Mükellefin müslüman olmasý. Cizye verecek kimse müslüman olursa kendisinden cizye kalkar. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.): "Müslüman üzerine cizye yoktur. " buyurmuþtur (Tirmizî, Zekât,11; Ahmed b. Hanbel, I, 223).
b) Cizye tahsil edilmeden sürenin geçmiþ olmasý. Bu durumda cizye zaman aþýmýna uðramýþ olur.
c) Cizye tahsil edilmeden mükellefin ölmesi. Bu halde de cizye düþer: Mirasýndan tahsil edilmez.
Þâmil ÝA
radyobeyan