Cinnet By: armi Date: 08 Þubat 2010, 17:53:54
CÝNNET
Cin tutma, delilik, çýlgýnlýk, davranýþ uyumsuzluðu, aklýn zail olmasý. Buna cünûn da denir. Cinnet Kur´an-ý Kerîm´de bu mânâda birkaç yerde geçer: "Yoksa O´nda Cinnet mi vardýr?" (Sebe´, 34/8).
Diðer bir manasýyla; cin ve bu kelimenin çoðulu olarak cinler veya cin taifesi demektir: "Cinlerden ve insanlardan" (en-Nâs, 114/6)
Cinnet, örtü ve gizlilik mânâsýnda deðerlendirildiðinde; Cennet, cenân (kalb), cünnet (koruyucu), cenîn ve mecnûn ile alâkalýdýr.
Cinnet, dilimizde delilik mânâsýna kullanýlmaktadýr. Cin çarpmasý olarak da tanýmlanmaktadýr. Gözle görülmeyen varlýk olan cinlerin,insan vücuduna girerek, zarar verdiklerine inanan kimseler vardýr.
Cünûn (cinnet) hali, Ýslâm hukukunda önemli bir yer tutar. Çünkü Ýslâm akýl dînidir. Ahkâmý da akýlla anlaþýlýr. Cenâb-ý Hakk herkesi gücü yettiðince mükellef tuttuðundan Ýslâm fýkhý bu konu üzerinde belli bir bölüm tahsis etmiþtir. Fýkýhta bu konu ehliyete arýz olan haller diye adlandýrýlýr. Bunlar, kiþinin aklýný gideren veya azaltan hallerdir. Ýki kýsma ayrýlýr:
1- Semâvî ârýzlar: Ýnsanýn kendi elinde olmayan: bunaklýk, delilik, unutkanlýk gibi ârýzlardýr.
2- Mükteseb arýzlar: Ýnsanýn kendi elinde olan; cehalet, sarhoþluk, zorlama gibi ârýzlardýr.
Semavî arýzlardan olan delilik (cünûn) iki kýsma ayrýlýr:
1- Cünûn-ý mutbýk: Kesilmeksizin sürüp giden akil hastalýðýdýr.
2- Cünûn-ý gayr-ý mutbýk: Sürekliliði olmayan akýl hastalýðýna denir.
Cinnet; aklý örten, saðlam idraki yok eden bir hastalýktýr, demiþtik. Hasta, heyecan ve sarsýntý içindedir. Mecnun denilen hasta, daima gayr-ý mümeyyiz çocuk hükmündedir. Kendisinden bedenî teklifler düþer; fakat, malî teklif#ere muhatap olur.
Ancak akýl hastalýðýnýn süreklilik miktarý ibadetlerin cinsine göre deðiþmektedir. Namaz yükümlülüðünün düþmesi için bunun bir günden (24 saatten) fazla devam etmesi gerekir. Oruç için ise tam bir ay devam etmesi þarttýr. Ramazan ayý içerisinde geçici olarak ayýlýp kendine gelen kimse, daha sonra iyileþince Ramazan orucunun hepsini kaza etmesi gerekir. Zekât yükümlülüðünün düþmesi için ise akýl hastalýðýnýn bir sene devam etmiþ olmasý þarttýr. Aksi takdirde zekâtýný vermek durumundadýr.
Akýl hastalarýnýn sözlü tasarruflarý mûteber deðildir. Ancak hastalýk nöbetlerinin yokluðunda vaki tasarruflarý geçerlidir.
Cinnet, atehle de alâkalýdýr. Ateh; aklý örten ve saðlam idrake engel olan bir hastalýktýr. Bu hastalýða tutulan Ma´tûh*, temyiz gücüne sahip deðilse, mecnûn hükmündedir. (M. Ebu Zehra, Fýkýh Usûlü, Ýslâm Hukuku Metodolojisi, çev. Abdülkadir Þener, Ankara 1973, 330; Ö. Nasuhî Bilmen, Istýlâhât-ý Fýkhýyye Kamusu, Ýstanbul 1967, I, 231)
Cünûn, edâ ehliyetini ortadan kaldýrdýðýndan, melânkolik, nevrastenik ve sar´alý kimseler, temyiz kudretine sahip olduklarýnda tasarruflarý geçerlidir. (Hayreddin Karaman, Mukayeseli Ýslâm Hukuku, Ýstanbul 1978, 191).
Mecnun ve Ma´tuh ile ilgili hükümler Mecelle´de geçmektedir. (Ali Himmet Berki, Açýklamalý Mecelle, Ýstanbul 1982, s.192, mad. 978, 979, 980)
Tasavvuf dilinde cünûnun (cinnetin) cezbe ile bir yakýnlýðý vardýr. Cezbe, Hakk´ýn, kulunu kendisine çekmesinden meydana gelen ve istiðrak, þaþkýnlýk ve hayret sûretlerinde görünen manevî haldir. Cezbede þart, istidattýr. Bu da Allah vergisidir. Sâlikte istîdat olmazsa, yalnýz riyâzât ve tasfiye ile Hakk´a vusûl nasib olmaz. Cezbe iki türlüdür: 1-Hafi: Kulun Hakk´ý, 2-Celî: Hakk´ýn kulu sevmesidir.
Halk indinde cezbe ve cünûn ayný þeyler telâkki edilmesine raðmen, durum öyle deðildir. Ceibe, hali deðiþen bir kiþinin, beþerin mûtad idrakinin üstüne yükselerek keþf-i. hakayýka doðru ilerlemesidir. Cünûn ise; tam tersi, kiþinin yükselme yerine alçalmasý; manasýz ve olumsuz bir þekle düþmesidir.
radyobeyan