Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Cihad By: armi Date: 08 Þubat 2010, 16:34:44
CÝHÂD




Çalýþmak, uðraþmak, çabalamak, gayret sarfetmek.

Ýslâm´ýn yükselmesi, korunmasý ve yayýlmasý için her türlü çalýþmada bulunmak, uðraþmak, gayret sarfetmek ve bu yolda sýcak ve soðuk savaþa girmektir. Daha açýk bir ifade ile Allah (c.c.) tarafýndan kullarýna verilmiþ olan bedenî, malî ve zihnî kuvvetleri Allah yolunda kullanmak, o yolda feda etmektir. Ýnsanýn maddî-manevî bütün varlýðýný Allah yolunda ortaya koyarak Hakk´ýn düþmanlarýný ortadan kaldýrmak için savaþmasý "cihad"dýr.

Ýslâm´da cihad farzdýr. Allah Teâlâ bu konuda þöyle buyuruyor: "Hoþunuza gitmese de düþmanla savaþmak üzerinize farz kýlýndý" (el-Bakara, 2/216). "Herhangi bir fitne kalmayýncaya ve din yalnýz Allah´ýn oluncaya kadar onlarla çarpýþýn " (el-Bakara, 2/193). "Allah´a ve ahiret gününe inanmayan kiþilerle savaþýnýz" (et-Tevbe, 9/29); "Sizinle toptan savaþtýklarý gibi siz de müþriklerle savaþýnýz. " (et-Tevbe, 9/36). Hz. Peygamber (s.a.s.)´de "Cihad kýyamete kadar devam edecek bir farzdýr" (Ebû Davûd, el-Cihad, 33) buyurmuþtur.

Yalnýz, bu farz bazý hallerde farz-ý ayýn; bazý hallerde ise farz-ý kifayedir. Müslümanlar içinden sadece bir grup cihadýn gayesini gerçekleþtirebiliyor, müslümanlarýn yurt, mal, ýrz, namus ve haysiyetlerini düþmanlara karþý koruyabiliyorsa o taktirde cihad farz-ý kifaye olmuþ olur ve diðer müslümanlarýn üzerinden sorumluluk kalkar. Þayet fert fert gücü yeten her müslümanýn düþmana karþý koyma gereði varsa o zaman farz-ý ayýn olur; herkesin bizzat cihâd etmesi icab eder.

Cihâdýn gayesi, yeryüzünden fitneyi kaldýrmak ve hakký yüceltmektir. Ýslâm´da savaþ, intikam, öldürme yaðma, baský ve zulüm yapmak için deðil: bunlarý ortadan kaldýrmak için yapýlýr. Müslüman olmayanlarý zorla Ýslâm´a sokmak yoktur. Cihad´dan maksat, insanlarý baskýlardan kurtarmak, Ýslâm´ýn yüce gerçeklerini onlara duyurmak ve kendi rýzalarýyla müslüman olabilecekleri onamlarý hazýrlamaktýr.

Ýslâm´ýn gayesi toprak ele geçirmek deðildir. O yalnýz bir bölge ve kýta ile yetinmez. Ýslâm bütün dünyanýn saadet ve refahýný düþünür. Bütün insanlýða, kendisinin beþeri sistemlerden ve diðer dinlerden daha üstün âlemþumül bir din olduðunu göstermek ister. Bu yüce maksadý gerçekleþtirmek için müslümanlarýn bütün güçlerini seferber eder. Ýþte bu bitmeyen cehd ve uðraþmaya, büyük bir enerji ile çalýþma iþine ve meþrû bütün yollara baþvurma gayretine cihad denir. Yeryüzünde zorbalar, batýlýn ve fitnenin devamýný isteyenler, þirk ve müþrikler ile küfür sistemleri var oldukça, onlarýn yeryüzünde yayacaklarý kötülüklerine karþý bir emniyet olan cihad da devam edecektir. Bu bakýmdan cihadýn Ýslâm´da önemli bir yeri vardýr. Hz. Peygamber´e, hangi amelin daha faziletli olduðu sorulduðunda, "Ýman ve Allah yolunda cihad´dýr." (Tecrîd-î Sarîh Tercümesi, VII, 445), buyurarak cihadýn imandan hemen sonra geldiðine, imanýn cihadla varlýðýný sürdüreceðine iþaret etmiþlerdir. Ayrýca Allah yolunda savaþanlarý, gazilik ve þehitlik rütbesine erenleri öven ve onlar için büyük nimetler ve dereceler bulunduðunu haber veren birçok ayet ve hadis vardýr.

Müslümanlar savaþý istemezler. Ama savaþ vukû bulunca sabýr ve metanetle savaþýrlar. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.): "Düþmanla karþýlaþmayý temenni etmeyiniz. Fakat düþmanla karþý karþýya gelirseniz sabrediniz, direniniz. " (Buharî, Cihad, 112, 156, Müslim, Cihad 19, 20; Ebû Davud, Cihad, 89) buyurmuþtur. Müslümanlar savaþ anýnda Allah´a güvenir ve Allah´ýn kendileriyle beraber olduðunu bilirler. Onun þu buyruðunu hiç akýllarýndan çýkarmazlar. "Ey peygamber; sana da sana tâbi olan müminlere de Allah yeter. " (el-Enfâl, 8/64)

Ýslâmiyet´e göre cihad, bize harp açanlara (el-Bakara, 2/190) verdikleri sözü tutmayýp tekrar dinimize saldýranlara (et-Tevbe, 9/12-13), Allah´a ve ahiret gününe inanmayarak, Allah ve Peygamberin haram kýldýðý þeyleri haram kabul etmeyenlere karþý (et-Tevbe, 9/29), yeryüzünde fitneyi söküp atmak ve Allah´ýn dinini hâkim kýlmak (el-Bakara 2/19) gayesi ile meþrû kýlýnmýþtýr.

Müslümanlar savaþ için düþman memleketine girip bir þehri veya bir kaleyi muhasara ettikleri zaman, önce onlarý Ýslâm´a davet ederler. Kabul ederlerse kendileriyle savaþmazlar. Þayet Ýslâm´ý kabul etmezlerse Ýslâm devletine cizye vergisi vermesini isterler. Verirlerse mal ve can güvenliðini elde ederler. Bunu da kabul etmezlerse geriye savaþmak kalýr.

Bu durumda cihad için þu þartlar gerekir:

a-
Düþman, Ýslam´a girmeleri için yapýlan çaðrýyý yahut cizye vermeyi reddetmiþ olmalýdýr.

b- Müslümanlarla düþman arasýnda herhangi bir anlaþma sözkonusu olmamaktýr.

c- Müslümanlarda cihad için gerekli askerî güç siyasî otorite bulunmalýdýr.

Bütün bu hususlar bir araya geldiðinde cihadýn farziyeti gerçekleþir. O zaman düþmanla yapýlacak savaþta þehirler yakýlabilir, insanlar öldürülebilir ve düþmanýn savaþ gücü her þekilde zayýflatýlmaya çalýþýlýr. Yalnýz kadýn, çocuk, kötürüm, yaþlý ve körler öldürülmez. Barýþ, Ýslam devleti için uygun olduðu zaman yapýlabilir. Düþmana hiç bir þekilde silâh vb. savunma vasýtasý satýlamaz. Bir müslüman topluluðu kâfirlere emân verirse, bunlarla, yeryüzünde fesat çýkarma ve Ýslâm´a saldýrma durumu hariç, savaþýlmaz. Cihad, bizzat sýcak bir savaþ olacaðý gibi normal þartlarda mal, dil ve kalple de yapýlabilir. Cenâb-ý Hak þöyle buyurur: Müminler Allah ve Rasûlüne iman ederler, sonra da þüpheye düþmezler. Hak yolunda mallarý ve canlarý ile cihad ederler. Ýþte sadakat sahibi kimseler bunlardýr" (el-Hucûrât, 49/15)

Hz. Peygamber (s.a.s.) ise:
"Müþriklerle mallarýnýzla, canlarýnýzla ve dillerinizle cihad ediniz" Allah benden evvel hiç bir ümmete bir nebi göndermemiþtir ki, ümmet içinde kendisine yardýmcý olan havârîlere, yerleþtirdiði geleneklere göre hareket eden arkadaþlara ve emirlerine itaat eden dostlara sahip olmamýþ olsun. Sonra bunlarý bir nesil takip eder. Onlar yapmadýklarýný söyler, emredilmeyen iþleri yaparlar. Bunlarla eli ile fiilen mücadele eden mümindir, dili ile mücadele eden mümindir kalbi ile mücahede eden mümindir. Bunun dýþýnda kalanlarýn hardal tanesi kadar da olsa imanlarý yoktur" (Müslim, Ýman 20); "Þüphesiz ki mümin kýlýcý ve dili ile cihad eder" (Ýbn Hanbel, VI, 387), buyurmuþlardýr.

Ýslâmiyet´in ilk devrelerinde müminlere Ýslâm düþmanlarýna karþý yumuþak davranmalarý, eziyetlerine katlanmalarý müdafaa kasdýyla da olsa karþýlýk vermemeleri; sadece öðüt vererek Ýslâm´a davet yolunu takip etmeleri emredilmiþtir. Bir ayet-i kerimede, "Siz, þimdilik, Allah onlar hakkýndaki emrini getirinceye kadar affedin, hoþ görün. Þüphesiz ki Allah her þeye kâdirdir" (el-Bakara, 2/109) buyurulmuþtur. Çünkü o zaman müslümanlar sayý ve imkân bakýmýndan son derece zayýftý. Düþmana karþý koyacak güçleri yoktu. Müslümanlarýn adedi ve kuvveti biraz daha çoðalýnca kendilerine ve akidelerine karþý direnenlerle savaþmalarýna izin verildi. Müslümanlar büsbütün güçlenip düþmanlarý maðlup edecek seviyeye gelince de cihad müsaadesi verildi. " Artýk saldýrýya uðrayan müminlere zulme uðratýldýklarý için cihad etme izni verildi... " (el-Hacc, 22/39). Bu izin Medine döneminde olmuþtur.

Ayrýca Allah Teâlâ´nýn " Allah uðrunda gereði gibi cihad edin" (el-Hacc, 22/79), buyruðuyla, müslümanlarýn nasýl davranmasý gerektiði belirlenmiþtir. " Müminler ancak Allah´a ve Peygamberine iman eden, sonra þüpheye düþmeyen; Allah uðrunda mallarýyla, canlarýyla cihad edenlerdir. Ýþte onlar doðru olanlardýr. " (el Hucurât, 49/15) ayetinden de cihadýn mal ve canla yapýlacaðýný öðreniyoruz. Cihad konusundaki diðer ayet ve hadisler de göz önüne alýndýðýnda, cihadýn baþlýca þu çeþitlere ayrýldýðýný görürüz:

1-
Nefs´e Karþý Cihad Þüphesiz en güç cihad, insanýn nefsiyle ve nefsinin arzularýna karþý yaptýðý cihaddýr. Müslüman, gerçek cihadý nefsine karþý verir. Nefsine karþý cihadý kazanamayan, düþmanýn karþýsýna çýkmak için kendisinde güç ve cesaret bulamaz. Hz. Peygamber Tebük seferinden dönüþte ashabýna þöyle buyurmuþtu: " Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz" (Adûnî, Keþfu´l-Hafâ´, I, 425). Bu hadisinde Hz. Peygamber, en kalabalýk bir ordu ile katýldýðý Tebük seferini "küçük cihad" olarak vasýflandýrýrken; nefse karþý verilecek mücadeleyi "büyük cihad" olarak nitelendirmektedir. " Hakiki mücahid nefsine karþý cihad açan kimsedir" (Tirmizî, Cihad, 2) hadîsi de ayný manayý ifade etmektedir.

Ayný meâlde baþka hadis-i þerifler de vardýr. Bütün bunlar bize, insanýn nefsi ile, nefsinin boþ ve mânâsýz, hatta gayr-ý meþrû istekleri ile mücadele etmesinin cihad olarak deðerlendirildiðini göstermektedir.

2- Ýlim Ýle Cihad

Cihad´ýn baþka bir çeþidi de ilim ile yapýlan cihaddýr. Dünyadaki bütün kötülüklerin sebebi cehalettir. Hakk´a ulaþmak isteyen herkesin cehaletten kurtulmasý, ondan uzaklaþmasý gerekir.

Bilginin ortaya koyduðu delillerin gönüller üzerinde icra ettiði tesiri silâh gücü ile temin etmek mümkün deðildir. Onun için þöyle buyurulmuþtur:

"Ey Muhammed! Ýnsanlarý Rabbi´nin yoluna, hikmetle, güzel öðütle çaðýr; onlarla en güzel þekilde tartýþ. Doðrusu Rabbin, kendi yolundan sapanlarý daha iyi bilir. O, doðru yolda olanlarý da en iyi bilir. " (en-Nahl 16/125).

Temeli ilim yoluyla teblið ve davete dayanan Ýslâmiyette, bu teblið faaliyetinin adý "ilim ile cihad"dýr. Bu usûle "Kur´an ile cihad" da denilir. En güzel mücadele þekli Kur´an´ýn mücadele þeklidir. Bunun için Cenâb-ý Hak:

"Sen kâfirlere uyma, uyanlara karþý Kur´an ile büyük bir cihadla cihad et" (el-Furkan, 25/52) buyurmuþtur. Ayet-i kerimede Kur´an ile cihadýn "büyük cihad" olarak belirtilmesi, Kur´an´ýn ilim ile cihad konusuna ne kadar önem verdiðini göstermektedir. Hak ve hakikatý, en tehlikeli zamanda bile, hiç bir þeyden korkmadan ve çekinmeden olduðu gibi söylemek de bir çeþit cihaddýr. Rasûlullah (s.a.s.) bu konuda þöyle buyurmuþtur:

"Zalim bir hükümdar karþýsýnda hak ve adaleti açýkça söylemek, büyük bir cihaddýr. " (Ýbn Mâce, Fiten, 4011)

3- Mal Ýle Cihad

Mal ile cihad, Allah Teâla´nýn insana ihsan etmiþ bulunduðu mal ve servetin yine Allah (c.c.) yolunda harcanmasý demektir.

Bilindiði gibi dünyada her iþ para ile yapýlmaktadýr. Hakkýn korunmasý ve zafere ulaþýlmasý da yine paraya baðlýdýr. Bunun için mal ile cihadýn önemi büyüktür. Müslümanlarýn, Ýslâm´ýn yücelmesi hakkýn muzaffer olmasý için her türlü mal, servet ve paralarýný bu yolda fedâ etmeleri mal ile cihaddýr.

Hz. Peygamber´in, mal ile cihad hususundaki teþvik edici sözleri ashabý kiramý harekete geçirmiþ ve kendileri yoksulluk içinde sýkýntýlý bir hayat geçirirken, mal ile cihad farizasýný edâ edebilmek için elde avuçta ne varsa getirip Rasûlullah´a vermiþlerdir. Bu konuda Kur´an-ý Kerîm´de de pek çok ayeti kerîme vardýr. Cenâb-ý Hak þöyle buyurmuþtur:

"Ýman edip hicret eden, Allah yolunda mallarýyla, canlarýyla cihad eden, (mücâhidlere) yer veren ve yardým edenlerin hepsi birbirinin vekilidir. " (el-Enfal, 8/72).

"...Allah yolunda mallarýnýzla, canlarýnýzla savaþýn. Bilseniz bu sizin hakkýnýzda ne kadar hayýrlýdýr. " (et-Tevbe, 9/41).

"Allah, mallarýyla, canlarýyla mücadele edenleri derece bakýmýndan oturanlardan üstün kýlmýþtýr. " (en-Nisâ, 4/95).

4- Savaþarak Cihad Yapmak


Cihad, müslümanlara farýdýr. Her müslümanýn nefsi ile, ilim ve malý ile sürekli cihad yapmasý, böylece dinin korunmasý, Hakk´ýn galip kýlýnmasý için çalýþmasý gerekir. Bazen "Ý´lây-ý kelimetullah" yani Allah adýnýn yüceltilmesi dinin korunup yayýlmasý içinde elde silâh düþmanla savaþmak icab edebilir. Bu en büyük cihaddýr ve müslümanlara farzdýr. Hattâ cihad denildiði zaman ilk akla gelen husus, düþmanla sýcak savaþa girmektir.

Cenâb-ý Hak þöyle buyurmuþtur:

"Sizinle savaþanlarla; Allah yolunda siz de savaþýn. Fakat haksýz yere saldýrmayýn." (el-Bakara, 2/190)

Bu ilâhi emir Allah yolunda, Ýslâm uðrunda savaþmanýn ve Ýslâm yurdunu düþmana karþý korumanýn cihad olduðunu bize ifade etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) de bir hadis-i þeriflerinde; ganimet elde etmek, þan ve þöhrete ulaþmak, mevki ve makam elde etmek için yapýlan savaþýn cihad olmadýðýný, cihadýn, Allah (c.c.)´ýn adýnýn yüceltilmesi (Ý´lây-ý kelimetullah) için yapýlan savaþ olduðunu haber vermiþtir.

Çaðýmýzda bir takým gruplar her ne kadar savaþsýz bir dünyanýn özlemini dile getirmekte ve bunun için açýk veya gizli savaþ aleyhtarý faaliyetler sürdürmekte iseler de, bu hiç bir zaman, binlerce yýldan beri devam eden gerçeði deðiþtirmeyecek ve savaþlar sürüp gidecektir. Cenâb-ý Hak bu deðiþmez gerçeði aþaðýdaki ayet-i kerîmede bize haber vermiþtir:

"Hoþunuza gitmediði halde, savaþ size farz kýlýndý. Hoþunuza gitmeyen bir Þey, hakkýnýzda hayýrlý olabilir. Hoþunuza giden bir þey de, hakkýnýzda kötü olabilir. Bunlarý Allah bilir, siz bilemezsiniz. " (el-Bakara, 2/216).

"Savaþan, ancak kendi öz caný için savaþmýþ olur. Allah hiç bir þeye muhtaç deðildir. " (el-Ankebut, 29/6).

Ýslâm dini müslümanlara þerefli bir hayat yaþatmayý hedef edinmiþtir. Bu sebeple bu dinin emrettiði savaþ, savunma savaþý, zâlimlerden mazlumlarý kurtarma savaþý, her yere adalet götürme savaþý ve müslümanlarýn haysiyetini koruma savaþýdýr. Kur´an-ý Kerîm´de:

"Kendilerine karþý savaþ ilân olunduðunda zulme uðrayanlara cihad etmeleri için izin verildi. Hak Teâlâ onlara yardýma hakkýyla kadirdir." (el-Hac, 22/39) buyurulup meþrû savunma savaþýna izin verilirken her an savaþa hazýr olmak da emredilmiþtir.

Savaþýn önemini ýsrarla belirten Ýslâm dini ve onun yüce kitabý, barýþýn da gereðine iþaret etmekte, barýþ teklifi düþmandan geldiði takdirde taviz vermeden teklifin yerine getirilmesini istemektedir:


" Eðer onlar barýþ isterlerse sen de onu kabul et. Allah´a güven ve dayan."

"Her þeyi iþiten, herþeyi hakkýyla gören O´dur. Onlar seni aldatmak isterlerse, þunu kesin olarak bil ki, Allah sana yeter. Seni,yardýmlarýyla ve müminlerle destekleyen O´dur." (el-Enfâl, 8/63).

Ýslâm, müslümanlara yapýlan tecavüzlerin hiç birinin karþýlýksýz býrakýlmamasýný istemektedir:

"O halde, size karþý tecavüz edenlere siz de aynýyla mukabele edin. " (el-Bakara, 2/194).

Yeryüzünde fitne kalmayýncaya kadar müslümanlarýn cihada devam etmelerini isteyen Ýslâm, savaþ hukukunu da en güzel þekilde tanzim etmiþtir. Allah Teâlâ´nýn:

" Andlaþma yaptýðýnýzda Allah´ýn ahdini (andlaþma hükümlerini) yerine getirin." (en-Nahl, 16/91)

"Haddi aþmayýn, Allah haddi aþanlarý sevmez." (el-Bakara, 2/190) buyurmasý; Peygamber Efendimiz´in cephe gerisinde bulunan kadýn, çocuk, ihtiyar ve din adamlarýnýn öldürülmemesini, savaþçýlara iþkence edilmemesini çapulculuk yapýlmamasýný istemesi, Ýslâm savaþ hukukunun temel kurallarý olmuþtur.

Dinimizin müslümanlara farz kýldýðý cihadýn fazileti ve bu emri yerine getirenlerin Allah katýnda ulaþacaklarý yücelikler Kur´an-ý Kerim´de þöyle haber verilmektedir:


"Allah Teâlâ, Cennet´e karþýlýk müminlerin canlarýný ve mallarýný satýn aldý. Onlar Allah yolunda savaþýrlar. Savaþ meydanýnda þehît ve gazi olurlar. Allah´ýn bu öyle bir vâdidir ki, Tevrat´ta da, Ýncil´de de, Kur´an´da da sabittir. Kim Allah´tan daha çok vadini yerine getirir? Yaptýðýnýz bu hayýrlý alýþ veriþten dolayý sevinin. Ýþte büyük kurtuluþ budur." (et-Tevbe, 9/111)

"Ey mü´minler! Sizi çetin bir azabdan kurtaracak bir ticaret yolu göstereyim mi? O da þudur: Allah´a ve Rasûlüne iman eder ve Allah yolunda mallarýnýzla, canlarýnýzla savaþýrsýnýz. Bir bilseniz bu iþ sizin için ne kadar hayýrlýdýr. Bu takdirde Allah sizin günahlarýnýzý maðfiret eder, altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere ve Adn Cennetlerindeki hoþ konutlara koyar. Ýþte büyük kurtuluþ budur." (es-Saf, 6/10-12). Cihadýn fazileti hakkýnda Hz. Peygamber (s.a.s.) de þöyle buyurur:

"Rasûlullah´a: "-hangi iþ daha hayýrlýdýr?" diye soruldu. " Allah´a ve Peygamberine iman etmektir. " dedi.

"-Sonra hangisi faziletlidir, denildi: Allah yolunda cihaddýr" cevabým verdi sonra "hangisidir?" sorusuna karþý da: "-Makbûl olan hac´dýr, " buyurdu" (Buhâri, Ýman, 18)

Abdullah b. Mes´ud þöyle anlatýyor
: "Rasûlullah´a: -Yâ Rasûlallah, Allah katýnda hangi iþ daha sevimlidir? diye sordum. -Vaktinde kýlýnan namazdýr, dedi. -Sonra hangisidir? dedim. -Anne ve babana iyilik etmendir, buyurdu. Sonra hangisidir? sorusuna da: -Allah yolunda cihaddýr, cevabýný verdi." (Buhârî, Cihad, 1)

Ebû Zerr (r.a.)´den þöyle rivayet edilmiþtir:
"-Ya Rasûlallah, hangi amel daha faziletlidir?" dedim. "Allah´a iman etmek ve onun yolunda savaþmaktýr" buyurdu. (Riyâzü´s-Sâlihîn, II, 531).

Bir adam Peygamberimiz (s.a.s.)´e geldi ve: "-Ýnsanlarýn hangisi efdaldir?" diye sordu. Rasûlullah: "-Allah yolunda malý ve caný ile cihad eden mümin kiþidir" buyurdu (Buhârî, Cihad, 2)

Elde silâh, din ve Ýslâm diyarý uðrunda hudut boylarýnda nöbet beklemenin asil bir görev olduðunu ve bunun Allah Teâlâ´yý ziyadesiyle memnun ettiðini bildiren Peygamberimiz (s.a.s.) þöyle buyurmuþtur:


"Hudut ve Ýslâm diyarýnýn muhafazasý için bir gün, bir gece nöbet beklemek, bir ay (nafile olarak) gündüz oruç tutup gece namaz kýlmaktan daha hayýrlýdýr." (Müslim, Ýmâre,163; Tirmizî, Cihad 2)

"Ýki çeþit gözü, Cehennem ateþi yakmaz: Biri Allah korkusundan aðlayan göz; diðeri Allah yolunda nöbet beklerken uyumayan göz. " (Tirmizî, Fezâilü´l-Cihad, 12)

Görüldüðü gibi cihad ilâhi bir emir olup kadýn erkek bütün müslümanlara farzdýr. Bu farzý yerine getirenler Cenâb-ý Hakk´ýn hoþnutluðunu kazanacak ve ahirette yüce mertebelere ulaþacaklardýr.

Cenâb-ý Hak:

"Siz de düþmanlara karþý gücünüzün yettiði kadar kuvvet ve (cihad için) baþlanýp beslenen atlar hazýrlayýn" (el-Enfâl, 8/60) buyurarak müslümanlara her zaman cihad için hazýrlýklý olmalarýný emretmiþtir.

Ýþte bütün bu ayet ve hadislerin ýþýðýnda cihad, dünya ve dünya malý için olmayan, Kelîme-i Tevhîd´in kabulü ve gönüllere yerleþmesi için gösterilen cehd ile bunun neticesinde kazanýlan kardeþliðin adýdýr. Cihad; insanlarý, kula kul olmaktan kurtarýp Allah´a kul etmeðe davet ediþin ve bu uðurda çekilen sýkýntýlarýn adýdýr. Cihad, insanlarý, sýnýf, zümre, parti ve bütün beþeri hegemonyalardan kurtarýp Allah´ýn hâkimiyeti altýna gönül rýzasý ile davet etmenin adýdýr. Kinsiz, kansýz ve mutlu bir Ýslâm toplumu oluþturmak için gösterilen ihlaslý hareketin adýdýr. Cihad, her ferdin, kendisini günahlardan arýndýrýp Allah´a istiðfar etmesi, Allah´a yönelmesi, Allah´a yönelen insanlardan oluþan bir dünya kurmasý ve bu dünyada kendisi ve insanlar için yalnýz Allah´ýn hâkimiyetini istemesi ve bunun için devamlý hareket halinde olmasýdýr. Cihad, eskiden yapýlan ve piþmanlýk duyulan bütün yanlýþ iþlerin aksini yapma gücüdür. Cihad, zimmete geçirilen bütün haklarý geri iade edebilmektir.

Cihad, terkedilen hukukullahý telâfi etmektir. Cihad, nefis ve bedendeki her türlü taklidi terk etmektir.

Rasûlullah (s.a.s.)´ýn torunu Hz. Hasan der ki:
"Adam Allah uðrunda cihad eder. Halbuki bir kýlýç vurmamýþ bulunur. Sonra Allah uðrunda cihadýn hakký da; hak ve ihlâsa yakýn bulunmasý, haksýzlýktan ve kötü niyetlerden gücü yettiði oranda kusur ve ilgisizlikten uzak bulunmasýdýr."

Cihad, insanlarý baský ve zorlamadan korumak ve kurtarmaktýr. Zorlama ve baský olmayan Ýslâm´a, insanlarý davet ederek Allah´ýn adýný yüceltmektir. Cihad, herkesi, mensubu olduðu akîdeden zorla çýkarmaya çalýþmayýp, hakkýn kabulü ve yayýlýþýna engel olmak isteyen ve gücünün yettiðine baský yapan hak düþmanlarýnýn kovulmasý ve her türlü engelin kaldýrýlmasý ile, saðlam kalp ve dosdoðru düþünen bir akýl için belirlenmiþ en güzel nizamý, yani Ýslâm´ý hâkim kýlmaktýr. Cihad, Hz. Peygamber (s.a.s.)´in yaþayýp teblið ettiði Ýslâm´a yapýþarak Allah yolunda kendini ve. malýný feda etmiþ, orta yolu seçmiþ, aþýrýlýktan sakýnmýþ ilâh olarak Allah´ý ve onun hâkimiyetini tanýmýþ, Ýslâm´ý bütün dinlerin üstünde ve tamamlanmýþ tek din kabul ederek bu dini müdafaa ve yaþanýlýr kýlmak için çalýþmak demektir. Bunun için Ýslâm´da mutlak surette, öldürme, intikam, din deðiþtirmeye zorlama yoktur. Düþmaný yenmek, onun kuvvet ve gücünü bertaraf edip, dinde serbest olarak Allah´ýn hükmüne tabi tutmaktýr ki, iþte Allah´ýn adýný yüceltmek için yapýlan cihad þekillerinden birisi de budur.

Cihad, ne bir savunma savaþý ne düþmana saldýrýda bulunup onu imha etme savaþýdýr. Kýtal ve kan dökme deðildir. Yahut bir üstünlük ve egemenlik kurarak insanlarý boyunduruk altýna alma savaþý da deðildir.

Ýnsanlarla mücadele ve insanlar arasý savaþ iliþkilerini anlatan pek çok kelime varken, Ýslâm bu kelimeleri cihad kavramý yerine kullanmadý. Meselâ, harp, kýtal, ezâ kelimeleri cihad kelimesinin yerini tutmamaktadýr. Ýslâm niçin eskiden Araplar´ýn kullandýðý harp vb. gibi kelimeleri almadý da yepyeni bir ifade olan cihad tabirini aldý. Bunun birinci sebebi, harp tabiri þahsi menfaatler, polemik oyunlar için ateþi sönmeyen, yangýný çaðlar boyu milletlerin, kabilelerin içinden çýkmayan kýtal anlamýnda kullanýlmýþtýr. Harplerde genellikle, kiþisel ve toplumsal kinler hâkim olmuþtur. Harplerde fikir endiþesi, bir akîdeyi galip kýlma çabasý göze çarpmaz.

Cihad Allah Ýçindir ve Allah Yolundadýr


Ýslâm´da cihad, hedefsiz, gayesiz bir savaþ deðildir. Ýslâm´da cihad yalnýz Allah yolunda olur. Bu þart, cihaddan ayrýlmaz. Ýslâm´ýn kendi hedeflerine varmak için niçin harp veya baþka bir kelimeyi deðil de; "cihad" kelimesini seçtiðini belirtirken, cihadýn diðer kelimelerden farklý olduðunu ifade ettik. Bu farklýlýðý saðlayan bir hususiyet de "Allah yolunda" ifadesinin ve kavramýnýn cihad kelimesinin içinde bulunmasýndandýr. "Allah yolunda" tabiri de Ýslâm´ýn kendi mefkûresi için kullandýðý terimler sözlüðünden bir terimdir. Bu terimi de bir çok kiþi yanlýþ anlamýþ, halký Ýslâm inancýna boyun eðdirip, Ýslâm´ý kabul ettirip bunun için zorlamak olduðu düþüncesini "Allah yolunda cihad" olarak düþünmüþlerdir.

Gerçekte, "Allah yolunda" terimi, Ýslâm kavramlarý içinde onlarýn düþündüðünden çok geniþ bir anlam belirtir. "Allah yolunda cihad" batýlýlarýn anladýðý manada kutsal bir savaþ deðildir. Ýslâm nazarýnda, toplumun fayda ve mutluluðu için, geçici dünya arzusunda bulunmadan yapýlan her hareket "Allah yolunda"dýr.

Allah´ýn sana verdiði mallarý geçici dünyalýk faydalar umarak sarfedersen bu "Allah yolunda" olmak deðildir. Ama sýrf Allah rýzasý için, bildiðin muhtaçlara yardým edersen þüphesiz ki bu "Allah yolunda" bir iþtir. Ýþte bu "Allah yolunda" terimi, yalnýz Ýslâm´a mahsus; maddi menfaat ve arzulardan uzak, sýrf Allah rýzasý umulan davranýþlar için kullanýlýr. Bunu yapan kimse bilir ki mümin. kardeþlerinin saadeti için yaptýðý her iþ Allah rýzasý içindir. Müminin geçici dünya hayatýnda istediði tek husus Allah Teâlâ´nýn rýzasýný kazanmaktan baþka bir þey deðildir. Ýþte yüce Allah, bu anlama iþaret etmek için cihadý, "Allah yolunda" kaydýyla sýnýrlamýþtýr. Ýslâm´ýn istediði de budur. Müslüman topluluk veya fert, batýl ve beþerî sistemleri yýkýp, yerine Ýslâm akîdesine dayalý bir sistemi getirirken, harcayacaklarý çabalarý ve yapacaklarý her türlü fedakârlýklarý, kiþisel çýkarlardan, nefsânî arzulardan uzak tutmalýdýr. Bütün çýrpýnmalarýnýn karþýlýðý olarak, hak ölçülerine uygun, adaletli bir sistemi getirmekten baþka bir þey gözetmemelidirler. Mümin, yaptýðý þeylerin karþýlýðýný bu dünyada beklemez. Allah´ýn kelâmýný yüceltmek için, bu bitmeyen mücadelenin, dinmeyen savaþýn karþýlýðýnda; mal, mülk, þan, þeref, rütbe, geçici dünyalýk elde etme düþüncesi aklýndan geçmez.

"Ýnananlar Allah yolunda savaþýrlar, küfredenler ise tâðût yolunda savaþýrlar..." (en-Nisâ, 4/76).

Bütün bunlardan anlaþýlýyor ki, Allah, ancak kendi rýzasý için olan cihadý kabul eder. Nefsânî arzulardan, kavmiyetçi kinlerden, kabilecilik taassubundan kopan savaþý deðil... Yeryüzündeki her canlý, hayatýný devam ettirmek için çýrpýnýp durur. Fýtrî gayesine ulaþmak için gece gündüz demeyip çalýþýr. fakat müslümanýn çýrpýnýþ ve çalýþmasý baþka gayelere yöneliktir. O, yani, Ýslâm´a inanýp, onun sistemine baðlanan kimse, her þeyden önce Ýslâm inkýlâbýnýn gayesi olan Hakký getirmek için canla baþla, malla Allah yolunda cihad eder. Bütün gücüyle þer güçleri yýkmak, fitne ve fesat tohumlarýnýn yeryüzünde yayýlmasýna engel olmak için çalýþýr. "Fitne yok olup din ve hâkimiyet yalnýz Allah´ýn oluncaya kadar" cihad eder. Ýþte Ýslâmî cihad budur.

Þâmil ÝA



radyobeyan