Cibril Hadisi By: armi Date: 08 Þubat 2010, 16:29:12
CÝBRÝL HADÎSÝ
Cebrail aleyhisselâm, Hz. Peygamber´in de aralarýnda bulunduðu bir sahabe´ topluluðuna insan suretinde gelmiþ, iman, Ýslâm, ihsan ve kýyamet alâmetleri gibi bazý sorularý Allah Rasûlüne sorarak cevaplarýný almýþtýr. Ýþte Cebrail (a.s.)´in bizzat soru sorarak ve cevaplarýný tasdik ederek telkin ettiði bu hadise "Cibril hadîsi" adý verilmiþtir.
Abdullah b. Ömer´in, babasý Hz. Ömer´den naklettiði bu hadis þöyledir:
"Bir gün Rasûlullah (s.a.s.)´in yanýnda bulunduðumuz sýrada âniden yanýmýza, elbisesi bembeyaz, saçý simsiyah bir zat çýkageldi. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyor, bizden de kendisini kimse tanýmýyordu. Doðru peygamber (s.a.s.)´in yanýna oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadý. Ellerini de uyluklarý üzerine koydu. Ve:
"Ya Muhammed! Bana Ýslâm´ýn ne olduðunu söyle" dedi. Rasûlullah (s.a.s.): "Ýslâm; Allah´tan baþka ilâh olmadýðýna, Muhammed´in de Allah´ýn Rasulü olduðuna þehadet etmen, namazý dosdoðru kýlman, zekâtý vermen, Ramazan orucunu tutman ve gücün yeterse Beyt´i hac etmendir" buyurdu. O zat: "Doðru söyledin" dedi. Babam dedi ki: "Biz buna hayret ettik. Zira hem soruyor, hem de tasdik ediyordu."
"Bana imandan haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.s.): Âllah a, Allah´ýn meleklerine kitaplarýna, peygamberlerine ve ahiret gününe inanman, bir de kadere, hayrýna þerrine inanmandýr" buyurdu. O zât yine:
"Doðru söyledin" dedi. Bu sefer:
"Bana ihsandan haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.s.):
" Allah´a O´nu görüyormuþsun gibi ibadet etmendir. Çünkü her ne kadar sen onu görmüyorsan da, o seni muhakkak görür" buyurdu. O zat:
"Bana kýyametten haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.s.) "Bu meselede kendisine sorulan, sorandan daha çok bilgi sahibi deðildir" buyurdular.
"O halde bana alâmetlerinden haber ver" dedi. Peygamber (s.a.s.):
"Câriyenin kendi sahibesini doðurmasý ve yalýn ayak, çýplak, yoksul koyun çobanlarýnýn bina yapmakta birbirleriyle yarýþ ettiklerini görmendir" buyurdu. Babam dedi ki:
Bundan sonra o zat gitti. Ben bir süre bekledim. Sonunda Allah Rasûlü bana: "Ya Ömer! O soru soran zatýn kim olduðunu biliyor musun?"dedi. "Allah ve Rasûlü bilir" dedim.
"O Cibrîl´di. Size dininizi öðretmeye gelmiþti" buyurdular. (Buhârî, Ýman 1; Müslim, Ýman 1).
Abdullah b. Ömer bu hadîsi Basra´ dan Hacc veya Umre için Hicaz´a gelen Yahya b. Yamer ve Humeyd b. Abdirrahmân el-Himyerî´nin kader hakkýnda soru sormalarý üzerine rivayet etmiþtir. Basra´da ilk olarak Ma´bed el-Cühenî ve ona tabi olanlar kaderi inkâr etmiþler; hâdiselerin, Allâh´ýn hiç bir takdir ve bilgisi olmaksýzýn yeni yeni husûle geleceðini ileri sürmüþlerdir. Abdullah b. Ömer onlarý dinledikten sonra þöyle demiþtir:
"Sen Basra´da onlarla görüþtüðün zaman kendilerine söyle ki, ben onlardan uzaðým. Onlar da benden uzaktýr. Allah´a yemin olsun ki onlardan birinin Uhud daðý kadar altýný olsa da onu hayra harcasa, kadere inanmadýkça Allâh onun hayrýný kabul etmez." Sonra Abdullah (r.a.) yukarýdaki hadisi nakletmiþtir (Ahmed Davudoðlu, Sahîh-i Müslim Tercüme ve Þerhi, Ýstanbul 1977, I, 106).
Kader, sözlükte; miktar, meblað, büyük sayma, güç, kudret ve bir þeyi kýsmak anlamlarýna gelir. Þer´î bir terim olarak; meydana gelecek þeyleri ve o þeylerin ne zaman nerede, ne gibi nitelik ve özelliklerle meydana geleceðini Allâhü Teâlâ´nýn takdir ve tahdîd etmesi demektir. Takdir buyurduðu þeyleri, zamaný gelince birer birer icad etmesine de "kazâ" denir. Bu duruma göre, kader ilim ve irade sýfatýna; kaza da tekvin (yaratma) sýfatýna döndüðü için kaza ve kadere inanmak, temelde Allâhü Teâlâ´ya imanla eþ deðerdedir. Bütün sýfatlariyle Allah´a iman eden, bunlara da inanmýþ olursa da, önemine binâen kaza kader meselesi kelâm ilminde ayrýca ele alýnmýþtýr. Kader konusunu daha önce Mekke´de öne sürüp, bunu inkâr edenlerin bulunduðu da nakledilir. Abdullah b. Zübeyr´in ordusu Mekke´de Haccac-ý Zâlim, tarafýndan muhasara edildiði zaman Kâbe-i Muazzama yanmýþtý. O zaman bazýlarý bunun bir ilâhi takdir (kader konusu) olduðuna inanmýþ, bazýlarý da Kâbe´nin takdirle yanmadýðýný söyleyerek kaderi inkâr etmiþlerdir (A. Davudoðlu, a.g.e., I, 106-108).
Cibril hadisinde ikinci soru ve cevabý, iman esaslarýný bildirir. Bunlar altý tanedir:
1) Allah´a iman: Bu iman, Allah´ýn varlýðýný ve hakkýnda vacip, mümteni; (imkânsýz) ve caiz olan bütün sýfatlarý bilerek tasdik etmekle meydana gelir. Bazý kelâm bilginleri Allahu Teâlâ´nýn sýfatlarýný selbiyye ve sübütiyye olmak üzere ikiye ayýrýrlar:
Selbî sýfatlar altý tane olup þunlardýr:
a) Vücud: Allah´ýn varlýðý, b) Kýdem: Ezelî olmasý, yani varlýðýnýn evveli olmamasý, c) Bekâ: Ebedî olmasý, yani varlýðýnýn sonu bulunmamasý, d) Muhâlefetün li´l-havâdis: Allah´ýn varlýklardan hiçbir þeye benzememesi, e) Kýyam bi zâtihi: Varlýðýnýn kendisinden olmasý, f) Vahdaniyet: Allah´ýn bir olmasýdýr.
Sübûtî sýfatlar sekizdir:
a) Hayat: Allahu Teâlâ´nýn diri olmasý,
b) Ýlim: Her þeyi bilmesi,
c) Ýrade: Her mümkünü caiz olan bir þekle ve vakte tahsis etmesi,
d) Kudret: Her þeye gücünün yetmesi,
e) Semî´: Her þeyi iþitmesi,
f) Basar: Her þeyi görmesi,
g) Kelâm: Ses ve harfe muhtaç olmadan konuþmasý,
h) Tekvin: Var etme, yok etme, yaþatma ve öldürme gibi fiillerin baþlangýcý olan bir sýfattýr.
2) Meleklere iman: Bu, Allah´ýn melek denilen, nurdan yaratýlmýþ ve istediði þekle girebilen bir takým masum kullarý olduðuna inanmaktýr. Ban bakýmlardan meleklere benzeyen, diðer bir takým görünmez yaratýklar vardýr ki, bunlara da "cin" denir. Cinler saf ateþ alevinden yaratýlmýþ olup, melekler gibi onlar da aðýr iþleri yapabilir ve istedikleri þekillere girebilirler. Yalnýz bunlar melekler gibi masum (günah iþlemez) deðildir. Mümini, kâfiri vardýr, "yer, içer, ürer ve ölürler " (en-Neml, 27/87; ez-Zümer, 39/68; Ýnfitar, 82/10-12; el-Kehf, 18/50; er-Rahmân, 55/31; Müslim, Zühd, 10; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 153, 168; Taberi, XX, 29; Ýbnü´l-Kayyim el-Cevziyye, Kitâbu´r-Ruh, Haydarâbâd 1357, s. 41; Ýbn Nüceym, el-Eþbâh ve´n-Nezâir, cin bahsi).
3) Kitaplara iman: Allahu Teâlâ, bazý peygamberlerine gerçek ve hükümleri bildiren bir takým ibareye lafýzlar indirmiþtir ki; bunlara "kitap" denir. Büyük kitaplardan Tevrat Hz. Musa´ya, Zebur Hz. Dâvud´a, Ýncil Hz. Ýsa´ya, Kur´an-ý Kerîm de Hz. Muhammed (s.a.s.)´e indirilmiþtir. Bunlardan baþka çeþitli peygamberlere yüz adet suhuf (sahifeler) verilmiþtir. Ýþte bütün bu kitaplara iman etmek farzdýr (eþ-Þûrâ, 42/51; el-A´lâ, 87/67; el-Hýcr, 15/9; Hud 11/49; Ýsrâ, 17/88.)
4) Peygamberlere iman: Allâh´u Teâlâ hazretleri kullarýna doðru yolu göstermek için bir takým peygamberler göndermiþtir. Bunlardan kendilerine kitap ve þerîat verilenlere "Rasul" denir. Baþka bir peygamberin þeriatiyle amel ve onun getirdiði hükümlerini insanlara bildirmeye memur olanlara ise "nebî" adý verilir. Ýlk peygamber Hz. Âdem, son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)´dir. (en-Nahl, 16/36; en-Nisâ, 4/164; el-Ahzâb, 33/40).
5) Âhiret gününe iman: Âhiret günü haþirden, bütün ölenlerin diriltilmesinden baþlayan sonsuz bir gündür. Kýyametin kopmasý, sûrun üfürülmesi, ölülerin diriltilmesi, kitaplarýn verilmesi, mîzanýn kurulmasý, kullarýn sorguya çekilmesi, havz-ý kevser, þefâat, sýrat, Cennet ve Cehennem ahiret gününün muhtevasýna dahil olduðundan bütün bunlara inanmak farzdýr. (Âli Ýmrân. 3/185: Duhân, 44/56; Mü´min, 40/11; Tâhâ, 20/74; el-Bakara, 2/28; et-Tür, 52/45; el-En´âm,6/93; el-Fecr, 89/27-30; eþ_Þems, 91/97; ez-Zümer, 39/42; Buhârî, Husûmât, Müslim, Fezâil,10,161, 162; Tirmizî, Kýyâme, 26; Kurtubî Tefsiri, Tûr Sûresi 45. ayetin tefsiri).
6) Kadere Ýman: Yukarýda kadere imandan söz etmiþ, Cibril hadisinin kaderi inkâr edenlerle ilgili bir soru üzerine nakledildiðini belirtmiþtik. Hadis-i þerifte kadere imana özellikle yer verilmesi, bu konuda ümmetin ileride görüþ ayrýlýklarýna düþeceðini Hz. Muhammed (s.a.s.)´in bildiðini gösterir. (et-Talâk, 65/3; Buhârî, Cenâiz, 83; Tefsîru Sûre, 92/6; Müslim, Kader, 1,8; Ýbn Mâce, Mukaddime, 10).
Hadîs-i þerifte ilk soru Ýslâm´ýn þartlarýný telkin için sorulmuþtur. Bunlar; Allah´tan baþka ilâh olmadýðýna þehadet etmek,. namaz kýlmak, oruç tutmak, zekât vermek ve gücü yeterse hacc etmektir. Bu þartlar Kur´an-ý Kerîm´in çeþitli ayetlerinde yer almýþ ve tekrarlanmýþtýr (el-Bakara, 2/238; Buhârî, Ýman 1, 2; Zekât, 41, 63; Meðâzî, 60, Tevhîd, 1 ; Müslim, Ýman, 19-22; Nesâî, Zekât,1; Ýbn Mâce Ýkâme,193; Ahmed b. Hanbel, I, 72; Dârimî, Zekât 1).
Üçüncü soru "ihsân nedir?" sorusu ve Hz. Peygamberin "Ýhsan, Allah´ý görüyormuþsun gibi Allah´a ibadet etmendir..." cevabý, mümini ibadet sýrasýnda manevî âlemlere yüceltmek içindir. Her þeklin bir de gerçeði vardýr. Namaz da bir þekildir. O þeklin içindeki gerçek ihsandýr. Meselâ Ýslâm´da fýkýh ilmi namazýn dýþ þekli ile uðraþýr; tasavvuf ise bu þeklin içindeki gerçeði yani ihsan derecesini bulmaya çalýþýr. Ýbadeti kuru bir þekil ve beden hareketleri olarak deðil, Allah´ýn huzurunda bulunduðunu bilerek ve düþünerek yapmak gerekir. Ýbadetin asýl hedefi Allah´u Teâlâ ile bu mânevi diyalogu kurmak ve bunu ibadet süresince devam ettirmektir.
Hadisteki diðer bir soru kýyamet zamaný ile ilgilidir. Hz. Peygamber bu konuda soru sorandan daha fazla bilgi sahibi olmadýðýný bildirmiþtir. Cenâb-ý Hak kýyametin kopma zamanýný gizli tutmuþtur. Ýnsanlarýn ileride meydana gelecek bir takým olaylarý önceden bilmemesi çoðu zaman bir nimettir. Müminin önceki tecrübelerine ve bilimin kurallarýna göre gerekli önlemleri aldýktan sonra, sonucu Allahu Teâlâ´dan beklemek gerekir. Bütün önlemler alýnmasýna raðmen doðacak olumsuz sonuçlardan insanýn sorumluluðu bulunmaz. Zaten böyle bir sonucu önleme gücü de insanoðluna verilmemiþtir. Çünkü o, ancak gücünün yeteceðinden sorumludur.
Kur´an-ý Kerîm´de beþ þeyin insanlardan gizlendiði bildirilir ki, bunlara "muðayyebât-ý hamse*" denir. Bunlardan ilki kýyametin kopma zamanýdýr.
"Kýyametin ne zaman kopacaðýna dair bilgi, ancak Allah katýndadýr. Yaðmuru o indirir. Rahimlerde olaný o bilir. Hiç bir kimse yarýn ne kazanacaðýný bilmez. Hiç bir kimse nerede öleceðini de bilmez. Þüphesiz Allah "Âlîm´dir, Nabîr´dir" herþeyi çok iyi bilir, her þeyden haberdardýr" (Lokman, 31/ 34)
radyobeyan