Cerh By: armi Date: 08 Þubat 2010, 16:21:11
CERH ve TA´DÎL
Cerh; yaralamak, sövmek; ta dîl, düzeltmek, hizaya getirmek, tezkiye etmek demektir.
Istýlahî manalarý ise; Cerh, günahkârlýk, tedlis (karýþtýrýcýlýk), yalancýlýk gibi sebeplerle bir râvinin, hadis mütehassýslarý tarafýndan rivayetlerinin reddedilmesi. Ta´dil; Bir râviyi rivayetleri kabul olunacak þekilde vasýflandýrmak, tanýtmak demektir.
Hadis râvilerinin kusur ve meziyetlerinin özel terimlerle tetkik edildiði "cerh ve ta´dil ilmi" hadis ilminin en önemli konularýndan birini oluþturur. Sözlü rivayetlerin yaygýn olduðu bir dönemde ortaya çýkýp geliþen bu ilmin, hadisin ve dolayýsýyla Ýslâm´ýn korunmasý açýsýndan hicrî dördüncü yüzyýla kadar çok faal bir rol oynadýðý kesin bir gerçektir.
Hz. Peygamber (s.a.s.)´den sonra meydana gelen bazý siyasî olaylar neticesinde birtakým sapýk itikadî gruplarýn ortaya çýkmasý ve bunlarýn kendi görüþleri lehinde hadisin otoritesinden yararlanmak istemeleri, kendilerini hadis uydurmaya sevketmiþtir. (Ahmed Nâim, Tecrid-i Sarîh Tercümesi, Mukaddime, 351; Yaþar Kandemir, Mevzu Hadisler, 31-48).
Bu olumsuz geliþmeler karþýsýnda Ýslâm âlimleri kýlý kýrk yararcasýna bir titizlik göstererek, hadislerin kitaplara geçirilip tasnif edildiði zamana kadar her râviyi cerh ve ta´dile tabi tutmuþlar ve bu þekilde, güvenilir olanlarý zayýflardan, tanýnmayanlardan, uydurmacý ve yalancýlardan ayýrdetmiþlerdir (Ahmed Nâim, Mukaddime, 351).
Dini, aslî berraklýðý içerisinde korumayý yegane hedef ve vazife bilen Ýslâm âlimlerinin bu davranýþlarýný bir baþka þekilde yorumlamak mümkün deðildir. Zira Tirmizî´nin de açýkça ortaya koyduðu gibi, amaç, müslümanlarýn hayrýný ve iyiliðini istemektir (Ahmed Nâim, Mukaddime; 351). Yoksa hiç bir kimse sebepsiz yere müslümanýn gýybetini yapmýþ ve onlarý çekiþtirmeyi istemiþ deðildir.
Tanýnmýþ münekkitlerden Yahya b. Saîd el-Kattân cerhettiði muhterem zevât dolayýsýyla kendisine yöneltilen:
- Sen cerhettiðin bu zevâtýn kýyamet gününde karþýna hasým olarak çýkmalarýndan korkmuyor musun? þeklindeki bir soruya:
"Bunlarýn düþmanlýðýna maruz kalmam; hadisini müdafaa etmediðimden dolayý Rasûlullah (s.a.s.)´in karþýma hasým olarak çýkmasýndan çok daha kolaydýr." diye cevap vermiþtir (Ahmed Nâim, Mukaddime, 350).
Onun bu cevabýnda da görüleceði gibi, konu bir gýybet ve çekiþtirme meselesi deðil; ilim ehlinin taþýdýðý sorumluluk duygusunun ve ilmî anlayýþýn bir çeþit tezâhürüdür.
Diðer taraftan cerh ve ta´dili yapacak âlimlerde birtakým özelliklerin arandýðý gibi; cerh ve ta´dil esnasýnda dikkate alýnmasý gereken esaslar da mevcuttur. Bu yönleriyle ehil olmayan bir kimsenin cerh ve ta´diline itibar edilemez. Þartlarýna riayet edilmeden yürütülmüþ cerh ve ta´dilin de ifade edeceði hiç bir deðer yoktur. (Ahmed Naim, Mukaddime, 365-389).
Hadis münekkitleri cerh ve ta´dilde râvilerin kuvvet ve zayýflýk, doðruluk ve yalancýlýk gibi durumlarýna iþaret eden bir takým terimler kullanmýþlardýr. Ta´dil için kullanýlan terimlerin tertibinde ulema arasýnda tam bir ittifak yoktur. Ýbn Hacer el-Askalânî bu terimleri en yükseðinden alta doðru altý derecede toplamýþtýr. Ayný þekilde cerh için kullanýlan tabirler de en hafifinden en aðýrýna doðru altý kýsma ayrýlmýþtýr. Ta´dilin en yüksek derecesi "evseku´n-nâs", "esbetü´nnâs" (insanlarýn en güveniliri); cerhin en aðýr derecesi ise "ekzebü´n-nâs" (insanlarýn en yalancýsý), "hüve ruknu´l-kezibi" (o, yatanýn ocaðýdýr)... tabirleriyle ifade olunur (Ahmed Naim, Mukaddime, 391-398; Ýbn es-Salâh, Ulûmu´l-Hadis, I33-137; Suyûtî, Tedrib, 229-236).
Hadisin sahihini sekîminden, makbulünü merdudundan ayýrma gayretinin bir neticesi olarak geliþmiþ olan bu ilim dalýnda kaleme alýnmýþ bir çok eser mevcuttur. Ýbn Ebi Hâtim er-Râzi´nin "Kitâbü´l-cerh ve´t-ta´dîl´i"; Ahmed b. Hanbel´in "Kitâbü´l-ýlel´i" ; Zehebî´nin "Mizânü´l i´tidâl" ;Buhârî´nin "et-Târihü´l-kebir´i" bu alanda yazýlmýþ çok sayýdaki eserden sadece birkaçýdýr.
radyobeyan