Celvetiyye By: armi Date: 08 Þubat 2010, 16:01:11
CELVETÝYYE
Bayramiyye tarikatýnýn bir þûbesi. Ünlü mutasavvýf Azîz Mahmud Hüdai´ye nisbet edilen bir tarikat.
Arapça´da yerini, yurdunu, terk etmek mânâsýna gelen celvet kelimesi, tasavvuf ýstýlahý olarak, kulun, Allah sýfatlarý ile halvetten çýkýþý ve Allah´ýn varlýðýnda fanî oluþu anlamýný taþýr.
Celvetiyye, celvete mensup olanlara verilen isimdir. Celvet, halvetten çýkmaktýr. Bu da itibarî olan her þeyi çýkarmak, hakikat libâsýný giymek demektir. Halvet ile celvet arasýnda anlam ve imlâ açýsýndan alt ve üstteki noktadan baþka bir fark yoktur.
Celvet ve halvet kelimeleri, baþlangýçta bir makam ve meþreb ifade ederken daha sonralarý iki ayrý tarikatýn adý olmuþtur. Celvetiyye tarikatýnýn ilk kurucusu olarak deðiþik isimler ileri sürülür. Bu deðiþik rivayetleri te´lif eden Bursalý Ýsmâil Hakký der ki:
"Celvetiyye tarikatý Ýbrahim Zâhid Gilânî (ö. 700/1300) devrinde hilâl; Üftâde (ö. 988/1580) zamanýnda yarým ay; Hüdai (ö. 1038/1628) asrýnda ise dolunay durumundadýr."
Aziz Mahmud Hüdâî, 948/1552-1038/1628 tarihleri arasýnda yaþamýþ bir Türk mutasavvýfýdýr. Ýyi bir medrese tahsili gördükten sonra sûfiyye mesleðine sülûk ederek Bursalý M. Muhyiddin Üftâde´ye mürid olmuþ ve kýsa zamanda onun yanýnda hilâfet alarak irþâda mezun olmuþtu. Þeyhinin vefatýndan sonra Ýstanbul´a gelerek irþâda baþlayan Hüdâyî, ilmi ve mânevî nüfûzu sayesinde halkýn her kesiminden binlerce insanýn sempatisini kazanmýþ, özellikle devlet adamlarý ve sultanlarýn hürmetine mazhar olmuþtu. Onun eserleri Celvetiyye tarikatýnýn teþekkülünü ve sistemleþmesini saðlamýþtýr. Hüdâyî´nin "Vakýât", "Tarîkatnâme," "et-Tarîkatü´l-Muhammediyye" ve "Câmiu´l-Fazâil" gibi eserleri, tarikatýn temel kaynaklarý arasýnda sayýlabilir.
Aziz Mahmud Hüdâî, "Þakâyýk zeyli"ne göre, Seferhisarlý´dýr. Gülþen Efendi, "Külliyât-ý Hüdâî" de Sivrihisarlý olduðunu kaydediyor. Baþkalarý da onun Konya Koçhisar´ýndan olduðunu söylemektedirler. Ýstanbul´ da okuyan, Edirne´de Sultan Selim medresesinde muitlik, Þam ve Mýsýr´ da nâiplik eden, Mýsýr´da Kerimü´ddin Halvetî adlý birisine intisap edip Halvetî olan Mahmud Hüdâî, nihâyet Bursa´da Ferhâdiye medresesine müderris ve Cami-i Atik mahkemesine nâip oluyor. Bu sýrada, bir gece, rüyasýnda, cennetlik olduklarýný zannettiði birçok kimseyi Cehennem´de, Cehennem´lik zannettiklerini Cennet´te görüyor. Bunun üzerine ertesi sabah derhal Uftâde´ye gidip teslim oluyor.
Mahmud Hüdâî zamanýnda büyük bir hürmete mazhar olmuþtur.
"Silsilenâme-i Celvetiyyân", þeyhin bu teveccühe uðrayýþýna Sultan 1. Ahmed´in bir rüyasýný kerâmetle tâbir etmesini, sebep olarak gösteriyor. Peçevî, Rumeli Kazaskeri Sunullah´ýn tesiri ile vezir Ferhat Paþa tarafýndan Fatih Camii´ne vaiz tayin edildiðini kaydetmekte ve þöhretinin bu suretle baþladýðýna iþaret etmektedir (Ýbrahim Peçevî, Tarih, II, 36).
Mahmud Hüdaî üç kere hac etmiþtir. Mihrimah Sultan´ýn kýzý Ayþe Sultan ile evli olduðu rivayet edilmektedir. Þeyhin tatlý dilli ve güzel söz söyleyen, sakallý ve orta boylu olduðu kaydedilir.
Mahmud Hüdâî, vahdet-i vücüdu, þerîat hudutlarýný taþmamak üzere kabul eden ve her hususta zahitlik yolunu tutan tam sünnî bir þeyhtir. Hatta o, tasavvufta taþkýnlýk gösteren, yahut biraý serbest fikri olan sofilere bile karþýdýr. Celvetiye´de sülûk, esmâ iledir. Esmâ-i seb´a yani Allah´ýn yedi adý "usûl-i esma" adýný alýr. Celvetîlikte bunlardan baþka beþ ad daha kabul edilmiþtir ki bunlara da "furû-i esmâ" denilir.
Celvetiyye Tarikatý, Bayramiyye´nin; Bayramiyye de Safeviyye ve Halvetiyye´nin bir kolu sayýlmaktadýr. Celvetiyye, Hz. Ali kanalýyla gelen bir tarikat olmasý itibarýyla cehrî zikri esas olan, nefs tezkiyesine önem veren bir tarikattýr. Harîrîzâde M. Kemâleddin, Tibyânu vesâili´l-hakâik adlý eserinde Celvetiyye´nin esaslarýnýn tezkiye, tasfiye ve tecliye olduðunu belirtir.
"Tezkiye" dünya sevgisini terkederek nefsi mâsivânýn þerrinden korumak; "tasfiye", kalbi her türlü kirden temizleyerek ilâhî iradenin aksedeceði bir hâle getirmektir. "Tecliye" ise, zât-ý Ýlâhî´nin yine kendisi için zuhûru demektir. Sâlikin, bu âlemi, Hakk´ýn zuhûr mahalli olarak görmesidir.
Her çeþit ibadet ve zikirden gaye, insaný gerçek kulluða erdirmek, kalp tasfiyesi ve nefs tezkiyesiyle kemâle ulaþtýrmaktýr. Celvetiyye tarikatýnýn temel esaslarý, yine Celvetîler´in kabul ettiði usûle göre, "zikir" ile "manevî ve sürî mücâhede" sûretiyle gerçekleþebilir. Kýsaca "kelime-i tevhîd" zikri denilen tevhid zikri, bu tarikatýn farklý bir özelliði olarak kabûl edilebilir.
Celvetiyye´de sülûkün dört mertebesi vardýr: Tabiat, nefs, rûh ve sýrr. Tabiat mertebesinde sâlik tabiatýn gereði olan yeme, içme ve cinsî münâsebetten mücâhede yoluyla uzaklaþmaya çalýþýr. Zaruret ölçüsünde yer, içer ve belli bir süre evlenmez. Nefs mertebesinde nefsten kaynaklanan kötü huy ve sýfatlarýný mücâhede yoluyla terketmeye çalýþýr. Nefsin kötü fiilleri iki türlüdür. Bir grubu kendi irâdesi ile iþlediði günahlar; diðerleri iyice yerleþmiþ kötü huy ve alýþkanlýklardýr. Bunlarýn her iki grubun da ancak riyâzat ve mücâhede ile ýslah edilebilir. Nefs, belli þekillerde ýslah edilip kontrol altýna alýnýnca rûh ve sýrr mertebelerine yol açýlmýþ olur. Ruh mertebesinde sâlik, nefsin kötü huylarýnýn tasallutundan kurtulup rûhu ile irtibata geçmiþ sayýlýr. Ruhun bozuk tarafý, marifet-i ilâhiyyeden mahrûmiyyettir. Bu yüzden rûhun terbiyesi ancak marifet-i ilâhiyye ile olur. Rûh mertebesinde ilm-i ledün sýrlarý zâhir olmaya baþladýðýnda sâlike "keþf" vâki olmaya baþlar. Tabiat ve nefs mertebelerinde keþf yoktur. Sâlik rûh mertebesinde mârifet ve ilâhî aþký elde ettikten sonra, sýrr mertebesine yükselir. Bu mertebenin gereði mâsivâdan ilgiyi kesmek, Hakk´tan baþkasýna gönül vermemektir. Bu makam, mahv fena ve tecellî nürlarýnýn zuhûr ettiði vuslat makamýdýr.
Bu dört makamýn her biri, ayrý ayrý renklerle temsil edilmiþtir: Tabiatta renk "toprak" alâmeti olarak siyahtýr. Nefs kan rengindedir ve bu
"hevâ" alâmeti sayýlýr. Rûhta renk sarýdýr ve "ateþ"in sembolüdür. Sýrr renksizdir ve "su"yu temsil eder. Böylece anâsýr-ý erbaa* tamamlanmýþ olur. Bu dört makamýn sonunda Celvetî sâliki hilâfete ehil hâle gelerek mürþidi tarafýndan halife tayin edilir.
Celvetiyye´nin; Bursalý Ýsmâil Hakký tarafýndan kurulmuþ olan Hakkýyye, Selâmi Ali Efendi´ye nisbet edilen Selâmiyye, Kütahyalý Ali Fenâi Efendi´nin temsil ettiði Fenâiyye ve M. Hâþim Baba tarafýndan kurulmuþ olan Hâþimiyye olmak üzere dört kolu vardýr. Ýstanbul´da tarikat ve tekke faaliyetlerinin serbest olduðu dönemlerde, hemen hemen otuza yakýn celveti tekkesi vardý.
Celvetiyye tarikatýnda diðer tarikatlardan farklý olarak dizler üstüne kalkýlýp yarý-kýyam hâlinde icra edilen bir zücir tarzý vardýr ki buna "nýsf-ý kýyâm" ya da "hýzýr kýyâmý" denilir.
Celvetî mensuplarýnýn giydiði Celvetî tacýnýn tepesinde onüç; dilim ve bu dilimleri birleþtiren bir düðme bulunur. Tarikatýn merkez tekkesi, Ýstanbul-Üsküdar´da Aziz Mahmud Hüdâî´nin medfûn bulunduðu âsitânedir. Tarikat, Ýstanbul ve Bursa´nýn dýþýnda Balkanlar´da da yayýlma istidadý göstermiþti. (Geniþ bilgi için bk. H. Kamil Yýlmaz, Aziz Mahmud Hudâî ve Celvetiyye Tarikatý, Ýstanbul 1982).
radyobeyan