Sekseninci Mektup By: derya Date: 06 Þubat 2010, 19:10:03
Sekseninci Mektup
Bu mektûb, mirzâ Fethullah-i Hakîme yazýlmýþdýr. Yetmiþüç fýrka içinde, kurtulan bir fýrkanýn, Ehl-i sünnet fýrkasý olduðunu bildirmekdedir:
Hak teâlâ, Muhammed Mustafânýn nûrlu caddesinde yürümek nasîb eylesin! Fârisî mýsra tercemesi:
Ýþ budur. Bundan baþkasý hiçdir.
Hadîs-i þerîfde, müslimânlarýn yetmiþüç fýrkaya ayrýlacaklarý bildirildi. Bu yetmiþüç fýrkadan herbiri, islâmiyyete uyduðunu iddiâ etmekdedir. Cehennemden kurtulacaðý bildirilen bir fýrkanýn kendi fýrkasý olduðunu söylemekdedir. Müminûn sûresi, ellidördüncü [54] ve Rûm sûresi otuzikinci âyetinde meâlen, (Her fýrka, doðru yolda olduðunu sanarak, sevinmekdedir) buyuruldu. Hâlbuki, bu çeþidli fýrkalar arasýnda kurtulucu olan birinin alâmetini, iþâretini, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) þöyle bildirmekdedir: (Bu fýrkada olanlar, benim ve Eshâbýmýn gitdiði yolda bulunanlardýr). Ýslâmiyyetin sâhibi kendini söyledikden sonra, Eshâb-ý kirâmý da söylemesine lüzûm olmadýðý hâlde, bunlarý da söylemesi, (Benim yolum, Eshâbýmýn gitdiði yoldur. Kurtuluþ yolu, yalnýz Eshâbýmýn gitdiði yoldur) demekdir. Nitekim Nisâ sûresi, yetmiþdokuzuncu âyetinde meâlen, (Resûlüme itâat eden, elbette Allahü teâlâya itâ?at etmiþdir) buyuruldu. Resûle itâat, Hak teâlâya itâat demekdir. Ona (sallallahü aleyhi ve sellem) uymamak, Allahü teâlâya isyândýr. Allahü teâlâya itâatin, Resûlüne itâatden baþka olduðunu sananlar için nâzil olan, Nisâ sûresinin, (Allahü teâlânýn yolu ile, Resûlünün yolunu birbirinden ayýrmak istiyorlar. Senin söylediklerinin ba?zýsýna inanýrýz, bazýsýna inanmayýz diyorlar. Ýkisi arasýnda ayrý bir yol açmak istiyorlar. Bunlar, elbette kâfirdir) meâlindeki yüzkýrkdokuzuncu âyeti, bunlarýn kâfir olduklarýný bildiriyor. Eshâb-ý kirâmýn yolunda gitmeyip de, Peygambere (aleyhissalâtü vesselâm) uyduðunu söyliyen, yanýlýyor. Ona (sallallahü aleyhi ve sellem) uymuþ deðil, isyân etmiþ oluyor. Böyle yol tutan, kýyâmetde kurtulamýyacakdýr. Mücâdele sûresinin, (Doðru birþey yapdýklarýný sanýyorlar. Biliniz ki, onlar yalancýdýr, kâfirdir) meâlindeki onsekizinci âyeti bu gibilerin hâlini gösteriyor.
Eshâb-ý kirâmýn yolunda giden, hiç þübhe yok ki, Ehl-i sünnet vel cemâat fýrkasýdýr. Allahü teâlâ, bu fýrkanýn yorulmadan, yýlmadan çalýþan büyüklerine, bol bol mükâfat versin! Cehennemden kurtulan fýrka, yalnýz bunlardýr. Çünki, Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Eshâbýna dil uzatan, bunlara uymakdan, elbette mahrûmdur.
Þîîler, oniki kýsmdýr. Her kýsmý da kollara ayrýlmýþdýr. Bazýsý abdestsiz, guslsüz gezer. Nemâz kýlanlarý azdýr. Hepsinin itikâdý, inanýþý Ehl-i sünnetden ayrýdýr. Alevî deðildirler. (Alevî), Ehl-i beyti seven, onlarýn yolunda giden kimse demekdir. Ýmâm-ý Alîye ve bunun hazret-i Fâtýmadan olan çocuklarýna (Ehl-i beyt) denir. Ehl-i beyti sevmek þerefini Ehl-i sünnet kazanmýþ, onlarý sevmeði, onlarýn yolunda bulunmaðý, son nefesde îmân ile gitmenin alâmeti, iþâreti demiþdir. O hâlde alevî, Ehl-i sünnetdir. Bunun için, alevî olmak isteyen kimsenin, Ehl-i sünnet olmasý lâzýmdýr. Bugün, zýndýklar ve müslimânlýkla ilgileri olmýyan kimseler, mubârek Alevî ismini Ehl-i sünnetden alýp, kendilerine mal etmek istiyorlar. Bu güzel ismin gölgesi altýnda, gençleri aldatmaða, Resûlullahýn yolundan ayýrmaða uðraþýyorlar. Bu konuda, (Eshâb-ý Kirâm) ve (Hak Sözün Vesîkalarý) kitâblarýmýzda geniþ bilgi vardýr.
Mutezilî fýrkasý ise, sonradan meydâna çýkmýþdýr. Bunun kurucusu olan Vâsýl bin Atâ, Hasen-i Basrînin (rahmetullahi aleyh) talebesinden idi. Îmân ile küfr arasýnda, bir üçüncü kýsm bulunduðunu söyliyerek, Hasen-i Basrînin yolundan ayrýldýðý için, Hasen-i Basrî, buna (Ýtezele annâ) buyurdu ki, bizden ayrýldý demekdir. Diðer bütün fýrkalar da, sonradan meydâna çýkdý.
Eshâb-ý kirâma dil uzatmak, Allahü teâlânýn Peygamberine (sallallahü aleyhi ve sellem) dil uzatmak olur. (Eshâb-ý kirâma saygý göstermiyen, Allahü teâlânýn Resûlüne îmân etmemiþdir) buyuruldu. Çünki, onlarýn kötülenmesi, sâhiblerinin, efendilerinin (sallallahü aleyhi ve sellem) kötülenmesi olur. Böyle yanlýþ itikâda düþmekden, Allahü teâlâya sýðýnýrýz! Kur'ân-ý kerîmden ve hadîs-i þerîflerden çýkan ahkâmý bizlere getiren, Eshâb-ý kirâmdýr. Onlara dil uzatýlýnca, onlarýn getirdiði þey de, kýymetden düþer. Ýslâmiyyeti bizlere getiren, Eshâb-ý kirâm arasýndan belli kimseler deðildir. Bunda, herbirinin hizmeti, payý vardýr. Hepsi adâletde, doðrulukda, öðretmekde müsâvîdir. Eshâb-ý kirâmdan ?aleyhimürrýdvân? herhangi birine dil uzatýlýnca, dîn-i islâm kötülenmiþ, söðülmüþ olur. Allahü teâlâ, bu çirkin hâle düþmekden hepimizi korusun!
Eshâb-ý kirâma söðen eðer, (Biz, yine Eshâb-ý kirâma uyuyoruz. Onlarýn hepsine uymak, þart deðildir. Hattâ mümkin deðildir. Çünki, sözleri birbirine uymýyor. Yollarý baþka baþkadýr) derse, bunlara deriz ki: Eshâb-ý kirâmdan bazýsýna uymuþ olmak için, hiçbirini inkâr etmemek lâzýmdýr. Bir kýsmýný beðenmeyince, baþka kýsmýna uyulmuþ olamaz. Çünki, meselâ Emîr [Alî] (radýyallahü anh), diðer üç halîfeyi büyük biliyor, hurmet ediyor ve uyulmaða lâyýk olduklarýný biliyordu. Bunlara, seve seve bi?at etmiþ, hilâfetlerini kabûl etmiþdi. Diðer üç halîfeyi sevmedikçe, Emîre (radýyallahü teâlâ anhüm) uyduðunu söylemek yalan olur, iftirâ olur. Hattâ, Emîri beðenmemek, onun sözlerini, hareketlerini, kabûl etmemek olur. Allahü teâlânýn arslaný Alî (radýyallahü anh) için, onlarý idâre ediyordu, yüzlerine gülüyordu demek, câhilce, ahmakca söz olur. Allahýn arslanýnýn, o kadar ilm ve kahramanlýðý ile, tâm otuz sene, üç halîfeye karþý düþmanlýðýný saklayýp, dost göründüðünü ve onlarla yalandan arkadaþlýk etdiðini hangi akl kabûl eder? En aþaðý bir müslimân bile böyle iki yüzlülük yapamaz. Emîri bu kadar küçülten, âciz, hîleci ve münâfýk yapan böyle sözlerin çirkinliðini anlamak lâzýmdýr. Allah göstermesin, Emîrin böyle olduðunu, bir ân kabûl etsek bile, Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) bu üç halîfeyi medh etmesine, büyültmesine, bütün yaþadýðý müddetçe, bunlara kýymet vermesine ne diyecekler? Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimize de, iki yüzlü mü diyecekler? Hâþâ! Bu, hiç olamaz. Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) doðruyu bildirmesi vâcibdir. Ýdâre ediyordu diyen zýndýk olur, dinsiz olur. Mâ?ide sûresi, yetmiþinci âyetinde meâlen, (Ey kýymetli Resûlüm! Rabbinden sana indirileni, herkese ulaþdýr! Bunlarý, doðru bildirmezsen, Peygamberlik vazîfeni yapmamýþ olursun! Allahü teâlâ, seni, düþmanlýk etmek istiyenlerden korur) buyuruldu. Kâfirler diyordu ki, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem), vahy olunan þeylerden, iþine gelenleri söylüyor, iþine gelmiyenleri söylemiyor. Bunun üzerine, bu âyet-i kerîme gelerek herþeyi doðru söylediði bildirildi. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), âhýrete teþrîf edinceye kadar, üç halîfeyi hep över, baþkalarýndan üstün tutardý. Demek ki, bunlarý övmek, üstün tutmak, hatâ olamaz, yanlýþ yol olamaz.
Îmân edilecek þeylerde Eshâb-ý kirâmýn hepsine uymak lâzýmdýr. Çünki, i?tikâd edilecek þeylerde, birbirlerinden hiç ayrýlýklarý yokdur. Fürûda, yanî yapýlacak iþlerde ayrýlma olabilir.
Eshâb-ý kirâmdan (rýdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn) birine dil uzatan kimse, hepsini lekelemiþ olur. Çünki, hepsinin îmâný, itikâdý birdir. Birine dil uzatan, hiçbirine uymamýþ olur. Birbirlerine uygun olmadýklarýný, aralarýnda birlik bulunmadýðýný söylemiþ olur. Onlardan birini kötülemek, onun söylediklerine inanmamak olur. Tekrâr söyliyelim ki, islâmiyyeti bizlere bildiren, onlarýn hepsidir. Onlarýn herbiri âdildir, doðrudur. Herbirinin islâmiyyetde bildirdiði birþey vardýr. Herbiri âyet-i kerîmeleri getirerek, Kur?ân-ý kerîm toplanmýþdýr. Bir kýsmýný beðenmiyen, islâmiyyeti bildireni beðenmemiþ olur. Görülüyor ki, bu kimse, islâmiyyetin hepsini yapmamýþ olur. Böyle olan da, Cehennemden kurtulabilir mi? Bekara sûresi, seksenbeþinci âyetinde meâlen, (Kur'ân-ý kerîmin bir kýsmýna inanýyorsunuz da, bir kýsmýna inanmýyor musunuz? Böyle yapanlarýn cezâsý, dünyâda, rezîl, rüsvâ olmakdýr. Âhýretde de, en þiddetli azâba atýlacaklardýr) buyuruldu.
Kur'ân-ý kerîmi Osmân (radýyallahü anh) topladý. Hattâ, Ebû Bekr-i Sýddîk ile Ömer-ül Fârûk (radýyallahü anhümâ) topladý. Emîrin (radýyallahü anh) topladýðý Kur'ân-ý kerîm, bundan baþkadýr. Görülüyor ki, bu büyükleri kötülemek, Kur'ân-ý kerîmi kötülemeðe kadar gidiyor. Allahü teâlâ, bütün müslimânlarý, böyle belâya düþmekden korusun! Þî?î mezhebinin müctehidlerinden birine sordular ki: Kur'ân-ý kerîmi, Osmân (radýyallahü anh) toplamýþdýr. Onun toplamýþ olduðu, bu Kur'ân için ne dersiniz? Ona bir kusûr bulmakda, hiç fâide göremem. Çünki, Kur'ân-ý kerîme dil uzatýlýrsa, din yýkýlýr dedi.
Aklý olan kimse, Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) vefât etdiði gün, Eshâb-ý kirâmýn (radýyallahü teâlâ aleyhim ecmaîn) hepsinin, yanlýþ bir kararda birleþeceklerini, elbette söyliyemez. Hâlbuki o gün, Eshâb-ý kirâmdan otuzüçbin adedi, hep birden, istekle ve seve seve Ebû Bekr-i Sýddîký (radýyallahü anhüm) halîfe yapdý. Otuzüçbin Sahâbînin, yanlýþ bir iþde, söz birliði yapmasý, olacak þey deðildir. Nitekim, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), (Ümmetim yanlýþ bir iþ üzerinde, söz birliði yapmaz!) buyurmuþdu. Emîrin (radýyallahü anh) önceden, üzülmesi, o konuþmalar için, kendisi çaðrýlmadýðýndan idi. Kendisi de böyle olduðunu bildirmiþ ve (Konuþmaða geç çaðrýldýðým için üzülmüþdüm. Yoksa, iyi biliyorum ki, Ebû Bekr ?radýyallahü anh? hepimizden üstündür) buyurmuþdu. Kendisinin geç çaðrýlmasýnýn sebebi vardý. Ya?nî, o zemân, Ehl-i Beytin arasýnda idi. Onlarý tesellî ediyordu.
Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Eshâb-ý kirâmý (radýyallahü teâlâ aleyhim ecmaîn) arasýnda olan ayrýlýklar, nefsin isteklerinden, kötü düþüncelerden deðildi. Çünki onlarýn mubârek nefsleri tezkiye bulmuþ, tertemiz olmuþdu. Emmârelikden kurtulmuþ, itmînâna [doðruyu anlamaða, inanmaða] kavuþmuþdu. Onlarýn bütün istekleri, islâmiyyete uymakdý. Ayrýlýklarý, ictihâd ayrýlýðý idi. Doðruyu meydâna çýkarmak içindi. Yanýlanlarýna da, Allahü teâlâ bir derece sevâb verecekdir. Doðru olanlara, en az iki derece vardýr. O büyüklerin hiçbirini, dilimizle incitmemeliyiz. Herbiri için hep iyi söylemeliyiz. Ehl-i sünnetin en büyük âlimlerinden imâm-ý Þâfiî (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki, (Allahü teâlâ, ellerimizi, o kanlara bulaþdýrmadý. Biz de dillerimizi bulaþdýrmayalým). Yine buyurdu ki, (Resûlullahdan (sallallahü aleyhi ve sellem) sonra, Eshâb-ý kirâm (aleyhimürrýdvân) çok düþündü. Yer yüzünde Ebû Bekr-i Sýddîkdan dahâ üstün kimseyi bulamayýp, onu halîfe yapdýlar. Onun emrine girdiler). Ýmâm-ý Þâfi?înin bu sözü de, hazret-i Alînin (radýyallahü anh) hiç ikiyüzlü olmadýðýný ve Ebû Bekr-i Sýddîký seve seve halîfe yapdýðýný göstermekdedir.
Meyân þeyh Ebülhayrin oðlu, Meyân Seyyid, büyük zâtlarýn evlâdýdýr. Dekken seferinde de hizmetinizde bulunmuþdur. Yardým ve iltifâtýnýza kavuþacaðý umulur. Mevlânâ Muhammed Ârif de, ilm talebesi olup, büyükler soyundandýr. Babasý öldü. Hoca idi. Maâþýný almak için yanýnýza geldi. Kolaylýk göstermeniz kereminizden umulur. Vesselâm, vel ikrâm!
Üç halîfeyi kötüliyenlerin doðru yoldan sapmýþ olduklarýný ve hele bunlarýn, en azgýn ve taþkýnlarýnýn müslimânlýkdan büsbütün ayrýldýklarýný, hattâ islâmiyyeti yýkmak için uðraþmakda olduklarýný göstermek için, islâm âlimleri pekçok kitâb yazmýþdýr. Bunlardan birkaçýnýn ismi ve yazarý aþaðýda bildirilmiþdir. Alevî olduklarýný söyleyen, din kardeþlerimizin, bu kitâblarý dikkat ile okuyarak, Ehl-i sünnet ile bunlarýn arasýndaki ayrýlýklarý incelemelerini ve akl, vicdân ve insâf ile, doðru yolu seçmelerini ve bölücü câhillerin yalanlarýna, iftirâlarýna aldanmamalarýný, kurtuluþ, selâmet yoluna sarýlarak, din ve dünyâ seâdetine kavuþmalarýný, din kardeþliði ve insanlýk nâmýna, Allahü teâlâdan düâ ederiz.
Ýslâm âlimlerinin müslimânlara nasîhat vermek için, yazmýþ olduklarý kitâblardan, elimize geçen birkaçý þunlardýr:
1- (Ýbtâl-ül Menhec-il-bâtýl) kitâbýný Fadl bin Ruzbehân yazmýþdýr. Þî?î fýrkasýndan, Ýbn-ül-Mutahhirin (Minhâc-ül-kerâme) kitâbýný red etmekde, yanlýþlarýný vesîkalarla çürütmekdedir. Kitâbý 852 [m. 1448] de Ýsfehanda yazmýþdýr.
2- (Nüzhet-ül-isnâ aþeriyye) kitâbýdýr. Fârisîdir. Mirzâ Ahmed bin Abdürrahîm-i Hindî yazmýþdýr. Þîîleri anlatmakdadýr. 1255 [m. 1839] de vefât etmiþdir.
3- (Nevâkýd) kitâbýný, Mirzâ mahdûm yazmýþdýr. (En-nevâkýd lil-Revâfýd) kitâbýný, seyyid Muhammed bin Abdürresûl Berzencî yazmýþdýr. 1103 [m. 1711] de denizde boðuldu.
4- (Muhtasar-ý Nevâkýd) kitâbý, Nevâkýd kitâbýnýn kýsaltýlmýþýdýr. Muhammed bin Abdürresûl-i Berzencî kýsaltmýþdýr.
5- (Seyf-ülbâtir li-rikabiþþîati verrâfidatilkevâfir) kitâbýný, þeyh Alî bin Ahmed Hîtî [1025] de Ýstanbulda yazmýþdýr.
6- (Ecvibe-tül Irâkýyye aleles-iletil-Îrâniyye) kitâbýný Þihâbüddîn seyyid Mahmûd bin Abdüllah Âlûsî yazmýþdýr. Baðdâdda þâfiî âlimi idi. 1270 [m. 1854] de vefât etdi.
7- (Ecvibe-tül-Irâkýyye aleles-iletil-lâhûriyye) kitâbýný da Âlûsî yazmýþdýr. Hayderî de, böyle bir kitâb yazmýþdýr.
8- (Nefehât-ül-kudsiyye fî mebâhis-il-imâmiyye fî-redd-iþ-þîa) kitâbýnda da, Âlûsî, þîîlere cevâb vermekdedir.
9- (Nehc-üs-selâme) kitâbýný da Þihâbüddîn Âlûsî yazmýþdýr.
10- (Sârým-ül-hadîd) kitâbýný, Muhammed Emîn bin Alî Baðdâdî yazmýþdýr. Ýbni Ebî-hadîdin iftirâlarýný cevâblandýrmakdadýr.
11- (Reddi-alel-imâmiyye) kitâbýný, Alî bin Muhammed Süveydî Baðdâdî yazmýþdýr. Þâfiî olup, 1237 [m. 1822] de, Þâmda vefât etmiþdir.
12- (Hadîka-tüs-serâir) kitâbýný, Abdüllah bin Muhammed Bitûþî yazmýþdýr. Þâfi?î, Baðdâdî olup, 1211 [m. 1797] de Basrada vefât etdi.
13- (Tuhfe-i isnâ aþeriyye fî redd-ir-revâfýd) kitâbýný, þâh Abdülazîz-i Dehlevî, fârisî olarak yazmýþdýr. 1239 [m. 1824] de vefât etmiþdir. Arabîye tercemesi, Þükrî Âlûsî tarafýndan kýsaltýlarak, (Muhtasar-ý tuhfe) ismi ile, Baðdâdda ve 1976 da Ýstanbulda basýlmýþdýr.
14- (Minha-tül-ilâhiyye muhtasar-ý Tuhfe-i isnâ aþeriyye) kitâbýný, Mahmûd Þükrî Âlûsî yazmýþdýr. [1373] de Kâhirede basýlmýþdýr.
15- Ýmâm-ý Rabbânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) (Mektûbât) kitâbýnda, Eshâb-ý kirâmýn üstünlüklerini, çok kuvvetli delîllerle açýklamakdadýr.
16- (Hucec-i katýyye) kitâbýný, Abdüllah-i Süveydî, arabî olarak yazmýþdýr. (En-Nâhiye antan-i Emîril-müminîn Muâviye) arabî kitâbý ile birlikde, 1981 de Ýstanbulda basýlmýþdýr.
17- Þihristânînin (rahmetullahi teâlâ aleyh) (Milel ve Nihal) kitâbýnda ve bunun türkçe, ingilizce, fransýzca ve latince tercemelerinde, þîîlik uzun anlatýlmakda ve cevâblarý verilmekdedir.
18- Türkçe (Tezkiye-i ehl-i beyt) kitâbý, þîîlere cevâb vermekdedir. Yenikapý mevlevî-hânesi þeyhi, Osmân efendi tarafýndan yazýlmýþ, [1295] de Ýstanbulda basýlmýþdýr. (Hucec-i katýyye) ile birlikde, latin harfleri ile, Ýstanbulda basýlmýþdýr.
19- Ýmâm-ý Rabbânî hazretlerinin (rahmetullahi teâlâ aleyh) (Redd-i revâfýd) kitâbý fârisî olup, türkçesi Ýstanbulda basýlmýþdýr.
20- Büyük âlim, Ýbni Hacer-i Heytemî (rahmetullahi teâlâ aleyh), (Savâýk-ul-muhrika) kitâbýnda, þîîlerin yanýldýklarýný âyet-i kerîme ve hadîs-i þerîfler ile isbât etmekdedir.
21- Yine Ýbni Hacerin (Tathîr-ul-cenân vel-lisân an Muâviyetebni Ebî Süfyân) kitâbýnda, hazret-i Muâviyeye (radýyallahü anh) dil uzatýlamýyacaðýný, çok güzel isbât etmekdedir.
22- Ýbni Teymiyye (Minhâc-üssünne-tinnebeviyye fî nakdý kelâmýþþîa vel-kaderiyye) kitâbýnda, þîî âlimlerinden Ýbnil mutahhirin (Minhâc-ül-kerâme) kitâbýný, kuvvetli vesîkalarla çürütmekdedir.
23- Yine Ýbni Teymiyye, (Fedâil-i Ebî Bekr ve Ömer) kitâbýnda, Eshâb-ý kirâmýn üstünlüklerini, kuvvetli delîllerle açýklamakdadýr.
24- (Mevâhib-i ledünniyye) tercemesinde ve türkçe (Mirât-i kâinât)da, Eshâb-ý kirâmýn þanlarý bildirilmekdedir.
25- Seyyid Abdülhakîm Efendinin (rahmetullahi teâlâ aleyh) türkçe (Sahâbe-i kirâm) risâlesi Ýstanbulda basdýrýlmýþ olup, çok fâidelidir.
26- (Nûr-ül-Hüdâ) kitâbý, 1005 [m. 1597] yýlýnda Karakaþzâde Ömer bin Muhammed Bursavî Halvetî tarafýndan yazýlmýþ olup, þîîlere ve hurûfîlere cevâb vermekdedir. [1286] da Ýstanbulda basýlmýþdýr. 1047 [m. 1638] de Edirnede vefât etdi.
27- (Menâkýb-i çýhâr yâr-i güzîn) kitâbý, türkçe olup, Eshâb-ý kirâmýn (radýyallahü anhüm ecmaîn) üstünlüklerini çok güzel yazmakdadýr. Seyyid Eyyûb bin Sýddîk Ürmevî yazmýþdýr. Muhtelif zemânlarda basýlmýþdýr. [1264] ve 1998 Ýstanbul baskýlarý çok güzeldir.
28- Ýstanbulda çeþidli baskýlarý yapýlmýþ olan, türkçe, (Hak Sözün Vesîkalarý) ve (Eshâb-ý Kirâm) kitâblarýnda, þîîlik açýklanmakda, islâm âlimlerinin bunlara verdikleri nasîhatler, uzun uzun anlatýlmakdadýr.
29- Tenâsüha inananlarýn ve Allah insana hulûl etdi diyenlerin, kâfir olduklarý (Berîka) ve (Hadîka) kitâblarýnda yazýlýdýr.
30- Yûsüf Nebhânî, (Þevâhid-ül-hak) kitâbýnýn son kýsmlarýnda, þîîlere vesîkalarla cevâb vermekdedir.
31- Seyyid Ahmed Dahlân (rahmetullahi aleyh) (El-fethul-mübîn) kitâbýnda, þîîleri red etmekdedir. Bu kitâbý, Süveydînin (Hucec-i katiyye)si sonunda basýlmýþdýr.
32- Þâh Veliyyullah-ý Dehlevî (rahmetullahi aleyh) (Ýzâle-tül-hafâ an hilâfetil-hulefâ) kitâbýnda, þîîlere kuvvetli vesîkalarla cevâb vermekde, hazret-i Muâviyeyi övmekdedir. Bu kitâb fârisî olup, Urdu diline tercemesi ile birlikde, 1392 [m. 1972] de Pâkistânda basýlmýþdýr. Ýki cilddir.
radyobeyan